10 Ekim 2024 Per

SAKLASAK MI / SAVSAKLASAK MI?

İş Bulup Beğenmeyenler, İşsizin Halinden Anlamayanlar, İşini Savsaklayanlar, Ekonomik Krizi Aşmak İçin Çaba Harcamayı Düşünenler daha neler neler, M. Ali KURU Yazarımızın güncel konulara ilişkin yazını gözden kaçırmayın

SAKLASAK MI  / SAVSAKLASAK MI?
 
   Son zamanlarda insanların ne yaptıklarından çok, ne yapmak istedikleri beni derinden etkilemeye başladı. Sizi hiç ilgilendirmiyormuş gibi sandığınız pek çok şey aslında direkt sizi etkilemek için yapılan bilinçli bir faaliyet olarak, ilerde karşınıza çıkarsa şaşırmayınız. İnsanların niyetlerini okumaya gerek yok. Normal şartlarda cereyan eden olayların akışına bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
 
   Herkes bir şeylerden rahatsız olduğunu söyler durur. Öyle insanlar tanırım ki, şahsı hariç, hiç kimseyi beğenmez. Kendi gibilerden başka herkes mutlaka vatana, millete veya kutsal değerlere karşı bir ihanet içindedir. Böylelerinin kafalarında sürekli bir şikâyet hali vardır. Kime rastlasa karşısındakini şikâyet eder. Şikâyet ettiği kimseler karşısındaki kişiyle aynı düşüncede olsa bile fark etmez. En doğru o bilir, en iyi kendisi düşünür, en ideal kimse onun kafasındaki kimsedir. Kendi düşünce ve fikirlerinden başka hiç kimsenin düşüncelerinin ve yaptıklarının önemi yoktur. Bazen başkalarına şirin görünmek için kendini zorlar, ne pahasına olursa olsun dürüstlüğünü göstermesi gerekir. Krizler, zamlar, siyasi polemikler ve sendikal farklılıklar onun için bulunmaz malzemelerdir. Tartışmayı sevmez. Kendi düşüncelerinin doğruluğunu ve haklılığını savunur durur, itiraz edecek olursanız, hoşgörü adına sizi paylar. Böyle insanlar azda olsa toplumumuzda bir numune olarak varlığını devam ettir. Maalesef hala böyle hareket eden insanlar pirim yapıyor. Bu tür insanları saklasak mı, savsaklasak mı? Ne dersiniz ileride lazım olur mu insanlık için?
 
   Son günlerde, bir küresel kriz bilmecesi var. Kimse cevabını veremiyor. Küresel ekonomik krizin en çok mağdurları şüphesiz ki işsiz olanlar ve işini kaybedenlerdir. Bir insanın başına gelebilecek en kötü bela işsizlik belası olsa gerek. Mehmet Akif ERSOY bu gerçeği mısralarında şöyle dile getiriyor.
 
        “ Kim kazanmazsa dünyada ekmek parası,
          Dostunun yüz karası düşmanının maskarası.”
 
 Pek çok sıkıntıyı inancından ve kültüründen gelen dayanışma ruhuyla göğüsleyen milletimiz, bu küresel krizi aşmanın kalıcı yollarını araştırmalıdır. Bu konuda ekonomistler, yöneticiler, bürokratlar, özel sektör, eğitim kurumları, işverenler, iş görenler, iş bulamayıp kahve köşelerinde vakit geçirenler kısacası herkes bir sorumluluk almalıdır. Çünkü en zararlı insan, yapacak işi olmayan insandır. İnsanı işsiz bırakmak, onu her türlü kötülüklerin kucağına itmektir.
 
   Ülkemizde hala devlet sektörünün en büyük işveren konumunda olması ve hemen herkesin amiyane tabirle sırtını devlete dayama çabasında olması bence sorunun kaynağının en büyüğüdür. Beni daha çok düşündüren meselelerden biri de şu: örneğin binlerce kişi içerisinden öğretmen olarak atandığını duyan bir gencin, haklı olarak gözyaşlarına boğulup sevinç çığlıkları atması çok doğal değil mi? Göreve başladıktan kısa bir süre sonra bu sevinçlerini unutup gider. Oysa iş sahibi olması durumunda gecesini gündüzüne katarak çalışacağını her fırsatta ifade edip, üstün başarılar kazanacağını ve kazandıracağını söyleyenlere ne olur ki, kısa bir zaman içinde “ devletin işi bitmez, alemin akıllısı sen misin?, salla başını al maaşını, bu kadar ücrete bu kadar iş.” gibi söylemleri kullanmaya başlar.
 
    Ya herhangi bir yöneticiliğe atanmak için sarf edilen o büyük enerji, verilen vaatler, atandıktan sonra nereye uçup gider? Elbette genelleme yapmak işini bihakkın yapanlara haksızlık olur. Ama geçen yıllarla birlikte heyecanını ve çalışma azmini bırakıp rehavet içinde olan yüz binlerce insanın olmadığını kim savunabilir? Ya emeklilik yaşının 60 yaşına yükseltilmesine bas bas bağıranlar, 60 yaş üstünde olduğu halde koltuklarından hala ayrılmayanlara niçin bir şey söylemezler?
 
     Bu tür hastalıkların, tembelliklerin, inançla veya genlerle ilgili olmayıp bir zihniyet meselesi olduğunu düşünenlerdenim. Kötü örneklerin yaygınlaşması kötülüğü teamül haline getirir. İnsanlara kabahatlerini söylemezseniz, yaptıklarını hüner sanıp yapmaya devam ederler. Bir tarafta iş bulmak için her şeyi göze alanlar, öbür tarafta bulduğu işini savsaklayanlar. Ne acı değil mi? Milyonlarca insan iş bulamazken, bazı iş ve mesleklere elaman bulunamaması garip bir durum değil mi?
 
Ortada cevaplanmayı bekleyen bir eğitim sorunu olduğu kesin. Eğitim sistemimiz kesinlikle vasıflı elaman yetiştirme yoluna gitmelidir. Meslek liselerimiz özel sektör ve devletin iş potansiyeline göre yeniden planlanmalıdır. Her genç üniversite okuyarak meslek sahibi olacak diye bir şey yok. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir uygulama yok. Günümüzde dünya ülkelerinde 45.000 meslek çeşidi varken benim ülkemde daha 2500 bile bilinmiyor.
 
 Girişimci ruh derki, gençlere doğru zamanda doğru mesleği kazandırmak, verimli ve üretime yönelik planlamalar yapmak, zor zamanları ve krizleri fırsata dönüştürmek üretime katkıda bulunmak gerekir. Aksini düşünmek işi ciddiye almamak ve savsaklamak demektir. Savsaklamak asla bir ilke olmamalıdır. 22.02.2009
 
Saygı ve sevgilerimle…
Mehmet Ali KURU
Eğitimci – ÇORUM
 
NOT: Haberdeki Fotoğraf Hakkında Sizlere Bilgi Vermeyi Düşündük. Yaklaşık 5 sene önceydi. Çukurköy Cingili Mahallesi sakinleri, mahallede ihtiyaç olan yerlere büz koymak istemişler ve bu isteklerini Muhtarlığa bildirmişler. Muhtar ile birlikte Mahalle sakini Seyit ÇAM, Ordu ili merkeze giderek köy hizmetlerinden büz talep etmişler. Söz konusu kurum ise ihtiyaç kadar büzü verebileceklerini ancak, araç tahsis edemeyeceklerini bildirmişlerdir. Cingili Mahalle halkı sakinleri gurbettekiler dahil olmak üzere araç ücretini kendi aralarında toplamışlar ve bir kamyon tutarak büzleri mahalleye getirmişlerdir. Büzler gelmiş. Ancak yerlerine yerleştirmek için Ne köy hizmetleri, ne Muhtarlık nede herhangi bir kurum yardımcı olmamıştır. Çaresiz kalan Mahalle halkı Gurbetcilerin izin ayı olan Ağustos ayında bir araya gelerek büzleri kendi imkanları ile kazdıkları dere yataklarına koymuşlardır. Bu çalışmada Erkek, Bayan, genç kızlar ve Çocuklar dahi çalışmışlardır. Ancak büz yerleştirme çok kolay bir değildir. Büzler birbirine iyi yanaşmaz ise, kırılabilir. Çok ağır olduğu içinde iş makinasız çalışma çok zor olmaktadır. Evet yaralanmayı hatta ölümü dahi göze alarak, büzlerin içine giren ve iyice birbirine yanaşmasını sağlamak için bir kardeşimiz riski göze almış ve büzlerin birbirine yanaşmasını sağlamıştır. Dere yatağına büz koymak için ölümü dahi göze alan bu kardeşimizin köydeki evini daha sonra açımasızca yakanlar olmuştur. Ya o konuya girmek istemiyoruz. Bu çalışmada sitemiz yapımcılarından İhsan ÇAM’da yer almıştır. Sitemiz Ünye Temsilcsi Seyit ÇAM ve Cingili Mahallesi Sakinleri Recep ÇAM, Tahir ÇAM ve diğer bir çok kişiler yer almıştır. Bu Mahalle sakilerini her zaman minnettarım. Bu insanlar Devlet gelsin yapsın, devlet araç bulsun büz getirsin ve devlet gelsin büzlerin yerlerini kazsın diye beklememiştir. Sayın Mehmet ALi Hocam sanırım yazına uygun bir konuyu aktarabildim.

Related Articles

1 Yorum

  1. Saygı Değer kardeşim İhsan Beye,
    Saklasak mı / Savsaklasak mı? haber yazımıza yapmış olduğunuz yorum ve resimler çok yerinde ve uygun olmuş. Ellerine sağlık. tamda anlatmak istediklerime bir bakış açısı getirmiş.
    Sevgi ve Saygılarımı sunuyorum.
    Mehmet Ali KURU

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar