19 Mart 2024 Sal

ORDU İLİ İDARİ OLARAK YENİDEN DÜZENLENMELİDİR – 1

       ORDU İLİ

İDARİ OLARAK

YENİDEN DÜZENLENMELİDİR – 1

ORDU İLİ İDARİ OLARAK YENİDEN DÜZENLENMELiDİR – 1 

(SALMAN ve TEKKİRAZ Mahalleleri İLÇE olmalı.. TOPÇAM’ın da İlçe olması düşünülmeli..KABADÜZ İlçe merkezi YOKUŞDİBİ’ne..ÇAYBAŞI İlçe merkezi de İLKÜVEZ’e Taşınmalıdır) 

ORDU İlinin 100.Yılına armağan 

ORDU İli bir kez daha tekrar etmek gerekirse Milli MÜCADELE yıllarında daha Meclis yeni açılmışken GİRESUN’la birlikte bir rekabetin sonucunda teşekkül ettirilmiş bir vilayettir. Yani Osmanlı sonu Cumhuriyet başı (henüz Meclisin yeni açıldığı Kurtuluş Savaşının ise devam ettiği zor ve sıkıntılı) 1920 yılının olağanüstü ara döneminde Meclisin hızlı kararı ile oluşturulmuştur bir İldir.  

O vakitler Trabzon gibi önemli bir (Eyalet konumundaki büyük bir) Vilayetin ve Merkez Sancağının en batısında ki kazası olan Ordu, her en kadar tarihte Anadolu Beylikleri döneminde Hacı EMİROĞULLARI gibi nispeten güçlü bir beyliğin idari sahasını ve merkezini teşkil etse de, bu merkez olma durumu o tarihten 500 yıl gibi çok eski ve unutulmuş bir geçmişte kaldığından geçen zaman içinde Sancak ve Liva merkezi olmak gibi bir tecrübeyi de unutmuş ancak büyük bir kaza olarak yakın tarihe ulaşmış yerleşimin İl haline getirilmesi diğer güçlüklerle birlikte yeni ORDU İlini zor bir 100 yıllık süreç içine sokmuştur. Bunlardan en önemli temel meseleler; sağdan soldan (farklı eski illerden) alınan ve yamalı bohça gibi bir araya getirilen ilçelerle bütünleştirilmesi ve İlin ortak benzerliğini oluşturan en önemli nokta olan dağlık coğrafyanın getirdiği topoğrafya şartlarında yol ve nakil şartlarının düzeltilememesinde yaşanan güçlükler ve dahi bu yol, altyapı güçlüklerinden kaynaklı ulaşım ve idari kamu hizmetlerini sağlanmasında yaşanan zorluklardır. 

Bu temel meseleden biri olarak YOL Şartlarının nasıl insanlar için nakil, ulaşım gibi güçlükler yanında idari zorluklara sebep olduğunu anlatmaya gerek yoktur. Fakat önceki yazımıza hem bir cevap olması açısından (ve daha iyi açıklama adına) hem de mevcut durumu izah etmek açısından özetle şunları ifade edebiliriz: 

1-ORDU İl merkezinin idari Başkent Ankara ve en büyük şehir İstanbul yönü olan Batı tarafında değil de ters ve uzak olan Doğu yönünde olmasının kısmen ORTA/Fatsa ve özellikle BATI/Ünye kesimi ve de özellikle yukarıdaki ilçe haklarında (en çok Akkuş ve Mesudiye ilçelerinde) yaşattığı olumsuzlukların oluşturduğu idari sıkıntılar. 

Bunun psikolojik ve coğrafi sebepleri vardır. Bunları yeterince izah etmiştik. Bu durum ORDU İl merkezine (2014 sonrası adıyla merkez Altınordu ilçesine) mesafenin aslında uzak olmamasına karşın Coğrafi zorluk nedeniyle 2006 yılında (Bolaman-Efirli arası Tünelliiç yol geçişi yapılana kadar, nakil şartlarının oldukça zor olmasına ve netice de İDARİ Hizmetlerin aksamasına neden olmuştur. 

Böylece eski Canik (SAMSUN) İlçeleri olan özellikle ÜNYE ve kısmen FATSA ile yukarısındaki eskiden bu ilçelere bağlı NAHİYE yâda BELDE iken sonradan KAZA (İLÇE) olan bu yerleşimlerin yol ve nakil şartları düzelene kadar ORDU İli merkeziyle mecburi RESMİ (yani İDARİ) işler dışında bağlantı kurmamalarına.. Hem İSTANBUL ve ANKARA yolu üzerinde olan hem de eski alışkanlık ve kolaylık nedeniyle eski İl merkezleri olan (Canik Sancağı merkezi) SAMSUN ile zaten canlı olan münasebetlerini (daha da artırarak) devam etmelerini sağlamıştır. 

2-Ordu İlinin dağlık ve yüksek yapısı yâda dağlık yerlerin bir araya gelememesi-coğrafyadan kaynaklı münasebet eksikliği nedeniyle bu ilçelerin birbirleri ile değil ırmak ve vadilerle ayrılan 3 (üç) kesim içinde ki ilçelerle bir araya gelmesi böylece 3 (üç) e ayrılması (Batı/Ünye Kesimi – Orta/Fatsa Kesimi – Doğu/Ordu Merkez Kesimi) Sonucunu doğurmuştur. 

Elbette bunlar (ve önceki yazımızda) yanlış anlaşılmasın; bütün bunlara rağmen ORDU İli elbette olumsuz bir tecrübe de değildir.! İDARİ ve YOL Meselelerine girmeden önce biraz daha zihin yoklaması yapalım. Daha önce ki (ORDU nasıl İL oldu, AKKUŞ nasıl dâhil oldu) yazımızda tam anlaşılmayan durumlara cevap olması ve konunun daha aydınlanması açısından: 

1-Farklı dört eski yerel kültür ve idari sahadan gelse de Ordu ili aradan geçen zaman içinde nispeten birbirine (kaynaşmış değil ama) alışmış 1 asırlık (yani 100 yıllık) bir tecrübedir. Bugün itibariyle ilin üç önemli nüfus merkezini (Ünye-Fatsa-Altınordu şehirlerini) birbirine bağlayan Karadeniz Oto yolu ve bu yolun üzerinde yer alan (yaklaşık 15 yıl önce tamamlanan) Fatsa-Ordu tünelli iç yol bağlantısı ilin ulaşım sorununu (Nüfusun çoğu sahil ve sahile yakın orta kesiminde yaşadığı için) önemli ölçüde çözmüş olup bunun yanında bu yolun İl ekonomisine birçok iktisadi hareketlilik ve verim de kazandırmış olmasıdır. 

Demek oluyor ki bugün ÜNYE ve bilhassa daha yakın olan FATSA ilçeleri ile yakın çevrelerinin ORDU İl merkezi ile ulaşım-nakil problemleri kalmamıştır. Bu olumlu gelişme aynı zamanda İDARİ HİZMETLERİN de kolaylaşmasını sağlamıştır. Yukarıda belirttiğimiz üzere 2006 yılı sonrası bugün en büyük ilçe olan Batı’da ki ÜNYE’nin Ordu il merkezi olan ALTINORDU İlçesine uzaklığı artık 40-45 dakikadır. Daha yakın ve adeta ALTINORDU’nun dibindeki FATSA İlçesinin uzaklığı sadece 20-25 dakikadır. Orta kesimin uzak ilçesi Aybastı bile artık 1.5 uzaklıktadır. Ancak bugün yukarıdaki Akkuş ilçesinin zaman mesafesi 2 saatten fazla, en güneyde ki diğer uzak ilçe Mesudiye’nin ise hâlihazırda 3 saatten fazladır. (Fakat yeni yapılan bölünmemiş ama geniş DEREYOLU ile Mesudiye’nin Ordu merkez Altınordu’ya zaman mesafesi 1 saate ineceği söylenmektedir) 

2-Yine ORDU İli yapay olarak oluşmuş olsa da birbirine DOĞAL olarak benzeyen bir İl’dir. İlin Doğu/Merkez Kesimi ilçeleri (Perşembe, Ulubey, Gürgentepe, Gölköy vs.) coğrafyası ile Orta ve Batı kesimi ilçeleri (mesela Ünye, İkizce, Çaybaşı, Fatsa, Kumru, Korgan, Çatalpınar, Çamaş, Kabataş, Aybastı) coğrafyası arasında bariz coğrafi fark yoktur. Hemen aynı coğrafyanın devamıdırlar. Batı’da sınır İKİZCE İlçesinin arazisinin başladığı yerler; tam Bereketli ÇARŞAMBA Ovasının bittiği kısımda başlayan ve arkaya/yukarı doğru yükselen dağlık coğrafya olup, doğuya doğru diğer ilçelerin topoğrafyası ile benzeşerek gider ve ta Giresun İl sınırına kadar benzer kimi daha az kimi daha çok yüksek şekilde üç aşağı beş yukarı aynı sayılır. Elbette yer yer rakım, şekil farkları olsa da yeryüzü şekli ve iklimi aynı Karadeniz kıyı şekli ve iklimidir. İlin çoğu tarım arazisi yamaçlara serpilmiş FINDIK Bahçeleri olup, her ilçede FINDIK yetiştirilir. Sadece işlenebilir arazisinin 1/3’ü FINDIK Bahçesi olan AKKUŞ ve işlenebilir arazisinin muhtemelen 1/5’i FINDIK Bahçesi olan MESUDİYE İlçelerinin geneli Fındık Tarımı uygulamaz. Böylece bu benzerliği yukarı ve iç kesimde ki Akkuş ve Mesudiye biraz bozar.  

Demek ki meydana getirilen İl coğrafi olarak birbirine farklı değil bilakis çoğu benzeyen parçaların bir araya getirilmesiyle başarılı bir örnekte denebilir. 

3-Her ne kadar 100 (yüz) yıl önce CANİK’ ten (yani SAMSUN’danayrılmış olsalar da bu (adeta İL BÜYÜKLÜĞÜNDE ki) iki ilçe olan ÜNYE ve FATSA ile kendi kesimlerindeki ilçeler aslında ORDU’ya daha yakın mesafededirler. Fatsa’nın yeni Tünelli iç bağlantı yolunun yapılması ile Ordu’ya mesafesi ise sadece 39 km.dir. Hâlbuki Fatsa’nın 100 yıl önceki eski ili Samsun’a mesafesi ise 110 km.dir. Yani bu iki büyük ilçeden daha yakın olan FATSA zaten hem İl merkezine çok yakın hem de coğrafi olarak ORDU’nun doğal ilçesi görüntüsündedir. Fatsa, ORDU’ya çoktan alışmıştır, kaynaşmıştır. İlişkileri ilerlemiştir. (Fatsa’da çalışıp Ordu’ya gidiş geliş yapanlar..Ordu’da çalışıp Fatsa’ya gidiş geliş yapanlar çoktur

Fatsa artık tarihte kalmış ve unuttuğu eski İli Samsun’a artık 15 yıldır iyileşen Otoyol şartlarında özel araçla ortalama hızla 1.5 saat de varabilirken (elbette hız sınırı olan 110 km. hızla ışıklar dur-kalk vs. en erken 1 saat 15 dakikadır) Halbuki FATSA,  Ordu İl merkezi olan Altınordu’ya ise özel araçla en fazla 25 dakikadır. Yani Fatsa artık Ordu-Altınordu’nun dibinde olup Fatsa ORDU ile bütünleşmiştir. Yani Fatsa ORDU’ya değil de SAMSUN’a bağlı kalsaydı bugün ‘’niye dibindeki Ordu varken, 110 km. ötede ki Samsun?’’ diyecektik.   

Bugün Ünye’de (elbette 100 yıllık İli olan Ordu ile geçen zamanda zaten Coğrafya olmak üzere olan alakası zaten artmış, epey bütünleşmiştir ama) Samsun ile ilgili bir yakınlığı bir bağı ilişkisi halen vardır; tarihinin (meşhur CANİK-Samsun Ayanı Süleyman Paşa’nın artık olmayan güzelim yazlık Sarayının izlerini; Sarayın hamamı, camisi vs.) bir koku bir tat bulabilirsiniz. Elbette eski Canik Ünye Kadıları (Yargıçları, HâkimlerininKonakları yokuşu, eski Pontus Ünye Rumları Kilisesi ve zaten Samsun ile sınırda olması, 30 sene öncesine kadar Samsunspor’un kamp yaptığı ve hayli taraftarının olduğu ilçe olması, Samsun da yaşayan Ünyeli sayısının Ordu’da yaşayandan katlarca fazla olması..Ancak Fatsa artık (tünelli iç yolun da yapılmasıyla) tamamen Ordu’ya ait ve mal olmuş bir ilçedir. İki ilçe birbirine o kadar yakın ve ilişkili olmalarına rağmen taşıdıkları atmosfer biraz farklıdır. Fatsa artık tamamen ORDU’dur. Ünye sanki Ordu-Samsun arası bir hava taşıyor. Bir de Ünye vakti zamanında (1878’de BATUM’dan) gelen GÜRCÜlerin en çok yerleşti-rildiği ilçe olması nedeniyle sosyal hayatında Gürcü Vatandaşlarımızın da havasını yansıtır. Neyse uzatmayalım.. 

ÜNYE’nin de mesafesi ORDU’ya daha yakındır. ÜNYE bugün Samsun’a 90 km. mesafede iken Ordu’ya ise 60 km. mesafededir. Yani arada ciddi bir 30 km. fark vardır. Düşünün ki; BAFRA bugün SAMSUN’un en büyük ilçesidir ve Samsun il merkezine 52 km.dir. Aradaki fark sadece km.dir. Yani bugün Ünye’den Samsun’a kendi arabası ile yolculuk yapan en iyi şartlarda 1 saat normalde 1 saat 15 dakika sürerken, Ordu il merkezi olan Altınordu ilçesine ise özel arabayla 45 dakikadır. Netice de Ünye, ORDU’ya (ters kalsa da) daha yakındır.  

Problem yukarı da birkaç ilçelerdir. Hatta Mesudiye’yi Orduya 1 saate indirecek olan eli kulağındaki DEREYOL’dan sonra nerdeyse sadece AKKUŞ’tur. Orta/FATSA kesiminin en uzak ilçesi olan AYBASTI ise 87 km. gibi makul bir mesafededir.  

Sadece bu kadar değil elbette..bu iki BÜYÜK İlçenin kendi kesimlerindeki yakın ilçeleri de ORDU’ya daha yakındır:

Mesela Ünye kesiminde Çaybaşı Samsun’a 104 km. iken Ordu’ya ise 94 km. yine en uzak AKKUŞ İlçesi Samsun’a (artık 146 km. değil, yeni Ünye çevre yolundan) 140 km. iken Ordu İl merkezi Altınordu’ya ise (yeni tünelli iç yoldan120 km. Mesafededir. (İkizce ise biraz ortada gibidir. İkizce Samsun arası 91 km. iken İkizce-ORDU Merkez arası 85 km.dir) Sonra Fatsa kesiminde ki birbirine yakın ilçeler KumruKorgan Samsun’a 143-146 km. mesafedeler iken Ordu il merkezine ise 74-70 km. mesafededirler. Çatalpınar ve Çamaş gibi küçük ve yakın ilçeler ise ORDU İl merkezine 48-55 km. ile daha da yakın mesafedeler de iken, Samsun merkeze ise 127-130 km. uzaklıktadırlar. Ordu İl merkezi Altınordu’ya 87 km. mesafede olan Aybastı’yı örnek vermiyoruz zira Aybastı zaten Ordu İl olmadan önce de (1920 öncesi Trabzon’a bağlıOrdu kazasının Nahiyelerinden biriydi.  

*Demek ki mesafe anlamında Ordu İlinin oluşturulmasıyla 100 (yüz) yıl önce Samsuna bağlı olan bu İlçeler daha yakın bir İL Merkezine yeni İlleri olan Ordu İl merkezine daha yakın mesafeye kavuşmuşlardır. Ancak burada mesafenin yakın gözükmesine rağmen bu iki BÜYÜK İlçenin MERKEZ kesimi ile ulaşım problemi; arada ki (insanları çileden çıkaran) eski Bolaman-Perşembe yolunun virajlı zor şartlarıydı. 

Aynı zamanda bu Samsun’dan yüz yıl önce ayrılan ilçeler Samsuna uzak olduğu kadar bir kez daha belirtmek gerekirse aynı zamanda coğrafyası dağlık oldukları için ve bu bakımdan arkası dağlık ORDU’ya daha çok benzeyen ilçelerdi. Belki de Canik (Samsun) Vekilleri 1920 Meclis müzakereleri (görüşmeleri) sırasında bu yüzden itiraz anlamında bir ses çıkarmadılar. 

Netice itibariyle: Ordu ili aradan geçen yüz yılda yaşanan olumsuzluklara problemlere rağmen çok olumlu tecrübeler de kazanmış ve birbirine (kaynaşmasa da) alışmış bir ildir. Zaten ORDU İli birbirine çok yabancı olan kısımlardan oluşmaz. Ancak İlin yapısını oluşturan en önemli benzerlik olan Dağlık coğrafya, idari bütünlük içinde halen yukarı kesimde ki uzak ilçelerin hem idari hizmetler hem başta yol olmak üzere altyapı vd. hizmetler ve ulaşım konusunda güçlükleri barındırmaktadır. Bu güçlükleri giderme de yol projeleri ve çalışmaları yanında yeni idari düzenleme kararları da almak gerekmektedir. Bu yazı da onun için yazılmıştır. Elbette şu olmayacaktır; yukarıdaki ilçelerin rakımını düşürmek ve coğrafyalarını düzleyip kıyı kesimine indirmek mümkün değildir.! Sadece yapılması gereken hem yeni fakat DOĞRU İDARİ kararlar almak hem de mevcut yol şartlarının olabildiğince iyileştirilmesi ve projesi hazır olan iki yeni ana güzergâh hattının bilim ve ortak akıl çizgisinde hayata geçirilmesi, böylece İl içinde ilçeleri olabildiğince bu güzergâhlarla birbirine bağlamak, ulaşımı ve ilişkileri kolaylaştırmaktır. (Yeni ciddi Yol Projeleri: ÜNYE-NİKSAR Duble Otoyolu ve YEŞİLYOL) 

Aslında bu araştırma yazısının amacı bu değildi.(Yazı Ordu İlini tanıtım yazısı gibi oldu) Fakat önceki yazımızda yanlış anlaşılmaya bir cevap olmuş oldu. Yazının ANA Konusu asıl bundan sonra başlıyor.  

YOL ve İDARİ MESELELER: 

Bu iki temel (YOL ve İDARİ) meselede birbiriyle alakalı sorunlardır. Kıyı (sahil) kesiminde yer alan Ünye-Fatsa-Perşembe-Altınordu-Gülyalı ve bu merkezlere yakın orta kesim ilçelerin bugün yol yani nakil, ulaşım ve buna bağlı olarak İDARİ SORUNLARI da önemli ölçüde çözümlenmiştir. Ancak daha yukarıda olan uzak ilçelerin bir kısmının YOLA da bağlı olarak İDARİ sorunları halen devam etmektedir.  

Buna göre bir kez daha belirtmek gerekir ki; aslında orta ve yukarı kesimlerin ana sorunu olan YOL (ve buna bağlı altyapı, hizmetler) konusu aynı zamanda İDARİ sorunla birlikte ele alınması gereklidir. Ancak bazen YOL Meselesini çözmek İDARİ Meseleyi çözmek anlamına da gelmez. Bu yerleşimin konumuna göre değişir. Mesela standardı yüksek te olsa yolu yapılmış ancak idari merkeze uzak kalmış yerlerin idari sorunu yine sürecektir. Fakat ORDU ilinin bu iki temel meselesinden biri olan ve zaten az çok bilinen YOL meselesine girmeden şimdi asıl meselemiz olan İDARİ mesele (soruna) birlikte geçelim. Önce ORDU’nun İL olduktan sonra ilçelerinin (hangi tarihlerde ki idari kararlarla) nasıl oluştuğunu anlatarak giriş yapalım: 

-Ordu İlinin, Milli Mücadele (Kurtuluş savaşı) yıllarında (Cumhuriyet kurulmadan ve ATATÜRK soyadını almadan önce ki ismiyle) Mustafa Kemal PAŞA’nın TBMM. Başkanı (Reisi) olduğu yıllarda teşkil edildiğinde (oluşturulduğunda)  sadece 2 (iki) kazası (ilçeleri) olduğunu ve bunların ise CANİK (Samsun) dan ORDU’ya bağlanan ÜNYE ve FATSA olduğunu bir kez daha hatırlatalım. 1933 yılında (Cumhuriyetin 10.yılında) 500 yıllık Sancak (İl) olan Şarkikarahisar İlinin dağıtılması ve İl Merkezinin Şebinkarahisar adıyla Alucra ile birlikte Giresun’a bağlanması ile diğer ilçe Suşehri Sivas’a verilmiş kalan MESUDİYE ilçesi de Ordu İline 3.ilçe (kaza) olarak bağlanmıştır. O günlerde kanaatimizce oldukça yanlış bir karar alınarak dağıtılan (ve bu kararın yanlışlığı geçen zaman içinde o bölgede oluşan İDARİ boşlukla daha iyi anlaşılan) eski Şebinkarahisar İlinden Ordu İline düşen Mesudiye İlçesinden sonra Ordu İli İdari haritası bir daha dıştan değişmemiş ancak bundan sonra ise ilçe sayısı defalarca artmış, değişmiştir.  

 Bundan 2 (iki) Yıl sonra 1935’de ilk kez bir Nahiye ise İlçe haline getirildi. Buna göre ilk olarak HABISMANE Nahiyesi (Bucağı) 1935’de GÖLKÖY adıyla 4.kaza (ilçe) haline getirildi. Bunun devamında ise çok sayıda Nahiye (Bucak) yine İlçe haline getirildi. 1945 yılında ise İl merkezine en yakın Nahiye olan VONA ise PERŞEMBE adıyla 5. kaza (ilçe) haline getirilmiştir. İdari merkezi 500 yıl içinde 4 kez değişen ve Sancak (İl) merkezide aynı şekilde 4 (dört) kez değişip nihayet en son Canik (SAMSUN) Livasının ÜNYE Kazasına bağlı iken, Mesudiye’nin 1920’de Ordu İline bağlı olmayı reddetmesi nedeniyle Ünye ile birlikte ORDU İline mecburen bağlanan KARAKUŞ Nahiyesi de 1954 yılında bizzat Başbakan Adnan MENDERES tarafından AKKUŞ adıyla 6.kaza (ilçe) yapılmıştır.  

Ne hazindir tesadüftür ki aynı Mesudiye 1933’te Şebinkarahisar İlinin dağıtılması ile Ordu İline bağlanmıştır. Bu durumda ÜNYE ve ona bağlı KARAKUŞ Nahiyesi ORDU iline boşuna bağlanmış durumuna düşmüştür.  

**Daha önceki yazımızda ÜNYE’nin ve bağlı Nahiyesi KARAKUŞ’un durumunu anlatırken o zaman yöre halklarının isteği şuydu (Tarihi bilgilerimiz ve rivayetler ışığında yüz yıl önceki muhtemelen duygular, düşünceler)  

-ÜNYE Halkı: Ünye ya Samsuna bağlı kalmaya devam etsin ya da yeni İL olsun. ORDU nerden çıktı? Bizim orayla ne alakamız var.!  

-KARAKUŞ (Akkuş) Halkı: Biz yüzyıllardır SİVAS’a bağlıydık, uzakta olsa alışkındık. Sonradan verildiğimiz CANİK’e (Samsun’a) daha tam alışamadık, yolu uzak ve zor olan yeni ORDU İline nasıl alışacağız? Bu bize eziyet değil midir? Bizim için en iyisi ne Ordu ne Samsun.! Bizi tekrar SİVAS tarafına, bize daha yakın ve kültürel bağlarımız olan TOKAT İline verin.! 

(Bunlar o zaman ki hislerdir. Ancak geçen zaman içinde şartların ve tercihlerin değişime uğradığı söylenebilir. 100 yıl önce Samsun’dan ayrıldıktan sonra bu kez ayrı bir İl olmaya çalışan ancak başaramayan ve ayrı İl olma şartları da görüşümüze göre ortadan kalkmış olan ÜNYE için artık mesafesi daha yakın-laşmış olan ORDU’ya alıştığı belki karıştığı söylenebilir. Şartların değişmesi AKKUŞ içinde geçerlidir. Fakat artık bugün Akkuş için yine de yekpare-tek bir idari tercihten de söz edilemez. Yazımızın konusu değildir)

1936 yılına kadar Ordu’nun bir Nahiyesi olan Aybastı, bu tarihte Gölköy ilçe haline getirilince Gölköy’e bağlanmıştır. 1958’de ise (eski ismi İBASTI olan) AYBASTI Nahiyesi 7. Kaza (ilçe) olurken bir yıl sonra 1959’da ORDU’ya iç kesimdeki en yakın ULUBEY Nahiyesi de 8.Kaza (İlçe) oldu. Ve 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi de bu ilçe-leştirme politikasına engel olmadı: Daha önce FATSA’ya bağlı Nahiyeler olan KORGAN Nahiyesi 1960’da, KUMRU ise 1961’de Ordu İline bağlı 9. ve 10.Kazalar (İlçeler) haline getirilmişlerdir.

Bundan sonra 30 yıl kadar ilçe yapma politikasının pek görülmediği uzun bir dönem sonrası 1983’de tek başına iktidar olan ve 8 yıl gibi 70’li yılların koalisyon dönemlerine göre uzun süre iktidarda kalan ANAP İktidarı (anlaşıldığı kadarıyla oluşturduğu kamuoyu gücünü devam ettirme ve kullanma uğruna) seçmen odaklı ilçe-leştirme ve İl oluşturma furyasını tekrar başlatmıştır. Maalesef bu klasik merkez sağ siyaset yaklaşımı beraberinde doğrular kadar yanlış sonuçları da getirmiştir. Burada Ünyeli becerikli bir siyasetçi olan ANAP İktidarı 46. Ve 47.Hükümet Sanayi ve Ticaret Bakanı olan Sayın Şükrü YÜRÜR ’ün bu iktidar ve mevki gücünü seçim bölgesi ve İl için kullanması nedeniyle ORDU İlinde birçok Nahiye (Belde) bu fırsatı iyi kullanmış ve birer birer ilçe haline gelmişlerdir.

Buna göre önce, 1987 yılında 19 Haziran tarihinde eski adıyla ABULHAYIR (Ebulhayr) Nahiyesi GÜLYALI adıyla Ordu İlinin 11.İlçesi olmuştur. Böylece Ordu İl merkezinin doğusunda  (Giresun istikametinde) kıyı kesiminde ilk kez bir ilçe oluşmuştur. Aynı yıl daha 1 (bir) ay geçmeden 4 Temmuz 1987 tarihinde de 1955 öncesi ismi HANYANI olan içeride ama rakımı yüksek (3 ilçeden biri olarak) GÜRGENTEPE Beldesi de 12.İlçe olmuştur. 

Aradan 3 yıl geçince bu ilçe sayısında patlama yaşanmıştır. Adeta, ANAP Döneminin iktidar ömür olarak 1 (bir) yılı kalmış olduğunu hissetmiş gibi bu zamanı iyi değerlendirmek adına hızlı bir ilçeleşme yaşanmıştır. Ancak bu hızlı ilçe-leştirme politikası genel kamu menfaati-ortak akıl ve yerel realiteye ters yanlış ve de eksik kararların alınmasını netice vermiştir.

1990 yılında ilk olarak (daha önce ki bütün ilçe yapma olaylarında olduğu gibi önce İçişleri Komisyonunda kabul edilen karar gereği) Bakanlar Kurulu kararı soncunda 9 Mayıs’ta Resmi Gazetede yayınlanan daha önce ÜNYE’nin Tekkiraz Nahiyesine bağlı bir köy iken (1955 yılında ayrılarak Nahiye olan ve) eski adıyla ÇİLADER Nahiyesi de 13.İlçe olmuştur. (Ayrıldığı TEKKİRAZ bugün Mahalle ne yazık ki) Resmi Gazete tarihi belli olmasa da komşusu olan ve eski adıyla ÜNYE’ye bağlı LALELİ Nahiyesi de muhtemelen aynı tarihteki Resmi gazete kararıyla 14.İlçe olmuştur. Bu ilçe-leştirme politika furyası ara vermeden devam etmiş ve aynı ay; 20 Mayıs 1990 tarihinde aynı anda Resmi gazetede yayınlanan kararla 3 (Üç) Nahiye aynı anda ilçe haline getirilmiştir. Daha önce Fatsa İlçesine bağlı olan ÇAMAŞ Beldesi yine aynı isimle… daha önce yine Fatsa’ya bağlı olan eski ismiyle (Aybastı ve Korgan istikametinde yolların çatıştığı yer olduğundan adı eski zamanlardan beri) ÇATAK olan Belde de ÇATALPINAR ismiyle..Ve yine daha önce AYBASTI İlçesine bağlı olan KABATAŞ Beldesi de aynı isimle aynı tarihte ORDU İlinin 15. 16. 17. İlçeleri oldular.

Fakat geçen zaman içinde bu kez hem bu yeni ilçelerin hem de eski büyük yâda küçük ilçelerin de bazı köyleri büyümüş ve (artık Nahiye sistemi ortadan kalktığı için) Belediye teşkilatları kurulan Beldeler haline gelmişlerdi. Bu Beldelerin bazıları da zaman içinde büyümüşler, gelişmişler (bizim açımızdan en canlı örnek olarak SALMAN gibi) ciddi birer kasaba haline gelmişlerdi. Ancak en önemlisi yüzyıllardır birer nahiye hatta bazen kaza (ilçe) olmuş yerler daha da büyümesine rağmen bırakın ilçe olmayı belde olma hakkını bile kaybetmişlerdir. (Tekkiraz gibi) 

2014 Büyükşehir Yasası ile bu Belde Belediyelerinin ortadan kaldırılması ile İDARİ olarak hem faydalı sonuçları olmuş hem de olumsuz bazı sonuçlar doğurmuştur. (Belde uygulaması bugün Büyükşehir olmayan 51 İlde halen devam etmektedir)

30 (Otuz) Büyükşehir mücavir alanında Beldelerin Belediye yapılarının kaldırılmasının yararlı yönü şudur ki; merkez ve çevre nüfusu az ve hitap ettiği alan dar olan beldelerin kaldırılmasıyla hem insan hem de kaynak açısından ciddi bir elde tasarruf edilmiştir. Fakat olumsuz yönler, sonuçlar ne olmuştur? Bu duruma -yine tanıdığımız ve hitap ettiğimiz- kendi AKKUŞ yöremizden hem olumlu hem olumsuz örnekler vererek konuya çözümler önereceğiz:

-6 (altı) yıl önce uygulamaya koyulan bu yasayla Büyükşehir olan ORDU iline en uzak konumdaki Akkuş İlçesinin 5 beldesinden Ünye ve Kumru istikametinde ki Çayıralan, Kızılelma Beldelerinin kaldırılması ile genelde doğru idari kararlar alındığı söylenebilir. Zira bu beldelerin merkezi nüfusları az ve çevreleri potansiyel olarak dardır. Bu gibi İç Anadolu, Ege ve Marmara bölgelerinde sıradan bir köyün-mahallenin konut sayısı kadar konuta sahip bu gibi beldelere özel belediye bütçesi ayırmak hem merkezi bütçe gelirleri hem de olası suiistimaller açısından doğru bir karar olarak düşünülebilir. Bu iki belde gibi yerler çevredeki köylere göre daha derli toplu ve haftada bir Pazar görevi gören bir toplanma yeri olarak düşünülebilir. (Belki bu iki beldeden birinin bu tarafta belediye teşkilatı ihtiyacı kadar Kumru-Ünye tarafı köylerin ortasında idari bir hava oluşturduğu düşüncesiyle kalması tartışılabilirdi. Ancak ona da yeni Büyükşehir yasası müsaade etmiyor) 

Ancak Salıpazarı istikametinde ki Salman, Seferli yâda Akpınar (Kuzköy) Beldelerinden eğer Belde (eski adıyla Nahiye) sistemi (uygulaması) devam etseydi en birinin olmak üzere ikisinin Belde (bir nevi Nahiye) olarak kalması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu üç eski beldeden biri seçilecekse, hangisinin BELDE olarak yaşaması daha doğru olurdu, dersek bunun çoğu insan (ve bu yöreyi tanıyan bilen herkesçe) cevabı malumdur ki SALMAN olacaktı. Şimdi üçü de artık Mahalle yani bildiğiniz KÖY haline gelmiş bu yörede ciddi bir İDARİ boşluk oluşmuş olup, bu yeni uygulama ile İDARİ problemler çözülmemiş bilakis daha da artmıştır. Bu idari problemler mevcut YOL Şartlarının iyileştirilmeleri ile de çözülmeyecektir zira hem İl hem de İlçe merkezine uzak olan geniş idari sahalardır.

Bu örneklerden yola çıkacak olursak Belediye teşkilatı merkez yerleşimi ve çevresi ile birlikte nüfusu belli bir düzeyde olmayan yerleşimlerde ancak belli bir insan kadrosuna iş sağlamak ve gereksiz belediye bütçesi oluşturmak açısından genel bütçeye yük teşkil ettiğinden buralardan Belediye teşkilatının kaldırılması doğru bir idari adım olmuştur denilebilir. 

=Ancak belli bir merkez ve çevre yerleşimine sahip üstelik çevresinde adeta bir ilçe gibi merkez konumunda olan (mesela SALMAN gibi) hele de ilçe merkezine uzak olan beldelerin belediye hatta idari vazifelerini BUCAK (Nahiye) gibi bir teşkilat ile sürdürmeleri gerekirdi=

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarına kadar (KAZA’lara İLÇE adı verilmesi gibi) NAHİYE adıyla devam eden bu isimler, daha sonra ise Öz-Türkçeleştirme işlemi ile BUCAK denilen idari birim; 1949’da kabul edilen 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa göre “coğrafya, ekonomi, güvenlik ve mahalli hizmet bakımlarından aralarında münasebet bulunan kasaba ve köylerden meydana gelen bir idare bölümü” olarak tanımlanmıştır. 1970 yılından sonra ise bu BELDE ismine dönüşmesine rağmen idari olarak da yönetim tarzı değişikliğe uğramıştır. Hâlbuki kanaatimce idari yönetim olarak NAHİYE Teşkilatı daha sonraki BELDE teşkilatından üstündür.

Nahiye (BUCAK) sisteminde eksiklik tam bir Belediye teşkilatının olmayışıydı. Aynı şekilde sonraki BELDE teşkilatında da en önemli eksiklik idari teşkilatın olmayışıdır. İlkinde Siyasi iradenin İç İşleri Bakanlığı uhdesinde görevlendirdiği bir Nahiye Müdürü, sonrakinde ise halkın seçtiği bir Belediye Başkanı vardı. Fakat tarihsel tecrübede birinden birinin olmayışı ciddi bir eksiklik doğurmuştur. Demek ki ikisinin birleştiği bir idari düzenleme ile ortaya tatmin edici çok doğru bir tek idari teşkilat çıkacaktı.

Yani, nasıl yerel idarelerin güçlendirilmesi Başkent yani merkezi idare üzerindeki baskı ve güçlükleri hafifletiyorsa aynen Belediye teşkilatının da bulunduğu eski fakat güçlendirilmiş bir (Nahiye) BUCAK-BELDE teşkilatı da ilçelerin üzerindeki birçok idari yükü kaldırmış olacaktı. Fakat devlet bu konuda bir politika o günden beri geliştirmedi. Meseleye bugün Devlet, İlçe teşkilatının altındaki yerleşimin adına ‘’Mahalle’’ denir politikası ile devam ediyor. Otuz Büyükşehir hariç 51 İL’de ise İLÇE ile en altta ki MAHALLE arasında BELDE teşkilatı devam etmektedir.

Ancak nüfusun çoğunun yaşadığı 30 (otuz) Büyükşehirde en küçüğü 2 bin nüfustan 100-150 bin nüfusa kadar farklı farklı bu ilçe yapısının altında nasıl sadece Köy olabilir? (Ve 2014 Büyükşehir yasası ile Köyler Mahalle olmuştur, tanımadığınız bir ilçede eski köyleri hemen elinizdeki akıllı telefondan girip bir tarama yapsanız, ilçe merkezindeki Mahalleler ile aynı listede yer aldığından bunların hangisi köy, hangi şehirdeki mahalle, bu aradığım köy mü vs. gibi birçok güçlükle karşılaşacaksınız)

Ancak bütün bunlar bugünkü idari-siyasi anlayışta bir hayaldir. Fakat ileride tekrar düşünülmesi ve ivedilikle ele alınması gerekli bir idari meseledir. Zira her İlin yapısı topoğrafya ve coğrafyasının İç yâda Batı Anadolu veya Güneydoğu mesela bir Urfa olmadığı malumdur. Bu bölgelerde coğrafya ve topoğrafyanın düz veya müsait olması uzakta bile olsa ilçelere bağlı beldelerinin kaldırılmasının, idari ve altyapı hizmetlerini bizim gibi dağlık bölgeler gibi ciddi aksatmamaktadır. Birde bizim bölgemiz yöremiz gibi yüksek rakımlı parçalı ve dağlık yerlerin iklim koşullarının da getirdiği güçlükleri eklersek fark ciddi anlaşılır.

İşte geniş olarak anlattığımız bu geçmişte yaşanan Bucak ve yakın tarihteki Belde uygulamasının merkezi ve çevresi ciddi nüfus teşkil eden yerleşimler için ciddi birtakım faydaları vardı. Biz burada konuyu müşahhaslaştırmış (yani somutlaştırmış) olduk ve en canlı örnek olarak en iyi bildiğimiz yerden yani ilçemizin en büyük beldesi iken 2014 Büyükşehir Yasası ile bir (artık Köy kelimesi de kaldırıldığı için) bir Mahalle durumuna düşen eski SALMAN beldesini örnek verdik. Salman Mahallesinin olduğu kesimde ki zaten var olup artan İDARİ boşluğun nedenlerini ve nasıl çözümlenebileceğini yazının alt kısımlarında BATI/Ünye kesimi içinde AKKUŞ İlçesi ile birlikte ele alacağız.

Şimdi Salman örneğinden yola çıkarsak şimdi ORDU İlinde ne kadar bu durumda idari ve belediye hizmetleri sıkıntısı yaşayan kaç eski belde yerleşimi dolayısı ile mağdur ne kadar insan vardır, takdiri ön yargılı olmayan siyasi düşünceden uzak okuyuculara bırakıyorum.

Evet, 100 yıllık ORDU İlinin ana İDARİ Problemlerine bu pencereden bakacağız. Ancak bakmadan önce bir defa belirtelim ki mevzumuz bir ilçenin İL olup olmaması değildir. Hangi ilçelerin İLÇE olma vasfı taşıyıp taşımadığını buna mukabil hangi mahallelerin ise aslında İlçe şartları taşıdığı veya (idari kararla) desteklenirse taşıyacağını inceleyeceğiz. Burada önce bir yerleşimin İLÇE (kaza) olabilme şartları nedir, önce onları belirledik. İşimizi siyasete ve duygulara bırakmadan; Sosyal ve İdari Bilimlerin ortaya koyduğu temel bilgiler ışığında hareket etmeye çalıştık. Buna göre elimizde olan 2009 yılında Akdeniz Üniversitesi ALANYA İşletme Fakültesi Dekanı Pr. Dr. İbrahim GÜNGÖR’ün farklı Üniversitelerden 6 Bilim adamıyla 1 yıl süren yaptığı çalışma ile ortaya koydukları Analitik Hiyerarşi Proses (AHP) yönteminden yararlandık. Bu ölçüt İL OLABİLECEK İLÇELERİ belirlemek içindi, biz ise bunu İLÇE olabilecek Mahalleleri belirlemek için daha NET-ÖZ-KISA olarak düzenlediğimizde ortaya şu ölçütler çıktı:

Kısaca Me-Ko-N-Y-E-K (MeKoNYEK) diye isimlendirdiğimiz (Mevki/Konum/Nüfus/Yüzölçüm/Ekonomi/Kamuoyu) ölçütler ile şu kıstasları/kriterleri oluşturduk:

1- Aday Mahallenin bulunduğu kesimde kendi ilçesi dışında diğer ilçeler ve eski beldeler ile UZAKLIĞI. Bulunduğu yolun ANA Yol mu ARA (Tali) Yol mu üzerinde olduğu. Bulunduğu Yol hattı üzerinde mevcut mesafeler içinde bir ilçe teşkilatına ihtiyaç olup olmadığının belirlenmesi. 

Böylece geniş-çe bir coğrafyada GEREKLİ idari bir boşluğu mu doldurabilir yoksa zaten yeterli idari alanda dar bir alanda GEREKSİZ yeni bir idari teşkilat oluşmasına yol açıp açmadığının belirlenmesi. Yani yeterli hinterlanda (iç bölgeye) sahip olması 

Kıstas: Ayrıldığı ilçeye en az 25 km. uzakta olması. Diğer ilçelere de en az 25 km. mesafe de olması. Burada eski ilçelerin oluşturulması sonucu ortaya çıkan dengesiz yakınlık mesafelerini kıstas alarak yeni bir yanlışa fikir vermek istemedik. Bu arada başka bir ilçeye de 25 km. mesafede olmasıyla aradaki fiziki coğrafya şartların iyi olsun olmasın fakat toplam 50 km. gibi asgari makul mesafede ortalama bir yerde doğru idari oluşumu esas aldık.

2- Aday Mahallenin merkezinin bulunduğu alanın topoğrafya olarak idari bir merkez konumuna uygun olması. Ve aday mahallenin oluşacak idari haritada uygun orta bir merkez (küçük bir hinterlant) mevkide bulunması ki böylece eski ilçeye uzak köylere yakınlaşması ve ulaşıma bağlı idari problemlerinin çözülmüş olması 

(kıstas mahallin durumuna göre değişebileceğinden ölçü verilmez) 

3- Aday Mahallenin merkez ve kendine bağlanabilecek çevre (mahalleler) toplam nüfusu. Bu nüfusun ilçe teşkilatlanması için YETERLİ olup olmadığı. İlçe olabilecek mahallenin ayrılması durumunda haliyle eski ilçesinin de küçülmesiyle ortaya çıkacak durumun rantabl (getirimli) seviyeden aşağı düşüp düşmediği (ortalama asgari kıstas olarak ise ORDU’nun en az nüfusa sahip ilçesi 2019 sayımına göre mahalleler dahil toplam nüfusu 7.347 kişi olan Kabadüz’ün bir üstü olan 8.269 kişi nüfusu olan Gülyalı arasında düz hesap 8.000 kişiyi esas aldık) 

4- Aday yâda önerilen Mahallenin kendine bağlanabilecek Mahalle sayısının asgari 15 (on beş) Mahalle olması  ve oluşabilecek muhtemel yüzölçümün en az 150 km.kare olması. Bu yüzölçümün ilçe teşkilatlanması için YETERLİ olup olmadığı. İlçe olabilecek kadar mahallenin ayrılması durumunda haliyle eski ilçesinin de küçülmesiyle ortaya çıkacak durumun rantabl (getirimli) seviyeden aşağı düşüp düşmediği (Daha önce idari yanlışlara sebep olan 62 km. karelik minik yüzölçümlü Gülyalı, 74 km. karelik Kabataş ve 81 km. karelik Çamaş gibi yeni bir yanlışa düşmemek ve kamu idaresi tasarrufunu düşünmek adına kıstası makul yüz ölçüme yükselttik. Burada elbette Ordu İli bırakın iç kesimde bırakın Çorum İli gibi düz topoğrafyalı bir ili komşu Samsun kadar bile düze yakın topoğrafyası olan bir İl olmadığından burada ilçelerin yüzölçümünü oradaki ilçeler seviyesinde de alamayacağımızdan yeni ilçelerden en makul yüzölçümüne sahip olan İkizce yüzölçümü olan 148 km.kare’yi düz hesap alarak asgari kıstası 150 km.kare olarak belirledik.) 

5- Aday yâda önerilen Mahallenin bulunduğu alanda bir idari boşluk yanında aynı zamanda (hali hazırda) sosyo ekonomik yapıda bir gerilik ve gelir/kapasite daralması da var mıdır? Yani bu alanda halkın ekonomik durumu geri midir, gerilemiş midir? Eğer aday Mahallenin ilçe olması kararı alınır ise mevcut alanda iktisadi hareketlilik artacak mıdır, olumlu sosyo-ekonomik değişiklikler olma ihtimali yüksek midir?

6- Aday yâda önerilen Mahallenin bulunduğu alanda halk tarafından ciddi bir ilçe olma beklentisi var mıdır? Geçmişte bu yönde bir kamuoyu oluş mudur? Burada ilçe olmanın idari problemlere çözüm olacağına dair ciddi bir kamuoyu beklentisi oluş mudur?

HÜKÜM (KARAR) ÖLÇÜTÜ: Bu temel 6 (altı) ölçütten 6 (altı)  KESİN olarak veya 5 (beşi) i ile yani % 84 uygunluk derecesi şartlarını taşıyanlar birlikte ister eski Belde ister Mahalle olsun bu mahalleler İLÇE olmaya HAK kazanmışlardır. Ancak 6 (altı) kıstası karşılayanların ilk etapta kesin ilçe olması sağlanmalıdır. Fakat 5 (beş) kıstası karşılayanlar da ilçe olması düşünülmeli, öncelik kriterleri tam karşılayanlar olmalı peşinden teklif edilmeli olmazsa ikinci etapta kesin düşünülmelidir.

Bu 6 (altı) kıstastan 4 (dört) kıstası taşıyan mahallelerin İLÇE olması ise bugün düşünülecek şartları henüz taşımayan ancak ilçelerinden bağımsız yerleşim olma adına ilerleme kaydetmiş aday mahallelerdir. Onun için günümüz itibariyle buralar için ilçe yapılma kararı alınmamalıdır. Ancak bu Mahalleler kriterlerimizin yarıdan az fazlasını taşır gözüktükleri için ileriye yönelik olarak uzun vadede yol, altyapı ve idari şartların düzelip düzelmemesi, ileride burada gerçekten idari bir sıkıntı doğup doğmaması ve olan sorunların büyüyüp aşılamaması durumuna ve ileride ki idari ihtiyaçlara binaen zaman içinde yeniden değerlendirilmeleri gereken yerleşimlerdir.

Durumları zaman içinde değişen idari şartlar sürecinde elbette buralarda ki kamuoyunun yaklaşımı dikkate alınarak MÜLKİ KURUMLARIN Uzmanlarından oluşan komisyonlarla birlikte düşünülebilir.

Bu 6 (altı) kıstastan 4 (dört) kıstasın altına düşen yerleşimlerin ise İLÇE olması hiçbir koşulda düşünülemez.

Tarih göstermiştir ki elbette Siyasi İradeler, Kamuoyunun iradesine bağlıdır. Biz ölçütleri ortaya koyalım da bugün siyasi iradenin bugün (yeni ilçeler teşkil etme) politikası varsın olmasın yarın ihtiyaçlar hissedilir, politika değişir ve elde hazır malzeme olur. 

-ORDU İlinin en önemli coğrafi benzerliği olan Dağlık arazi yapısı zaman içinde İlin 3 önemli yerleşim merkezi etrafında adeta 3 (üç) sosyo-ekonomik çevre olarak kümelenmesi sonucunu doğurmuştur. Şimdi bu İDARİ konuyu bu İl-içi oluşmuş 3 (üç) küçük kesim ile birlikte ele alacağız ki böylece problem alanlarını küçülterek daha mercek altına almış olalım. Buna göre en doğudan başlayalım:

1- Merkez yâda DOĞU Kesim- 

(ORDU Merkez ALTONORDU ilçesi çevresi ve yukarı kesimi): Kıyıda Perşembe, Gülyalı ilçeleri ile içeride yukarıda sırayla Ulubey, Gölköy, Gürgentepe, Kabadüz, Mesudiye ilçelerinin oluşturduğu yaklaşık 350 bin nüfuslu en büyük kesim. Bu kesimin merkezi Ordu il merkezini oluşturan Altınordu ilçesidir. Bu İl merkezi olan Altınordu ilçesinin şehir merkezini oluşturan halk ağırlıklı olarak yerli ve bu Merkez/DOĞU kesimin ilçelerinden gelip yerleşmiş insanlardan oluşur. (Elbette diğer ilçelerden yâda çevre illerden gelip yerleşmiş insanlar da vardır ancak bunlar daha azdır) Hem İlin hem de bu kesimin Merkezi olan Ordu-Altınordu ilçesi 170 bine yakın şehir nüfusuna sahiptir.

Bu kesimi birbirine bağlayan Ordu Merkez-Altınordu’ya zaten yakın olan hemen batısındaki Perşembe ile hemen doğusundaki Gülyalı ilçeleri dışında yukarıya doğru birbiri ardınca MESUDİYE ana karayolu boyunca sıralanmış olan ULUBEY, GÜRGENTEPE ve GÖLKÖY ile hattın sonunda ki MESUDİYE İlçeleridir. Bu ilçeler birbiriyle ilişkili olup merkezleri olarak ta ORDU Merkez-ALTINORDU İlçesini kullanırlar. Yani mesela ORDU merkez varken Gölköy ilçesi Fatsa’ya gitmez.

Perşembe ve Gülyalı ilçeleri hemen sahilde Karadeniz Oto Yolu kıyısında yâda yakınında yer almaları ve fazla (merkez ve kırsal) nüfusları olmamaları nedeniyle temel bir yol sorunları bulunmamaktadır. Ancak içeriye doğru gittikçe yukarıda yer alan (ve en yakında olduğundan nispeten yol şartları daha iyi olan Ulubey hariç) Gölköy, Gürgentepe, Kabadüz ve özellikle Mesudiye ilçelerinin ulaşımı halen viraj eğimli tek şerit bir yoldan sağlanmaktadır. Bu kesimin ANA Yol hattı bu ilçelerin hepsini birbirine bağlar. Ancak güzergâha ek yeni ve standartları yüksek yeni bir hat açılmak üzeredir. 130 yıllık bir hayal olan DEREYOLU diye tabir edilen ve Mesudiye’den geçen Ordu merkezde denize kavuşan Melet ırmağını takip eden ve uzun yıllardır yapımı süren ana yolun bitmesi ile ORDU’nun yarı kapalı olan güneyle bağlantısı bu Mesudiye-SİVAS yolu ile çözülecektir. Bu yol hemen hemen bitmek üzeredir. Ancak bu durumda Ulubey kısmen, Gölköy, Gürgentepe ilçeleri bu güzergâhın tamamen dışında kalacaklardır. Buna rağmen yine de ORTA ve BATI kesimindeki ilçelere göre il merkezine halen yakın konumdadırlar. Yani mevcut ve gelecek durumda Ulubey, Gürgentepe, Gölköy ilçeleri Ordu iline uzak olmadıkları için mağdur değillerdir ve mevcut bu yol ile Gölköy, Ulubey ve Gürgentepe ilçeleri merkezi yeni güzergâhın dışında yer alsa da hem mevcut yolu (yapılacak iyileştirme ve süren bakımlarla) kullanmaya devam edecekler hem de en yakın noktadan bu yola bağlantıları oluşturulacaktır. 

Burada en uzakta kalacak olan 61 km. mesafedeki Gölköy ile 50 km. mesafedeki Gürgentepe bu haliyle bile (önceden 135 km. şimdi ise) 120 km. mesafedeki (ve ORDU’ya gelmek için önce ÜNYE’ye inmek zorunda olan) Akkuş ilçesinin hali hazırda yaşadığı yol ve zaman zorluğunu yaşamayacaklardır. Şu an bir Gölköy için Ordu, hemen hemen Akkuş ile Ünye arası mesafesi ve durumundadır. (yani misal Ünye İl olsaydı, Akkuş ne kadar uzak ve mağdur olurdu) Hatta şu an Ordu il merkezi (olan Altınordu’ya) Akkuş ile birlikte en uzak olan Mesudiye ilçesi mevcut 114 km. olan ve 3 saatte süren yol uzaklığı, yeni DEREYOLU ile ORDU’ya mesafesi 88 km.ye ve 1 (bir) saat zamana düşecektir.

Kısacası DOĞU/Merkez yani Ordu kesiminde yakın tarihlerde DEREYOLU’nun hizmete girmesiyle ORDU İl merkezi ile ilçeler arasında ciddi bir YOL sorunu kalmayacak gözükmektedir.

Ancak bu yol sadece ORDU İl merkezi ile Mesudiye arasında değil özellikle SİVAS başta olmak üzere TOKAT, Kelkit Vadisi, ERZİNCAN ve diğer çevre iller ile ciddi bir ulaşım ağı özellikle ticari bağlantı oluşturacaktır. Bu durum aynı şekilde Ordu ve Doğu Karadeniz illeri içinde geçerlidir. Çünkü Doğu Karadeniz’den ana ulaşım koridoru olan Trabzon-Gümüşhane Duble Yolu ile Orta ve bütün Karadeniz’in ana ulaşım koridoru olan Samsun-Merzifon Oto Yolu arasında şu an için standardı en iyi tek bağlantı yolu olacaktır. Ancak bu ticari ve ulaşım bağlantısı doğuda ki Trabzon-Zigana-Gümüşhane hattı yâda batıda ki Samsun-Havza-Merzifon ana hattı seviyesi ile kıyas edilemez. Fakat  (inşallah) ileride bir gün mutlaka yapılacak olan Ünye-Niksar İç bağlantı Bölünmüş Yolu bu hattın standardının üstünde diğer iki ana hatların ortasında en iyi yol olarak DEREYOL’dan daha fazla alana hitap edecek daha çok hizmet verecektir.

Birde bu kesimde ara (tali) yollarda vardır ki böylece bu Merkez/DOĞU Kesimini ORTA (Fatsa) Kesimi ile birbirine bağlar. Bunlar da; Gölköy-Aybastı ve Gürgentepe-Çamaş-Fatsa ara (tali) yollarıdır.

Bu (ORDU Merkez çevresi ve yukarısı olan) kesimde ki asıl mevzumuz olan İDARİ soruna gelirsek; ortada durumu ciddi bir ilçe merkezi olma ihtiyacında yerleşim ihtiyacı olup olmadığına bakacağız. Ancak bakarken bugüne değin yakın tarihte gündeme gelmiş bütün yerleşimlerin durumlarını inceleyerek bu sorunun cevabını arayacağız. Bu DOĞU/Merkez ORDU Kesiminde geçmişte ulusal ve yerel basına yansıyan bir zaman kamuoyunu meşgul etmiş ve konu ile ilgili üç yerleşim vardır:

Bunlardan ilki Ulusal medyaya çıkan haber; Ordu MHP Milletvekili olan Cemal ENGİNYURT’un 2018 Yılında TBMM. ye verdiği ‘’Ordu ilinde 6 yeni ilçe kurulması ve bunlardan birinin de Gölköy-Güzelyurt olduğu’’ şeklinde ki haberde ki eski Güzelyurt Beldesidir. Güzelyurt mahallesi yeni bir yer değildir, tarihi bir geçmişi ve ismi vardır; Güzelyurt yörede eski ismiyle halen bilinir, söylenir buranın adı HAPAN’dır.!  

Bu habere mukabil internet üzerinde ufak bir araştırma yaptığınızda 2014 yılına kadar belde olan Güzelyurt’un (HAPAN’ın) bağlı olduğu ilçesi olan Gölköy’e 20 km. Uzaklıkta ve Aybastı yolu üzerinde (Aybastı’ya ise 17 km. uzaklıkta) olduğu ve görsellerden eski beldenin hiçte fena olmayan şık bir kasaba görüntüsüne sahip GÜZELYURT’un 2019 nüfus sayımına göre merkezinde 1.000 (bin) kişinin yaşadığı görülmektedir. Hatta konut, okul ve camii olarak ciddi bir yapılaşmaya sahip olması ve yakın tarihte açılan bir Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi’nin (METEM) bile bulunmasına rağmen bu eski beldenin ilçe yapılması şeklinde bir karar doğru mu olur yanlış mı olacaktır. Bakalım MeKoNYEK diye adlandırdığımız kriter ölçütlerimiz uygulayalım ve sonra hükmü (kararı) vermeye çalışalım: 

1- Aday yâda önerilen Mahallenin bulunduğu kesimde kendi ilçesi dışında diğer ilçeler ve eski beldeler ile uzaklığı: 

Güzelyurt Mahallesi adı geçen iki ilçeye mesafesi çok uzak sayılmaz. Kendi ilçesi olan GÖLKÖY’e 21 km. mesafede olması 25 km. kıstasına yakın gibi (yani kendi ilçesine uzak gibi) görünebilir. Ancak üzerinde bulunduğu ARA yol hattının diğer ilçesi AYBASTI’ya 17 km. mesafede olması ve neticede (37 km.) gibi iki ilçeye uzak sayılmayacak bir mesafenin ortasında yer alması (17-21 km.) zaten yeterli idari alanda dar bir alanda GEREKSİZ yeni bir idari teşkilat oluşmasına yol açtığını göstermektedir. Eğer (eski ismiyle HAPAN olan) GÜZELYURT’un diğer tarafında AYBASTI 17 km. değil de 27 km. mesafede olsaydı bugün GÜZELYURT’un ilçe olmayı karşılama kriterleri daha yüksek olacaktı. 

Aday yâda önerilen GÜZELYURT Mahallesinin bulunduğu yol ANA Yol üzerinde değil ARA (Tali) Yol üzerinde olduğunu belirttik. Bulunduğu tali (ara) hat üzerinde uzak sayılmayacak bir mesafe (37 km.) içinde yeni bir İLÇE teşkilatlanmasının ihtiyaç olmadığı ortadadır. 

Neticede 25-25 km. kıstasına ise (21-17 km. mesafeler ile) uymamaktadır. Yani araları 37 km. gibi yakın sayılabilecek iki ilçe (Aybastı ile Gölköy) arasında yani bir ilçe kararı almak lüks olur, dolaysıyla kıstasımıza uygun olmayacaktır. 

2-Aday Mahallenin merkezinin bulunduğu alanın topoğrafya olarak idari bir merkez konumuna uygun olması.  

Güzelyurt Mahallesinin merkezinin resimlerden ve uydu haritasından anlaşıldığı üzere topoğrafya olarak kısıtlı (bir tepe üzerinde düz bir sırtta) ama çapına göre cüzi bir miktar gelişmeye müsait olduğu anlaşılıyor. Fifti fifti durumu denebilir.  

Aday Güzelyurt mahallesinin oluşacak idari haritada uygun orta bir merkez mevkide bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak iki ilçe arasında sınırda kalan, olduğu alan ait olduğu ilçenin batı köşesinde idari merkez olmaya müsait olmayan ve kendisi de zaten uzak olmayan mesafedeki Güzelyurt’un diğer çevre mahallelerinin ise Gölköy’e daha yakın olduğu düşünüldüğünde cazibe merkezi olmadığı ve etrafında bağımsız bir hinterland (bağımsız iç bölge) oluşturamadığı anlaşılmaktadır. Kısacası bulunduğu konum orta ve iyi olmakla beraber bağlı mahalleler ile teşkil edeceği bölgenin (Aybastı tarafında Gölköy’ün Mahalleleri olmadığından ve Aybastı’dan olası durumda yeterli Mahalle bağlanmayacağından ki gerekmediğinden ötürü) bir tarafı eksik kalacaktır. Bu durumda aday mahallenin bağımsız iç bölgesi (hinterlandı) eksik ve yarım olacaktır. Bu mevcut durumda bu kıstasa da %50 uymamaktadır. 

3- Aday Güzelyurt Mahallesinin merkez ve kendine bağlanabilecek çevre (mahalleler) toplam nüfusu asgari kıstasımız olan 8 (sekiz) bin kişiyi toparlayacak toplama erişeceği ortadadır. Zira Gölköy İlçesinin yoğun olan Mahalle nüfusu daha dağlık olan Doğu (Ulubey-Mesudiye yönünde) değil Batı (Kabataş-Aybastı yönü) kesiminde toplanmıştır. Gölköy 2019 yılı toplam nüfusu 28.332 kişidir. Güzelyurt Mahallesi de bu kesimde yer aldığından kendine yakın Mahallelerden (köylerden) rahat 8.000 nüfusa ulaşacağı ve 28.332 kişiden ayrıldığı zaman bile Gölköy İlçe nüfusunun yeterli sayıda kalacağı anlaşılmaktadır. 

Gölköy ilçesinin nüfusunun toplam 30 (otuz) mahallesi olduğu göz önünde tutulursa oluşturulacak bir Güzelyurt ilçesinin muhtemelen en az 15 (onbeş) civarı mahalleye ve 8 ila 10 (on) bin nüfusa sahip bir ilçe olarak en azından ÇAMAŞ çapında bir ilçe olacağı varsayılabilir.  

Bu kıstasa Güzelyurt uymaktadır. 

4- Aday olarak önerilen Güzelyurt Mahallesinin kendine bağlanabilecek Mahalle sayısı ve oluşabilecek muhtemel yüzölçümü 150 km.kare olabilecek midir? Gölköy İlçesinin toplam Yüzölçümü 421 km.kare olduğuna göre kâğıt üzerinde bu mümkün gözükmektedir. Ancak Güzelyurt Mahallesinin bulunduğu konum itibariyle Aybastı sınırında olması ve nüfus yoğunluğu olması kesimde olması-buradaki mahallelerin Gölköy’e çok uzak olmaması nedeniyle böyle bir durumda yeterli sayıda mahallenin Güzelyurt’a bağlanması şüphelidir. Buna rağmen yine de Güzelyurt’un en az 15 (onbeş) civarı mahalleye sahip olacağı düşünülebilir. 

Bütün bunlara rağmen Gölköy ilçesinin 421 km.kare gibi yeterli yüzölçümünden Güzelyurt Mahallesinin konumu itibariyle tartışmalı olsa da 150 km.kare yüzölçümü bulacağı düşünülebilir.  

GÜZELYURT’un bu kıstasa da uyacağı ortadadır.

5- GÜZELYURT Mahallesinin bulunduğu alanda bir idari boşluk olduğu söylenemez. Ancak, aynı zamanda (hali hazırda) sosyo ekonomik yapıda bir gerilik ve kapasite daralması da var mıdır? Bu alanla ilgili elimizde kesin veriler yoktur. Ancak GÖLKÖY İlçesinin ORDU’nun diğer çoğu ilçeleri gibi bu alanında asıl geliri olan FINDIK tarımına dayalı olan geliri ve iktisadi hareketliliğinin il ve ilçe ortalaması düzeyinde olduğu, Belde teşkilatının 2014’de alınmasıyla birlikteki süreçte de bir iktisadi kaybın olmadığı söylenemez. Eğer GÜZELYURT Mahallesinin ilçe olması kararı alınır ise mevcut alanda iktisadi hareketlilik elbette artacaktır ancak mevcut kıstasa göre ihtiyaç ta gözükmemektedir. 

Bu durumda kıstasa yarı uygunluk göze çarpar.

6- Aday GÜZELYURT Mahallesinin bulunduğu alanda halk tarafından ciddi bir ilçe olma beklentisi var mıdır? Burada ilçe olmanın idari problemlere çözüm olacağına dair ciddi bir kamuoyu beklentisi oluş mudur?

Geçmiş kamuoyu haberleri ve gelişmelerinde bu yönde ciddi bir talep oluşmamıştır. Ancak kısmi bir talep olduğu ortadadır. Fakat Güzelyurtluların Gölköy’den ayrı bir yerleşim kimliğine sahip olmaya başladıkları ve bu konuda mesafe kat ettiklerini söyleyebiliriz. Eski isimle HAPANLI kimliğini taşıdıklarını da inkâr etmemek gerekir. Ancak nedense ilçe olma yönünde bir beklenti oluştuğu geçmiş yılların gelişmelerinde görülmüyor. Yâda en azından aşağıda orta kesimde göreceğimiz gibi Tepealan’lıların önceki yıllarda imza toplayıp Ordu İl Merkezine gelerek yaptıkları görüşmeler ve müracaat gibi saha da pratik çalışmalar adına kamuoyu haberleri gözükmüyor. Yine de Güzelyurt yani HAPAN’lıların sosyal medyada etkin olduklarını ve iyi örgütlendiklerini unutmadan buradan yarın bir ilçe olma umudu aldıkları anda kısa zamanda ilçe olmak adına ciddi kamuoyu oluşturacakları da sosyal medyada görüştüğümüz Güzelyurtluların yaklaşımlarından bellidir. 

Bu durumda ise mevzu olan kesimde kıstasımızın karşılandığı söylenebilir.

NETİCE: Güzelyurt Mahallesi ortaya koyduğumuz bu 6 (altı) ölçütümüzden ancak 4 (dört) üne uymaktadır. Yani burada bu hesaplamayı yaparken bazı kıstaslara tam bazılarına da %50 uyduğunu belirtmek gerekir, böylece şartların toplamda 4 (dört) üne uygun olduğu söylenebilir. GÜZELYURT mahallesinin İLÇE olması ise bugün düşünülecek şartları henüz taşımayan ancak bağımsız yerleşim olma adına ilerleme kaydetmiş aday mahalledir diyebiliriz. 

Bu durumda ancak ilçe yapılması maalesef gerekli değildir, sonucu çıkacaktır. Şu şartlar itibariyle Kamu idaresi (Devlet) adına böyle ilçe kararı almak ise siyasi bir karar olup kamu kaynaklarında yeni bir israfa yol açar. Şayet ORDU İlinin tek bir ilçe yapılanmasına ciddi ihtiyacı olsaydı Güzelyurt’un ilçe yapılmasını doğru bulabilirdik. Ancak öncelikle bu yazımızın konusu olan ve kıstaslarımıza uygun olan 3 (üç) Mahallenin ilçe olması elzemdir. Ancak bu GÜZELYURT Mahallesi kriterlerimizin yarıdan az fazlasını taşır gözüktüğü için ileriye yönelik olarak uzun vadede yol, altyapı ve idari şartların düzelip düzelmemesi, ileride burada gerçekten idari bir sıkıntı doğar yâda olan sorunlar büyür ve aşılamaz ise ihtiyaca binaen zaman içinde yeniden değerlendirilmesi gereken bir yerleşimdir. 

Durumu belirttiğimiz gibi zaman içinde değişen şartlar sürecinde MÜLKİ KURUMLARIN Uzmanlarından oluşan komisyonlarla birlikte düşünülebilir. Fakat HAPANLI Kardeşlerimiz (objektif olmak zorundayız) kusura bakmasınlar, günümüz itibariyle ilçe yapılma kararı alınması günümüz şartları itibariyle mesela Çamaş gibi idari bir yanlış karara yol açar. Ancak yazımıza başlık olan 3 (üç) mahalle ilçe olduktan sonra Korgan’ın Tepealan Mahallesi ile birlikte durumları takibe alınıp değerlendirilmesi gereken iki Mahalledir. 

Ordu-ALTINORDU ile son ilçe MESUDİYE arasında ki ANA Yol Hattında 3 (üç) İlçe var; Ulubey-Gürgentepe-Gölköy. Bu hat hâlihazırdaki ana ulaşım hattıdır. Buna göre Altınordu-Ulubey arası 27 km. Ulubey-Gürgentepe arası yine 27 km. Gürgentepe-Gölköy arası ise 17 km. iken hattın sonu olan Gölköy-Mesudiye arası ise 49 km’dir. Eğer Güzelyurt Mahallesi bu ara DEĞİL de ana Gölköy-Mesudiye hattı üzerinde olsaydı İlçe olma şartları daha uygun olurdu. Düşünüz ki Batı/Ünye kesiminde ÜNYE ile AKKUŞ arasının 56 km. olduğu ve yazımızda belirttiğimiz üzere kriterlerimize uygun düşen TEKKİRAZ’ın ilçe olması halinde bile ara mesafe AKKUŞ ile yine 35 km. olacaktır.  

Güzelyurt’un eski belde sistemi (yâda daha eski Nahiye-Bucak şeklinde) kalmış olsaydı kendisi için kâfi (yeterli) gözükmektedir. Zaten medya da konu ile ilgili bir haber tarama yaptığınızda Güzelyurt halkından yakın geçmişte böyle güçlü bir ilçe olma talebinin gündeme gelmediği anlaşılmaktadır. 

Diğer bir sosyal realite de şudur ki; toplumda geçmişten beri gelen şöyle bir algı vardır: 

-Bir yerin nüfusu biraz arttı mı, orası eğer köy ise Belde olmayı..belde ise İlçe olmayı..İlçe ise İl olmayı istiyor-istemek bir yana hak gibi görüyor. Amma o köy-o belde-o ilçe nüfus harici şartlar açısından idari statüsü yükseltilmeye layık mıdır? Hak etmiş midir? Bunu bilmiyor..duysa da umursamıyor, çünkü bildiğimiz tek bir şey var: Menfaat (derece derecedir-şahıs, aile, akraba, mahalle, ilçe vs. silsile olarak gider)Ancak ülke yada toplum menfaatini bunların üstünde düşünmediği için yanlış idari kararlar alınıyor, geçmişte de hayli yanlış idari kararlar alındığı da ortadadır. 

*Yaşadığım bir örnek vermek gerekirse, geçmişte bununla ilgili yazı yazdığımız ve birçok yerde konusunu ettiğimiz gibi (halen de kanaatimiz o dur ki) şimdi Giresun’a bağlı Şebinkarahisar ilçesi 1933’e kadar 500 yıllık bir İldi. Bugün ALANYA Üniversitesi İİBF. Dekanının 2009 yılında bilimsel olarak ortaya koyduğu ‘’İl olma kriterlerine’’ nüfus hariç uygundur. Ancak ben bundan bahsettiğim bir ortamda daha önce Şebinkarahisar’ı görmüş olan bir kişi ‘’oohhooo orayı İl yaparsan o zaman Niksar on defa il olmayı hak eder’’ diye ‘’ŞAHANE’’ fikrini ortaya attı. Hâlbuki NİKSAR Nüfus olarak YETERLİ olmak dışında diğer ‘’kriterlerin’’ çoğunu karşılamıyordu. Türkiye’de bu kriterleri karşılayan 8 (ilçe) vardır ancak sadece Şebinkarahisar NÜFUS dışında diğer kriterleri karşılayan ve il olması durumunda o bölgede Devlet ve kamu idaresi açısından birçok faydalar mülahaza edilen eski bir yerleşimdir. Kaldı ki bugün İl olma durumunda oluşacak kurumsallaşma, güvenlik birimlerinin gelmesi ve Üniversitenin oluşturulmasına bağlı olarak oluşacak hizmet sektörü ve imalat, tamirat gibi sektörlerde çalışmak yada yatırım için çevreden gelecek nüfusun arttığı da ortadadır. 

Görüldüğü üzere DOĞU/Merkez kesiminde ana Karayolu hattı üzerinde ve etrafında yeterince ilçe var. Ancak Gölköy-Aybastı örneğinde olduğu gibi ara hatlarda yeni bir idari ilçeye ihtiyaç var mıdır? Bakalım. 

B-Şimdi burada bu yazıyı yazdığımız sırada aklımıza gelen ve de Sayın C. Enginyurt’un teklifinde adı geçmeyen aslında bu kesim içinde ilçe olması düşünülmesi gereken bir Mahalle vardır: 

-TOPÇAM.! 

MESUDİYE İlçesine bağlı bu yerleşim aslında kanaat-i acizanemce idari tasarrufa uygun ve mevcut şartlar gereği olarak bu kesimde ilk İLÇE yapılması düşünülmesi gereken Mahalle olmalıydı. Zira bu kesimin ana karayolu olan Ordu-ALTINORDU Hattında ULUBEY-GÜRGENTEPE-GÖLKÖY İlçeleri birbirine en fazla 27 km. gibi (hatta Gürgentepe-Gölköy birbirine 17.km gibi) yakın mesafelerde iken son noktası olan MESUDİYE’ye en yakın ilçe olan Gölköy 49 km. gibi uzak bir mesafededir. Bu durum zaten ORDU İlinin diğerlerine göre en geri kalmış 2 (iki) ilçesinden (Akkuş ile) birlikte Mesudiye’yi de yalnızlığa itmiştir. Zaten küçük olan Mesudiye ilçesinin yakınında ilçe olarak güçlü bir sosyo-ekonomik ilişki kuracağı Ordu İline bağlı ilçe yoktur. Onun için Mesudiye ilçesi daha ziyade güneydeki (1933’e kadar Şebinkarahisar’a 1933 sonrası ise) Sivas’a bağlı KOYULHİSAR İlçesi ile sosyo-ekonomik ilişkilerini devam ettirmektedir. Zira Koyulhisar 36 km. gibi daha yakın mesafede olup üstelik Mesudiye ile (1933’e kadar Şebinkarahisar’ın birlikte ilçeleri olduklarından) ortak yerel kültürden gelmekte olup sosyo-ekonomik benzerlikleri (folkloru, türküleri, halk ağızları vs.) vardır. Onun için ilişkileri daha uzak kalan Gölköy’den daha çok Koyulhisar’la gelişmiş olduğu ortadadır. (Bu durum Ordu İlinin en uzağında olup idari haritada güneybatı köşedeki Akkuş ilçe merkezine 40 km. mesafe ile en yakın olan güneydeki Niksar ile olan durumuna benzer. Peki, farkı nedir? Konuyu BATI-Ünye kesimi içinde değineceğiz)  

Netice de bu kesimde acaba eski adıyla GEBENE olan TOPÇAM Mahallesinin İLÇE haline getirilmesi MeKoNYEK diye adlandırdığımız kriter ölçütlerimiz olan kıstaslara uygun olacak mıdır? Bakalım: 

  1. Aday TOPÇAM Mahallesinin bulunduğu kesimde kendi ilçesi dışında diğer ilçeler ve eski beldeler ile Uzaklığını inceleyelim. TOPÇAM Mahallesi bağlı olduğu MESUDİYE İlçe merkezine 42 km. gibi uzak bir mesafede yer alır. En yakın başka ilçe ise GÖLKÖY İlçesi olup Kuş uçuşu mesafesi asgari 25-30 km.dir. Fakat Gölköy ile arada bir bağlantı yoktur. Mevcut Gölköy yolundan Ordu İl merkezine 108 km. olup Yeni DEREYOLU’ndan Ordu il merkezine uzaklığı 60 km.dir. (Bazı yol tariflerin de 54 km.de gözüküyor) Ancak burada DİKKAT çekici nokta şudur ki; Mesudiye ilçesi 1.180 km. kare gibi oldukça geniş arazi ile yüzölçümü olarak Ordu İlinin en geniş arazisine sahip ilçesidir. Bu durum Mesudiye gibi küçük ve İl merkezine uzak olan ilçeyi kendine uzak olan özellikle de kuzey kesimindeki dağlık Mahallelerine hizmet götürmekte zorlamaktadır. Hâlbuki TOPÇAM Mahallesi Mesudiye’nin tamda kuzeyde ki dağlık uzak köyleri ile orta noktada üstelik yeni yapılan DEREYOLU üzerinde stratejik bir noktadadır. Mesudiye’ye en uzak Mahalle (köy) olan Darıcabaşı Mahallesi İlçe merkezine 75 km. uzaklıktadır. Hâlbuki bu Mahalle TOPÇAM Mahallesine 30 km.yakınlıktadır. Bu Mahalle zaten eti budu belli olan Mesudiye’den ne kadar hizmet alacaktır? Bu durumda ‘’Efendim, artık Büyükşehir var. Her yere o gidiyor’’ denilebilir ama herşey Büyükşehir değil. Örneğin, bu ve bunun gibi uzak mahalleler İlçe merkezine hiç mi Nüfus, tapu, sağlık, Kaymakamlık ve Eğitim hizmeti almaya gitmeyeceklerdir? Aslında sorulması gereken soru şudur: Bugün ne kadar olsa artık birçok yere asfalt yollar yapılmış yapılmasa da sert satıhlı (stablize) yollar yapılmıştır. Bu uzak mahallelerin insanları o eski dönemlerin zor şartlarında 60-70 km. yol kat edip ilçe merkezlerine nasıl gitmişlerdir? Ne zorluklar çekmişlerdir? Devlet büyükleri Orta Kesimde FATSA merkeze ve Karadeniz OTO Yoluna 21 km. mesafede Beldeleri ilçe yaparken denize ve ilçelerine bu kadar uzak yerleri nasıl görmemişler ve önceliği bu (ve Salman’ımız gibi) yerlere vermemişlerdir?

Bulunduğu konum itibariyle TOPÇAM mahallesinin bu kıstası karşıladığı ortadadır. 

  1. TOPÇAM Mahallesinin merkezinin bulunduğu alan ORDU İlinin en büyük ırmağı (akarsuyu) olan MELET Irmağının geçtiği vadiye yaslanmış dağlar silsilesi içinde düzgün bir sırtın üstünde topoğrafya olarak uygun bir alanda kurulmuştur. İdari bir merkez olma konumuna uygundur. Ve Topçam Mahallesi ilçe olduğu takdirde oluşacak olan idari haritada uygun tam orta bir merkez olup etrafında iç (küçük bir hinterlant) mevkide bulunur. Böylece eski ilçeye uzak köylere yakınlaşması ve ulaşıma bağlı idari problemlerinin çözülmüş olması nedeniyle bu açıdan da kıstaslara uygundur.
  2.  Aday TOPÇAM Mahallesinin merkez ve kendine bağlanabilecek çevre (mahalleler) toplam nüfusu konusunda maalesef bir miktar sıkıntı vardır. Mesudiye İlçesi bir önceki yıl ki ilçe nüfusu 26 binlerde olmasına rağmen 2019 nüfusu ise –enteresan şekilde- 16.809 kişiye inmiştir. Bu durumda Mesudiye’den ayrılacak bir TOPÇAM Mahallesi nüfus olarak gerekli 8 bin nüfusu yakalaması zor gözükmektedir. Zira Mesudiye ilçesinin nüfus ağırlığı KOYULHİSAR yönündeki orta ve güney kesimindedir. Karadeniz kıyı ve orta iklim ve bitki kuşağında yer almayan MESUDİYE Köylerinin çoğu (Akkuş’un güney –güneybatı yani Niksar ve Erbaa yönündeki köyleri gibi) bitki ve iklim kuşağında yer alan karasal ağırlıklı güney ve orta kesiminde yer alır. Dolayısıyla dağlık ve yüksek olan Karadeniz Yayla kuşağı kısmında yer alan TOPÇAM Mahallesi etrafında ise yoğun köyler ve nüfus yoktur. Ancak tümüyle ıssız bir yer de değildir. 

Dolayısı ile ilk bakışta bu kıstası karşılaması zor gözükmektedir. Ancak ilçe olması durumunda yaşanacak olan kurumsallaşma ve diğer etkenlerle (yeni ORDU-SİVAS Dereyolu Hattının açılmasıyla) birlikte zaten bağlanmaya hazır 18 (on sekiz) Mahalle ile mevcut kıstası kısa zamanda yakalayacağına inancımız tamdır. Zira TOPÇAM Nüfusuna kayıtlı dışarıda yaşayan epey gurbetçi vardır ve bunların bu idari karar değişikliği durumunda Topçama ciddi dönüş olacağını buralı insanlarla konuşmamızdan anlıyoruz. 

Ancak mevcut hali ile bu kıstası Topçam tam karşılamaz. 

  1. Aday TOPÇAM Mahallesinin kıstas olarak 150 km. kare sınırını çok rahat geçeceği ortadadır. Zira Mesudiye’nin 1.180 km.kare gibi devasa bir yüzölçümü vardır. Yani MESUDİYE İlçesinin yeterince alanı ve mahallesi vardır. Ancak, Mesudiye ilçesinin nüfus ağırlığı KOYULHİSAR yönündeki orta ve güney kesimindedir. Topçam’ın ilçe olmak gibi bir idari yapılanmaya gitmesi durumunda Mesudiye İlçesinin mevcut 70 (yetmiş)  Mahallesinden kaç tanesi TOPÇAM’a bağlanabilir? Ancak idari harita ve mahalle dağılışı üzerinden asgari 15 (on beş) inin Topçam’a bağlanabileceğini tahmin ediyorduk fakat burada yaşıyan Mesudiye Belediye Çalışanı ile görüşmemizde bu durumda bağlanacak Mahalle sayısının 18 (on sekiz) olduğunu öğrenmiş olduk. İlçe olma ve TOPÇAM mahallesinin ayrılması durumunda eski ilçesinin küçülmesiyle MESUDİYE için ortaya çıkacak olumsuz bir durumun hâsıl olmayacağı ortadadır. Muhtemelen bu durumda Topçam’ın ortalama 300 km.kare yüz ölçüme ulaşabileceği düşünülse bile geriye 800 km.kare gibi yeterli koca bir alan kalmaktadır. Böylece 1.180 km.kare gibi (Ordu İli için) devasa yüzölçümünden kalan bu alan bile MESUDİYE ilçesinde hem rahatlatma yaşatacak hem de sorumluluk alanının azalmasıyla mahallelere hizmet götürme adına daha rantabl (getirimli) olacaktır.  

Böylece bu kıstası TOPÇAM sağlamış olur. 

  1. Aday olarak önerilen TOPÇAM Mahallesinin bulunduğu alanda evet bir idari boşluk ta vardır ve aynı zamanda (hali hazırda) sosyo ekonomik yapıda bir gerilik ve kapasite daralması da vardır. Yani bu alanda halkın ekonomik durumu geri midir? Bir miktar kayıp vardır. Ordu’nun daha kuzeyine (orta ve sahil kısma) indikçe ekonomik hareketlilik artarken yukarı kısımlara çıktıkça belli rakımdan sonra FINDIK tarımın da verim azalması olduğundan burada hareketlilik azalabilir. Ancak TOPÇAM ise MESUDİYE’nin kuzeyinde ve GÖLKÖY Paralelinde kaldığı KABADÜZ’e yakınlaştığı için FINDIK tarımı yapılır. Aslında Orman arazisi olmasına rağmen yaklaşık 90-100 yıl önce gibi erken bir zamanda bu yöreden çıkan Boduroğlu ailesinin öncülük yapmasıyla mevcut alanları ve Orman arazilerinden açtıkları yerleri Fındık bahçelerine çeviren Topçamlılar sosyo ekonomik durumlarını bir miktar düzeltmişlerdir. Ancak 2014 sonrası Belediye teşkilatının kaybedilmesiyle uzak olan bu Mahalle insanları yaşadıkları İDARİ sıkıntılar nedeniyle hızlı bir göç vermişler böylece TOPÇAM diğer MESUDİYE kırsalı gibi kan kaybetmiş olup sosyo ekonomik gerileme yaşadığı söylenebilir. Eğer TOPÇAM Mahallesinin ilçe olması kararı alınır ise aynı zamanda zaten bu idari alanın ortasında tekrar merkez olacak olan Topçam’ın ilçe olmasıyla yaşanacak kurumsallaşma ile birlikte hem Mahalle merkezi hem de yakın kırsalında geri göç olacağı yeni ORDU-SİVAS Karayolu da buradan geçtiği için mevcut alanda zaten sosyo ekonomik hareketlilik artacaktır ve olumlu iktisadi değişiklikler yaşanacağı kesindir.
  1. TOPÇAM Mahallesinin bulunduğu alanda halk tarafından ciddi bir ilçe olma beklentisi var mıdır? EVET, aslında bu beklenti geriye doğru gittikçe güçlüdür. Ancak zaman içinde uzun süren siyasi iktidarın böyle bir politikası olmadığı anlaşılıp 2014 yılında mevcut Belde teşkilatının da lağvedilmesiyle yöre halkında bu beklenti azalmış ve yerini umutsuzluğa bırakmıştır. 

Ancak araştırılsa, halen burada halkın ilçe olmanın idari problemlere çözüm olacağına dair ciddi bir kamuoyu beklentisi vardır. Ordu’ya gidince ‘’Meletli’’ olan Topçamlı Mesudiye’ye gidince ise kendisine ‘’Cenüklü’’ denilmiştir. Demek ki Topçam zaten ayrı bir kimliğe çoktan bürünmüştür. Zaten kendi kimliği oluşmuş Topçamlılar böyle bir (ilçe olma olarak) umut doğduğunda (bağlı olduğu Mesudiye ilçesi gibi tahsil ve bilinç oranı yöreye göre yüksek olan bir yer olarak) hemen ciddi bir kamuoyu oluşmasını sağlayacaklardır. 

Burada nüfus kıstası haricinde diğer 5 (beş) kıstası karşılayan TOPÇAM için POZİTİF AYRIMCILIK uygulanabilir-uygulanmalıdır.  Zira burası ORDU için 2 (iki) mahrumiyet İlçesi olan (Mesudiye ve Akkuş’tan) biridir.  Mesudiye ilçesinin alanı hayli büyük ve yüzölçümü fazladır. Ve Topçam’ın ilçe olması durumunda merkeze gelecek kurumlar ve çalışanlarla zaten nüfusunun artacağı ve bu kıstası da karşılayacağı bellidir. Birde köylerine bağlı Mesudiye halkının TOPÇAM kısmında merkeze ve kırsal mahallelere dönüşler olacağını da hesaba katmak gerekir. Şunu vurgulayalım ki; ORDU İlinde kıyı (sahil) ve orta kesim ile yukarı kesimin şartları eşit DEĞİLDİR.! (Sahil) kıyı bölgesinde bir Mahalle sahip olduğu avantajlı şartlar (iklim, rakım, ana yola ve ilçeye yakınlık, daha verimli Fındık üretimi vs.) gereği hem konut, sağlık, eğitim, nüfus, ekonomi olarak hem de yakın yol ve ilçeler mesafesi nedeniyle bir Belde gibi varlığını sürdürebilir..fakat bu dağ başında etrafında yakın hareketli yerleşimler olmayan küçük yerleşimler nasıl gelişecek ve varlığını nasıl sürdürecektir?  

Burada TOPÇAM’a pozitif ayrımcılık uygulanması gereken bir diğer nokta da şudur ki; yıllardır yapımı süren ve bitmek üzere olan DEREYOLU ile ORDU il merkezi zaten Altınordu’ya yaklaşacak ve ulaşım sorunları çözülecek olan Mesudiye yine de yeni ORDU-Altınordu-MESUDİYE Dereyolu Hattı üzerinde arada başka ilçeler olmayacağından bu yalnızlığı devam edecektir. Hâlbuki tam da bu hat üzerinde ve nerdeyse orta konumda olan TOPÇAM Mahallesi bu hem bu hatta Yolun üzerinde yolcuların araçların ihtiyacını hem de MESUDİYE’nin yalnızlığını giderecek olan yeni bir İLÇE olacaktır. Malumdur ki; uzun yola çıkan bir araçta insanlar ortalama 35-40 km.de bir ilçe yâda ilçe gibi bir belde görmek isterler ki yolculuk hem sıkıcı geçmesin hem de olabilecek her türlü yakıt, yiyecek, dinlenme ve diğer ihtiyaçların giderilebileceği yerleşimler olsun. Şimdi yarın sadece Ordu-Mesudiye değil ORDU-SİVAS Karayolu haline gelecek (hatta uzun etap ucu İSKENDERUN’a uzanan) ve üç-dört ili birbirine bağlayacak bir ANA Karayolunda Mesudiye’ye kadar olan kısmında ORDU merkez-Altınordu’dan çıkacak olan araç ve içindeki yolcuların ta Mesudiye’ye kadar yol üstünde bir ilçe yâda belde olmadan gitmeleri yolun ıssız bir görüntü sergilemesini sağlayacaktır. Elbette yarın hizmete açıldığında derhal benzin istasyonları, dinlenme tesisleri (özellikle Bolu Dağı gibi et ve kebap yeme tesisleri) kurulacaktır. Ancak yol üzerinde bir İlçenin olması hem TOPÇAM ve çevresinin gelişimi için hem de Ordu İlinin DOĞU Kesiminin imajı için olumlu katkılar sağlayacaktır. Bir diğer noktada ORDU Merkeze en yakın YAYLA ve KIŞ-Kayak Turizmi Merkezi olan ÇAMBAŞI Yaylasına tam paralel ve uzak olmayan bir noktada yer aldığından ileride buradan zaten olan mevcut yolun şartlarının daha da düzeltilmesiyle ÇAMBAŞI Yaylasına daha kısa ulaşımda yapılabileceğinden, sahil ve iç kesimlerden gelecek insanların ÇAMBAŞI Yaylasına daha çabuk ve daha kolay ulaşması sağlanacak ve Turizm açısından faydalar da sağlayacaktır.

Yeni DERE Yolun uzunluğu Mesudiye ile ORDU-Altınordu arasında GÖLKÖY-Gürgentepe-ULUBEY mevcut Hattı üzerinden 113 km.olan mesafeyi 88 km.ye indireceği düşünülürse bu oldukça faydalar sağlayacak ve Mesudiye’yi de mahrumiyetten kurtaracak olan hattın ortasında ORDU Merkez-Altınordu’dan sonra ortalama 54-60 km. civarında mesafede olan TOPÇAM’ın İlçe olması için mevcut 6 (altı) kıstastan 5 (beş) inin kesin uygun 1(bir) inin ise yarı şartları taşıdığı ve pozitif ayrımcılık uygulanması durumunda ilçe olması sonucu bu şartına yerine geleceği, bu tenha yerlerin de gelişeceği ve kısa zamanda en az 8-10 bin nüfusu rahat yakalayacağını düşünüyoruz.

Bu oldukça uzattığımız konuda son olarak şunu da belirtelim ki; TOPÇAM Mahallesi İdari yönetime alışkın olmayan bir yer DEĞİLDİR.! Mesudiye ilçesine bağlı İnalan 1976 yılında İnalan Beldesi ismiyle belediye statüsüne kavuşmuştur. Fakat daha sonra belediye encümen kararı ile adının TOPÇAM olarak değiştirilmesi hakkında Danıştay 3. Dairesince verilen 6.5.1977 tarihinde Topçam Beldesi olarak değiştirilmiştir. 

Topçam Beldesi diğer belediyeler gibi 31 Mart 2014 mahalli idari seçimlerde kapatıldı. Hâlbuki bundan 33 yıl önce Topçam ilçe olmak için Kabadüz’den önce müracatta bulunmuştu.

(ANAP) Anavatan Partisi döneminde siyasi yönden Kabadüz’ün ağır basmasıyla (ve Mesudiye’ye bağlı Köy olan Başköy’ün de Kabadüz’e katılmasıyla az büyüyen) 20 Mayıs 1990 tarihinde ilçe olmuştur.

Mesudiye İlçesinin bütün DOĞU/ ORDU Merkez kesimindeki adı MELET’tir. Nasıl BATI/Ünye kesiminde bir zamanlar Akkuşlu eski ismi olan Karakuş’dan bozma ‘’Karağuşlu’’ diye anılırdı, aynen öyle Mesudiyeli de ‘’Meletli’’ diye anılırdı. Fıkraları türetilmişti. Sahil kesimine göre Akkuş gibi Anadolu insanı olan Mesudiye’nin ORDU ile arasında olan TOPÇAM ise kimseye yaranamamıştır. Ordu’ya gidince ‘’Meletli’’ olan Topçamlı Mesudiye’ye gidince ise kendisine ‘’Cenüklü’’ denilmiştir. Demek ki ne ‘’MELETLÜ’’ ne de ‘’CENÜKLÜ’’ olan Topçam zaten ayrı bir kimliğe çoktan bürünmüştür. O halde bunun dilde değil idari karar olarak da yasal olarak olması zamanı gelmiştir.

NETİCE: İLÇE olma şartlarını-kıstaslarını en az %84 taşıyan TOPÇAM Mahallesine Pozitif ayrımcılık uygulayarak 30 (otuz) yıl önceki haklı ve meşru talebi de karşılanmış olarak İlçe haline getirilmelidir. Zaten okuma (tahsil-eğitim) oranı yüksek olan Topçam Mahallesi kamuoyunun ilçe olma isteğini taşıdığı, hazır olduğu ve oluşturulacak bir kamuoyu ile bunu yüksek sesle de dillendireceği anlaşılmaktadır. Ancak öncelik aşağıda kıstasları nasıl tam karşıladığını anlattığımız üzere BATI/Ünye kesimindeki SALMAN ve TEKKİRAZ Mahallelerindedir. Fakat netice de TOPÇAM’la birlikte 3 (üç) Mahallenin ilçe olmasını sağlamak için yetkilerinden anlayış beklemek hakkımızdır.

  -Diğer durum ise ilçe olma değil, bu kesimin en küçük ilçesi olan (meşhur TOPÇAM Yaylasının olduğu) KABADÜZ ilçe merkezinin değiştirilmesi şeklinde geçmişte yaşanmış küçük çapta bir taleptir.  

Önceki ORDU Büyükşehir Belediye Başkanı Enver YILMAZ’ın da Kabadüz ilçe merkezinin, ilçenin ve Ordu’nun önemli Turistik doğası ÇAMBAŞI Yaylası’na daha yakın ve ilçe idari haritasını ortalayan YOKUŞDİBİ Mahallesine taşınmasının daha mantıklı ve doğru olabileceğine dair bir fikri öne sürdüğü ancak (nereden ve neden geldiyse tepkiler üzerine) geri adım attığı şeklinde de anlatılan bu konu ile ilgili yakın yıllarda yerel medyaya yansıyan haberlerden anlaşıldığı üzere Kabadüz İlçesinin kısmen böyle bir sorunu olduğu anlaşılıyordu. Yakın tarihte Kabadüz ilçesine bağlı sanırım 8 (sekiz) Mahalle (Köy) Muhtarının yaptığı başvuru ile ilçe merkezinin sağlıklı bir merkezde olmadığı, yüksek ve dar bir sırt düzde (Kaba bir düzde) olduğu ve hâlbuki ilçe merkezinin şimdiki yerinden daha uygun olan ve diğer köylere ulaşımı daha iyi ve daha düz bir yer olan Yokuşdibi köyüne taşınması gerektiği şeklindeki haberler yerel medyaya yansımış olsa da zaman içinde bu konunun taraftar bulmadığı ve kamuoyu oluşturacak şekilde güçlü bir konu oluşturmadığı (sonradan öğrendiğimize göre aşağıdaki Kabadüz tarafının ancak ilçenin az kısmına tekabül eden kesim olarak tepki gösterdiği) anlaşılmaktadır.  

Daha sonra bu konuda kendisine ulaştığımız eski Yokuşdibi Muhtarı ve 3 (üç) dönem muhtarlık yapmış (ve yöre de de Ordu İl merkezinde de iyi tanınan, sevilen sayılan ve hem çiftçi hem Nakliyatçı olan) Sayın Mustafa TOPTAŞ ile yaptığımız görüşmede ortaya koyduğumuz bu bilgileri teyit ederek; daha önce bu imza veren 8 (sekiz) mahalle muhtarı olayını kendisi organize ettiğini hatta başka mahallelerin de imza verecek iken biraz aceleye geldiğini anlattı. Dolayısıyla Kabadüz ilçe halkının ezici çoğunlukla bugünkü İlçe merkezinin olduğu yerden RAHATSIZ olduğunu ve ilçe merkezinin anlattığımız şartlarda çok daha iyi konumda ve topoğrafyası düzgün olan YOKUŞDİBİ Mahallesine taşınması gerektiğini söyledi. Bu başvuruyu yaptığı dönemin KABADÜZ Kaymakamına da ‘’Sayın kaymakam Bey, bugün mevcut ilçe merkezinde yeni bir kurum inşa etseniz arsa etseniz arsa zor bulursunuz ama Yokuşdibi‘nde ise Devletin sadece kendinin 360 dönüm arazisi var’’ dediğini nakletti. Sayın TOPTAŞ bugünkü mevcut Kabadüz üzerinden ORDU İl merkezine 1,5 saatte ulaştıklarını hâlbuki yakın oldukları DEREYOL ile 20-30 dakika da ORDU İL merkezine ulaştıklarını anlatarak, çoğu İlçe merkezi YOKUŞDİBİ olursa uzak olan Mahallelerin Kabadüz merkeze gitmekten kurtulacaklarını anlattı. 

Bugün bu konunun kapanmış olduğu görünmesine rağmen KABADÜZ ilçe merkezinin idari haritanın sahile yakın noktasında, dar bir sırtta topoğrafyası bozuk bir alanda konumlandığı ve çoğu köyden (mahalleden) uzak olduğu düşünülürse ilçe merkezinin YOKUŞDİBİ Mahallesine taşınması artık ciddiyetle düşünülmelidir. Birde Kabadüz ilçesinin tek ekonomik değeri olan TOPÇAM Yaylasının sınırları içinde yer alan bu İlçe merkezinin artık Turizme açılmış olan üzerinde Kayak Tesisleri ve Otel-Dinlenme Tesisleri yapılmış olan TOPÇAM Yaylasına daha yakın bir noktada topoğrafyası daha düzgün ve elverişli olan Yokuşdibi Mahallesine taşınıp taşınmaması kararı yâda isteği tartışmalı bulunuyor ise hem ilçe halkına hem de kamu idaresi uzmanlarına bırakılması gerektiği düşüncesindeyiz. Aynı durum BATI/Ünye kesiminde ki Çaybaşı-İlküvez meselesinde de geçerlidir. Bu durumda idari yetkililer konuyu uzmanlar ve halka bıraksalar bile görülecektir ki bu tarafta YOKUŞDİBİ diğer tarafta İLKÜVEZ kararı çıkacaktır. (Bu konu da iddialıyız) 

Kabadüz İlçe merkezi Ordu İl merkezi olan Altınordu’ya 22 km. mesafede yakın bir noktadadır. Yokuşdibi Mahallesi ise 37 km.dir. ORDU İlinin tek kış turizmi ve kayak merkezi olan ÇAMBAŞI YAYLASI ise bu ile sınırları içindedir. Buna göre kış mevsiminde kar, kızak yâda kayak keyfi yapmak yâda dinlenmek için Çambaşı yaylasına çıkanlar Kabadüz ilçe sınırları içinde yolculuk etmek ve en son Yokuşdibi Mahalle merkezine uğramak zorundadırlar. Buna göre ilçe merkezinin bulunduğu Kabadüz hem Orduya yakın olarak mağdur olacak bir yer değildir hem arızalı bir topoğrafya üzerinde yer almaktadır hem de birçoğu mahalleye özellikle yukarıda ki Mahallelere uzak kalmaktadır. Hâlbuki bu gibi yerlerde ilçe merkezinin yüksek orta bir mevkide bulunması her zaman ulaşım dezavantajı olan yukarı ve uzak köylerin idari olarak sıkıntı çekmelerine yol açmaktadır. Buna göre yüksek orta konumda yer alan ve bütün mahallelerin çoğunun daha yakınında olan Yokuşdibi’nin hem mahalle merkezinin topoğrafyası düzgün bir konumda güzel ve manzaralı yerde yer alması (hakikaten güzel gözüküyor) hem de tam Çambaşı yaylasının eteğinde olması nedeniyle burasının ilçe merkezi olması durumunda daha da gelişeceği kışları yukarıda kayak ve kızak yapmak isteyenler için daha güzel bir ticari ortam oluşacağı yazları da kamp yapmak isteyenler için hem merkezin hem yukarının uygun konumu ile burasının bir DOĞA SPORLARI ve KAMP Merkezi olabileceği ancak bunun için yatırımcıya güven sağlayacak bir ile kararı ile burada oluşacak kurumsallaşmayla birlikte daha da gelişeceği bellidir. 

Bu arada yeri gelmişken şunu belirtelim: ORDU İlinin dağlık yapısı nedeniyle birçok yaylası var. Bu yaylalardan en güzel ve turistik değeri (daha fazla) taşıyanlar malumdur ki ÇAMBAŞI ve PERŞEMBE YAYLALARI’dır. Buna göre göre (Gölköy, Korgan, Kumru ve Akkuş ilçelerine de uzak olmayan) Aybastı Perşembe Yaylasının üzerinde çok ender görülen bir hal olarak  ova gibi geniş sahra ve derenin oluşturduğu MENDERES’in oluşturduğu göl ve hepsinin muhteşem manzarası ne kadar hoş ise..netice de burada oluşan Kasaba, et ızgara tesisleri ve yazın festival havası ile güreşler vs. ile Aybastı’ya doğru Kent Ormanı ile oluşturduğu bütünlük de güzel ise..ÇAMBAŞI Yaylası da devasa genişliği tam 70’den fazla OBASI, etrafında (Kayın) Gürgen ve Çam ormanları manzaraları ile o kadar hoştur. Ancak her ne kadar Akkuş Yaylaları da güzel olsa bu iki Yayla özellikle ÇAMBAŞI Yaylası yanında küçük kalırlar. Onun için her yıl (Samsun) Çarşamba ve Ayvacık İlçeleri ile (Tokat) Erbaa İlçesi Karakaya’dan gelen Yaylacı Koyuncuların on binlerce koyunu ile ORDU Yokuşdibi ÇAMBAŞI Yaylası ile hemen yanında devam eden (yarısı Ordu yarısı Giresun il sınırları içinde ki) o da meşhur büyük KARAGÖL Yaylalarına gitmesi boşuna değildir. 

Aşağıda sahile yakın olan Kabadüz ilçe merkezi ise Yokuşdibinin aksine hem nemli yağışlı ve nemli bir iklim içinde hem de bozuk topoğrafya ile idari alanın ilçe merkezi olarak gelişme şansı çok zordur. İlçe merkezinin buradan taşınsa bile Kabadüz’ün yoğun fındık tarımı yapıldığı ve sahile-oto yola Ordu İl merkezine yakın olduğu hesaba katılırsa fazla bir mağduriyet yaşamayacağı küçük bir kasaba olarak hayatını sürdüreceği malumdur. Kabadüz İlçe merkezi ve devamında Çambaşı YAYLASI’na giden ana güzergâh yolunun son yıllarda devamlı bakımı yapıldığı haberlerine bakılırsa ciddi bir yol sorunu gözükmemektedir.  Kabadüz mevcut ilçe merkezinin İl merkezi Altınordu’ya ve Karadeniz Otoyolu gibi Uluslarası ana yola uzaklığının 22 km. olduğu ve mevcut yolun Melet ırmağı üzerinde yapımı devam eden viyadük (köprüyol) ve tünel yapılarak iyileştirme ile mesafenin ve şartların daha kısalacağı göz önüne getirildiğinde bu ilçenin ciddi bir yol problemi taşımadığı aşikardır (ortadadır)

Başka bir teklifimiz de şu olabilir: Altınordu şehir merkezinin hemen yerleşimin azaldığı doğusundan geçen MELET Irmağı ORDU Büyükşehir Merkez olan Altınordu ilçesini ciddi biçimde ikiye ayırmıştır. Buna göre Melet ırmağının diğer yakasın da az sayılmayacak bir nüfus ve yerleşim vardır. Bu yakada Üniversite gibi önemli kurumlar vardır. Biraz ilerisi ise Ordu’nun doğu kesimindeki tek ve son ilçesi olan Gülyalı’dır. Hâlbuki Gülyalı İlçesi merkezi küçük ve köyleri azdır. 2019 sayımına göre mahalleler dâhil nüfusu 8.269 (sekiz bin iki yüz altmış dokuz) kişidir. Yüzölçümü ise 74 km. kare gibi küçük bir alandır. 

Bu durumda: 

 -Melet ırmağının bu kesimi GÜLYALI ilçesi ile birleştirilebilir. Buna göre ırmağın bu yakasında ki yerleşimler ve köyler Gülyalı ilçesine bağlanabilir. Zira (eski ismiyle Ebulhayr Nahiyesi şimdiki) Gülyalı ilçesinin toplam Mahalle (Köy) sayısı 13 (on üç) tür. İdari coğrafyası oldukça küçüktür. Zaten aşağıda bahsettiğimiz üzere ORTA Kesimdeki ÇAMAŞ, KABATAŞ gibi ilçe olma kararı çokta gerekli olmayan (ve siyasi bir uyanıklığın sonunda ilçe olmuş) bir durum arz etmektedir. (Keşke, Nahiye ile Belde teşkilatının birleştirilmiş hali olan bir idari yapı olsaydı, birçok idari meseleyi kökünden çözecekti)  

13 (on üç) Mahallesinin 2-3’ü muhakkak ilçe merkezinde olduğu da göz önünde bulundurulursa ilçenin idari, nüfus çapı ortaya çıkar. Hâlbuki Altınordu ilçesinin toplam Mahalle sayısı (birçoğu ilçe merkezinde olması bir yana) 92 (doksan iki) adettir. Ve Altınordu ilçesinin Melet ırmağının doğu yakasında sahile yakın ve uzak dağlık birçok köyü vardır. Böylece bu kesim ile az sayıda Mahallesi olan GÜLYALI birleştirilse hem Altınordu ilçesinin üzerindeki idari yük hafiflemiş olur hem de şehrin uzak kalan doğu yakasında Gülyalı ilçesi ile birlikte MELET adıyla yeni ve güçlü bir idari birim oluşmuş olur. Hem de kaynaklar daha tasarruflu kullanılır.  

İsim ise MELET olarak ta değiştirilebilir. Hemen burada Gülyalı kalsın Melet ismiyle yeni ilçe kurulsun diye bir uyanıklığa prim vererek Topçam, Salman, Tekkiraz, İlküvez gibi kıstasları taşıyan ve asıl ilçe olması gerekli yerlerin ileride doğabilecek fırsatta hakkını yiyecek bir fikre prim vermek asla istemiyoruz. Zira Ordu merkez olan Altınordu’dan yeni bir ilçe çıkarmak elzem değildir ve kaynak israfı olur. Ve asıl İlçe olması gerekli olan ve yazımıza başlık teşkil eden Topçam, Salman, Tekkiraz, İlküvez gibi yerlerin (ileride) ilçe olması ihtimalini zayıflatır. TRABZON gibi Doğu KARADENİZ Bölgesinin merkezi olan bu tarihi Büyükşehir merkezinde bile ORTAHİSAR adıyla tek ilçe varken..hem de 2019 sayımına göre köyleriyle 328 bin nüfusa sahip ancak muhtemel ilçe (yani asıl Trabzon şehir) merkezi olarak ta 250 bin nüfusa sahip bir ilçe bile ikiye bölünmemişken burada yeni ilçe abesle iştigal ve kaynak israfı olur. (Eğer 2014’de Trabzon ve Ordu Büyükşehir olurken baştan şehirler bu şekilde doğal olan iki yerden iki ilçe olarak tasarlanıp kabul edilseydi olabilirdi. Bu aşamadan sonra gerekli değil. Zira bu bölgede Samsun ölçeğinde büyükşehir olup ayrılmayı hak eden bölünmüş merkezi yapıları yoktur)

Altınordu ilçesinden doğal olarak ayrılan bu kesim ile GÜLYALI İlçesi birleştirilebilir. Ancak bu durumda mevcut Gülyalı ilçesi mi merkez olarak kullanılır, yoksa Melet ırmağının doğu yakasına mı taşınılır, galiba en doğrusu mevcut ilçe merkezinde mevcut olan kurumları kullanmaya devam devam etmektir. Bu durumda ‘’Altınordu Belediyesi ve Kaymakamlığı gibi yakın yer varken neden ilerdeki Gülyalı’ya gidelim’’ itirazı olabilir. Hâlbuki Altınordu Belediyesi ve Kaymakamlığına 4-5 km. mesafede olan bu yakadaki yerleşimlerin Gülyalı ilçesine uzaklığı en fazla 10 km. hatta ilerisinde 8 km. ye kadar düşmektedir. Bu durumda bu yakadaki insanların 5-6 km. daha fazla diğer istikamete gitmeleri zor bişey olmasa gerektir. Üstelik bu kesimdeki bazı mahallelerin (köylerin) Gülyalı’ya daha yakın durumda olduğu gözükmektedir. Böylece Ordu-Giresun Havaalanı’nın gelmesiyle önem kazanan ancak halen tenha olan Gülyalı ilçesi de hareket kazanacaktır. Altınordu Kaymakamlığı ve Belediyesi üzerindeki idari yükte azalacaktır. Bütün bunlar bir öneridir. Elbette böyle bir idari karar durumda yöre halkının kararı da önemlidir. Ancak olumlu bir yaklaşım oluştuğunda böylece yeni ve ayrı bir ilçe oluşturmadan Belediye Meclislerinin karşılıklı alacağı tek bir idari kararla mevcut Gülyalı ilçesi (yâda Melet adıyla) Melet ırmağının sol-doğu kesimiyle birleşip daha büyütülmüş olur. Fakat böyle bir idari karar almak süreç itibariyle (ve buradaki halkın yaklaşımı ne olur bilinmemekle birlikte) zor olsa da sonuçta yeni ilçe vücuda getirmek DEĞİL, idari sınırları birleştirmek olacaktır.  

Fakat bu tür kararları almakta zor olacağı göz önüne getirilmelidir; mevcut durumu değiştirmek istemeyecek seçmen ve yöre halkının tepkisi kadar, mevcut durumdan menfaati olan çevrelerin engellemeleri de olacaktır. Bu durum yukarıda ki KABADÜZ-YOKUŞDİBİ Örneği için de (belki de daha fazla) geçerlidir.

Bu önerimiz Ordu merkez olan Altınordu şehrinin daha iyi gelişmesi ve bu kesimde doğu sahilinde son ilçe olan Gülyalı İlçesinin yetersiz idari yapılanmasını tamamlama adına bir fikir yürütmedir. Şimdilik elzem değildir. Bizim için öncelik en uzak AKKUŞ İlçesinden de uzak ve dağlık olan Salman gibi merkezi ve etrafındaki mahalleleri (Akkuş ilçe merkezine 45 ila 145 dakika) uzak mahalleler varken Altınordu Belediyesine 20 dakika uzak kalmış olmak ciddi bir mağduriyet değildir.  

Sonuç: Bu kesimde sıfırdan tek ilçe ihtiyacı TOPÇAM Mahallesi olarak gözükmektedir. Bunun sebeplerini ve oluşturduğumuz kıstaslara uygunluğunu ise ispat etmeye çalıştık. Elbette bu yazılanlar kendi görüşümüzdür, bu kesim halkı bu şekilde düşünüyor anlamı çıkmaz.   

Bahadır KAYIM

 

EKLER: Haritalar

 

 

 

 

 

Related Articles

4 YORUMLAR

  1. Bir Ünye’li olarak söylüyorum. Ordu, Samsun ve Giresun zaten bir bütündür. Ünye il olsa bile Ordu kardeş ilçesi olur. Hem kökenleri Orduya daha benzer, hem de Orduya daha yakındır. Ki zaten Ordu Merkez liler giresunluları sevmez. Samsuna daha yakın olmayı ister. Ordu ile Samsun, zaten kardeştir. Yani Ünyeliler kendilerini Samsun ve Ordulu hisseder. Şahsen sadece canik olarak kültürümüz Samsuna daha yakın. Yoksa Ünyeliler de Orduca konuşuyor, yemeklerimiz Ordu ile aynı. Ünye zaten ebediyen artık Ordunun ilçesi olmaya devam eder. Ünye Ordunun, bağlantı ilçesidir diyebiliriz aslında. 52.5 uz biz 🙂 Ordu ile Samsunluyuz. Ki zaten çepni ler samsunda Ordu kadar yoktur. Çepnlier Ünyelilerin kökenidir. Aynı Ordu Merkez gibi. Yani bizim köjenimiz aynı. Orduluyuz…

  2. Yerel meselere ilginiz ve naklettiğiniz kıymetli bilgiler için teşekkürler. Naçizane bir eleştiri yapayım, bazı hususları birkaç kez tekrar etmeniz yazının uzamasına ve akıcılığının kesintiye uğramasına sebep oluyor. Daha kısa öz daha etkili olabilir.

    Ben de Ordunun coğrafi ve kültürel bir kimlik krizi yaşadığını düşünüyorum. Halkın alışkanlıklarından vazgeçmesi zor, halk istemezse siyasetçilerin cesaret etmesi de o kadar zor ama bence Karadenizde önemli bir idari revizyona ihtiyaç var:

    Bana göre Havza Amasya’ya, Ünye-Ikizce-Caybasi Samsun’a, Akkuş Tokat’a, Yeşilceye kadar olan kuzey kısmı hariç Mesudiye-Alucra-Şebinkarahisar-Çamoluk-Koyulhisar-Suşehri-Torul yeni kurulacak Karahisar’a, Piraziz ve Bulancak Ordu’ya, Beşikdüzü ve Şalpazarı Giresun’a bağlanmalı.

    Bu değişikliklerden sonra Ordu şehir içinde şu değişiklikler yapılır:
    Piraziz Gülyalı’yla birleşir. Böylece Ordu, batısında Perşembe ve Fatsa gibi 2 güçlü ilcenin yanında; artık daha güçlü bir Gülyalı ve halihazırda zaten güçlü bir ilçe olan Bulancak ile doğusunda da 2 büyük ilçeye kavuşmuş olur. Ordudan ayrılan Mesudiyenin Ordudan ayrılmayan kuzey kısmı Kabadüze bağlanır. Bu ilçenin Merkezi Yokuşdibine taşınır. Ancak kabadüz ismi müthiş bir Turizm cennetinin marka değerine yakismadığından ilçeye Çambaşı adı verilebilir. Böylece Çamlıhemşin gibi bir marka yaratılır.

    Bu değişiklikler ile güneyde kalan ilçeler mahrumiyet bölgesi olmaktan çıkar. Sahil illeri de gereksiz geniş bir coğrafyaya hizmet götürme külfetinden kurtulur. Amasya büyür, Ünyeliler rahatlar :). Bi tarafı Bulancaklı birisi olarak Bulancak Ordu ile sırt sırta olan, halkı aynı yaylalarda komsuluk yapmış köken olarak da kültür olarak da Ordu ile aynı olan bir yer. Büyükşehire bağlanmak Bulunacağı geliştirecektir. Özellikle yüksek kesimeleri, çünkü bi ara Donger köyü Orduya bağlanmak için referandum kararı almış idi.
    Karahisar şehrinin kurulması Kelkit vadisini canlandıracaktır. Beşikdüzü ve Şalpazarı (Ağasar) eskiden Görele kazasına bağlı ve Trabzona bağlandığında bu durumu ilk basta kabullenememis Çepni yerlerim yerleri. Buraların Giresuna bağlanması tabiri caizse cuk diye oturacaktır. Giresun doğuya kaymış oluyor ama Büyükşehir olmadığından idari sorun yaratmayacaktır. Il özel idare Tireboluya taşınarak sorun çözülür.

    Ama dedigim gibi bunlar için halkın duygusallığı kenara bırakması, ve siyasetçilerin de cesur olması gerekiyor.

    • Yorumunuz için çok teşekkürler..Görüşleriniz ilgimi çekti, uzun yazmayı aslında sevmiyorum ama araştırma yazısı olsun, belki ilerde idari değişiklikler için fikir altyapısı faydası olur diye yazıyorum.Bazı görüşleriniz mantıklı ama bazılarına katılamıyorum.

      Cevap vereyim:

      1-ORDU İlinden Ünye, İkizce, Çaybaşını hepsini alıp Samsun’a vermek, Ordu’yu çok küçültür ve artık çok mantıklı değil.. Evet Ünye halkı %70 Samsuna gider, %30 belki Ordu’ya gider, Ordu da çok az Ünyeli var Samsun da dolu.Fakat, düşünün ki, Ünye SAMSUN’a 90 km. iken ORDU’ya 55 km. Mantıklı mı?

      Çaybaşı’da İkizce (Akçay) Çayının Ordu tarafında dağlık ve yoğun Ünye ilişkili, Orduya daha yakın.Ordu 94 km. Samsun 104
      Çaybaşında sıkıntı İl değil, İlçe merkezinin yanlış yerde olması..yerel Kamuoyunun çoğu lküvez olmasını istiyor, çok da mantıklı, yazdık anlattık.

      Fakat İkizce hem Ordu’ya (91.5 ama 90 sayalım) hem Samsuna 90 km. Mesafede

      Ve Samsun-Ordu sınırını kesen Akçay’ın iki tarafında. Yani İkizce olabilir.İkizce hem Ünye hem Terme ve Samsun yoğun bağlantılı

      Birde yukarıda Salman Kasabası var.Ordu’ya 150 km. Fakat Samsuna 98 km. Orada ciddi şekilde ilçe ihtiyacı var, Akkuş uzak. Salman yöresi İstanbul, Ankara vs. Hariç çoğu Samsunda..İlçe yapılıp Samsuna bağlanması gerek.

      Fakat burada hep yazıyorum, problem şu: Ünye Fatsa ve arkası ilçeler hep Samsuna alışmış, ama artık ORDU ya 23 km. Mesafede bir yeri 110 km uzakta olan Samsuna eski İli bile olsa bağlamak çok saçmadır, bunu ordaki yerel halkın çoğuda kabul etmez.Bu yapılırsa Ordu İlini dağıtalım gitsin, anlamı kalmaz.Fatsa o kadar Orduya (yeni yol sonrası) yaklaştı ki, iki şehirde oturup iş icabı gidiş geliş yapan binlerce kişi var.

      Ünye halkı Samsunu ister ancak mantıklı değil.Fakat yeni yol öncesi kadar olduğunu sanmam.Bafra nasıl Samsuna 52 km. İse ve 35-40 dakika ise Ünye de Orduya 55 km.ve 40 dakika.

      AKKUŞ ise belirttiğimiz gibi Salman ilçe yapılarak kesinlikle SAMSUN’a verilirse (ki en doğrusu budur) kalan kısmının çoğu (her ne kadar ÜNYE ve SAMSUN ile ilişkili olsa da..ORDU’da yaşayan Akkuşlu belki Tokattan fazla olsa da) yine de TOKAT’ı isteyecektir. Çünkü her ne kadar 135 km olan Ordu yeni yol ile 120 km.ye düşse de TOKAT hâlen 95 km.mesafede olup daha avantajlıdır.

      Yeni ÜNYE-NİKSAR Duble yolu ile ORDU 1 saat 15 dakikaya düşecek olsa da bu yeni yol aynı zamanda Akkuş-TOKAT mesafesini ise 50 dakikaya (ve 90 km.ye) düşürecektir. Üstelik iki ilin kültürü arasında kalan Akkuş halkının çoğu kendini Tokata daha yakın hisseder, Tokata bağlanmayı ister.

      Bu durumda Akkuştan bir iki (köy) mahalle kopacaktır.Bunların başında ise Gürcü vatandaşlarımızın yaşadığı Kabakulak Mahallesi gekecektir.Bu mahalle ve Ünye,Kumru istikametinde bazı köylerin bir iki mahallesi daha ayrılır ve kurulacak olan (kurulması çok gerekli ve çok mantıklı olan) yeni TEKKİRAZ İlçesine bağlanırlar.

      Böylece hem onlar hem de Akkuş ilçesi idari olarak rahatlar.Bu kalan haliyle bile Niksar yüzölçümünde ilçe olur.Akkuş ile TOKAT İlişkisi kuvvetlenir, Sağlık için Tokat G.Osmanpaşa TIP Fak. İnsanlar gider, Ticari ve ihtiyaç ilişkisi gelişir, Tokata bir miktar insan yerleşir.Akkuş daha iyi idari hizmet alır.ORDU İli de rahatlar.

      Tek sorun bütün bunlar için sonuçta nüfus kaybedecek olan ve Büyükşehir gidecek diye korkan Ordu bu istekleri kabul etmeyeceğinden ikna etmektir.Ancak acil olan İkizce falan değil önce Akkuşun sonra Mesudiye nin idari durumunun düzeltilmesidir.

      2-Ünye Fatsa gidince güdük kalan Samsuna verilen Havza,Ladik,V.köprü halklarının bugün yerel kültürleri Amasya olsa da alıştıkları ve marka olan Samsundan ayrılmak istedikleri konusunda emin değilim.Üstelik daha fazla Samsunla ilişkili yerler.. Yoksa Havza ve Ladik Amasyaya çok yakınlar..Havza yol üstü olduğundan kültürel ve yakınlık (44 km) nedeniyle isteyen çok olabilir. Ancak aynı Havza Samsuna da 1 saat

      Burada en güçlük çeken Vezirköprü, zira Samsuna 123 km. Amasya ya ise 90 km.

      3-Bulancak ORDU merkeze çok yakın ve halk isteyebilir. Bu kez Giresun küçülecektir.Zira ilerde Kelkit Vadisinde muhakkak bir gün bir İL oluşacak ve Giresun ile alakası olmayan, Giresun haritasında sırıtan Şebinkarahisar,Alucra Çamoluk kesin ayrılacaktır.

      O zaman Giresun küçülür.Aynı Bulancak Giresun’a da uzak değil.Daha yakın.Topu topu 18 km.mesafede..Zaten Giresun un batısında tek büyük ilçe.Niye 30 km mesafede Orduya verilsin? Mantıklı değil, Giresun güdükleşir.Birde Piraziz den itibaren Doğu Karadeniz kültürü başlıyor, coğrafya Perşembeden başlasada..zira Ordu tarafı horonu unutmuş ama Giresun yaşatıyor

      Trabzon gibi marka İlden Beşikdüzü ve Şalpazarı (Çepni kültürel ortaklığa rağmen) ayrılmaz.Zannetmiyorum, gereği de yok gözüküyor.

      4-Kelkit Vadisinde kesinlikle İL lâzım. Ancak bu sitede de yazdım, gittim gördüm, Şebinkarahisar’ın İl olması gerektiğini savunuyordum.500 yıllık İl geçmişi ve tarihi kimliği ile ortada bir yer..ancak artık öyle düşünmüyorum.

      Bu yörede SUŞEHRİ İl olmalı.Zira Şebinkarahisar (yâni 1925 öncesi ismiyle Şarkikarahisar) ana yol üzerinde değil.Ve merkezi sahası geniş değil, İl olup gelişmeye müsait değil..merkezi nüfusu ise 14 bin

      Hâlbuki Suşehri Amasya-Erzincan Karayolu üzerinde, 25 bin merkezi nüfusa sahip ve sahası geniş bir yer.İl olmaya çok müsait, İl olursa gelecek kurumlar ve Üniversite için epey arazi var. İl olursa birde Organize Sanayi kurulur, kurumlar gelir, Üniversite gelir kısa zamanda merkezi nüfusu 50 bini bulur.

      Bu kez yine kötü olmaz: Şebinkarahisar, Alucra,Çamoluk,Akıncılar,Gölova,Koyulhisar SUŞEHRİ İline bağlanır.Sivas yükten kurtulur.Şebinkarahisar sonuçta 107 km.uzakta Giresun zahmetinden kurtulur, 53 km ötede aynı iklimde Suşehri ne gider rahat olur.Karasal Alucra da 139 km uzakta Karadeniz Giresununa 2-3 saatte yorularak değil, kendi gibi karasal 95 km mesafede Suşehrine 1 saatte güle oynaya gider.

      Şiran hem Gümüşhane hem de Şebinkarahisara 87 km.dir.Ancak Şiran Gümüşhane yolu epey yapılmış ve halkı Gümüşhane ye alışmıştır. Suşehri il olursa (ki mantıklı olan bu) uzak kalır ve zaten Bayburtu kaybeden Gümüşhane daha küçülür, doğru olmaz.Gereği yoktur.Zaten daha önce yazdığımızda Şiranlılardan Şebinkarahisar için bile itiraz gelnmişti.

      Mesudiye için kesin bir şey söylenemez.113 km olan Ordu Mesudiye arası Dere yol ile 88 km.ye düşüyor. Ancak ilçenin karasal merkez ve güney kesimi Suşehrini isteyebilir.Çünkü 71 km ile yine Suşehri daha yakın durumdadır.

      Bu durumda formül şu olur: Topçam yazıda belirttiğimiz gibi ilçe yapılır, böyltanu72 km ile Orduya daha yakın ve fındık üreten Topçam Mesudiye’nin 1/3’ünü alarak Ordu da kalır.Mesudiye ise halk oylaması yapılır, halkı isterse Suşehrine katılır.

      Böylece Erzincan, Giresun, Ordu, Sivas arasında geniş sahada 7 ilçesi olan güzel bir SUŞEHRİ İli doğar.Suşehri bu ilçelerin idari sorununu da sosyo ekonomik problemlerini de epey çözer.Bu ilçelerden de göç alır, güzel bir il olur.Yakın barajı ile insanların hafta sonu gideceği gölü, suyu olan turizm değeri olan bir İl olur.

      Suşehri İli tanıtılırken, en tarihi ve en büyük İlçesi Şebinkarahisar diye turizme açılır.Giresunun arkasında kapalı ve güdük kalan Şebin cephesini açık olan Suşehrine
      Döner, nefes alır, tarih ve kültür turizmi ile cevizi ile gelişir.Suşehri-Gümüşhane-Bayburt karayolu oluşmuş olur, bu güzergahında en büyük ilçesi olur.Böylece burada hâlen İl olmayı bekleyen insanlar teskin edilmiş olur.Tarihte Şebinin İl olması askeri stratejik ve muhkem nokta olması nedeniyle idi.Bugün buna gerek yoktur.Şırnağın bile İl merkezinin elinden alınıp Cizreye taşınması düşünüldüğü zamanda artık Şebinkarahisar sadece bu açıdan İl yapılamaz ama dağlık olan burası için terör örgütleri riskine binaen buraya Jandarma ve Komando alayı koyulabilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
17AboneAbone Ol

Çok Okunanlar