19 Mart 2024 Sal

Jeolojisi

 

1

2

 

 Hazırlayan

 :  Zafer Mustafa YEŞİLTEPE

 

 

 

 

 Üniversite 

 :  Cumhuriyet Üniversitesi

 

 Fakülte  

 :  Mühendislik Fakültesi

 

 Bölüm  

 :  Jeoloji Mühendisliği

 

 Mezun yılı 

 :  1991

 

 Görev Yeri 

 :  Samsun Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü

 

 Şube   

 :  Plan proje ve Etüt Şubesi

 

 Site Görevi    

 :  Samsun İl Temsilcisi

JEOLOJİ : JEO (Yer-Arz),  LOJİ (Bilim)  demektir.

Genelolarak;

 -Yer  yuvarının yaklaşık 35 km kalınlığındaki katılaşmış üst kabuğuyla ,3000 derece  sıcaklıktaki mağmaya (yerin merkezi) kadar olan tüm kayaç oluşumlarını ve buna  bağlı olarak tortul ,metamorfik ve volkanik kayaç oluşumlarını,

  -Kayaçların mineral yapısını,maden oluşumlarını ve buna bağlı olarak tüm metalik  cevher ,kömür ,gaz ve petrol oluşumlarını,

 -Yer  kabuğunun geçirdiği tüm yaşam evreleri ve buna bağlı olarak canlıların  fosilleşmiş kalıntılarını,

 -Yer  yuvarının geçirdiği tüm zaman evrelerini ve buna bağlı olarak dünyanın  yaşını ve oluşumunu

  -Kıtaların hareketlerini,fayları ve bunlar sonuçu oluşan depremlerin oluşumunu

 -Mağmanın  yeryüzüne püskürmesi sonucu oluşan volkanizma hareketlerini,lav ve tüf  oluşumlarını

 -Suyun  yer üstü ve yer altı dolaşımını ve buna bağlı olarak yeraltı suyu havzalarının  oluşumunu

  -Dünyanın manyetik alanını ve buna bağlı olarak kuzey ve güney kutuplarının  oluşumunu,

  -Dünyanın çekim kuvvetini ve buna bağlı olarak dünyanın kendi ve güneş  etrafındaki hareketini ve buna bağlı olarak meydana gelen olayları inceleyen bir  bilim dalıdır.

 

  JEOLOJİNİN ALT DALLARI

  1-JEOFİZİK (Yerkürenin fizik kanunlarını araştırır)

  2-JEOKİMYA(Yer küreyi oluşturan kayaçların elementlerini ve bileşiklerini  inceler)

  3-SEDİMANTOLOJİ(Tortul yani birikim kayaçlarının oluşumunu inceler)

  4-MİNERALOJİ (Kayaçların kristal ve mineral yapısını inceler)

  5-TARİHSEL JEOLOJİ(Jeolojideki zaman devirlerini ve olan jeolojik olayları  inceler)

 6-DEPREM  JEOLOJİSİ(Yer sarsıntılarını fay hareketlerini inceler)

 7-PETROL  JEOLOJİSİ(Petrolün oluşumunu ve havzalarını inceler)

 8-KÖMÜR  JEOLOJİSİ(Kömürün oluşumunu ve havzalarını inceler)

 9-MADEN  JEOLOJİSİ(Madenlerin oluşumu ve cevher yataklarını inceler)

 10-HİDROJEOLOJİ(Suyun yer üstü ve yer altı hareketlerini inceler)

  11-SONDAJ JEOLOJİSİ(Sondaj makinesi ve sondajın yapılması ve yeraltı suyu  noktalarını inceler)

  12-JEOMORFOLOJİ(Yeryüzünün topografyasını inceler)

  13-JEODEZİ(Yeryüzünün alçaklık ve yükseklik,rakımlarını inceler)

  14-PALEONTOLOJİ(Dünyanın oluşumundan bu zamana yaşayan canlıları ve onların  fosillerini inceler)

  15-MÜHENDİSLİK JEOLOJİSİ(Jeolojinin mühendislik kanunlarını ve kurallarını  inceler)

 

AKKUŞ BÖLGESİ JEOLOJİ HARİTASI

 

3

 ÖLÇEK :1/500.000

 

1-AKKUŞ BÖLGESİ  JEOLOJİSİ

 GENELLİKLE  KRETASE

 Kretase:Jeolojide Tebeşir çağı (Zamanı) demektir.  Bu çağda  karbonatlı kayaçlar oluştuğu için bu ad verilmiştir.

 Kretase formasyonları çok çeşitli ve kalın  sedimentlerle paftaki (Haritada) yapılara girer, ve içindeki volkaniklerle  birlikte harita bölgesinin en yaygın ve çeşitli seviyesinde olan formasyondur.

 Karadeniz Bölgesinde fliş (Derin denizlerin  tabanında oluşmuş, tortul kayaçlar) Fasiyesi hakimdir. Kuzeyden Güneye doğru  gidildikçe kalker (Karbonat C0C3) miktarı artmaktadır.

 Stratisrafik (İstiflenme ) bakımından yukarıdan  aşağıya (Yaşlıya) doğru inildikçe formasyonun kapsadığı kalker miktarı  artmaktadır. Alt kratase genellikle sadece kalkerden ibaret olmaktadır.

 

 ALT KRETASE (Kra)

 Kretase dağları ile güneydeki dağlık bölgelerde  değişik fasiyes gösteren alt kretase tabakaları genellikle kalkerden ibarettir.

 Alt kretase kalkerlerini Karadeniz zonunda yaklaşık  olarak kelkit vadisinden Karadenize Kadar uzanan sahada ve güney sınırı boyunca  (Suşehri, Niksar, Erbaa ovası) beyaz paketli kalker halinde görmek mümkündür.

 Alt kretase kalkerli seriler içinde görülen  fosiller

 Platylenticaras cf.geçmeli d'Orb.

 Aptyehus lamelleus d'Orb.

 Thurmannia petnansiensis sayn

 Eriocenas attı duvali leveille

 Holoeostephanus astieria d'orb,

 Phy llocenas infundibulum d'Orb.

 Alt kretaseye ait tabakaların 700- 800 m. Kalınlıkta  oldukları görülmüştür.

 Akkuşun Güney batısında alt kretase (kra)  formosyonları mevcuttur.Bu formasyonlar Bağ deresinin Güneyinde bulunmaktadır.

 

ÜST KRETASE  (krü)

 Çoğunlukla Kırmızımsı ,yeşil gri renklerde ve ince  plaketli kalkerlerden ayırt edilen marnlara bütün Karadeniz sahili boyunca  uzanan silsileler içinde yer yer rastlamak mümkündür. marnlı kalkerlerin ve  bunlarla birlikte görülen kum taşlı kısımların meydana getirdikleri fliş  fasiyesi ayrıca fliş ve aglomera karışık durumdadır.

Karadeniz Bölgesi flişleri içinde pek çok miktarda  Globotruncanu kapsayan alacalı, menekşe kırmızımsı, pembe renkli ve kumu fazla  tabakalarla, bunlar içinde görülmüş halde beyaz ve yoğun kalkerlere rastlanır.  Bunun gibi fliş içinde, gerek asit ve gerekse bazik bileşimde çeşitli volkanik  kayaçlarda vardır.

 Karadeniz silsilesine ait fliş tabakaları içinde şu  fosiller gözlenmiştir.

 Terabratula sp

 Pecton sp

 Ornithaster cordi formiş Binm

 Cardi aster sp.

 Crinoides,

 Rhynch onella belticus Bühm.

 Chlamays trigeminata gold.

 Üst kratasenin alt v e orta kısımları genel olarak  kalker fasıyesinde olmasına rağmen üst kısımları fliş seviyesindedir.

 Üst kretasenin iki fasiyesi vardır.

 1-  kalker- marn dır.

 2- Fliş  (krüf) dir.  

 Bütün Harita bölgesinde bulunan fliş (krüf)  serilerinin hepsinin genel olarak aynı yaşta oldukları kabul olunabilir.  Bunların içindeki elemanlar arasında iyi tabakalanmış marnlar daima çoğunluğu  teşkil eder.

 Fliş tabakaları içinde volkanikler de çok boldur.  Bunların çoğunlukta oldukları yerler,kratese volkanik fasiyesi (  Krüv )  olarak haritadan ayrılmıştır.

 

  ÜST KRETASE VOLKANİK FASİYESİ (KRÜV)

 

 Üst kretase volkanik fasiyesini  Eosene ait fliş  tipinde  volkanik fasiyesinden ayırt etmek güçtür.İki flişin bileşimi hemen  hemen farksızdır. Aralarındaki fark ancak derin vadi profillerinde görülür.

 Üst kratase flişler içinde Globotruncalnalı  tabakalarla birlikte lekeli şistle silisli tabakalar bulunur. Aralarına  bazen  beyaz masif kalker mercekler girer.

 Daha yüksek seviyede olan kompleksler içinde  pek  çok  miktarda  andezit bazalt lavları  ve kalın  tüfler bulunur. Bazik lavlardan  başka biyotit trakit,hornblenlin trakiandezit gibi asit lavlarda görülmüştür.

 Karadeniz sahil zonunun kratase flişleri içinde  senoniyen sonrasına ait granodiyorit (volkanik) kayaçları çok yaygın olarak  bulunur.

 

TERSİYER

 1-EOSEN (e, et, ev)

 Eosen,  bütün  bölgede transgresif olarak ve daha  yaşlı tabakalar üstüne diskordan olarak oturmuştur. Özellikle fliş fasiyesi  bölgenin her tarafında eşit karakteri taşır ve aynı bir eosen denizinin  sedimentleri olduğu hissini uyandırır.

 Eosen tabakaları içinde linyit ve bitümlü şistlere  sık sık rastlanır.üst kratase filişlerinde olduğu gibi eosen sedimentleri içinde  de  pek çok miktarda tüf, tüfit ve aglomeralar bulunur.

Eosen sedimentleri iki önemli kesimde  bulunur.

Karadeniz sahil dağlarının güney yamaçlarında ve bu  dağların güney taraflarında, Niksar ve Erbaa ovalarında, kuzey yamaçlarda  Eosen  sedimentleri kumlu yada konglemeralı tabüler durumdadır.İçlerinde volkanik  materyal çoktur.Tam.yeri bölgesinde flişler arasında bitümlü  şistler vardır.  Ünye Güney doğusunda .aşağı yukarı  su kesit  görülmüştür.

 1- Mastit organojen kalker 

 2- İnce tabakalı orgonejen marn ara  katkılı  numulitli  kalker

 3- Kalın tabakalı o

 

 NEOJEN (n)

Karadeniz kıyılarında aşağı Kızılırmak ağzından  başlayarak doğuda Ünye civarına kadar değişik fasiyeslerde devam eden bölgede  Eosen tabakaları muhtelif katları ile çıktığı gibi konglomera kumtaşı, kil ve  marn'lardan ibaret karasal fasiyes te Neojen sedimentleri bulunmaktadır.

 

 ÖZET OLARAK

Akkuş bölgesi çoğunlukla üstkretase volkanik  fasiyesinden oluşmaktadır. Akkuşun Kuzey-Batı Bölgesinde Eosen fliş fasiyesi  bulunmaktadır. Akkuşun Güney Batısında alt kretase fasiyesi bulunmaktadır.

 

Kaynak  

 1- Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü  yayınlarından

 1/ 500 000 ölçekli TÜRKİYE JEOLOJİ HARİTASI

 Samsun Ekrem GÖKSU, Hamit  N.PAMİR

 Cahit ERENTÖZ- ANKARA 1974

 2- TÜRKİYE JEOLOJİSİNE GENEL BİR BAKIŞ

 Prof: İhsan KETİN  

3- rganojen Lithot hamniumlu  Discoceglinli kalker

 4- Marn ve andezit breşleri.

 

2-AKKUŞ BÖLGESİ DEPREM  JEOLOJİSİ

Akkuş Bölgesi Kuzey Anadolu  fayından etkilenmektedir. Kuzey Anadolu fayı (KAP) Tokat-Niksar-Samsun-Ladik-  Bölgelerinden geçmektedir. Akkuş Bölgesi 1 (Birinci) derece deprem  bölgesindedir. Akkuş Bölgesi genel olarak üst kretase volkanik fosiyesinden  oluşmaktadır.

Akkuş bölgesinde genel olarak  volkanik kayaçlar temel zemini oluşturmaktadır. Bina yapımında bu temel zemine  inilmesi depreme dayanıklılık bakımından önemlidir.

 

  3- AKKUŞBÖLGESİ   JEOMORFOLOJİSİ

  4- AKKUŞ BÖLGESİ MADEN  JEOLOJİSİ

  5- AKKUŞ BÖLGESİ  HİDROJEOLOJİSİ

 6- AKKUŞ BÖLGESİ YERALTI SUYU JEOLOJİSİ

 7- AKKUŞ BÖLGESİ SONDAJ NOKTALARI JEOLOJİSİ 

 

 TÜRKİYE GENEL FAY HARİTASI

 

4

FAY HARİTASINDAKİ İŞARETLERİN  ANLAMI

KIRMIZI ÇİZGİLER: Fay kırıkları ve geçtiği yerleri  gösteriyor.

SARI ÇİZGİLER: Arap levhasının karabloğu güneydoğu  anadoluya bindirdiği çarpışma zonunu hattını gösteriyor

KIRMIZI OK: Araplevhasının karabloğu Türkiyenin  güneydoğu anadoluya doğru hareketini ve bindirmesini ve yönünü gösteriyor.

SARI OKLAR: İç Anadolunun ege denizine hareketini,  Karadeniz bölgesinin Gürcistan'a ve Ermenistan'a doğru harakeketini gösteriyor.

M(MAGNİTÜ): Depremlerin şiddetini gösteriyor.

 

 TÜRKİYE'DEKİ ANA FAYLAR (KIRILMA-BİNDİRME ZONLARI) 

 1- KUZEY  ANADOLU FAYI (KAF)

    Doğrultu atımlı sağ yönlü fay 

 

 2- DOĞU  ANADOLU FAYI (GAF)

    Doğrultu atımlı sağ yönlü fay

 

  3-GÜNEYDOĞU ANADOLU  FAYI

    Bindirme fayı 

 

 4-EGE  BÖLGESİFAYLARI

    Eğim atımlı normal faylar (Horst veGrabenler) 

 

 

 BÜYÜK FAYLAR VE BAŞLICA DEPREM  BÖLGELERİ

 1-1.  Büyük Faylar

 Anadolu'nun tektonik yapısında  önemli bir yeri olan büyük fayları, blokların hareket yönlerine göre, «eğim  atımlı» ve «doğrultulu  atımlı» olmak üzere önce iki gruba ayırmak mümkündür.

 Eğim atımlı olanlar dikey veya  düşey hareketleri temsil ederler ve «normal» ve «tera» fayları meydana  getirirler. Bunların büyük çaptaki tipik örneklerine Marmara'nın içinde ve  kenarlarında, Edremit körfezi çevresinde, Batı Anadolu'da Büyük ve Küçük  Menderes vadileriyle Gediz vadisi yamaçlarında, Tuz Gölü doğusunda; güneyde  Amonos dağları doğu kenarında (Amik ovası çevresinde), Antakya Maraş arasında ve  Mardin-Denk güneyinde rastlanır.

 Bu çeşit fayların küçük boyutlu  olanları hemen her tarafta sayılmayacak kadar çoktur.

 İkinci gruba giren doğrultu  atımlı faylar genellikle blokların yatay hareketlerini temsil ederler  ve fazla  uzunluklarıyla dikkati çekerler. Bunların klasikleşmiş ve dünya literatürüne  geçmiş olan tipik örneği «Kuzey Anadolu Deprem Fayı» diye adlandırdığımız fay  sistemidir. Bu sistem batıda Biga yarımadasından başlayarak  Yenice-Gönen-Manyas'tan geçmekte, Bursa ve Yenişehir üzerinden Sakarya nehrine  ulaşmakta ve oradan Mudurnu suyu vadisini takip ederek Abant gölüne varmakta ve  daha sonra Bolu yakın güneyinden, Gerede içinden, Çerkeş -Ilgaz kuzeyinden,  Tosya – Kargı, Havza ve Ladik yakınlarından geçerek Amasya kuzeyin de Destek  boğazına ve oradan Yeşilırmağı izleyerek Niksar yakın güneyinde Kelkit vadisine  ulaşmaktadır. Bu vadi boyunca Reşadiye, Koyulhisar, Suşehri ve Refahiye  kuzeyinden geçerek Erzincan ovasına vasıl olmakta ve oradan Sansa boğazını ve  Fırat'ı keserek güneydoğu istikametinde Elmalı deresini izleyerek Karlıova yakın  kuzeyinden Üstükran-Varto deprem bölgesine ulaşmaktadır.

Kuzey Anadolu Deprem Fayı tek  bir kırık düzlemi olmayıp, bir çok fay parçalarından oluşmuş bir «Fay Zonu», bir  Fay Sistemi durumundadır. Bu parçalar kademeli yada birbirine az – çok paralel  olarak sıralanırlar ve ortalama 500 – 1000 m. bazı kesimlerde bir kaç km.,  ovalık bölgelerde ise, 8-10 km. genişlikte bir fay meydana getirirler. Çoğu kez  tipik bir Rift – Morfolojisi gösteren bu fay zonu kenarında ve içerisinde çok  sayıda ötelenmiş dere yataklarına, ezik kayaçlardan oluşmuş tepeciklere ve  sırtlara, graben biçiminde çukurluklara, gölcüklere, sıcaksu kaynaklarına,  traverten oluşuklarına ve küçük boyda, çok genç sönmüş volkan konilerine  rastlanır (Erzincan ovasında ve Kelkit vadisinde).

Kuzey Anadolu'da vukua gelen her  şiddetli veya yıkıcı depremde bu fay parçalarından bir kısmı harekete geçmiş,  fayın her iki tarafındaki bloklar, birbirlerine nazaran bir miktar yer  değiştirmişlerdir. Nitekim, 1939 depreminde Kelkit vadisindeki yatay kayma  miktarı 3,7 metre; 1942 Erbaa depreminde, 1,75 metre; 1943 Kastamonu depreminde  1,5 metre; 1944 Bolu depreminde 3,5; 1953 Yenice-Gönen depreminde 4,3 m, ve 1957  Abant depreminde ise 1,4 m. Olarak ölçülmüşlerdi. Bütün bu hareketlerde fay  hattının kuzeyindeki arazi parçası, güneyindeki araziye nispetle sağa doğru bir  kayma göstermişlerdir; bu duruma göre, Kuzey Anadolu Deprem Fayı sağ yönlü  doğrultu atılımlı bir fay niteliğindedir.

Fay boyunca sağ yönlü atımın (yerdeğiştirmenin)  bugüne dek saptanan en büyük değeri 85-90 km. kadardır. (İ.SEYMEN,1975).  SEYMEN'in Kelkit vadisinde Reşadiye çevresindeki çalışmaları ile, Pontid-Anatolid  tektonik birlikleri sınırının ve pelajik fasiyeli Jura/Kretase formasyonlarının  Kuzey Anadolu Fayı tarafından kesilerek sağ yönlü olarak 85-90 km. yer  değiştirmiş oldukları kestirilmektedir.

5

Şekil 1-3/A: 1944 Bolu-Gerede depreminde,  Bolun''nun 5 km. güneyinde Kaplıca yolunun Kuzey Anadolu fayı dolayısıyla 3,5 m. sağ yönlü olarak kayması, ötelenmesi  (İ.KETİN, 1944, 1977)

Kaymanın uzun süreli ortalama  hızı 1 cm/yıl olarak kabul edilirse, 90 km. lik en büyük atımın 9 milyon yılda  gerçekleşmiş olması gerekir; bu sürenin başlangıcı ise Miyosen sonlarına  rastlar. Böylece Kuzey Anadolu Fayının başlangıç yaşı yaklaşık Orta-Üst Miyosen  olarak kabul edilebilir (İ.KETİN,1976).

 

6

Şekil 1-3/B: 1953 Yenice-Gönen depremi  sırasında, Muratlar köyü yakınında gözlenen Kuzey Anadolu Fayı köy yolunu 1,5 m.  kadar sağ yönlü olarak ötelenmiştir. Açık tansiyon  çatlakları (KETİN-ROESLİ, 1953; Şekil ROESLI tarafından çizilmiştir).

Kuzey Anadolu fayını Karlıova  yakınında sol yönlü Karlıova-Bingöl Fayı 40°'lik bir açı altında keser 80 km.  olan bu fay boyunca 15 km.'lik sol yönlü bir kayma hareketinin meydana gelmiş  olduğu, 22 Mayıs 1971 Bingöl depreminden sonra bölgede inceleme yapan İ.SEYMEN  ve A. AYDIN (1972) tarafından saptanmıştır. Deprem sırasında ise, ancak 25  cm.'lik sol yönlü yatay bir atım gözlenebilmiştir.

Karlıova-Bingöl fayının  güneybatı doğrultusunda devam ederek Hazar Gölü kenarından, Gölbaşından ve  Kahramanmaraş'ın 15 km. güney doğusundan geçerek Amik ovasına ve ordan da  sınırlarımızı aşarak Taberya Gölü-Ürdün Nehri-Lut Gölü üzerinden Kızılıdeniz'e  kadar uzandığı sanılmaktadır. Fayın Türkiye sınırları içerisindeki bölümünde  «Doğu Anadolu Fayı» adı verilmiştir (E.ARPAT-F.ŞAROĞLU, 1972 ve 1975, Şek.  1-4).

 Doğrultu atımlı fayların daha  küçük boylu örneklerine Anadolu'nun değişik bölgelerinde ve özellikle  güneydoğuda, Diyarbakır-Çermik-Siirt çevrelerinde sık sık rastlanır; ancak  bunlar jeolojik faylar olup, genelikle hareketsiz bir duruma geçmişlerdir.

 1-2.  Bindirmeler

 Anadolu'daki alpin sıradağ  oluşumunun son şiddetli safhalarında gelişmiş olan bindirme veya şariyaj  hareketleri Türkiye'nin hemen her tarafında, özellikle Güneydoğu Bölgesinde,  Orta Anadolu'da, Ankara-Yozgat çevresinde, Batı Toroslarda ve İstanbul Boğazı  kuzeyinde, Kavaklar-Şile arasında gelişmişlerdir. Bindirmelerin en şiddetli ve  devamlı olduğu Güneydoğu Bölgesinde ise, hareketler nispetinin metamorfik-kristalin  serileriyle bunları örten Ofiyolitik Kretase tabakaları Miosen ve kısmen  Oligosen-Üst Eosen formasyonları üzerinde itilmişlerdir. İtilme kuzeyden güneye  doğru olmuş, bu sırada eski kütleler yeniler üzerinde 15-20 km. kadar kaymışlar,  sürüklenmişlerdir.

 Bu bölgedeki bindirmeler genel  olarak Toroslar'ın güney kenarını izlemekte ve batıda Maraş ve Adıyaman  kuzeyinden başlayarak doğuya doğru Çüngüş, Ergani, Lice, Kulp, Sason, Kozluk ve  Pervari ilçeleri yakınından geçmektedir.

 Yozgat kuzeyindeki doğu-batı  doğrultusunda uzanan bindirmede Üst Kretase yaşlı ofiolitik seriler, kuzeyden  güneye doğru Epsen flişleri üzerine ve Ankara doğusunda, Irmak istasyonu  yakınında serpantinli radiyolaritli seriler batıdan doğuya, Orta Anadolu  kristalin masifine doğru, yine Eosen flişleri üzerine itilmişlerdir.

 İstanbul Boğazı kuzey kısmında  ve Şile'deki doğu-batı yönlü şariyajda ise, önce Paleozoyik oluşuklar Üst  Kretase üzerine, daha sonra Üst Kretase kalkerleri Eosenin killi-marnlı  tabakaları üzerinde, bu defa güneyden kuzeye doğru kaymışlar, itilmişlerdir.

 Batı Toroslarda, Göksu Irmağıyla  Suğla Gölü arasında Hadım çevresinde ve Beyşehir-Seydişehir ile Muğla-Fethiye  arasındaki bölgede de belirgin bir bindirmeli-naplı yapı gelişmiştir.

 

 1-3.  Grabenler

Eğim atımlı normal fayların  büyük ölçüde ve çok sayıda geliştiği bölgelerde, değişik şekil ve büyüklükte  grabenler meydana gelmiş ve bunların iç kısımları Neojen ve Kuvaterner yaşlı  tortularla dolmuştur. İki yanı faylarla sınırlanmış dar ve uzun çukurluklar  şeklinde gözüken grabenlere Türkiye'nin bir çok yerlerinde rastlanır; ancak  bunların önemli sayılan büyük boyutlu örnekleri: Batı Anadolu'da Gediz, Büyük ve  Küçük Menderes vadileri, Saros, Edremit, Kerme (Gökova), Hmelik ve İzmit  Körfezleri, İznik Gölü ve bizzat Marmara Denizi, Sapanca Gölü ve Düzce Ovası,  Erzincan ve Muş Ovaları; Burdur, Eğridir ve Beyşehir Gölleri, güneydoğuda Amik  Ovası ve bunun kuzey ve güney doğrultusundaki uzantılardır.

 1-4.  Diri Faylar ve  Başlıca Deprem Bölgeleri

Türkiye'de gözlenmiş ve  incelenmiş fayların bir kesimi diri (aktif) olup en son-en yeni jeolojik  devirlerde, Miyo-Pliyosen ve Kuvaterner dönemlerinde oluşmuşlar ve o zamandan  beri faaliyetlerini sürdürmüşler, canlılıklarını korumuşlardır. Bu tür faylarda  fay morfolojisi orijinal görünümünü az-çok muhafaza etmekte, fayın niteliği ve  atımı yeryüzünde kolaylıkla tanınabilmektedir.

 Memleketimizde diri fayların en  tipik örneği Kuzey Anadolu Deprem Fayıdır. Zaman zaman şiddetli ve yıkıcı  depremlere neden olan yatay kayma hareketlerinin vukua geldiği bu fay zonunda  kaymanın yönü ve boyutu her defasında ölçülebilmekte, fay morfolojisi 1000  km.'yi aşan bir güzergah boyunca rahatlıkla gözlenebilmektedir.

 Grabenlerin de büyük bir kısmı  aktif durumdadır; bunların dipleri yavaş yavaş çökmekte, kenarları ise göreli  olarak yükselmekte ve bu olay, Gediz Grabeni örneğinde olduğu gibi, graben  kenarlarındaki bir sıra basamakla faylar vasıtasıyla gerçekleşmektedir(Şek. 1-8)

7

Şekil 1-8: Gediz Grabeni''nin  güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda alınmış enine kesitleri ve graben  kenarlarındaki basamaklı normal faylar. A: Manisa dağı-Çaldağarası; B: Bozdağ-Dibekdağ  arası; C: Gözlübaba-Alaşehir-Kula arası (KETİN-CANITEZ, 1972, 1979).

Eğim atımlı normal faylardan ve  grabenlerden aktif durumda olanların başlıcaları: Batı Anadolu'da Ege  Kıyılarında, Marmara Denizi içinde ve kenarlarında, Saros-Edremit ve İzmit  Körfezlerinde; Gediz-Büyük ve Küçük Menderes Vadilerinde, Amik Ovasında ve bu  ovanın kuzeydoğu yönündeki uzantısında yeralmışlardır. Ayrıca, Kuzey Anadolu'da  Adapazarı-Düzce-Hendek Grabenleri de bu gruba girerler (şekil 1-7).

 

 

8

Şekil 1-7: Batı Anadolu''nun başlıca eğim  atımlı faylarıyla grabenleri ve bunlara bağlı olarak 1912 ile 1970 yılları arasında vukua gelmiş olan 6-10 şiddetindeki  depremlerin yaklaşık episantir yöreleri (İ.KETİN, 1970).

 Yukarıda belirtilen diri fay  zonları esas itibariyle şiddetli depremlerin sık sık vukua geldiği yörelerdir.  Genel olarak, Kuzey Anadolu Deprem Fayını izleyen dar ve uzun bir şerit (Kuzey  Anadolu Deprem Kuşağı) ve Doğu Anadolu fay Zonu ile Marmara içi ve çevresi, Ege  Kıyıları, Gediz ve Menderes Vadileri ve Hatay-Maraş arası Türkiye'de yıkıcı  sarsıntıların meydana geldiği birinci derecede deprem bölgeleridir (Şek. 1-9).  Diğer ikinci, üçüncü ve dördüncü deprem bölgeleri de aynı şekil üzerindeki  haritada belirtilmiştir. Bu harita aynı zamanda depremlerin zemin ve binalara  yapacağı etkilerin derecelerini de yansıtmaktadır.

 

10

 

Tarihsel kayıtlara ve sismolojik  araştırmalara dayanılarak, İ.T.Ü. Maden Fakültesi Arz Fiziği Enstitüsünde  hazırlanmış olan ve yaklaşık 2000 yıllık bir devreyi içinde alan sismisite  (depremsellik) haritasında (Şek. 1-10) Episantırların aktif fay zonları boyunca  dizilmiş toplanmış olmaları dikkate değer bir olgudur ve bu durum Şek. 1-11'deki  sismo tektonik harita üzerinde açıkça görülmektedir. Bu harita yakından  incelendiğinde, episantırların:

 1) Kuzey  Anadolu Aktif Fay Zonu boyunca,

 2) Marmara  Çevresi ve Batı Anadolu Grabenlerinde,

 3) İskenderun  Körfezi ve Amik Ovası kenarlarında,

 4) Güneybatı  Anadolu'nun Ege Kıyılarında ve Bizzat Ege Denizi-Akdeniz köşesinde ve nihayet,

 5)  Malatya-Karlıova-Varto-Kars üzerinden Kafkaslar'a doğru uzanan bir şerit boyunca  sıralanmış oldukları göze çarpar.

 

 Türkiye'deki depremler genellikle sığ depremlerdir, odakları (hiposantırları)  yerkabuğu içinde, 15-20 km. derinliklerde bulunur. Ancak, Güneybatı Bölgesindeki  birkaç odak merkezinin Mohoroviçiç Süreksizliği altında bulunduğu tahmin  edilmektedir. Bu suretle derin depremler ancak güneybatı kıyılarımızda, deniz  içinde vukua gelmektedir. (Şek.1-10)

 Erzincan-Refahiye arasında, Bahik köyünün yaklaşık 3 km. kuzeybatısında Kuzey  Anadolu Fayını ikinci bir sol yönlü-doğrultu atımlı fay zonu kesmektedir.  (Y.TATAR, 1978). N75oE doğrultusunda uzanan bu fay zonu, Kazdağı  kuzey kenarı ile Karakulak bucağından geçmekte ve Kophanlarına doğru 150 km.  kadar izlenebilmektedir.

24 Kasım  1976 Çaldıran Depremine neden olan 50 km. uzunluktaki <<Çaldıran Fayı>> ise,  Kuzey Anadolu Fay Sistemi içinde ana faya paralel ve onun gibi doğrultu atımlı  ve sağ yönlüdür.

 

9

 

 Şekil 1-5: 24 Kasım 1976 Çaldıran depremine  neden olan 50 km. uzunluktaki Çaldıran Fayı Kuzey Anadolu Fayı gibi, doğrultu atımlı ve sağ yönlüdür (KETİN ve  ABDÜSSELAMOĞLU, 1981).

 Doğrultu  atımlı fayların diğer bir örneği güneyde, Niğde ile Adana arasındaki Toroslar'ı  enine kesen Ecemiş Çukurluğunda görülür; daha doğrusu çukurluğğu bu tip faylar  meydana getirmişlerdir. Daha eski Jeolojik devirlerde -Tersiyer başlangıcında teşekkül etmiş olması muhtemel bulunan bu fayların hareketi uzun süre devam  etmiş ve bugüne kadar yaklaşık 45 kilometrelik yatay bir kayma husule gelmiştir.  Ancak kaymanın yönü Kuzey Anadolu Fayından farklı olup, sola doğrudur (sol  yönlüdür, Şek.1-5). Bölgede yeni araştırmalar yapan C. YETİŞ'e göre (1978),  Ecemiş fay kuşağı Paleosen-Lütesiyen arasında oluşmuştur ve toplam atımı 80±10  km. kadardır.

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
17AboneAbone Ol

Çok Okunanlar