Veysel ŞENSOY Yazarımızdan çok farklı bir çalışma
YALPALAYAN YAZI
Şöyle bir içe dönüp öz eleştiri yapmak geldi içimden. Neleri mercek altına alayım acaba diye bakınırken, eleştirilmeyecek yanımın kalmadığını görmez miyim. İyi huylu, güleryüzlü ve başkalarının olumsuzluklarına tahammül edip hoşgörü gösteren bir genç gitmişti. Yerine sinirli, agresif, uyumsuz ve her yanlışa öfkelenen bir yaşlı adam gelmişti. Nedenlerini sorgulamak yersizdi. Yaşadığımız ortam öylesine yalpalıyordu ki herkes birbirine benzemişti. Her kime dokunsan bin ah işitilen bir toplulukta birbirinden etkilenmeyen birey olabilir miydi? Ben de karar verdim bu yazıda biraz yalpalamakta ne zararımız olur?
Yaşamla ilgili her alana bir göz atmak ve sorgulamak gerektiğini düşündüm. Çevremizde öylesine bir çekişme ve rekabet var ki, bazen vahşet derecesinde krizlere giriyoruz. Toplumun refahı için gereken düzen içinde akmak yerine, sabırsızca ve bencilce bir hareketle saflarımızdan fırlıyor, başkalarının mahrem alanlarını bile hiçe sayarak düzeni alt-üst ediveriyoruz. Öyle ki, bazen bir kelimeyi sehven yanlış yazmanın bile bedelini ödetmeden rahat etmiyor içimiz. “Cahil n’olacak!” deyip geçiyoruz da… Gazete ve Televizyonlardaki tartışma programlarında iz, izlere karışmış, kim doğru söyler, kim eğri söyler anlamakta güçlük çekiyoruz.
Tv. Programları dedik ya, biraz zaplamadan burada kalalım isterseniz. Bir kene mevzuu ve kırım Kongo kanamalı hastalığı musallat oldu ülkemize. “ne alaka?” diye soruyorsunuz şimdi. Öyle ya yazının bütünlüğü bozuluyor. Kaygımız yazı veya makale değil. Biz sohbetimize devam edelim. Keneler aynı kene değil mi? O halde neden öldürücü oluyor? Burada bir komplo teorisi de benden gelsin. Keneler aynı ama bizim yediğimiz gıdalar maalesef aynı değil. Ebter tohumlardan üretilmiş, GDO tohumlar denilen, genleri ile oynanmış tohumlardan üretilen gıdalar ile beslenmiş bir insanın bağışıklık sistemi çökmüş olamaz mı? Bu tohumlar öylesine sakıncalı ki gelecek nesiller de bu tohumlar gibi genlerinde bozulma olacağı iddiaları Prof.lar tarafından feryatla haykırılmakta. Öte yanda bir domuz gribi teranesi atılıyor ortalığa ve Dünya Sağlık Örgütü seferberlik ilan ediyor. Oysa, bu gripten ölenlerin sayısı kaç kişi? Yani bir ilaç firması veya firmaları bu oyunun baş aktörleridir diye düşünüyorum. Bir devlet bölgemizde biyolojik savaş veriyor ve bu ilan edilmemiş savaşın tarafı bizim ülkemiz. İçerde işbirlikçiler bulmaları da çok kolay.
Şimdi başka kıyıya yalpa vuralım. Bizler kültür yüklemesini tamamlamamış veya doğru yükleme yapılmamış beyinlerimizi kontrol altına alamıyoruz. Beynimizin bir bölgesinde husumet ve kin duygularını kendi tarafımıza yontmakta üstümüze yok. Empati kurma yolunu nedense denemiyoruz. Sebep sonuç ilişkilerinde bir keçi bulup sakalını kesmeye bayılıyoruz. “sen bu noktada olmasaydın bu benim başıma gelmezdi…” gibi bir mantıkla hareket ederken aynı kanunun kendimiz için de geçerli olmasına aldırmıyor, bu noktada güçle terazinin kefesini lehimize çevirmeye çalışıyoruz. Sonuçta hakkaniyet yerine “ben” diyoruz ve toplumsal barış yerine kargaşa bizim egolarımızın gıdası oluyor.
Sonuçta bakıyorum ki, kendime öfkelenmişim. Bu ne saçmalık! Bir konuya girdiysen onunla bitir! Eee, dedik ya bu yaşın gereği yalpalamak normaldir. Yazı yazmak da sana mı kalmış? Bırak bu kendini kandırmayı da işine gücüne bak! Ne bu uzun cümleler? Kısa cümleler okuyucuyu sıkmaz ve kolay okunur. Öfkelenen “ben”e kızmadığımı fark ediyorum. Umursamaz tavrım karşısında öfkenin söndüğünü görüyorum. Ben öfkemi yenmeyi başarmıştım ve kazanan kumandan gibi savuşup gidiyorum…
Veysel ŞENSOY
Neye kızdıgınızı bilmiyoruz ama.Bize kızmadıgınız belli.Sizi seven çok bunu bilmenizi isterim.Herkeze yardım etmeyi seven ve gururla söyleye bilirim bizim dayımız ve büyüğümüzsünüz.SENİ SEVİYORUZ