29 Mart 2024 Cum

ÖLÜMÜZÜN ARKASINDAN AĞLAYACAK MIYIZ?

 

ÖLÜMÜZÜN ARKASINDAN AĞLAYACAK MIYIZ?

 · Ölünün ardından ağıt yakmak dinimize göre caiz midir?

· Müslümanlar cenazelerine nasıl ağlayacaklar?

· Ölü arkasından ne kadar süre yas tutulur?

· Ölünün ardından bağırıp çağırmak doru mudur?

· Bazı insanların ölüleri için ağıtçılar tuttuğunu biliyoruz. Bu şekilde ağıtçı tutup bağırması çağırması olur mu? Ölü ardından ağıtçılar tutup bağırarak ağlamacılar tutmak cahiliye adeti değil mi?

· Cenazeler için görevli olmayan hocalar kiralayıp çağırmak doğru mu?

 

Bütün bu soruların cevabını “Ölünün arkasından ağıt yakmak” kavramını İslam kaynaklarına göre açıklanınca hiçbir tereddüde yer bırakmayacak bir şekilde anlamış olacağız.

 

Ağıt yakmak ne demektir?

 

Ölü ardından söylenen, ölüyü yücelten ve belli bir makam ile söylenen şiirlere denir. Ayrıca ölen kişinin fazilet ve kahramanlığından söz edilerek ağlamak anlamına kullanılmaktadır. 1 Bütün toplumlarda ağıt yakmak ola gelmiştir. Ağıt yakmak insanların acı ve elemlerini dile getiren ve açığa vuran bir duygunun ifadesidir. İnsanlar bazen ölünün başucunda toplanıp ağıt yakarlar. Kadınlar tek tek saç – baş yaka paça yırtıp ağıt söyleyip ağlarlar. Anadolu’da bazen de cenaze kalktıktan sonra ölenin eşya ve elbisesi ortaya konup kadınlar etrafında toplanıp şiddetle ağlayarak üst ve başlarını yırtarlar. Saçlarını yolar ve durmadan dövünürler. Elleri ile yüz ve vücutlarına vururlar. Bu davranışlar ölü mezara götürülürken de yapılırdı. Hatta ben annemden duymuştum. Cenazede kadınlar en güzel ölünün arkasından kim ağlayacak yarışması bile düzenlermiş. “ Ecim bugün falancanın ağlamalarını gördün mü? Kadın ne güzel ağıt yakıyordu. Mutlaka bir derdi vardır canım. Biz bilemeyiz.” derdi anneciğim. Bütün bu yapılanların İslam dini ile hiçbir bağlantısı ve alakası olmadığını ayet ve hadislerle izah etmeye çalışacağım.

 

Konuyla ilgili olarak Şamil İslam Ansiklopedisinde şunlar anlatılıyor:

 

Eski din ve toplum anlayışlarına yeni bir bakış açısı getiren İslam, her hususta olduğu gibi cenazenin kaldırılması, defni ve definden sonraki durumlarına kendine has usul ve çözümler getirmiş ve ölüm ile karşılandığında insanın ızdırabını nasıl ve hangi ölçü ve prensiplerde ifade edebileceğini belirtmiş bir kurala bağlamıştır.

 

Her şeyden önce insanı yaratan ve hayatının devamını sağlayan ve onu sevdiklerine bağışlayan Yüce Allah’tır. Ölümle de insanın ruhunu alacak yine Allah olduğuna göre, Allah’a inanan bir mü’min böyle bir musibet karşısında cahili bir takım duygu ve alışkanlıklarını yok etmesini bilmelidir. Hz. Muhammed (SAV) her konuda olduğu gibi ölüm karşısında da müminlere sabırlı olmalarını tavsiye etmiştir.

 

Bir rivayete göre Allah Rasulü’ nün kızı Hz. Zeyneb’in can çekişen çocuğunun ölmek üzere olduğunu babasına bildirince Hz. Peygamber kızına şu haberi göndermiştir:

 

“ Allah’ın aldığı da verdiği de kendindendir. Onun katında her şey belli bir ecele bağlıdır. Sabret ve sevabını Allah’tan bekle.” Başka hadislerde peygamberimizin ölüm anında nasıl davrandığı ile ilgili bilgiler mevcuttur.

 

Enes Bin Malik anlatıyor: “ Resülullah ile birlikte oğlu İbrahim’in süt annesi olan Ebu Seyf Berra b. Evs in karısının evine gittik. Resulullah, oğlu İbrahim’i kucağına aldı, öptü, kokladı. İkinci kez o eve gittiğimizde İbrahim can çekişiyordu. Nihayet ruhunu teslim etti. Resulullah’ın iki gözü yaş dökmeye başladı. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf: “ Ya Resulullah! Halk musibet anında sabretmeye bilir, fakat sen de mi?” diye hayretini ifade etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber(SAV) : “ Ey Avf’ın oğlu! Bu durum, bir babanın çocuğuna karşı beslediği sevgi ve şefkattir. Yoksa sabır ve tevekkülü zedeleyen bir yakarış ve ağıt yakma değildir.” buyurdu. Sonra Resulullah’ın bu göz yaşlarını diğer damlaların izlediği görüldü. Bunun üzerine de Resulullah(SAV) şöyle buyurdu:

 

“ Göz ağlar ve kalp mahzun olur. Biz Rabbimiz’in razı olacağı sözden başka bir kelime ile kederimizi ifade etmeyiz. Ey İbrahim, senin ayrılığınla çok mahzun ve kederliyiz.” Bu hadis Buhari cenaze, Ebu Davur, cenaze ve Büyük Hadis Külliyatı cenaze bahislerinde geçer.

 

Hadislerden anlaşıldığına göre ağlarken sesi yükseltme ve bağırıp çağırmak haramdır. El- Eşari anlatıyor: “ Ümmetimde, cahiliyet işlerinden olup, terk etmedikleri dört şey vardır: Geçmişleri ile övünmek, Kişilerin neseplerine sövmek, yıldızlardan yağmur beklemek ve ölünün ardından bağırıp çağırmak.” Peygamberimiz yine şöyle buyurdu: “ Bağırıp çağıran, ölmeden önce tövbe etmezse kıyamet günü üzerine katrandan bir gömlek ve yırtık bir deri olduğu halde kalkar.” Başka bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “ İki ses dünya ve ahirette lanetlenmiştir. Nimet zamanı çığlık atmak, musibet zamanı inlemek.”

 

Bu konu ile ilgili olarak pek çok hadis mevcuttur. Bunlardan birisi de Buhari ve Müslimde geçen ve Ebu Musa el Eşari den rivayet edilen hadis şöyledir. “Resulullah’ın uzak olduğu şeyden bende uzağım. Resulullah bağırıp çağırmaktan, musibet zamanı başını saçını yolmaktan ve yaka yırtmaktan yasaklamıştır.” Esnes b. Malik anlatıyor: “ Resulullah kadınlarla sözleştiği zaman, bağırıp çağırmamaları hakkında onlardan söz aldı.” Kadınlar : “ Ya Resulullah!, cahiliyet döneminde bazıları bizimle beraber ölülerimize ağlaştılar. Şimdi bizde onların ölülerine ağlamayalım mı?” Resulullah (SAV) “ İslamda ölünün arkasından bağrışarak ağlamak haramdır.” buyurdu.

 

İnsanlar ölünün arkasından ne kadar zaman yas tutabilirler? Ölü arkasından yas tutulmalımıdır?

 

Ölünün arkasından yas tutmaya gelince; kadının ölen yakınları için, kocası izin verdiği müddetçe üç gün yas tutması caizdir. Üç günden fazla yas tutması ise haramdır. Ancak ölen, kendi kocası ise iddet boyunca yas tutması gerekir. Bir kadın için iddet müddeti ise; dört ay on gündür. Ümmü Atiye(r.a) den anlatıldığına göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “ Kadın üç günden fazla ölüye yas tutmaz. Ancak ölen kendi kocası ise dört ay on gün yas tutar. Has elbisesi hariç boyalı nakışlı elbise giymez, sürme çekilmez, koku sürünmez, kına yakmaz, yıkanma dışında taranmaz. Hayızdan temizlenip yıkandığında ise güzel koku sürülü bir bez parçasını kullanması caizdir.” Yas tutmak; kadının, süsleneceği süslerden sürme, ipek koku ve kına gibi şeylerden vazgeçmesidir. Yas tutmak yalnız kocanın hakkına vefa etmek ve hakkını gözetmek için iddet boyunca kadına aittir.

 

İslam alimlerinin ve bizim bu hadislerden vardığımız sonuç şudur : “ Bir kimse ölüm musibeti ile karşılaşınca mutlaka kederlenir. Fakat sadece sessiz ağlayarak bağırıp çağırmadan ahu feryat etmeden kederini açığa vurmasında bir sakınca yoktur. Yinede böyle bir anda Müslüman’ın kendinden geçip âdeta Allah’ın verdiği bu canı almakla ona isyan edercesine ah ve figan ederek üstünü başını yırtıp yüzünü gözünü tırmalaması asla doğru değildir.”

 

Bir de Müslüman bir kimsenin bir yakını vefat ettiği zaman ilk ve en önemli görevi cenaze ile ilgili yapılması gerekenleri bizaat kendisi yapmasıdır. Cenaze ile ilgili konularda yeterli bilgi ve deneyimi yoksa bu işlerde ehil olan insanlara bu işlemleri yaptırır.

 

Günümüzde Müslümanların cenazeleri ile ilgili işlemleri hocalara ve imamlara havale ettiğini görürsünüz. Halk arasında ölü yıkayıcıları veya mezar kazıcıları olarak tanınmış ve ün yapmış kimseler duyarsınız. Bazen bu tür insanların bu işleri para karşılığında organize bir şekilde yaptığına şahit olursunuz.

 

Esasen bir kimsenin bir yakını vefat etmişse ona düşen görev cenaze ile işleri kendisinin yapmasıdır.

 

Mahallin imamları veya ileri gelen ehil kimseler cenazeye katılmakla mükelleftirler. Yani bir Müslüman’ın cenaze namazına katılması farz-ı kifayedir. Para karşılığı davetiye ile cenaze namazı kıldırılmaz. Bunlara ölü soyguncuları denir.

 

Başka bir yanlışta cenazelerin vakit namazlardan sonra cenaze namazı kılınması ki bunun cemaat için uygulama kolaylığından olduğunu söylüyorlar. Bu da son derece yanlış bir uygulamadır. Peygamberimizin bizlere bildirdiğine göre üç şey için acele etmemiz gerekmektedir. Bunlardan birisi de ölen kişinin cenaze işleridir ki namazın kılınması ve defnedilmesi için acele edilmesi gerekir. Kısaca cenaze namazı vakit namazına bağlı bir namaz değildir. Bugünkü haliyle çoğu müslümanlar cenaze namazını vakit namaza bağlı bir namaz sanırlar. Çünkü uygulamalar hep böyle olmuştur. Bu yanlışaın düzeltilmesi gerekir. Bütün uygulamacılar cenaze sahiplerine böyle durumlarda acele edilmesi gerektiğini söylerlerse sorun çözülür.

 

Saygı ve sevgilerimle

Mehmet Ali KURU

 

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar