Rengarenk kanatlı özgür bir kelebek nasıl olunur?
***İPEK BÖCEĞİ***
Kelebek yumurtalarını dut yaprakları üzerine bırakır, yumurtladıktan üç dört gün sonra ölür. Baharda taze dut yaprakları üzerindeki yumurtalardan larva halinde çıkan tırtıllar sık tüylü ve siyahtır. Büyük bir iştahla devamlı dut yaprağı yerler ve dört beş defa gömlek değiştirerek bir birbuçuk ayda 7 veya 8 santime ulaşırlar. Büyüdükçe renkleri açılır ve tüyleri kaybolur. İyice büyüyüp de hücrelerine yerleşince üst dudağındaki delikten iplik halinde zamk gibi bir sıvı çıkararak kozasını yapmaya başlar. Tırtıl, önce kozanın dış kısmını sonra kendi vücudunun etrafını örmeye devam eder ve görünmez olur. Eğer kendi haline bırakılırsa iki üç hafta içinde kelebek haline gelerek ördüğü kozayı parçalar ve dışarı çıkar. Bu yüzden kozayı parçalamadan kozalar kaynar suya atılır veya kaynar su buharına tutularak tırtıl öldürülür. Böylece ipek kozaları elde edilir. Bu kozalardan da tel şeklindeki ipek lifleri çıkarılıp ham ipek üretilir.
İnsanoğlunun kaderi de, bir bakıma ipek böceğininki ile örtüşmektedir. Zira; insanoğlunu bir ipekböceği tırtılı olarak düşünürsek, nefsani hülyaların peşine düşüp, hayatını bu doğrultuda devam ettirirse; azgın duyguların esiri olacak, para pul, mevkii makam hırsına kapılacak ve bu dünya sevgisi, onun etrafını bir koza gibi saracaktır. Kendi aklınca genişlettiğini düşündüğü dünya; onu saracak, sıkacak ve nihayetinde kaynar suda haşlanmasına neden olacaktır.
İşin aslı, bütün kainatta zaman bir andır. Günlük gürültülerden arınmış bir beyinle iç dünyamıza dönüp, şöyle bir düşündüğümüzde; dünya hatta kainat yaratılalıdan bugüne, süregelen zamanların nereye kaybolduğunu, onca varlıkların zaman değirmeninde nereye akıp gittiğini müşahede ettiğinde, beyin bir an bocalamakta ve kendini boşlukta hissetmektedir.
Milyarlarca kilotonluk varlıklar nereye gitmiştir, geçen zamanlar hangi bilinmeze gömülmüştür, ve 36 (kendi yaşım) sene ne çabuk geçmiştir? Akıl bunlara cevap vermekten aciz kalıp, bir an dünya düşüncelerine tekrar dalıp, bu büyük gerçeği örtmeye çalışacaktır. Ama, böyle bir gerçek vardır ve hergün aramızdan birer ikişer insanlar, sararmış yapraklardan sırasının gelenin düşmesi misali, ölüp gitmektedir. Kimsenin dünya gözüyle görmediği bir aleme göç etmektedirler.
Uzaydan çekilmiş bir dünya fotoğrafına baktığımızda, uğraşların ne kadar küçük, dünya heveslerinin ne kadar boş ve geçici olduğunun farkına varırız ve şapkamızı önümüze alıp vicdanımızla düşündüğümüzde, dünya uğraşlarının ve nefsani hırsların hepimizi bir koza gibi sardığını, bunda da aslında dünyanın suçu olmadığını, ipek böceği misali insanın kendi çevresini yine kendisinin örerek kozaya hapsettiğini anlarız.
Buradan kimse, çalışmayı ayıpladığımız, miskinliği övdüğümüz manasında bir düşünce çıkarmasın. Aksine; çalışmak üretmek en büyük ibadetlerdendir. Buradaki kasıt; nefsin ruhun önüne geçmesi, insanın gözünü ve gönlünü karartıp, daha çok mal, daha büyük makam, ve hayvani bir yaşam tarzına tamah etmesidir. Nitekim; bunun insan boyutundan çıkıp devlet boyutunu aldığını, bugün Amerika’nın, İsrail’in ve diğer emperyalist ülkelerin dünya üzerinde yaptıklarına bakarak anlayabiliriz. Başlangıç noktası, daha çok enerji, daha çok toprak, daha çok sömürü olan bu ipek böcekleri (!), kendi halkının rahatı uğruna, akla hayale gelmeyecek vahşetler işlemekte, başka milletlerin, halkların haklarını gaspetmekte, ülkelerini işgal etmekte, hatta tecavüz etmektedirler. Bir de öz vatanlarını savunan insanlar örneğin Irak’ta, Filistin’de TERÖRİST muamelesi görmektedir…Yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler ya..Atalar çok doğru söylemiş…
Velhasıl; nefsin kötü isteklerinden arınmış, heva ve hevesine uymayan, insanlığın gerektirdiği gibi yaşamaya çalışan ve ailesini helalinden çalışarak geçindiren kimse; dünya denen manevi hapishane prangalarını parçalamış, kozasını yırtmış, haşlanmaktan kurtulmuş ve rengarenk kanatlı özgür bir kelebek olmuştur.
Saygı ve sevgilerimle…18.06.2010 Yemyeşil Akkuş…