19 Nisan 2024 Cum

Buraya Kadar; Yolun Sonu Göründü

Bana pek güvenme, benden bu kadar

 BURAYA KADAR; YOLUN SONU GÖRÜNDÜ

 

           Öncelikle 03.08.3010 tarihinde güzel ilçem Akkuş coğrafi sınırları içerisinde meydana gelen Askeri time yapılan menfur saldırıyı kınıyorum ve lanetliyorum. Şehit düşen askerimize Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Akkuş ilçemizin huzur ve sükûnet içinde bu acılı günleri geride bırakmasını en içten duygularımla temenni ediyorum.

 

           Son günlerde ülke gündemini takip edebiliyorsanız şunu göreceksiniz: Anayasa değişikliği için Referandumum, hiç gündemde olmaması gereken YAŞ kararları, terörün şehirlere kadar inip asker ve polislerimizi şehit etmesi. Buna bağlı olarak tolumun zihinlerini bulandırmak isteyen provokatörlerin sahneye çıkışı. Peki, neden bütün bu olanlar son aylarda hızlandı dersiniz? Elbette birden çok nedeni var bu olanların. İlk aklıma gelenleri sıralamak istiyorum. Şu malum Ergenekon davasından başlarsak sonuca daha çabuk ulaşırız diye düşünüyorum.

 

          Bürokratlarının iktidarı milletle paylaşmama kavgasında vatandaş, tarafını sandık önüne konulduğunda siyasetçiye arka çıkarak açık şekilde gösterse de, risk almaya hiç niyeti olmadığını yakın geçmişteki birçok darbedeki tutumuyla adeta, "Bana pek güvenme, benden bu kadar" şeklinde ifade etmekte, "oy"unu kullandıktan sonra kenara çekilip, oyunu seyretmeyi tercih etmektedir. Bunu fırsat bilen bir kısım bürokratlar da devleti yönetme, yön verme görev ve yetkisinin kendilerinde olduğunu sanmaktadır.

 

     Vatandaşın kendisi ne zaman sahneye çıkıyor? Canı, malı sıkıntıya girmeye başlayınca bende varım diye kendisini hissettirmeye başlıyor. Ancak pek çok şey istediği gibi gelişmiyor bu ülkede. Özgürlük, adalet, demokrasi diyecek oluyor. Kimse sesini duymuyor. Yerinde sayanların sesi, yürüyenlerden daha gür çıkıyor. Bir türlü derdini anlatamıyor.

 

Özgürlük, insan hakları, adalet, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri sadece  kendilerine lazım olduğunda değil, her zaman savunmak onurlu kişilerin işidir. Onurlu kişiler aynı zamanda hatalarını kabul etme erdemini taşıyabilen kişilerdir. Kutsanan devlet adına ülkemizde birçok yanlışın yapıldığını sağır sultanların bile işittiğini hâla duymayan kaldı mı? Mahkemeler bu gerçeklere aykırı kararlar verse bile en büyük mahkeme olan vicdanları ne yapacağız?

 

       Cumhuriyet yönetiminin, demokrasinin sınırlarını çizip, seçimleri, halkın gazını alma olarak görenler, iktidarları muktedir yapmayanlar, seçilenleri belediyecilik gibi işlerle sınırlı tutanlar, hazineyi sen doldur, harcamayı biz yaparız diyebilenler, uzaktan kumandayla ülkeyi yönetenler, çizgiyi aşanları düzmece kumpaslarla alaşağı edenler egemenliklerini ilanihaye sürdürebileceklerini mi sanıyorlar?

 

          Kendilerini devletin, vatanın yegane sahibi ve koruyucusu olarak görenler, hayali korkular üretirler, sonra yaptıklarının meşru olduğuna önce kendilerini inandırırlar, sonrada başkalarının bunun doğru olduğuna inandırmaya çalışırlar. Zamanla yaptıklarının yanlışlığı tescillenince; yaptıklarından dolayı sorguya çekilmeyi de asla kabul etmezler. Buna cüret edenlere karşı da acımasız saldırılarda bulunurlar. Siyasetten, ekonomiden, basından, sivil toplumdan kısacası her kesimden destekçileri vardır bunların. Bu destekçilerini toplumu yönlendirmek için kullanırlar.

 

           Darbelerle, komplolarla, provokasyonlarla, cinayetlerle, linç kampanyalarıyla, " kutsal devlet" kurtarılır! Irk, din, vatan vs. adına eylemler, cinayetler yaptırılır. Faili meçhul cinayetler. Taşeron olarak kullanılanlar kime hizmet ettiklerinin farkında bile olamazlar. Çünkü resmin bütününü göremeyen kandırılmış zavallılardır onlar. İdeolojik körlük veya çeşitli menfaatler gözlerini kör etmiştir.

 

          Birçok faili meçhul cinayette katillerin yakalanamamasını, devlet güçlerinin beceriksizliği ile mi, yoksa bu cinayetleri kendilerine  vazife çıkartarak yapıp aynı zamanda bunları koruyanların olduğuyla mı açıklamak size mantıklı geliyor? Hatta bu tür eylemlerin ülke sınırları dışından tezgâhlanmadığı ne malum? Hem bu vazife çıkarmayı kim nerede, ne ile sınırlı tutabilecektir?

 

         "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" öğüdünü veren bir ecdadın çocukları bu hale nasıl düştü? Devletin başta gelen görevlerinden olan mal, can, namus, din vs. güvensizliğin hâkim olduğu yerde elbette korunamaz.          Devlet, millet için vardır ve milletin olmadığı yerde devletten asla söz edilemez. Gerçek demokrasilerde devlet, gücünü milletten alır. Millete rağmen iktidarda kalmayı istemek ise saltanatın bir başka versiyonudur. Yapılan seçimler bu yönüyle bir güç yarışıdır.

 

         İnsanların yönettiği somut bir mekanizma olan devlet ve kurumlar, bu insanlar aracılığıyla yanlışlar da yapar. Bu yanlışları düzeltmeye çalışmak asla devlet veya kurum düşmanlığı olamaz. Aksi takdirde kutsallaştırılan devletten veya kurumlarından demokratik bir hakkı istemek bile ona karşı gelmek olarak algılanır. Her eleştiri maksatlı, gözden düşürmeye yönelik saldırı olarak kabul edilir. Duyarlı bir vatandaş olarak bunları iyi düşünmek zorundayız.

 

        Bu vesile ile yaklaşmakta olan bereket ve rahmet ayı Ramazan ayının ülkemize, milletimize ve güzel ilçemiz Akkuşa huzur barış ve sevgi getirmesini temenni ederim. Saygı ve sevgilerimle…

 

M. Ali KURU                    

04.08.2010

ÇORUM

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar