19 Nisan 2024 Cum

ELEŞTİRMEDEN YAPILACAK ŞEYLER (I)

M.Ali KURU Yazılarına Devam Ediyor

ELEŞTİRMEDEN YAPILACAK ŞEYLER (I)

           Eğitimci olanlar bilir. Özellikle ilköğretimde çalışan öğretmenlerin bu yıl yakinen takip ettikleri bir konu olduğu için eğitimcilerin bir kısmı bilir demek daha doğru olur. Son günlerde moda tabirle “Kadına Şiddete Hayır” diyenlerin sesi ne kadar gür çıkıyor değil mi? Eşit işe eşit ücret yasası çıktı. Bu yasada eğitimciler yok. Ancak kimsenin sesi çıkmıyor. İlgililere hayırlı olsun. Her devir ve dönemde en mükemmel insanların yetiştirilmesini beklediğimiz eğitimciler kime eşit merak ettiniz mi? Eğitimciler kimseyle kıyaslanmaz diyorsanız yanılıyorsunuz. Bunlar gündemin sıcak konuları. Ancak bendeniz bunları yazacak değilim.

          İlköğretimde öğrencisi olan veli, öğretmen memur herkesi ilgilendiren bir konu var gündemimde. “ Başarı ya da Başarısızlık” Milli Eğitim Bakanlığı “ADEY” diye bir genelge yayınladı. İlk evvel okul yöneticilerinin sonrada personelin bu Aşamalı Devamsızlık Yönetimi konusunda bilgilendirilmesi gerekiyordu. Kasım ayının sonlarına doğru “ADEY” bilgilendirme toplantılarına katıldım. Bu toplantıya bütün ilköğretim okullarının ilgili yöneticisi ve Rehber Öğretmenleri katılmak zorundaydı. Toplantı iki gün sürdü. İki gün boyunca pek çok yönetici ve rehber öğretmeni dinleme fırsatım oldu. Öyle ilginç eleştiriler ve hezeyanlar duydum ki, bu camianın içinde olduğuma inanamadım. Eğitimciler gelişmeye ve yeniliklere en yakın, bir camia olarak bilinir. Hatta yeniliklerin öncüleri eğitimcilerdir öyle değil mi? Öyle değilmiş. Kulaklarıma inanamadım. Doğruyu yanlışı her şeyi eleştiriyorlardı. Hiçbir şeyi beğenmiyorlardı. Kendileri dışında her şey eleştirilmek için vardı. Başka bir işe yaramazdı. Seçtiklerini, işaret ettiklerini, istediklerini, övdüklerini hep menfaatleri için yapıyorlar hissine kapıldım. İnsanlık, bilim, vicdan adına iyi şeylerden hiç bahsetmiyorlardı.

       Bu seminer toplantılarından sonra bir hafta düşündüm. Kendi kendime bazı sorular sorup yine kendi alemimde cevaplarını bulmaya çalıştım. Pek çok eğitimci arkadaşla bu olup bitenleri ve endişelerimi paylaştım.  Sonunda niçin böyle olduk? Bu insanlar asıl ne istiyor?  Yarınlarımızı emanet edeceğimiz yavrularımızı bu insanlar mı yetiştirecekler? Sizlerle de duygularımı paylaşmak istedim.

     Evet, yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızın, gerek ülke genelindeki gerekse ilimiz ölçeğindeki SBS ve ÖSS sonuçları bir imdat çığlığı olarak algılanmalı değil mi? Şimdilerde eğitimci arkadaşlar şöyle feryat ediyorlar: “Bu günümüz dünden kötüye gidiyor.” Peki suçlu kim? Suçlu bir adım öne çıksın desem çıkan olur mu? Yoksa geride kalan mı olmaz.  Ne dersiniz?

 Eğitimcinin hatasını hiçbir meslek sahibi telafi edemez. Eğitimdeki başarısızlıkta en büyük pay sahibi bizatihi eğitimcinin kendisidir. Eleştirdiği her konunun “başarısızlık nedeni” “eğitimsizlik” olarak karşımıza çıkar. Suçu başkasına atmakta, yakındaki düşmanları görmezden gelip uzaktaki düşmanlarla savaşmakta millet olarak üzerimize yoktur. Anne babaya göre suçlular öğretmenlerdir, okul idareleridir, devlettir. Öğretmenlere göre, anne babaların ilgisizliği, çocukların vurdumduymazlığıdır, tembelliğidir. Okul yönetimine göre müfredattır, maddi imkânsızlıklardır, eğitim sistemidir v.s. Hazine arar gibi suçlu aramanın mevcut eğitim problemlerimizin çözümünde hiçbir yararı da yoktur.  Büyüklerimiz “ Suç samur kürk olsa, kimse üstüne almaz” sözünü boşuna dememişler. Suçu başkasına yüklemek kolay, kendinde aramak zordur.

Reis-i Cumhurundan Başbakana, Bakanlarına, Müdürlerinden Öğretmenlerine, ailelerinden dershanelerine, eğitim pedagoglarından medyaya herkes kendini hesaba çekse, doğruların yanlışların hesabını adalet terazisinde tartsa, bazı problemlerin kaynağının kendilerinde olduğunu görse, problemlerin çözümüne daha kolay yaklaşılacak demektir.

Mehmet Ali KURU

Eğimci- ÇORUM

 

ELEŞTİRMEDEN YAPILACAK ŞEYLER (II)

Son günlerde görsel ve işitsel medyaya yansıdığına göre eğitim sistemimizde radikal denebilecek değişiklikler olacağı haberlerini öğrenmiş bulunuyoruz. Eğitimcilerin ve eğitiminin bir parçası olan herkesin şikâyet ettiği pek çok konuda görüşlerimi hemşerilerimle paylaşmak isterim. Şikâyet edenlerin çoğunluğu aslında şikâyet ettikleri şey hakkında bilgi sahibi bile değiller.

   Öğrenciler, okuldan, kitaplardan, derslerin çokluğundan, öğretmenlerin kendilerine sürekli akıl verdiklerinden ve kantinde satılan gıda maddelerinin yetersizliğinden şikâyet ederler. Hep kendileri haklıdır. Öğretmenleri, anne ve babaları düşünce olarak kendilerinden çok geride kaldıkları için onları anlamamaktadırlar.

    Anne – babalar endişeliler ve çocuklarının gelecekleri için haklı olarak kaygılanmaktadırlar. Yerine göre dünyanın en değerli ham maddesi, en büyük hazinesi olan genç nüfus, yerine göre geleceğe kurulan bir dinamite, bombaya dönüşebilmektedir. Gelişmiş ülkeler iyi eğitim sistemleriyle, iyi okullarıyla, iyi üniversiteleriyle gelişiyor. Günde binlere uzanan test soruları çözerek sınava hazırlanan öğrenci ise kavramaya, bilgi üretmeye, alınan bilgileri nerde nasıl kullanacağına zaman bulamıyor, ezberci eğitim adeta zihnini uyuşturuyor. Sınav sisteminin gözden geçirilmesi, sık sık değişlik yapılmaması, meslek liselerine gitmeye teşvik ederek sınav kuyruklarının uzaması engellenmelidir.

     Öğretmenler heyecan ve arzusunu kaybetmemeli, yaptığı işe kendini adamalı, her an kendini yenilemelidir. Kendi çocuğunun kendi gibi bir öğretmende okumasını istemeyen bir öğretmen aldığı ücreti hak ettiğini mi düşünüyor acaba? Öğretmenler, günümüz eğitim sistemini iyi araştırmalı, en doğru metotları, teknikleri uygulamalıdır. Öğrencilerini başarı için güdeleyemeyen öğretmen başarıyı yakalayamaz. Öğrencileri yetenekleri doğrultusunda hedeflere yöneltmek öğretmenlerin başta gelen görevi olmalı.

      Her alanda yapıyor muş gibi davranmaktan vazgeçilmeli. Vizyonu, misyonu, amaçları ve toplam kalite yönetimi, kulüp çalışmaları, rehberlik hizmetleri edebi bir dille yazılıp kâğıt üzerinde bırakılan kurumlar başarıya nasıl ulaşabilir? Dünün düşünce kalıpları ile yarının nesilleri yetiştirilemez. Şahsi kriterle eğitim verme inadı yüzünden telafisi olamayan yaralar açılır ve nesiller kaybedilebilir.

     Çocukların giyecek, yiyecek, dershane vb. ihtiyaçlarını karşılayan anne ve babalar her şeyin bunlarla bittiğini mi düşünüyorlar? Okumayıp basit oyunlarla, ya da beş para etmez dizilerle vakit öldüren anne babalar çocuklarının okumasını nasıl bekleyebilirler? İlgisiz, geçimsiz ailelerin en büyük zararı çocuklara verdiklerini bilmeyen mi var? Her başarısızlığın altında parasızlık mı yatıyor? Ekonomik imkânsızlıkların başarısızlıklara etkisini küçümsememekte sadece oraya sığınmakta doğru değildir.

     Ticari amaçlı dershaneler, hayal kırıklığı yaşayan öğrencileri için ne kadar üzüntü duyabilir? Kirayı, masrafları, rekabeti bahane edip çok cüzi para karşılığında gece gündüz çalıştırdıkları öğretmenlerden daha fazla başarı bekleme hakları var mı onların? Dershanelerin okulların alternatifi olamayacaklarını daha ne zaman anlayacağız?

     Her şeyden önce başarının da başarısızlığında baş aktörü olan öğrenciler sorumluluk duygusu içinde olmalı, gündüzlerini gecelerini boş şeylerle heba etmemeli, ideleri uğrunda gayret göstermelidir. Yapılacak iş çok, vakit ise hayli azdır. Akmayan terin gözyaşına dönüşeceği iş işten geçmeden bilinmelidir. Başarıya samimiyetle inanmışsak bazı şeyleri eleştirmeden yapabilmeliyiz.

Mehmet Ali KURU

Eğimci- ÇORUM

 

 

Okuma: 841 
 

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar