29 Mart 2024 Cum

Veysel ŞENSOY’un Dijital Makine ve Fotoğraf Çekimi Çalışması

DİJİTAL MAKİNE VE FOTOĞRAF NEDİR

 

      DİJİTAL KAMERALAR, OBJEKTİFLER
 
   Teknik Özellikler        
                
  DİJİTAL MAKİNE VE FOTOĞRAF NEDİR:
Bu günlerde, bütün insanları bir dijital fotoğraf makinesi tutkusu aldı gidiyor. Bu makinelerle ilgili genel bilgilerin yanında, analog makineler, film ve objektiflerle ilgili bazı özet bilgileri de  bu yazıda bulacaksınız. Detaylar okuyucuyu sıkar. Belki dozu ayarında tutmak mümkün olmayacak ama işin sırrı detaylarda gizlidir. İlginizi uyanık tutmak için konuyu bölük-börçük yazının her yerine serpiştirdim. Konuları parça-parça işlememizin sebebi, okuyucuyu sıkmadan okutmayı amaçlamaktadır..
   “Dijital makinenin temel işleyişi basittir. Işığa duyarlı bir algılayıcı vardır; bu algılayıcı ışık enerjisini elektrik enerjisine dönüştürür. İşlemci çipi bu analog sinyalleri yorumlayıp görüntü verilerine çevirir; ardından da veriler bellek kartına kaydedilir.” Bu kadarcık mı? Aslında işlemci  gördüğü alanın renk tonlarını ve ışık yansımasını sayılar halinde kodluyor, sonra bunları analiz ediyor işliyor ve bir harita yapıyor, işlemcinin yaptığı bu harita bize fotoğraf olarak yansıyor. Sonuç bu kadar ama  sonuca gelene dek neler var bir bakalım. Fotoğrafın temeli ışık olayıdır. “Yakın zamana kadar sadece uzmanların yapabildiği ışık çizimi ØώTO=foto=ışık;YPαØσ=grafos=çizgi  günümüzde herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir seviyeye geldi.” Bütün ayarları kendi yapabilen ve film kullanmayan makineler görüntüyü kaydedip size fotoğraf olarak sunabiliyor.
   Dijital makinelerin resim kalitesini etkileyen unsurlardan en önemlisi objektif ve ışık algılayıcıdır (elektronik film). Bunlara kısaca CCD (Change-Coupled device) ve CMOS (Complemantary metal oxide Semiconductor) algılayıcılar deniliyor. Objektif, görüntüyü (kayıp oluyor elbette) algılayıcıya ileten mercek düzenekleridir. “Basit merceklerin arkasına yüksek çözünürlük veren algılayıcılar koymak sadece milyon piksellik bulanık ve çarpık görüntüler oluşturur.”  Yeni teknoloji ile üretilen objektifler, birçok element ve gruptan oluşturulan mercek düzenekleri, asferik denilen yontulmuş ince merceklerle ve (multi coated) bir-kaç kat özel kaplamalarla ışık ve renkleri doğru noktalara ileten kırma indisi yüksek son derece üstün teknoloji üretimlerdir. Özellikle geniş açı objektifler ışık ve renk kırılma noktalarını film düzlemine doğru aktarabilmek için özel gruplandırılmış  çok ileri mühendislik harikalarıdır. (Leica, Zeiss; Nikon, Canon, Angeniux, Pentax, Minolta, Olympus, Tokina, Rollei) gibi prestijli markalardan söz ediyorum) Geniş açı objektifler en prestijli markaların bile zorlandıkları üretimlerdir.  (sony, Carl Zeiss – Panasonic, Leica – Casio, pentax ve canon lenslerini neden kullanır dersiniz ? Oysa  kendi ürettikleri mercekler de var .) Zum objektiflerde sabit odaklı olanlar örneğin 80 ~ 200 f/2,8 gibi olanlar muhteşem objektiflerdir. Geniş açıdan tele arasında f/3,5 – 5,6 gibi değişken odaklı objektifler daha yaygın ve daha ucuzdur. (Bunun anlamı geniş açıda en fazla 3,5, tele durumunda en geniş 5,6 f değeri verebilir demektir.) Bunlar kötü değildir ama diğerlerine göre daha az element kullanılmıştır, kabul edilebilir sonuç verir ve daha hesaplıdır.  Az element kullanılan (aslında çok elementlerin birbirine giydirilerek inceltilmişi) birbirine iç içe yapıştırılmış asferik camlardan oluşan küçük boyutlu ve hafif mükemmel objektifler de var elbette. Profesyöneller  zoom lensleri pek fazla kullanmazlar.  Onlar için çoğu zum objektifler yetersiz kalır. Aslında sonuçlarını beğenmezler. Bir Safari veya vahşi Animal fotoğrafcısı 600mm 12 kg gelen devasa bir objektifi niye taşır acaba; oysa 2 kg gelen aynı odak uzaklığında tele objektifler de var. Sebebi basit : maximum odak uzaklığında aydınlık olması, sabit odaklı olmaları, ışık geçirgenliği, renk düzlemini aynı noktaya düşürebilmeleri, dış kenarlarda ton farkı yaratmamaları gibi sayabiliriz. Bu özellikler için de bir çok kaliteli mercek kullanılıyor olması bu aleti kocaman yapılmasına ve pahalı olmasına sebep oluyor. En iyi mercek reçineden elde edilen merceklerdir. Evet bildiğimiz reçineden başkası değil ama bu imalat ve teknolojik işlemler için uzun ve karmaşık teknik işlemler içeren  bir süreç gereklidir. Laicanın kullandığı Elmarit ve Distagon mercekler bu şekilde üretilirler. Baltık denizi altında basınç odalarında işlem yapılmış yıllarca bekletilen reçineler yontulup sert kaplamalar ile işlenmektedir. Aklımda iken yazayım; merceklerinizi zaman-aman güneşletin. Direk gün ışığı alsınlar zira normal cam UV ışığını keser. Uzun süre bekleyen merceklerde mantar oluşur, bunu önlemenin yolu da UV ışındır.” Sıktın ha!”
   Peki Film ve algılayıcı (Elektronik Film): Renkli Filmler iki türlü emülasyon içerir. Daylight ve Tungsten türü filmlerdir bunlar.. Daylight film, Gün ışığına göre ayarlanmıştır. 5500 kelvin derece  balanslıdır. Yani öğle güneşi ışığında çekilen fotoğraf gözle görünen renklere en yakındır. Akşam ve sabah güneşinde çekilen fotoğraf film özelliğinden dolayı düşük Kelvin derece olacak ve kırmızıya doğru kayacaktır. Bulutlu hava ve yüksek dağlarda çekilen fotoğref de maviye doğru kayar. Bu sapmaları filtrelerle balanslarız. Tungsten film ise, lamba ışığına balanslı emülasyon içerir. Gün ışığında çekim yaparsanız lamba ışığı gibi davranış gösterir. Dia yani pozitif filmleri atladı sanmayın, bu filmler renkli kategorisindedir ancak projeksiyon ile yansıtılarak görselleştirilir. Perde fazla krıstalize içerirse o kadar canlı görüntü  izlersiniz.. 100 asalık filmde mm 160 çizgi ile ifade edilmektedir. Ancak objektif kalitesinden doğan kayıp ve baskı esnasında doğan kayıp bu ifadeyi çok aşağı çekmektedir. Bir film en boy olarak mm 160 çizgi ile çarparsak (24×164)x(36×164)= 22 mp eş değerinde bir duruma gelir.12 mp  bir ccd mm 33 çizgiye denk gelmesine rağmen daha keskin resimler elde edilebiliyor. Bu konu biraz uzun….Tabii görüntüyü filme kayıpsız kaydedecek objektif olması gerekiyor ki, en iyi objektif mm 80 veya 90 çizgi ayrıştırabiliyor. Siyah-beyaz film ise bambaşka bir kaydedicidir. Bu filmler yansımaya göre kayıt yapar, az ışık karanlık, çok ışık parlaklık demektir. Işık yoğunluğunu ve kontrastı, takacağınız filtrelerle balanslayarak isteğinize cevap verecek fotoğraflar elde edebilirsiniz. Renk dokularını tonuna göre griden siyaha doğru kaydederler. Ve can alıcı nokta ne ederseniz edin bana göre dijital ile siyah beyaz fotoğrafı film tadında elde etmeniz imkansız. (tartışmalıdır ama benim inancım böyle).  “İyi de  Filmin dijital ile ne ilgisi var?” diyeceksiniz. Var! Çünkü elektronik algılayıcılar da aynen filmler gibi davranır. Temeli  film kayıt sistemine göre oturtulmuştur. Dijital algılayıcıda beyaz ayarı konulmuş , bu ayar nedeniyle algılayıcı hep 5500 kelvin (Calvin) derece ışık ısısına göre kayıt etmeye çalışır. Düşük yoğunluklu ışıklarda bu davranışı nedeniyle tam istenilen neticelere ulaşamazsınız. Bu durumda kompakt makinelerde beyaz ayarını manuel yapıp, çekim sembolleri ile ortama göre seçim yapabilirsiniz. Refleks 35 mm  dijital makineler Profesyönel düşünceye göre üretildiği için çözüm kolaylaşacak, klasik çekimle sonuca ulaşacaksınız. Peki Asa nedir? Film ve algılayıcıların ışığa karşı duyarlılık kavramına verilen ad dır. 50 ile 3200 Asa arasında değerde film vardır. 50 asa 24×36 film yaklaşık 22 mp eşdeğerinde ince grenlerden oluşur. Her gren kendine çarpan görüntüyü algılamak için  her gren’e dört fotonun isabet etmesi lazımdır. 50 Asa bir filme 11 diyafram 250 enstantane ile bir görüntüyü çekerseniz, 100 asa filmde aynı sonucu 11/125 veya 8 diyafram 250 enstantane ile alırsınız. Diyafram ayarında, f11 f8 in tam iki katı yavaştır. Objenin mesafesi, ışık durumu ve derinlik gibi fonksiyonlar, yapacağınız çekim için karmaşık bir hesap işleminin özeti gibidir. Yani asa yükseldikce greenler büyük olur ve duyarlılık artar; siz de diyaframı kısmak ya da enstantaneyi düşürmek zorunda kalırsınız. Hareketli  çekimlerde veya az ışık alan ortamlarda yüksek asa işe yarar. Filmin hızlı olması  grenlerin daha büyük olmasından kaynaklanır,  ışığa çabuk doyar. Buna karşın yüksek asalarda görüntü netliği kaybolur, grenler açar,  büyük noktalardan oluşan bir fotoğraf oluşur. Dijital makineler de pikseller daha duyarlı hale gelir, yani 400 asa değerini okuyan program, piksellere hızlı enerji yollanmasını düzenler ve bütün fonksiyonlar bu verilere uyumlu hale gelir. Yüksek asa kullanırsanız detay alamazsınız. En yüksek 400 asa önerilir ki, bu da alaca karanlık ve ışığın yetersiz olduğu ortamlarda kullanılır ve noise etkisi fazladır. Daha yüksek asalar efekt yapmak için Ya da spor müsabakaları gibi hareketli ortamlarda kritik anları yakalamak veya özel çekimler yapmak için kullanılırlar. Hemen satır başı yapmadan söyleyeyim: İyi fotoğraf çekmenin yolu fotoğrafçılığın temel ilkelerinden geçer. Düşük enstantane ile fotoğraf çekecekseniz tripod kullanın. Bir eylemi dondurmanın yolu yüksek enstantane kullanmaktır. Hareketli fotoğraflarıi Shutter Priorty (Enstantene öncelikli)  mod ile, Manzara veya derinlik istediğiniz fotoğrafları Aparture priorty (perde öncelikli) mod ile çekiniz. Siz aparture değerini verdiğinizde makine en uygun Shutter speed’i seçer veya siz Shutter değerini verirseniz makine en uygun aparture değerini seçer. Bu tür çakimlerin de sakıncaları var elbette. Bu yazıda bunu da göreceğiz. Ama manuel olarak bütün değerleri vererek de çekim yaparsınız. O zaman sen tam bir fotoğrafçı oldun demektir. Işığı tanımadan ışıkla oynamanız mümkün değildir. Ve ışık gözle görüldüğü gibi hiç değildir. Her ışık kaynağının spectrumu farklıdır. Renk  doygunluğu başlı başına bir konudur. Ressamlar yeşil boya kullanmazlar (sarı ile maviden elde ederler) ama bizimkilerin  üç ana renginden birisi yeşildir.  Yani gözle gördüğümüz renkleri kayıt ettiğimizde bambaşka tonlar meydana gelişine şaşırmayın. Film veya görüntü kaydediciler bu ışığı nasıl tanımlıyor ve ne renkler ortaya çıkıyor bunu bildiniz mi sıra kompozisyona geldi demektir. Kompozisyon nedir: Önce konuyu seçmek, ayıklamak, vurgulamak, fotoğrafta ilk bakışta  ilgi alanı olabilme, ufuk çizgisi, değersiz alanı kareye almama, (örneğin boş gökyüzü  hiçbir fotoğrafta işe yaramaz. Çok şey göstermek için çektiğin geniş alan kapsayan fotoğraf hiçbir şey göstermez.) Orantıya dikkat etmek gibi yüzlerce kural….Dramatik fotoğraflar dramatik ışıkta çekilir. “Akşam ben de gün batımı çektim olmuyor güneş parlak çıkıyor” diyorsanız, gün batımı öncesi o anı iyi yakalamak ve pozlama değerlerini iyi ayarlamak gerekiyor. “İyi ne?” diyeceksiniz. Mesela gün batımı  esnasında karenize kara parçası girdi ve pozometreniz ortalama ölçüm yapacak, gölge alanı net yapmak için fazla pozlama olacaktır. Exposure value değerini 1 veya 1,5 stop düşürünüz. Deniz kenarında iseniz ve gölge alanınız fazla ise gene bu yöntemi deneyiniz. Bu kural karlı alanları çekerken de farklı ışık yansıtan alanları çekerken de aynen geçerlidir. F kuralını unutmayın. Yani 200 mm objektif ile çekim yapacaksanız Shutter speed ayarının en az 1/200 olması gerekir. Bu kural bütün makinelerde geçerlidir. Aksi halde net resim alamazınız.  Nedeni el ile nasıl destek olursanız olun titreşim olacaktır. Nikon F serisi kullananlar bilir; tripod ile fotoğraf çekerken bile aynayı kilitleyerek deklanşöre basarlar. Aynanın açılış kapanış esnasında yaptığı titreşim bile netliği etkiler.
    Önce şu algılayıcıları biraz açalım isterseniz.
   Algılayıcılar nedir? Algılayıcı objektifin arkasında bulunan ışığa duyarlı elektronik çiptir. (Çip: çok sayıda elektronik devreden oluşan kendi içinde bütünlüğü oluşturan mikro işlemcidir). Makine açıldığında ışığa tepki gösterip, yüzeye vuran ışık miktarına göre içinden geçen elektrik akımını etkiler. Makinenin devreleri gücün değişme oranını analiz ederek çipteki belli noktalara haritalandırır. Bu veriler de fotoğrafa dönüştürülür. Yani aslında enerjiyi ışık ve renk gücüne göre değerlendirp görüntüye dönüştürüyor. İki farklı görüntü algılayıcı vardır.CCD (Change-Coupled device) ve CMOS (Complemantary metal oxide Semiconductor) CCD çipler daha hızlıdır. CMOS daha az enerjiye ihtiyaç duyar ve üretimi ucuzdur. CCD üretiminde Fuji Süper CCD adı altında yeni bir versiyon üretti. Sony de CCD HAD ile onu takip etti. “CMOS, CCD algılayıcılardan daha kötü” denilmekte ama Canon ısrarla bu algılayıcı ile makine üretmekteyse böyle bir varsayım yanlış demektir, ya da o kadar önem arz etmiyor diyeceğim ama otoriteler öyle diyoo. Fakat, Canon’un kullandığı  sensör özel geliştirilmişlerdir. CMOS algılayıcıların bir versiyonu da Faveon x3 çipidir. Bu çip farklı bir teknoloji kullanır, teorik olarak daha temiz görüntü kaydederler. (Diğer çiplerde renk katmanları dama kareleri gibi dizilmiştir; faveon da ise her renk filtresi komple plakalar halinde üst üstedir). Şu anda Nikon ve Sigma Faveon x3 ile profesyönel refleks makineler üretti (Sigma D10 ve Nikon D2H). Faveon x3 çipi filme en yakın işlem yapan çiptir. Bu çip filme rakip olarak görülmektedir.Örneğin. 6 mp bir ccd çip ile mukayese edersek aynı değerde faveon x3 çipi 12 mp gibi  bir değer oluşturur ki bunda enterpolasyon işlemi yoktur. Bütün algılayıcıların fotoğrafı etkileyen iki unsuru vardır. Megapikseller ve makinenin işlemci devreleri (yani çipler).  Görüntü kalitesi konusunda en önemli göstergenin megapiksel sayısı olduğu yolunda yanlış bir izlenim vardır, oysa bu yalnızca görüntünün ne boyutta basılabileceğini belirler. Yüksek pikselli makine aldınız, öyleyse neden düşük pikselle daha fazla olsun diye yüzlerce resim çekiyorsunuz? Yüksek pikselli on-onbeş tane çekmeniz tatmin etmiyor mu? Nikon en hızlı D2H makinesini 4,1 Mp neden yaptı? Oysa compact  Coolpix 8800 makinesinde 8 Mp var. Daha çok piksel mutlaka daha iyi anlamına gelmez. Renk ton işleme gibi unsurlar hayati rol oynar. Her algılayıcı, piksel denilen minicik ayrı ayrı algılayıcılardan oluşur, her piksel ona çarpan ışığın rengi ve parlaklığı hakkındaki bilgileri yakalar işlemciye yollar. Piksel çokluğu bir kerede daha ince ayrıntıları yakalamayı ve renk tonunda daha pürüzsüz kaydedilmeyi sağlar ama aynı boyutta bir sensöre daha fazla piksel sığdırmak piksellerin birbirinden etkilenmesini ve mor saçılma olayını tetikleyecektir. Herhangi bir baskı boyutunda görebileceğiniz ayrıntı boyutu bellidir. 9×13 fotoğraf da görebileceğiniz detay için 2 Mp yeterlidir. Görüntüye bürünmeyen ayrıntının size bir faydası olmaz. 3 megapiksellik bir makine ile 20×25 baskılar elde edilebilir. 6 megapiksellik bir makine ile bu boyutta hiçbir fark göremezsiniz. Detayları ikisi de yakalamıştır. Ancak çok piksel büyük ebatlı baskıda işe yarar. Bir de, SLR dijitallerde piksellerin yatay ve dikeylerin sayısına bakarsanız 2/3 oranı yaygındır ve baskı kağıdına uyarlandığını fark edersiniz; Oysa   bu horizontal ve vertical sensör sayıları ekran baz alınarak ayarlama yapan Olympus ¾ oranı kullanmaktadır. Bu oarntıdaki sensörlerin kenarlara doğru kayıba uğramadan  ve doğru renk işledikleri testlerle ispat edilmiştir.  Dijital makinelerde algılayıcıdan gelen verileri sonuna kadar kullanabilmek için karmaşık algoritmalar içeren işlemci devreleri vardır. İşte bunun için ucuz ve basit makinelerde devreler daha basit olur. Büyük makinelerde devreler daha komplike ve güçlüdür. Büyük derken prestijli büyüklerden söz ediyorum, boyutu büyük plastiklerden değil.. Anlayacağınız minicik bir ccd cipde  8 milyon sensör var ve bunun adı 8 mp oluyor. Büyük  makineler  renkleri daha iyi işlerler ve parazitlenme olmaz. Renk ve ton işleme işi makinede bir program tarafından yapılmaktadır.  Fluoresan ışığında Analog  ve Dijital gibi iki tür makine ile resim çekin ve renk faktörünü görün. Loş ışıklarda uzun pozlamalarda  Reciprocytifailur (uzun süreli pozlamalarda renk sapması) dediğimiz sapmalar son derece belirgin olur. Üst sınıf kompakt ve Refleksler hariç bütün dijital makineler Fluoresan ışığında resim çekme dersinde vasat kalıyorlar. Üst sınıf Kompaktlar gelişmiş ayarları ve objektifleri sayesinde geçer not alıyorlar. Refleks dijitaller ise takılabilir harici FL filtreler sayesinde Profesyönel neticeler alıyorlar.  Analog makinelerin aksine dijital makinelerin algılayıcılarının belli boyutlarda olma zorunluluğu yoktur. Film boyutu: 24×36 mm’dir. Dijital algılayıcılar çok daha küçüktürler. Makinelerin küçük olma sebebi de budur zaten. Oysa analog makineler film boyutuna göre tasarlanır. Farklı boyuttaki algılayıcılar belli bir odak uzaklığının gördüğünü farklı şekilde algılar, bu nedenle objektiflerin odak uzaklıkları farklı kullanılır.. Örneğin minik bir makinenin odak uzaklığı 6-18 mm olabilir; ama bu, 35 mm formattaki 38-114 mm’ye eşdeğerdir. 35 mm tipi dijital refleks makinelerin bile çoğunda algılayıcı boyutu 35 mm filmli makinelerdekinden küçüktür. Bu da tüm objektiflerin alışılandan daha büyük göstermesini sağlayan bir çarpan etkisi (yaklaşık x1,5 bir faktör) oluşturur. Örneğin 300mm, f/2,8 bir objektif, refleks bir dijital makineye takıldığında 450mm, f/2,8 objektife eşdeğer bir görüntü sağlar. Tele olarak iyi de geniş açı ne olacak? Algılayıcılar küçük olduğundan geniş açı odak uzaklığı elde etmek zordur. 24 mm bir objektif 35 mm gibi davranır. Bunun için kompakt makinelerde 35 mm’den geniş açı bulmak zordur; ancak ileri gelişmiş kompaktlarda 24 mm geniş açı lens vardır. Nikon ve Canon 12~35 mm gibi vide angle zoomlar  ürettiler. Artık Film boyutunda işlemci kullanan odak çarpan etkisi olmayan Makineler piyasada…Grup ve element sayısı  merceğin kalite göstergesidir. Mercek düzeni ve kaplaması, ön düzenek ve arka grubun çalışma sistemleri, fonksiyonel dış halkaların yumuşak ve hızlı olması önemli özelliklerdir. Peki dijital zoomlar ne? Bu önemsiz bir ayrıntı. Çekilmiş resmin algılayıcıdaki bir bölümüne odaklanarak öne getirmek işlemidir ki, zumlanan bölüm parazitlenir ve gren kirliliği oluşur. Bu bir özellik değil ticari atraksiyondur. Objektif zumu gibi işe yaramaz. Sadece kadraj yapmak için işe yarar derseniz de, Bilgisayar da bu işlem çocuk oyuncağı artık.
   Hız: önemli bir faktördür. Yükleme zamanı, örtücü gecikmesi ve kayıt süresi. Yükleme zamanı makineyi açtıktan sonra çekime hazır hale gelme süresidir. Filmli makinelerde bu sorun yoktur. Örtücü gecikmesi, bütün üreticilerin derdi budur.  (Nikon, Canon gibi refleks makineler ön bellekleri sayesinde saniyede  sekiz- on kare çekebilmekteler) Bu olay, makinenin deklanşörüne bastığınız an değil de bir süre sonra çekmesi demektir. Otomatik netleme, pozlama ve algılayıcının hazır olması zaman alacak ve bekletecektir. Kayıt zamanı: Bu işlem filmlerde çok hızlıdır, 800 asa bir filme 1/16000 Enstantane ile fotoğraf çekmek mümkündür, Film sarıcınız 8 kare/sn  ise 4,5 saniyede 36’lık filmi bitirmeniz anlamına gelir.. Dijitalde  algılayıcının işlemci çipine oradan bellek kartına aktarması işlemi karmaşıktır. Daha büyük pikselle çekmek veya daha büyük dosya formatı ile çekmek bellek kartına aktarma zamanını daha uzatacak sizinde üst üste hızla çekmek istediğiniz (örneğin takımınızın attığı gol) pozisyon da geçip gitmiş olacaktır. Bunun için tampon bellek konulmuş  makineler de bellek kartına aktarılmayı bekleyen verileri  bu bellek depolar makine hızla yeni çekime hazır hale gelir. Şimdi çok hızlı bellek kartları geliştirildi ancak kompakt makineler de bunları destekleyemiyor. Desteklese bile bu kartlar da  filme göre yeterince süratli değiller.
   Resim formatları Jpeg, Raw ,Tıff gibi formatlar var. Jpeg çok yaygındır. Ancak Bilgisayarda her kayıt ettiğinizde görüntü kaybına yol açar.  Makinede biraz fazla yer tutar ama raw formatı işlemcideki verileri kayıpsız resme aktaran en iyi formattır.Tıff de bilgisyar ortamına aktarıldıktan sonra çok iyi bir formattır.
   Ölçüm sistemi: Resmin kalitesi için Metering sistemi önemlidir. Spot, Multi spot, center average, partial, Multi Pattern, Honey Comp, matrix gibi ölçme sistemleri çeşitli konularda kolaylık sağlar. Mimari çekim de Matrix , partial, Multi Pattern; Honey Comp  bir çok alanı ölçer ortalamasını alır ve size poz değerini söyler (Honey Comp tam 14 nokta değeri ölçer, Multi Pattern ve Matrix 6 ayrı alanı, Partial 5 ayrı alanı ölçer ama Bu alanların parselleme sınırları farklı şekildedir). Manzara resimlerinde Center average, Matrix,Multi Pattern. Honeycomp Partial, Portre, Animal ve mimari resimlerde özel ayrıntılar için Multi spot,  macrolarda ve bazı tek objeleri çekmek için spot önemli ölçüm sistemleridir..
   Alacağınız makine: Önce asa değerine bakın. En düşük asa kullanan daha ince grenli resim elde etmeniz için idealdir. Enstantene en az eksi 15 sn.(-60 var) olmalı ki alaca karanlıkta çekimlerde önemlidir. Ne yazık ki Dijital makinelerde 1 sn. geçen pozlamalarda parazitlenme olmakta yani filmlerdeki gren açılması gibi renkler birbirinden koparak hücrelere bölünmekte, renkler başka tonlara kaymakta, yani Reciprocytifailur (Uzun süreli pozlamalarda renk sapması) bu tür pozlamalarda kaçınılmaz olur, ki 1 sn. uzun bir pozlamadır.  Size hemen söyleyeyim akşam kızıllığını dijitalde çekmenin yolu makine ayarını bulutlu konuma alın. Hatta öğle ışığında da bunu yapın daha kırmızı tonlu resim alırsınız. Basitmiş değil mi? Makinenin beyaz ayarı olmalı (zaten var). Beyaz ayarını otomatik kullanmamaya bakın. Her zaman bir ortalama verir ve yaratıcı fotoğrafçılığınızı yok eder. Makinede Kelvin ısı ölçeriniz varsa bu size son derece faydalı olacaktır. Yanınızda ND (neyçrıl densty), skaylight, UV, 81 ve 82  (sıcak renk ve soğuk renk) filtreniz olmalı. (Filtre takılabilen objektifler için söylüyorum). Güneş gözlüğünüzü filtre olarak kullanabilirsiniz, deneyin ve görün. Objektif: Mercek düzeneğinde fazla element ve grup kullanılmış olan markalı aspheric (yontulmuş ince) merceklere yönelin. Zum objektiflerdeki makro deyimi ticari atraksiyondan başka bir şey değildir. Makro çekimler için özel üretim lensler kullanın. Dijital makinelerle son derece güzel makro çekimler yapılmaktadır. Konuya 2 cm kadar yaklaşılabilen makineler vardır. Geniş açı zayıflığını bu artılar doldurmaktadır.  Ancak dijital makinelerde renk skalası maalesef film kadar geniş değildir. Bu da tam renk tutturacağını sananlara hayal kırıklığı yaratır. Odak uzaklığı f/2,8 mm gibi aydınlık olanını tercih edin. Bu SLR lenslerde 1/1:2 ve 1,0 olan vardır ki muhteşemdir (Canon 50mm 1,0) Makinenin enstantane hızı yüksek olan elbet yüksek teknolojidir; ama yüksek Shutter Speed ile çekim yapmak için makinenizin  yeni çekime çok hızlı hazır olması gerekir. Peki dondurulmuş resim ne ifade eder ve değeri var mıdır? Her zaman işe yaramaz. Düşük enstantene ile Panning tekniği kullanırsanız mükemmel güzellikte resim elde edersiniz. “Bu ne mi?” Hareket eden objeyi vizörden takip ederek makineyi aynı tarafa hareket ettirerek resim çekmektir. Deklanşöre bastıktan  sonra ikinci çekime çok hızlı hazırlanan makineyi seçin. AE Lock olmalı.(AE Lock; bir detay çekerken istediğiniz alan gölge ise makineyi oraya yaklaştırıp ölçümü yapar sonra da Lock düğmesine basılı tutarak geri çıkar istediğiniz açıdan ölçüm yaptığınız yerin pozlamasına göre çekim yapmanızı sağlayan poz ölçümünü sabit tutma sistemidir). Manuel kullanımı mutlaka olmalı.( Uzun pozlamalar  için otomatik poz süresi yetmez. Panoramik çekimlerde kesinlikle manuel kullanılır. Yoksa renk tonları her karede farklı olur düzeltemezsiniz. Birleştirdiğinizde panoramik değeri olmaz. Makinenin diyafram ve enstantane ayarını manuel olarak ayarlayın. Su terazisi kullanın. Bindirme yapılacak kadar kenarlarda fazlalık alan çekin. Ufuk çizgisini doğru tutun ve makineyi tripod da döndürürken açısını kesinlikle bozmayın. Çekimden sonra birleştirmeyi özel panoramik programlarla yapın. Bana kalsa Panorama çekimlerde, tek karede panoramik çeken 6×17 Roll film kullanan Linhof ya da Fuji  veya  Aps Film kullanan Haselblad panoramik makine kullanırım..) Bu kadar büyük makineler  “yaptık oldu” demek için üretilmiyor. Her birisi bir ihtiyaçtan doğuyor.  Mimari ve yatay düzlemde fotoğraf çekmek için Tilt  (yatay düzlemde maksimum alan derinliği almak ve distortion oluşumunu yok etmek için objektif içinde mercek düzeninin yer değiştirerek ışık yoluna müdahele etmek demektir) ve Shift (Özellikle mimari çekimlerde dikey objelerin içeri doğru bükülmelerini ve oval görüntü almalarını önlemek için objektif içinde mercek kaydırılarak distortion’u düzeltmek için yapılan işlem) çok önemli bir faktördür. Bu işlemi yapan objektifler  özel üretim ve  pahalı  objektiflerdir. Unutmayın ki, Tilt ve Shift eylemini dijital makinelerle yapmanız için makinenin bu tür objektifleri kullanması lazım. Bu objektif Nikon Pc Shift ve Canon Tilt-Shift özel objektiflerinde var. Teknik makinelerin hepsinde mevcut çünkü körük her türlü bükülmeye elverişli bir düzenektir. Pozlama telafisi olmalı. (Pozlama telafisi, bir su kenarı düşünün hem koyu renk hem açık renk var bunun ortlaması net bir resim olmayacaktır. İşte bu anda küçük bir poz artırımı gereklidir ve bu mod ile ½ veya makinenin sunduğu seçenekler sayesinde pozlamayı artırıp düşürebilme eylemine verilen isimdir.) Dijitalde bir sır daha vereyim size. Su kenarında dedik de, burada bir koyu renklere göre bir de açık renklere göre pozlayarak aynı yerden sabit olarak resim çekin sonra da bilgisayarda onları birbirine bindirin tek resim yapın. Sonuç mükemmel olacaktır. Self Timer ve Auto Bracketing modu olmalı. “Bu da ne?” diyenlere: makine bu moda alınır ve film sürücü Continius moduna alınır. Deklanşöre bastığınız anda sizin seçiminize göre beş kare veya üç kare otomatik olarak süratle çeker. İşte işin inceliği burada çünkü bu beş kare de ayrı-ayrı poz değerleri ile çekilmiştir. Siz kendinize en uygununu seçersiniz ve basarsınız. Haa! olsa da! Interval value meter olsa?!.  olmalı da. “Bu da ne” derseniz bilene sorun..(gene de yazayım: zaman aralıkları ile otomatik resim çekme modu. Saat alarmı gibi her istediğiniz saatte çekmeye ayarlanabilir.) USB 2.0 destekli olmalı. (Biliyorsunuz Usb 2.0, USB 1.0 aktarımına göre tam kırk kat daha hızlı veri transfer eder).  Peki iyi bir makineye nasıl sahip olunur?.. Elbette ki Money???…
Bilmeniz gerektiğini düşünerek eklemek istiyorum; Noise etkisi denilen fotoğrafta parazitlenmeler olur. Buna Gürültü diyorlar (neyin sesiyse) bu oluşum yüksek asa ve uzun süreli pozlamalarda oluşur ki, 1 sn. uzun sayılıyor. Bazen de üretimden veya sonradan oluşan ölü pikseller olur. Bu bilgisayar ortamında giderilebilir ama çoğalırsa makineniz garanti kapsamındaysa hemen servise başvurun. Mor saçılma etkisi denilen görüntü kaydeden piksellerin renk kaydı sırasında kendinden yansıyan renklerle diğer pikselleri etkilemesine verilen isim ki bu da çok önemli faktör. Kompaktların tamamında bu etki vardır. Sonuçta Film netliği için daha çok fırınlar ekmek çıkaracak ama diğer artıları vazgeçilmez oldular.
   Gelecek sene “keşke!” dememek için  ya üst sınıf Compact ya  refleks alın. Ya da bekleyin. “Ben evde çekeceğim” derseniz siz bilirsiniz. Benden söylemesi….
      “Biz ne alalım” diye soranlara : Ne çekeceksiniz?  Diye soru sormam gerekiyor. Bu defa “sana ne !” diyeceksiniz. Unutmayın ki ticari kaygılar nedeni ile mükemmel denilecek makineyi üretmediler ve üretmeyecekler de. “Ben sanat fotoğrafları çekeceğim” diyorsanız, net söylüyorum dijital kompaktlar ile ile vaktinizi ve paranızı harcamayın. Nedeni çok basit: Analog makineler ile çekeceğiniz resimler için film seçeneğiniz son derece geniş. Dijitalde ise film seçme şansınız yok. İşlemcinin sunduğu renk işleme yeteneği  dışında yaratıcı olma şansınız yok.Ticari bir fotoğraf ise istediğiniz, sizin için dijital vaz geçilmez demektir. Bu yüzden iki kategoride önerim olacak. Eğer, “Ben her şeye cevap veren makine isterim!” derseniz yanılırsınız. Almaya değer olan dijitaller içinde alın işte  size  makine : Nikon d2x Canon eos mark ıı, Benim önerim bunlardır. Gerisi size  kalmış.  Ancak, bir şeyi hiç unutmayın. Alacağınız SLRD makineyi otomatik kullanırsanız inanın bir kompakt kadar resim alır ve hayal kırıklığına uğrarsınız. SLRD makineler profesyönel düşünceye göre üretilmiştir ve ayarları siz yapmalısınız.
 
FOTOĞRAF ÇEKERKEN NELERE DİKKAT ETMELİ:
Fotoğraf çekerken, nasıl ışık ölçümü yapılacağına ve nelere dikkat edileceğine dair bilgiler de şöyle özetlenebilir.
Açık havalarda,  yaz aylarında (ışık serttir) fotoğraf çekmeniz için elverişli saat değildir. Sabah kuşluk vakti sonuna  kadar ve ikindiden sonraki saatler en ideal çekim saatleridir. Özellikle gün ışığını yatay geldiği ve objelerin üzerinden yansıyan ışığın nesneleri turuncuya dönüştürdüğü saatler çekim yapmak için güzel anlardır
Kapalı havalarda ise günün her saatinde rahatlıkla çekim yapabilirsiniz. Işığın homojen olduğu bu zamanlar, fotoğraf çekmek için ideal zamanlardır.
Çekim yaparken,  ışık ölçmek için gri bir karta başvurmak çok kolaylık sağlar. Filmler, nesnelerin %18 ışık yansıttığı varsayımına dayanarak üretilmiştir. Gri kart, bu varsayıma uygun  üretilmiştir. Gri kart ile  ışık ölçmek pozlamayı doğru yapmanızı sağlayacaktır. Gri kartınız yoksa elinizden veya karşınızdaki insan yüzünden yapacağınız ölçüm doğru olacaktır. Hatta çamur bulunmayan topraktan ve griye yakın tonları olan nesnelerden ölçüm yapabilirsiniz. Parlak yüzeylerden ışık ölçmemelisiniz. Fazla ışık yansıtır ve yanılgıya neden olur. Siyah koyu gölgeler de aynı yanılgıya neden olurlar. Karlı alanda seçeneğiniz yoksa,  kardan ışık ölçerek diyaframı iki stop açıp veya enstanteneyi iki stop düşürebilirsiniz. Koyu  ve siyah alanlar için ise  iki stop kısarak çekim yapabilirsiniz.  Yapılan çekim gökyüzünü de kapsıyorsa toprak zeminden alacağınız ölçümü baz almalısınız. Makine otomatik pozlamada olmamalı. Toprak zemin ile gökyüzünün yansıttığı ışık 4-5 stop farklı olacaktır. En çok yapılan hata diyaframı ayarlarız ama enstanteneyi otomatik yaparız. Az ışık yansıtan alan ile çok yansıtan alan kadrajımızda yer alıyorsa bu tür çekimden kaçınıp ışık ayarını kendimiz yapmalıyız.  En kolayı her iki alanın ışığını ölçerek ortalama değer ile de çekim yapmaktır. Bribirinden uzak değerler de çıkabilir. Emin olmadığınızda yaptığınız çekime güvenmeyin.
Çekim yaptığınız alan tamamen gölgede  veya kapalı alan ise objektifiniz açık alanda yani ışıklı alanda olmamalıdır. Aynı alanda olunamıyorsa parasoley gölge yaratan aparatlar kullanınız. Makinenizin vizörünü gözünüz kapatmalı zira ölçümü vizörden giren ışık bile etkilemektedir. Gözlüklüler dioptri ayarını kullanmalı gözlük ile çekmemelidir (benim gibi).  Bir objeye yoğunlaşıp diğer alanları dikkate almadığımızda yani ayıklama yapmadığımızda, fotoğrafın ön kısmından ilgi odağındaki objeye doğru bir netsizlik meydana gelebilir. Öncelikle çektiğiniz alanı iyi görmeli ve  detaylara dikkat etmelisiniz. Gereksiz bir nesne giriyorsa kareye onu kadraj dışı bırakmalısınız. Vizörden bakarken bir tabloya bakıyormuş gibi kadrajı tarayın ve çekilmiş halini tasavvur ederek deklanşöre basınız. Tripod kullanınız. Hatta makinenin sarsılmasını önlemek amacı ile aynayı kilitleyerek çekim yapınız.
Vitrinde “kallavi” bir makine gördünüz. (Nikon D2x veya Canon Eos II D mark) Teknik özellikleri ve fiyatı çok yüksek bi şey.  “Ah be ne makine! 1/8000 shutter speed var. Benim olsa ben bununla kurşunu bile çekerim be!” diyen çok insana rastlamanız mümkündür. Hadi bi deneyelim bakalım, şu kurşunu çekmeyi.
    Kurşun nasıl çekilir?
 “Aslında o kadar da zor değil!.. Uygun makineler olduktan sonra…” diyebilirsiniz. (Şimdi görürsünüz )
”Kurşunun hızı 884 m/s, yani 3182.4 km/s..”
Arşimed değilim, İnternet dedikleri bir şey var orada buldum .
”Yatay eksende atılan kursun için d=v.t formülü var. kurşunun ani hızlanma değeri için 88400 cm/sn değeri kullanılıyor, yani v=88400 cm/sn…. t, sure; için 1 saniye dersek mesela.. çünkü makinede 1 sn için zamanlı shutter speed kullanılabilir.. o halde; d= 88400 cm/sn x 1 sn= 88400 cm yani 884 metre.. o halde kurşunu 884 metre uzaklıktan atarsak, makine ile senkronize edebilirsek…
Kurşunu 8 metreden de atabiliriz elbette ama Kurşun  obje ile buluştuğu anda aydınlatma en üst seviyede olmalı. Yapılan bir deneyde 150cm yer seviyesinden yukarıdan kurşun atılıyor, d=150cm; .. t’yi nasıl bulacağız?.. Bastaki denklemde (d=v.t) yerlerine koyarsak; d= 88400 cm/sn x 1/10 sn d= 8840 cm= 88.4 metre…”
Eee kolay gelsin diyelim deneyin bakalım.
         Aslında o kadar zor değilmiş değil mi? Bu anlatılanlar teorik şeyler, pratikte uygulaması laboratuar ortamında gerçekleşebilir çekimlerdir.  Uygulanabilir ve uygulanmış en basit çekim tekniğine gelelim:  T modu olan makine (Nikon F3, F4) gibi ve teknik makineler ile karanlık ortamda netlik noktası objeye yapılır. Makine T moduna alınır (bu modda deklanşöre basılınca optüratör açılır ve bir daha basılana kadar film ışık almaya devam eder) Flaşlar ile silah aynı anda tetiklenecek şekilde düzenek hazırlanır. Kurşun objeye çarptığı an ışıklandırma yapılmış olur ve bu anda görüntü film üzerine düşer. İşte bu anda flaş ışığı ile filmin doyma zamanı orantılı olmalıdır. Flaş 1/500 saniye veya All speed ile çakabilir siz de buna göre film seçmelisiniz. Optüratör sürekli açık olduğundan en ufak ışık aldığında filme görüntü düşecektir. Bunun için ışık gücünü ayarlamanız gerekir. Işık kaynağından farklı güçlerde aydınlatma yapamıyorsanız o halde  filmin asasını uygun  kullanmak zorundasınız. Bir de ışık ile obje arasındaki mesafe hesabı: kaynaktan uzağa doğru kaç metre sonra ışığın gücü kaç wat düşer, kaç lümen ışık gerekiyor ki, artık sinüs, kosinüs hesaplarını da bilmeniz gerekecek. Bu dijital makine ile de aynıdır ama T modlu dijital makine gerekli. Söylediğim gibi kurşunu öyle 1/16000 enstantene hızına sahip bir makine ile çekebilmek ancak tesadüf olur. Bu enstantane hızına lazım olan ışık var mı? Ve yüksek asalı film (3200 asa) nerede? Film yerine dijital kullandınız düzenek nerde? Hepsini yaptınız, işiniz yok mu sizin?.. Bütün bunlar varsa uğraşın bakalım. 
 Bu tür çekimler işin uzmanları için zor değil elbette. Hızı 800 m/sn civarında olan bir kurşunu saniyede 500 kare film çeken kamera ile sanki ağır çekim gibi görüntüleyebilirsiniz. Bir su yüksekten sürekli damla-damla aksa ve siz 1/500 sn ile sürekli flaş çaksanız bu damlalar havada asılıymış gibi gözünüzle bile görürsünüz. Hani araç motorlarında avans ayarı dedikleri bir ayar yaparlar; bir lamba takarlar ve bu lamba aralıklı olarak hızla çakar ve vantilatörün kasnağındaki noktayı duruyormuş gibi görürsünüz. İşte hızlı hareket eden objeleri çekmek buna benzer bir düzenekle olabilir. Amatörler için ise bu çekimler imkansız!.  Dijital ile hiç mümkün görünmüyor, neden mi?  çünkü üst düzey dijital makine almaya 5 000.- evet beşbin euro ayıracak bir amatör olacaksınız, objektife en az ikibin euro vereceksiniz, ışık düzenine en az beşbin euro vereceksiniz ve  silahınız olacak, poligona gidecek veya sütüdyonuz olacak, düzenek kuracaksınız vb…”?! ..”  İstisna olabilir ama parası çok olup da sanat ile uğraşan pek fazla insan görmedim de…Haydi o zaman iş başına…Banka mı soydunuz ne?…..
    Peki, yeşil yayvan yapraklı orman resmi çekmek kolay mı? İşi makineye bırakırsanız hayır!. Makineniz yapraktan yansıyan ışığı ölçmede yanılacaktır. Karanlık noktayı ölçerseniz fazla pozlamış olursunuz. İşin kolayı (pozometreniz yoksa) auto Breacketing modunu çalıştırın ve  poz taraması ile çekin. Uygun olanı yakalarsınız. Kar resmi çekmek kolay mı? Aslında kolay. Makineniz karın beyazlığını ışık olarak algılar ve fazla pozlama yapar, sonra da kar mavi tonda soluk çıkar. Makinenin poz telafi modunu deneyin 1 veya 2 stop pozlamayı artırın veya manuel çekim yapın. Bütün beyaz renk çekimleri sizi zorlar. Bunun için poz telafisi modu kullanın. Porte çekmek ise insan yüz ve burun yapısına göre makine düzeyini alçak ya da yükseltmeniz gerekir. Dağ veya deniz kenarı resmi doğal çekmeniz için UV filtre kullanın. Mavi tonu yok edecektir. Şehir içinde bina kenarlarından taşan ve objenizin görüntüsünü kesen ışık hüzmeleri için Skylight filtre kullanın. Doğa fotoğrafı için Polarising filtre zorunludur.Teknikler için yayınları takip edin ve çok resim çekin….Profesyönel anlamda büyük boyutta manzara çekmek istiyorsanız, hani şu bakmaya doyamadığınız pürüzsüz olanlar gibi, dijital ile çekilen manzaralarda derinlik hissini yavan buldum hep. Büyük fotoğraflar için 6×6 ve 6×7 dijital back ler üretildi ama henüz film gibi olmadığı düşüncem devam ediyor. Bi şey daha yazayım;  Kompakt makine ile güzel bir portre çekeceksiniz ama nasıl? Hemen bir bayan çorabı bulun, “ooa!” siz bulun gene de. Sabah veya akşam üstü alın Güneşi yana veya arkaya bu sizin yaratıcılık görüşünüze bağlı, çorabı objektife giydirin, makinenizi shutter speed moduna alın, oldukca yüksek enstantene hızı seçin ve basın deklanşöre. Nasıl mükemmel bi soft portre oldu mu, olmadı mı?….Hadi bu yazıya bakmayın siz, alın bi tane güzel objektifli makine başlayın çekmeye. Gerisi laf-ı güzaf…..
     Pekala, aldık bi makine ama özellikleri İngilizce ve bu konuda bilgi edinmek gerekiyor. Alın bir lügat bakın, diyemeyeceğim çünkü fotoğraf terimleri biraz farklı ve biraz açılım gerekiyor. Bunun için ben bir miktar da bu konuda yardımcı olayım sizlere.  Tabii ki bu işe yeni bulaşanlara demek istedim. Yakıcı bir bulaşıktır unutmayın..
Gene uğraş vermiş bir fotoğraf tutkununun kaleminden açıklamalara bakalım.
 
DİJİTAL MAKİNELER   Teknik Özellikler
Bir dijital kamera alırken önünüze bir sürü teknik özellik ve terim gelir. Birçoğunu anlamak mümkün bile değildir. Sizler için bunların açıklamalarını yaptık. Birçoğunun geçerli Türkçe karşılığı olmadığından ve kataloglardaki açıklamalar İngilizce olduğundan dolayı orijinal isimleriyle yazıyoruz. 
 
CCD (Charge Couple Device) Sensor : Dijital kameralarda film yerine geçen elektronik sensöre verilen isimdir. Görüntü lenslerden geçerek bu sensör üzerine düşer ve elektronik olarak kaydedilir.
CMOS (Complimentary Metal-Oxide Semiconductor) Sensor : CCD sensörlerine ucuz bir alternatif olarak yaratılmışlardır. Elektronik işleyiş tarzları farklıdır. Görüntü kalitesi daha düşüktür ancak 100 katı daha az elektrik harcadığı ve üretimi çok daha kolay olduğu için gittikçe yaygınlaşmaktadır.(Ustalar öyle diyo)
CCD Pixels : Sensör üzerindeki toplam pixel sayısını ifade eder. Birimi MegaPixel 'dir (Milyon Pixel).
CCD Effective Pixels : Sensörün kullanabildiği efektif pixel sayısını verir ve asıl önemli olan budur. Maksimum çözünürlük değerlerini birbiri ile çarparak bu değeri hesaplayabilirsiniz.
Max Resolution – Image Dimensions : Dijital kameranın çekebildiği maksimum çözünürlüğü ifade eder. Büyük olması kalitenin artması anlamına gelir.
Lower Resolutions : Maksimumun dışında kamera ile çekilebilecek diğer çözünürlükleri ifade eder. Bazı kameralarda 800×600 gibi çok kullanılan çözünürlükler desteklenmez. Sizin ayrıca resmi bilgisayarda küçültmeniz gerekir.
Color Depth : Her ne kadar gözün gördüğü tüm renklerin fotoğrafını çektiğinizi düşünseniz de aslında bu renk sayısının elektronik bir sınırı vardır. Renk derinliği adı verilen bu değer ne kadar yüksek olursa çekilen fotoğrafın gerçekçiliği de o kadar yüksek olur. 24bit, 30bit gibi değerleri vardır.
Image Ratio : Resim boyunun enine olan oranını ifade eder. 4:3 şeklinde gösterilir.  4:3 ekran için, 3:2 baskı için idealdir. Algılayıcı sensörü çipte en boy yerleşimi yukarıda anlatmıştık.
Image (Recording) Formats : Bir fotoğrafın hafızada hangi formatta saklanabileceğini ifade eder. JPEG en az yer kaplayan resim formatıdır ve gözle kolay tespit edilemeyecek görüntü kayıplarına neden olur. Bu yüzden bilgisayarda kullanmak için en uygun formattır. TIFF ise kayıpsız bir resim formatıdır, daha çok profesyonel matbaa baskıları için kullanılır ve aşırı hafıza harcar.
Quality Levels : Fotoğraf hafızada saklanırken kabul edilebilir görüntü kayıplarıyla saklanabilir böylece 2 ila 3 katı daha fazla fotoğraf çekme imkanı sağlanır. Bu seçenek ile bu oranı belirlersiniz.
Sensivity Equivalent- Exposure Rating – ISO Rating : Dijital kameranızın sensörünün ISO bir film ile karşılaştırıldığında ne kadar hassas olabileceğinin ölçüsüdür. ISO değeri arttıkça kameranın net görüntü çekmek için ihtiyacı olan ışık miktarı azalır. Böylece daha karanlık ortamlarda daha kaliteli fotoğraflar çekebilirsiniz. ISO 200 normal şartlarda iyi sonuç verir. Daha büyükleri ise ışığın azaldığı durumlarda kullanılır.
Zoom Wide (W) – Focal Lenght : Odak uzunluğunu belirtir ve fotoğrafın görme açısını da ifade eder. Lenslerin gelen görüntüyü odakladığı uzaklıktan tespit edilen bu değer ile makinenin ne kadar geniş açıda çekim yapabildiğini de anlayabilirsiniz. Büyüdükçe çekebileceğiniz alan daralır ancak görüntü daha fazla yaklaşır (perspektif efekti azalır). 24mm-35mm arası genel olarak geniş açı olarak kabul edilir. 35mm en çok kullanılan tiptir. 24mm den küçük olanlar süper geniş açı olarak kabul edilir. 50mm insan gözünün görebildiği açıyı ifade eder (yaklaşık). 80mm ve yukarısı sırayla telephoto, süper telephoto olarak adlandırılır.
Zoom Tele (T) – Focal Lenght : Açıklaması yukarıdakiyle aynıdır ancak kamera ile zoom yapıldığı zaman erişilen değeri belirtir. Zoom özelliği olan her kamerada, her iki değer de verilir. Rakam büyüdükçe fotoğraf makinesinin görebildiği alan daralır ancak daha çok yaklaştırır. Bu değeri Zoom Wide değerine bölerseniz kameranın optik zoom değerini elde edersiniz.
Optic Zoom : Yukarıda bahsettiğimiz ayrıntıları unutursak basitçe gerçek zoom anlamına gelir. Hiçbir görüntü kaybı olmadan cisimleri daha yakından çekebilmenizi sağlar. Ne kadar yüksek olursa o kadar iyidir.
Digital Zoom : Görüntüyü kalitesini bozarak büyütür. Neredeyse hiçbir faydası yoktur. Bilgisayara kopyaladığınız bir resmi de rahatlıkla bu şekilde büyütebilirsiniz.
Aperture (Diyafram) : Gözümüzdeki irise benzeyen bir yapısı vardır ve fokuslanabilen alan miktarını değiştirmenizi sağlar. Aynı anda hem yakın hem de uzak cisimleri net çekmek istiyorsanız değeri yüksek olmalıdır. Ancak bu makine içine giren ışık miktarını azaltacağı için resim daha karanlık çıkacaktır. Bu yüzden bu ortalamayı çok iyi tutturmanız gerekir. f/4, 1/4, F4 şeklinde gösterilebilir ve hepsi aynı şeyi ifade eder.
Auto Focus : Fokuslama yani netleştirme işlemini kameranın kendisinin yaptığını ifade eder. Bazı kameralar bunu iyi yapamazlar bu yüzden basit fotoğrafların bile bulanık çıktığı görülmüştür.
AF Assist (Illumination) Lamp : Karanlık ortamlarda kameralar AF (Auto Focus) yapamazlar. Kamerada bulunan ufak bir ışık kaynağı (çoğunlukla kırmızıdır) çekim anında cisme ışık verir ve fokuslama gerçekleştirilir.
Focus Range (Normal) : Kameranın net olarak çekebildiği uzaklık aralığıdır. Mercekten olan uzaklığı ifade eder ve birkaç santimden sonsuza kadar olabilir.
Focus Range (Makro) : Çok yakın cisimlerin çekilmeleri için makro moda sahip olan kameralarda merceğe olan uzaklık aralığını ifade eder. 1cm ile birkaç santim arasında değişebilir.
Shutter Speed : Poz süresini belirten bir değerdir. Birkaç saniyeden saniyenin birkaç binde birine kadar ayarlanabilir. Değer ufaldıkça (Ör: 1/1000 sn) hareketli görüntülerin bulanıklaşması engellenir ancak daha karanlık çıkar.
White Balance : Ortam ışığı, çekilen fotoğrafı en çok etkileyen unsurlardan biridir. Güneş ışığında, bulutlu bir havada, floresan veya sarı ışık altında tüm renkler olduklarından farklı görünürler. Gözümüz bu farklılıkları bize çok fazla aksettirmez ancak fotoğraflarda bu etki daha fazla göze batar. Çoğu durumda tüm fotoğraf tek bir rengin (yeşil, sarı gibi) egemenliğinde çıkar. White Balance, o anda bulunduğunuz ortamı kameranıza bildirmenizi ve renkleri buna göre düzenlemesini belirttiğiniz ayardır. Ortam değişikliğinden en çok etkilenen renk beyaz olduğu için ayarlama bu renge göre yapılır. Bazı kameralar bu işi kendileri yapar ancak elle ayarlanması daha iyidir.
Exposure Compensation : Otomatik makinenin ayarladığı fokus ve ışık ayarlarına, kendi görüşünüze göre bir düzeltme değeri vermenizi sağlar. Böylece çekilen cismin arkasından gelen ve kameranın tespit edemeyeceği yüksek ışık gibi etkilerin fotoğrafınızı bozmasını engelleyebilirsiniz.
Burst (Continuous) Mode : Kameranın içsel hafızasının (buffer) boyutuna göre değişen sayıda fotoğraf arka arkaya çekilebilir. Bunun hız ve sayısını belirten bir terimdir.
Movie Clip : Kameranın video görüntüsü çekip çekmediğini ve bunun maksimum çözünürlük değeri ile süresini belirten bir terimdir.
Built-in Flash : Kameranın kendinden flaşlı olup olmadığını belirtir.
Flash Range : Flaşın minimum ve maksimum etkili olduğu uzaklığı belirtir. Genelde 2-3m 'yi aşmaz.
Flash Modes : Flaşın ayarlanabilirliğini ifade eder. Açık (On), Kapalı (Off), Kırmızı Göz Önleyicisi (Anti Red Eye), Otomatik (Auto), Yüksek (High), Düşük (Low) ,yavaş (slov) gibi ayarları olabilir.
Hot Shoe : Bu modu etkin kılarsanız harici flaş çalışır, dahili flaş çakmaz.
External Flash : Harici flaş takılıp takılamadığını ifade eder.
Tripod Mount : Kameranızı sabitlemek amacıyla kullandığınız tirpod için vida deliğinin olup olmadığını ifade eder.
Self Timer : Zamanlayıcı olup olmadığını ve bunun süresini ifade eder.
Remote Control : Uzaktan kumanda olup olmadığını ve bunun tipini ifade eder.
Video Out : Çektiğiniz görüntüleri televizyondan izlemeniz için gerekli olan çıkışın olup olmadığını ifade eder.
Storage Media-Memory Card Compatibility : Depolama için kullanılacak hafızanın tipini belirtir.
Memory (Storage) Included : Satın aldığınız anda kamerayla beraber verilen hafızanın miktarını ifade eder.
Viewfinder : Vizörün tipini ifade eder.
LCD : Kamera üzerindeki LCD ekranın tip ve boyutunu ifade eder. Inch birimi ile verilir. 1 inch = 2.54 cm dir yani 1.8" lik bir LCD ekran 1.8 x 2.54 = 4.57 cm dir (diagonal olarak).
Playback Zoom : LCD ekrandan çektiğiniz görüntüleri izlerken kendi içinde zoom yapıp yapamayacağınızı ve bunun miktarını ifade eder.
Connectivity : Kameranın bilgisayar ile hangi tür bağlantıyı kullanarak iletişim kurduğunu ifade eder. Seri, USB, Firewire gibi.
Battery : Kullanılması gereken pil tipini ve/veya yanında verilip verilmediğini ifade eder.
Battery Charger : Kamerada kullanılan pilleri şarj edebilmeniz için gerekli olan cihazın yanında verilip verilmediğini ifade eder.
Weight : Ağırlık. Inc. Batteries yazıyorsa piller dahil ağırlık anlamına gelir.
Size – Dimensions : Boyutlar.
Optional Accesories : Kamerayla beraber verilmeyen, ancak ekstra ücretini ödeyerek
alabileceğiniz aksesuarları ifade eder.
 
DİJİTAL KAMERALAR   Sonuç
Öncelikle sakın ola ki burada yazan bütün özelliklerin en iyilerini tek bir dijital kamerada aramayın! Bu neredeyse imkansızdır. Her makine kendine göre bazı özellikleri daha ön planda tutarak yapılır. Bu da mükemmel makine diye bir kavram olmadığı, sadece uygun makine diye bir kavram olduğu anlamına gelir.
Ayrıca tanıtımlarda yazan her şeye inanmayın. Varolduğu ve harika çalıştığı söylenen bazı özelliklerin verimsiz çalıştıkları bazen de hiç çalışmadıkları olabilir. Bu yüzden ya bu makineyi kullanan birine sormalısınız ya da bağımsız incelemeler yapan siteleri dolaşmalısınız. Çok yüksek fiyata satılan profesyonele yakın bazı dijital kameraların dahi gerçekçi renkler sağlayamadığı ya da çok net çekmediği görülebilir. Dikkatli olun. Örnek: Sony dsc 828 renkleri parlak ve canlı yapar, Canon power shot pro1 en mükemmel Layer objektif kullanır ama işlemcisi renk tonlarını işleyemiyor, Noise oluşuyor. Nikon 8800 işlemcileri de aynen canon gibi. Olympus 8080 netlemede çok yavaş. Saymakla sona varamayız, her makine muhakkak bir tarafından eksik. Bu noksanlıklar SLR Dijital makinelerde de aynen var.
MÜKEMMEL MAKİNA NASIL OLUR:
Analog Nikon F6 VEYA Canon Eos 1V  SLR makinelerin gövde ve bu makinelerin özellikleri muhakkak olmalı. Bu özellikleri taşıyan makine body’leri  aynı markalar tarafından yapıldı ama algılayıcı çip en fazla 16 mp ve CMOS olarak üretildi. Yani gövde var ama film işlevi yapacak sistem henüz tam olarak hazır değil. CCD boyutu 24×36 olmalı ki, Objektif 1:1 görsün objeyi. Böyle bir sensör en az 22 mp olmalı ama böyle bir üretimi satın almanın maliyetini !? …. Makine açıldığı anda çekime hazır olmalı. Kayıt etme gecikmesi yaşamamalı. Örneğin, 20 mp bir boyutta fotoğraf çekiyorsunuz ve Continius modu ile saniyede 5-6 kare çekmek istiyorsunuz. Bu kadar büyük boyutta işlemi bu hızda yapabilecek bir makine olmalı. Böyle bir işlemci taşıyan makine için servet ödemeye hazır olmalısınız.  Renkleri film doygunluğunda işlemeli; ki, kodak her ülke ve coğrafya için ışık ve hava koşullarını araştırarak o bölgeye has film üretmektedir.  Hatta o kadar ileri gittiler ki 100 ve 400 asa arası toleranslı film ürettiler. Kısaca bu gün en ileri SLR ve 64 ASA film ile çalışıyormuş gibi hissedeceğiniz sorunsuz bir makine olmalı. Böyle bir makine yapacaklar  elbet ama biraz geç olacak. Kıyasıya bir rekabet oluştu ve Panasonic Leica işbirliği ile, Sony de Carl zeiss kombinasyonu ile  bu alana girince 4 büyük makine üreticileri (Nikon, Canon, Pentax, Olympus,) bir adım öne geçmek zorundalar. Ancak hemen belirteyim SLR tipi makine üretimi yapma cesaretini Sony bile gösteremedi ve Minolta ile anlaştı, çünkü bu tür makine birikim ve yatırım ister. Leica’yı unutmadım elbette; dijital Back ürettiler, yani eski analog makineler ile kullanılacak aparatlar ve 16 mp değerler ifade ediyor. Seçkin yerini gene koruyor…
 
Satın Alırken

 

İlk olarak tabi ki buradaki rehberi iyice okuyun

 

Sizin için kesinlikle olmazsa olmaz özellikleri belirleyin

 

Kamera için verebileceğiniz maksimum parayı belirleyin

 

Seçtiğiniz özellikler ve maliyete göre en aklınıza yatan kamerayı seçin

 

Teknik özelliklerini içinize sinene kadar okuyun

 

Eksik gördüğünüz noktaları ve aklınıza takılan soruları firmaya sorun

 

Veee dijital kameranızı alıp keyfini çıkartın

 
          
 
                              VEYSEL ŞENSOY
                                 
Yaralanılan kaynaklar: Fotoğraf yayını yapan internet siteleri
                                     Fuji yayınları, fotoğraf dergileri, Fotoğrafnet sitesi forumu.

 

Related Articles

3 YORUMLAR

  1. Veysel bey bir çok konuda olduğu gibi bu konudada ne kadar bilgi sahibi olduğunu göstermiştir değişik konularla ilgili yazılarını da beklemekteyiz kendisine teşekkür ederiz.

  2. Sn Veysel ŞENSOY’un Dijital Fotoraf Makinalrı ile ilgili açıklamalarını çok güzel buldum ve okudum harikaydı tebrikler. O yazıları için harcamış olduğu emeklerine ve ellerine sağlık … Saygılarımla.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar