ORDU İLİ AKKUŞ İLÇESİ ÇUKURKÖYDE SOSYAL ETKİNLİKLERİN YÖNETİMİ
ÖZGÜL GÖRÜR
YÜKSEK LİSANS
DERS SORUMLUSU:
Doç. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU
ANKARA, 2004
ORDU İLİ AKKUŞ İLÇESİ ÇUKUR KÖYDE SOSYAL ETKİNLİKLERİN YÖNETİMİ
Toplumsal yaşamın varolduğu her yerde insanların bir araya gelerek yaptıkları işler belli bir dayanışma çerçevesinde yapılan işler mevcuttur. Bu çalışmaların en yoğun olduğu yerler ise köylerdir. Köy yaşantısı içinde köylüler çeşitli vesilelerle bir araya gelmektedir. Köy halkının birleştiği bu zamanlarda çeşitli işler kolaylıkla halledilmektedir. Bu işlerin halledilmesi, düzenlenmesi konusunda da başvurulan çeşitli kişiler vardır. Bu kişilerin üstlendikleri görevler ve köy içinde taşıdıkları önem bu çalışma içinde değerlendirilmeye çalışılacaktır. Kaynak kişilerden alınan bilgiler sayesinde sosyal etkinlik olarak adlandırabileceğimiz bu çalışmalar ve bunları yöneten insanlar ve görevleri yerel adlandırmalarıyla birlikte bu çalışma da yer alacaktır. Sosyal etkinlikleri ve özellikleri incelemeden önce bu etkinlikleri kısaca tanımlamaya çalışalım.
Sosyal etkinlik köyde yaşayanların tamamının veya bir kısmının birlikte hayata geçirdikleri işler veya faaliyetler olarak tanımlanabilir Bu işlerin yapımı sırasında köy içinde önplana çıkan insanlar olmakla birlikte, genel itibariyle bu kişilerin yapacakları işler düzenin sağlanması açısından çok önemlidir. Bu işler köyün ortak sorunuyla ilgili bir çalışma olduğu gibi bazen bir düğünün hazırlanması şeklinde de olabilmektedir. Şimdi bu sosyal etkinlikleri kaynak kişilerden aldığımız bilgilerle değerlendirelim.
İMECE
İmece köyün ortak işlerini yapmak olarak tanımlanacağı gibi bir köylünün işini köy halkının toplanarak yapması olarak da tanımlanabilir. Bu işin yapılmasında özellikle işten anlayan birinin olması gerekmektedir. Bunun için köy muhtarı veya ihtiyar heyeti üyesi işten anlayan birisini görevlendirerek imecenin gerçekleşmesini sağlamaktadır. Ancak bir köylünün işi komşularca ortaklaşa yapılıyorsa burada farklılık ortaya çıkmaktadır. Burada yapılan işin özelliği önemlidir. Örneğin ekin biçilecekse ki böyle bir yardımlaşma şekline (orakçı) denmektedir.
(Bunu yardıma gelenler arasında orak biçmeyi en iyi bilen kişi yönlendirir. Buradaki en iyiden kastedilense destesi düzgün olan, yere en az veya hiç başak düşürmeden kuvvetli olan, seri çalışan, işi yönlendirmeyi bilen ve bu özelliklerinin hepsi ya da birkaçı toplumda kabul gören insan yapar. Bu kişiye (ögenner) denmektedir. (Görür,2004)
Ögenner olmak köylü içinde aynı zamanda bir itibar göstergesidir. Bu işi en şekilde yapan ögenner, her imeceye çağrılır ve kalabalık bir şekilde imeceye katılan topluluğu yönlendirerek liderlik rolünü üstlenir. Bu imecelerin köy hayatında ayrı bir yeri de vardır. Bu imeceler ögenner)in itibarını sağladığı gibi tarla sahibinin maddi durumunu da gösteren bir değer de taşımaktadır.
(Eski yıllarda bu yardımlaşmalarda hasat bayramı havası olurdu. Öyle ki tarla sahibinin maddi durumuna göre çalışanları motive etmek amacıyla davul ve zurna çağrılmakta, biçilen tarlanın büyüklüğüne göre kurban kesilmektedir. Kesilen kurban tarlada pişirilerek yenilir, kurbanın postu, başı ve ayakları bahşiş olarak öğennere verilir. Eğer kurban kesilmemişse tarladaki birkaç başak kalınca ögenner durur ve tarla sahibini çağırarak ekin kesilmiyor ya da orak kesmiyor diyerek tarla sahibinden bahşiş alır.(Güneş,2004)
Bu örnekte de görüldüğü gibi ögennerin itibarı kurban kesilmesiyle pekiştirilmekte, üstlendiği rol tarla sahibi tarafından bir şekilde ödüllendirilmektedir. Bu sadece ögenner)in itibarını ortaya koymaz, yaptığı işin önemi de ortaya çıkar. Ayrıca davul zurna ve kurban ile imeceye katılanların motivasyonu, işlerini iyi yapmaları da sağlanmaktadır. Ancak kurban kesme ve bahşiş olayı orak biçmede olduğu halde, mısır çapası, çift sürmek, meyve hasadı gibi diğer imecelerde olmamaktadır, Ögenner)in liderlik vasfı orak biçme de önplana çıkmakta ve bu rolü de toplumda saygı uyandırmaktadır.
AŞANACI
Düğün, davet gibi geniş çaplı sayılabilecek yemekli toplantılarda, yemeklerin yapılmasında öncülük eden kadına aşanacı denilmektedir. Aşanacı olabilmek için yerel damak zevkine göre yemekleri en iyi yaptığına inanılan belli bir yaşın üzerindeki kadınlardan olmak gerekir. Kalabalık bir topluluğa yemek pişirmek çoğu zaman bir kadının tek başına yapacağı bir iş olmaktan çıkar ve aşanacıya bir yardımcı gerekir. Bu yardımcıların kabul edilmesi için de en az bir çeşit yemeği iyi yaptığı çevrede kabul görmelidir. Bir düğün ya da davet öncesi aşanacılar yapılacak sosyal etkinliğe göre yemek malzemesi ve miktarını belirler.
(Bunun için etkinlikten bir gece önce çağrılan aşanacı ve yardımcısı yapılacak yemekleri belirledikten sonra yemeğin pişme süresinin uzunluğuna göre, birden fazla insanın aynı anda çalışmasına ihtiyaç olup olmayacağını belirler. Burada aşanacı önemlidir. Özellikle karalahana sarması yapılacaksa bir gece önceden hazırlanması gerekir. Aşanacı yardım edecek kadınları da iyi tanıdığından işbölümü yapmakta zorluk çekmez.(Görür,2004)
Aşanacılar, yemek pişirme karşılığında belli bir ücret almaz, teklif edilmesi de hoş karşılanmaz. Para yerine bazen küçük hediyeler verilmektedir. Bu bir yardımlaşma olarak görülür. Ancak bu uygulama da düğünlerde farklılık göstermektedir. Düğünlerdeki uygulama çalışma yöntemi açısından aynı olmakla birlikte diğer etkinliklere göre süre açısından bir haftayı bulabilmektedir. Bu sebeple köy halkı içinde (hoş geldin)adı verilen bir gelenek önem kazanmıştır.
(Aşanacı daha önce hazırladığı bir tepsiye, içinde şeker, leblebi, ekmek dilimleri, armut hoşafı veya yöresel kuruyemişlerle dolu tabaklar koyar. Bu tabakları aşanacı tarafından belirlenen bir erkek ve kadın alarak düğüne gelenlere hoşgeldiniz der, düğüne gelen insanlar getirdikleri hediyeyi bu kişilere verirken tepsiye de bahşiş atarlar. Düğün boyunca toplanan bağışlar aşanacıya verilmektedir.)(Güneş,2004)
Aşanacıya verilen bu bahşiş, köylüler arasında ücret olarak algılanmaz, sadece küçük bir hediye olarak aşanacıya verilir.
Aşanacılar içinde bulundukları toplum içinde saygın insanlardır. Düğüne gelenler onlara saygı da kusur etmezler. Özellikle köy içinde sosyal statüsü yüksek kişilere yemek ikram edilirken falan hanımın sarması ya da keşkeği denilerek aşanacılar övülür. Bazen de küçümseyen bir edayla aşanacası falan hanım değil mi?, düğününden ne çıkar? şeklinde halk arasında konuşmalar olmaktadır. Düğünlerde yemek yetmediği zamanlarda düğünün aşanacısı sorulur ya da (düğün evi tak tuk, el yedi biz baktık) gibi sözler kullanılmaktadır.
KULLUKÇU
Sosyal etkinliklerde sofraları kuran, misafirlere yemek veren, sofraları toplayan insanlara köylüler tarafından (kullukçu) denmektedir. Günümüzde garson olarak adlandırabileceğimiz kullukçular, kalabalığın düzgün bir şekilde yemek yemesini sağlarken, katılanların da aç kalmamasına yardımcı olmamaktadır. Kullukçular, genellikle genç insanlardan olmaktadır. Aşanacıya da yardımcı olarak yemeğin herkese yetecek şekilde dağıtılmasında da etkili olmaktadırlar.
(Kullukçular yemek çeşitleri hakkında katılamcılara bilgi verirler, aşanacıya yaklaşık olarak kaç kişinin yediğini geriye kaç kişinin kaldığını söylerler. Bu şekilde herkes yemek servisinden yararlanmış olur hem de iş akışında düzen sağlanmış olur. Topluluğun yemek yemesine yardımcı olan kullukçular en son kendilerine bir sofra kurarak yemeklerini yerler. Özellikle gece kapalı yerlerde yapılan sosyal etkinliklerde yemek servisinin bittiğini kullukçular, yatana oturana destur, diyerek duyururlar.)(Güneş,2004)
Bu aynı zamanda etkinliğin bittiğini de gösterir ve köylüler evlerine dağılmaya başlarlar. Aşanacının yaptığı yemeğin dağıtımında gençlerden oluşan kullukçular, yemeğin de belli bir düzen içinde yenilmesini kontrol etmektedirler.
KAHYA
Kahya genel olarak düğünleri idare eden kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu aynı zamanda kahyanın düğünler için ne kadar önemli olduğunu da ortaya koymaktadır. Köyde düğünler iki gün iki gece olmaktadır. Ancak düğünün başlangıcı iki gün önce oğlan evinin kız tarafına aşboğaz götürmesiyle başladığı için kahyanın görevleri de bu aşama da başlamaktadır.
Kahyanın toplumda sevilen, herkes tarafından tanınan, kimseyle kavgası olmayan kişilerden seçilmesi gerekmektedir.
(Kahyanın kim olduğu o kadar önemlidir ki düğünü rezil de eder vezir de eder, şeklinde konuşulur. Düğün sahibinin toplum içindeki yeri, maddi durumu, sosyal statüsü bibi konular düğüne gelecek kişi sayısını belirleme de etkilidir. Önceden düğüne gelecek davtli sayısı tam olarak bilinemediğinden konukların ağırlanması, çıkacak sorunların zamanında çözümlenmesi, gelen misafirlerin konumlarına uygun ağırlanması, uzaktan gelecek konuklara yatacak yer ayarlanması kahyanın sorumluluğundadır.)(Görür,2004)
Kaynak kişinin de belirttiği gibi bir düğünün tüm kontrolü, sahibine layık bir şekilde yapılması tamamen kahyaya bağlıdır. Kız evinin ve oğlan evinin ayrı düğün kahyaları vardır.
(Kız evinde kahyanın görevi aşboğaz gelmesinin ertesi günü başlamaktadır. Oğlan evinin kahyası aşboğazı götürdükten sonra düğünle ilgili işleri ev sahibine danışarak planlamaya başlar. İlk iş olarak düğünün aşanacısı ve ona yardım edilecek kadınlar belirlenir. Sabah pişirilecek düğün ekmeğinin hamuru yoğrulur. Ekmeği fırında pişirmek kahyanın görevidir. Düğün ekmeği pişirilen fırının en yüksek yerine fırın çadırı denilen 1 ila 2 m uzunluğunda basma asılmaktadır. Ekmek pişme işi bitince çadır kahya tarafından indirilir. Çadır kahyaya aittir.)(GÖRÜR.2004)
Kahyalık kimi zaman angarya bir iş olarak görülse de insanları yönlendirme gibi bir özelliği de içinde barındırdığından, işi yapan kişiye büyük bir tatmin de getirmektedir. Günümüzde kahyalık geleneği kısmi değişiklikler olsa da devam etmektedir. Kahya düğünde ev sahibinin vekili gibi davranmaktadır. Düğüne katılanlar bunu bildikleri için kahyanın tüm söylediklerine uyarlar. Aşboğazdan sonra düğün ekmeğini pişiren kahya ikinci güne daha ayrıntılı işler planlar ve bu işleri yapacak insanlarla teker teker konuşur.
(O gün akşam düğün başlayacaktır. Çalgıcılar (mehter) çağrılır. Atların kalacağı yerler, atların yem ihtiyacı kahya tarafından düşünülmek zorundadır. Çalgıcıların misafiri karşılamaları sırasında ev sahibi adına hoş geldin diyecek birini görevlendirir. Düğünün birinci gecesine komşu düğün gecesi denir ve düğün sahibi gelen misafirlere hoş geldin diyecek bir bayan ve bir erkek görevlendirir. Nakdi bahşişler aşanacıya, ayni hediyeler kahyaya teslim edilir. Bu hediyeler düğün sahibinin sosyal statüsüne, maddi durumuna, diğer komşuların düğünlerine nasıl katkıda bulunduğuna göre değişmekle birlikte, koş, kuzu ve tavuk olabilmektedir.)(Görür, 2004)
Kahyalar genel olarak düğünlerde düzeni sağlarken ayrıca bir tane de sofra reisi seçilmektedir.
SOFRA REİSİ
Düğünler genellikle içkili olmaktadır. Erkekler toplu şekilde masalara oturarak içki içerek eğlenirler. Bu sırada yerel oyunlar da oynanır. Masanın kurulmasından sonra kahya topluma şu şekilde seslenir.
(Sizden tek istediğim muhabbettir. Muhabbetiniz bizi memnun ederse bizde sizi memnun ederiz. Ne ihtiyacınız varsa benden isteyeceksiniz. Bu içki şişede durduğu gibi durmaz, camda durduğu gibi canda durmaz. Ben hepinizle teker teker ilgilenemem, siz aynı sofrada oturuyorsunuz, sofrayı idare edecek, sizin ihtiyaçlarınızı bana iletecek birini seçmenizi istiyorum. Burada genellikle ağzı iyi laf yapan birisi sofra reisi olarak seçilir. Bu genellikle birisinin önerisiyle oylanır ve alkışla belirlenir. Seçilen reis toplumun kendine gösterdiği güvene teşekkür ederek uyulmasını istediği kuralları açıklar ve destek ister. Bu destek alkışla verilerek eğlence başlar. (Güneş,2004)
Muhabbetin başlamasıyla sofraya katkılarda olmaktadır. Özellikle oğlan evlendirme de rakı, sigara ve meze şeklinde gelen bu katkılar çok fazla olabilmektedir. Zaman zaman düğün sahibinin içki parası ödemeyip bunları sattığı olur.
Muhabbetin yürütülmesinden sofra reisi sorumludur. İçki sofrası gece geç vakitlere kadar devam eder. İçki sofrasının kaldırılması vakti geldiğinde sofra reisi kahyayı çağırır.
(Sofra reisi kahya ve düğün sahibini çağırarak herkesin yanında memnun olup olmadıklarını sorar. Bir anlamda onay alır. Sofraya son verilirken mehderlerin bahşişi için davul masaya konur ve herkes bahşişini davulun üstüne atar. Sofradan arta kalan içkiler reis tarafından kahyaya iade edilir ve muhabbet noktalanır. (Güneş. 2004)
Sofra reisi içki masasında bir olay çıkmamasını kahyanın kontrolünde denetler ama kahyanın görevleri düğünün diğer günleri de devam eder.
(Ertesi sabah kahya damat ve gelin gezdirmeye nereye, hangi zaman gidileceğini belirler. Mehterle birlikte bir kişiyi görevlendirir, ev ev dolaştırarak damat ve gelin gezdirmeye davet eder. Kahya ve aşanacı bir heybe hazırlayarak gençler verilecek içki ve çeşitli mezeler konulur. Damat ve sağdıç için at hazırlanır. Dönüşte kahya katılanların yemeğini halleder ve önemli kişilerle köyün muhtarını eve getirir. Birinci gece yapılan ağırlama ikinci gece de aynen tekrarlanır. İkinci gece damat donatılır, damadı kimin donatacağına kahya karar verir.) (Görür,2004)
Kahyanın görevleri üçüncü günde devam eder.
(Ertesi gün gelin almaya gidilecektir. Kahya başdüğüncüyü belirler. Başdüğüncü kız evine gidecek küçük eşyaları ve muhabbet için içkiyi taşıyan atlı kadındır. Başdüğüncü kız evine varınca kapı kilitlenir. Pazarlıkla kapı açılır ve oğlan eviyle kız evinin kahyaları biraraya gelerek yemek işini konuşurlar. Damat tarafını kız evinin yakınlarında karşılayan gençlere kahya bahşiş verir. Buna cerek germe ücreti denir. Cerek, yolu kapatmak için sembolik olarak verilen yola konulan ağaca denilmektedir. Oğlan evinin kahyası kızın mahallesindeki gençleri çağırarak onlara yiğit yolluğu denilen hediye ya da bahşiş verir. Çeyizler kahya tarafından belirlenen atlara yerleştirilir ve topluluk kız evinden ayrılır. Gelin oğlan evine getirildikten sonra, gelin attan indirilmeden önce kahya tarafından kucağına erkek çocuk verilir, gelin çocuğa bahşiş vererek attan iner. Kahya son olarak misafirlere yemek verir ve gelin duvağı açıldıktan sonra kahyanın da elini öperek bahşişini alır. Kahyanın görevi de misafirlerin ayrılmasıyla sona erer. (Güneş,2004)
Düğünün başından sonuna kadar kahya her türlü işle ilgilenir, böylelikle düzenli bir akış da sağlanmış olmaktadır. Köyün ağır iş yaşantısı içinde insanlar her türlü işde düzeni oluşturacak şekilde geleneklerini koruyarak bugüne kadar taşımışlardır. Bugün de aynı şekilde ögenner, aşanacı ve kahya geleneği devam etmektedir. Köyde yapılan düğünlerde hala kahyanın ve aşanacıyla ona yardımcı olan kullukçular vardır. Zamanla birlikte bazı gelenekler kaybolsa bile , imecelerin köyde hala devam etmesi, köy düğünlerinin bazı değişiklikler olsa da aynen devam etmesi bu geleneklerin günümüzde de işlevini kaybetmesini engellemiştir. Buna bağlı olarak ögenner, aşanacı, kahya toplumda itibarlarını korumaktadırlar ve köylülerin özellikle bu insanlara ayrı bir saygısı vardır. Bunun bir sebebi de bu kişilerin işlerini iyi yapan insanlar olmasıdır. Sofra reisliği ise sadece köylerde değil şehirde yapılan içkili kına gecelerinde de aynı şekilde devam etmektedir.
KAYNAK KİŞİLER
1) DURAN GÜNEŞ, E,1945,Ortaokul mezunu,emekli işçi,her yıl yazları köyde geçiriyor,28.4.2004 tarihinde Özgül Görür tarafından yapılan görüşme ve gözlem notları.
2) BAYRAM GÖRÜR, E,1953. Üniversite mezunu, ziraat mühendisi, her yıl yazlarını köyde geçiriyor, 21.4.2004 tarihinde Özgül Görür tarafından yapılan görüşme ve gözlem notları.