5 Kasım 2024 Sal

SEKSENLERİN AKKUŞU – I

Her yerde Erol Başçavuş!.İdarede, sokakta, vatandaş arasında, kahvehanede, olay anında-döğüş ortasında yetişen hatta o yıllarda yaygın olan ve Akkuşa en çok yakıştırdığım spor olan (rakım yüksekliğinden ötürü) Voleybol maçlarında bile Erol Başçavuş!..

 SEKSENLERİN   AKKUŞU  – I

     1970’leri hatırlamam zira yaşımız müsait değildir. Ancak 1980’leri, hususuyla 80’lerin Akkuşunu iyi hatırlarım. Ve Seksenler diye bir yazı yazmaya niyet ederken, bundan bir yıldan fazla zaman önce SEKSENLER dizisi çıktı, fena değil ancak eksik… Fakat benim için Seksenli yıllar en özel yıllardır. Hem çocukluğum hem ilk gençliğim…

     Akkuşumuzun geçmişinde  60’lar 70’ler gibi 80’ler de en güzel dönemlerden biriydi..Ve 80’li yılların Akkuşunda her parça her isim her mahalle, bir değer taşırdı bizim için; Taşlıdere, Fabrika yanı, Çarşı (İstiklal Caddesi) Pazar yeri,Eski Camii, Aşağı yol, Dağyazı, ..oklu dere, Çaldere, Küçük Kertil, Büyük Kertil, Acısu, (Eski) su depposu, Argan dağı ve yaylası, Mezerlik yanı, Culbanlık, Taşmalan yolundaki Orman içi düz, Halk Eğitim salonu vs. hepsi ayrı birer anı ayrı birer hikaye..

   70’li yılların Akkuşunda zannederim Akkuşun en önemli eğlence figürü eski Kulüp binasında bulunan Sinemaydı..Tabii ki düğün-davet gibi her zamanın genel eğlencesini, yerel kültürü zaten her devrin geleneksel eğlencesidir, o başka..Yetişemedik, gerçi dünyayı 79’dan sonra hatırlarım fakat köydeydik, çocuktuk ne gördüm ki o yıllardan aklımda ne kaldı..Fakat 60’lı yıllarda ve öncesi doğanlar Sinemayı net hatırlarlar: Yerli filmler, Yabancı Filmler, Yeşilçam-Cüneyt Arkın ve Kemal Sunal’lar..hepsi İhsan Çam'ların işlettiği Akkuş Sinemasında 70’li yıllarda izleyiciler için buz gibi geceleri ısıtan güzel anılardı. İnsanların, daha TRT’nin yeni yayıldığı ve çok az bir evde olduğu zamanlarda akşamları iple çektiği yıllar..Bunları, Akkuşun 70’lerini biri yazmalı..

  80’li yılların ise en önemli eğlencesi ise tek kanallı siyah-beyaz Televizyondu..O eski siyah-beyaz dünya ise bambaşkaydı..Zira beyaz perde artık ikinci sıraya düşmüştü ve Akkuşta artık Sinema yoktu, Sinema kapanmıştı..Fakat beyaz cam Sinemanın yerini çarçabuk doldurmuştu..

  1980 yılı Eylülün 12’si ülkede askeri ihtilalin tarihi iken benim için, İlkokulun başladığı tarihti. Fakat köyde başlayan İlkokul sürecim, ailece 81’de köyden ilçeye gelmemizle Akkuşta devam edecekti. Artık İlkokul 2’den Lise 1’in ilk ayına kadar kesintisiz yaşadığım Akkuştaydım. Bugünkü Fatih o zamanki Merkez İlkokulunda sınıfa başlayan küçük bir öğrenci için köyden küçük bir ilçeye gelmek, küçük bir şehre gelmek-medeniyete girmek gibi bir şeydi..Gerçi burası ilçe olsa da, olsa olsa ancak bir kasabaydı. Üçbin kişinin yaşadığı, güneşli günlerin az ancak doyumsuz olduğu fakat ikindiden sonra ekseriyetle sisin çöktüğü bir dağ kasabası..Sis dağındaki kasaba!.

 İbrahim Sadri’nin şiirinde dediği gibi olan olmuştu: Askeri yönetim sivil hükümeti alaşağı etmiş, yönetime el konmuş, kısaca Darbe olmuştu. Büyükşehirlerde tanklar yürümüş, askeri birlikler sokaklarda, sıkıyönetim, içeri alınalar, gözaltına alınanlar v.s. Korku sineması bitmiş fakat devrim filmi başlamıştı, ben filmin tam başını görmesem de hemen devamına şahit olmuştum..Artık Akkuş’un Kaymakamı da Belediye Başkanı da Erol Başçavuştu..Evet, evet Akkuş ta, küçükte olsa bir ilçede idare bir Başçavuş'a bırakılmıştı..Yanlış anlaşılmasın, ilçenin Kaymakamı da vardı, Belediye Başkanı da vardı, ancak hepsi de gölge olmuşlardı..Zannederim Belediye Başkanı rahmetli Bayali idi (Ali Rıza KADIOĞLU), ancak ilçede bir Belediye ve Başkanı olduğunu ancak 1984’de Belediye Seçimleri olduğu zaman hatırladık..(Rahmetli Bayali de Akkuşa hizmetleri olmuştu, 1977’de başkan seçilince Almanya’ya gitmiş, gurbetçilerin yardımıyla dozer, ambulans almıştı. Ayrıca  meşhur Opel marka bir makam arabasını o satın almıştı.) Ancak benim için ve herkes için en unutulmaz hizmeti herhalde bugün üzerinde halen volta attığımız ve artık iyiden iyiye eskise de ana cadde deki beton yoldur..Bu yol ne kışlar görmüştür, ne buzlar ne karlar ne sıcaklar..yine de bana mı dememiştir. Bugün artık maalesef Akkuşun en zevkli sporu olan İstiklal Caddesindeki Fabrika ile Taşlıdere arası volta atmakta sanki eskiye göre müdavimi hayli azalmış görünüyor..

 Her yerde Erol Başçavuş!.İdarede, sokakta, vatandaş arasında, kahvehanede, olay anında-döğüş ortasında yetişen hatta o yıllarda yaygın olan ve Akkuşa en çok yakıştırdığım spor olan (rakım yüksekliğinden ötürü) Voleybol maçlarında bile Erol Başçavuş!..Zaten sıkıyönetim var, adam da atak mı atak bir kişilik, kahvehaneleri basar, devamlı kontrol yapar! Gerçi biz çocuktuk fakat az da olsa birini çağırmak için girdiğimizde, yâda dışarıdan kahvehanede görürdük. Sokakta zaten her daim görüyoruz..Kimsenin ağa bile olsa karşı gelme şansı yok!. Fakat şu var, küçük bir şehirde yada kasaba da askeri darbe tiyatro oyunu gibi bir şeydir, böyle yerlerde zaten siyasi olaylar pek olmadığı-örgütsel faaliyetler ciddi yaşanmadığı için pek az kişi ya tutuklanmış yada tutuklanmamıştır. O zaman ilçemizden birkaç kişinin tutuklandığını hatırlarım. Mesela bugün çok önemli birini, bizzat askeri helikopterin gelip teslim alması falan.. Fakat o kişiler az bir zaman sonra geldiler, ilçedeki konumlarına döndüler. Demek ki 80 öncesi ilçemizde ciddi olaylar olmamıştı, ee nede olsa burası kulakları çınlasın Makbule Hocamızın dediği gibi herkesin birbiriyle hısım-akraba yada en azından tanış olduğu küçük bir yerdi..

 O yıllarda Sinema tarih olmuş, yerini Kulüp almıştı. Kulüp binası yani eski sinema iki katlıydı. Zannederim kulüp ikinci katta cafe gibi bir şeydi fakat orada düğün falan da yapılırdı. Giriş kısmında bir havuz olduğunu hatırlıyorum, içini tam hatırlayamıyorum. Fakat çokları hatırlar, kulüp binasının altında çok sayıda dükkân, bakkal vardı. Bunların bir kısmı hafta içi, kalanı hafta sonu açık olurdu. Galiba sinema işte burada oynatılmıştı yıllardır, nerden gelirdi filmler acaba, İstanbul’dan mı Samsun’dan mı, Ünye’den mi? Kaç günde, ne zamanda? Türkiye’de Sinema altın devrini 60 ve 70’lerde (75-80 arası çok yanlış işler olsa da) yaşadı, 80’lerde sendeledi 90’larda devrildi. 2005’lerde ayağa kalksa da artık eski Türk Sineması değildi. Yeşilçam çoktan ölmüştü, yerine İstanbul Ortaköy-Cihangir entel Üniversiteli çocuklarının, caf caflı, renkli, boyalı, gürültülü ancak içi boş sineması gelmişti. Yeşilçam bu ülkede çok bardaklar kırdı, çamlar devirdi, 2.sınıftı ancak gelen 3.sınıf bir şey..Sonra öyle olsa da az sayılmayacak unutulmaz klasik filmler çıkardı, Yücel Çakmaklı gibi başarılı milli sinemacılar..Şimdi siz onca bütçeli 1453’de milli bir ruh görebildiniz mi?

 Neyse, 80’ler ise TRT’nin ve TV’nin altın yıllarıydı. Artık her iki evden birinde TV vardı, siyah-beyaz gümüş alyanslı TV’ler..Haftanın her günü herkese göre program vardı, hafta içi ve sonu iki çizgi film, yine aynı şekilde iki yabancı iki yerli film..Fakat en çok ilgiyi Cumartesi akşamı Türk sineması çekiyordu..Özellikle de Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Kemal Sunal varsa..Pazar günü sabah sinema kuşağında yabancı kovboy filmleri. Yine de bu durum 80’li yıllarda komşuluğu-misafirliği öldürmemişti. İnsanlar birbirine hele komşu ise sık sık gelir giderdi. Tabii bu gidişlerin bir sebebi de aslında evinde TV’si olmayan insanların çoluk çocuğunu alıp, yakınına yâda komşusuna TV izletmeye gitmesiydi. Nerden biliyorum, başta bizde öyle yapardık çünkü..Fakat bu oturmaya gidişler bizde ebeveyn ile değil daha ziyade rahmetli babaannem vasıtasıyla olurdu. Babam ister demiyorum, onca yalvarmalarımıza rağmen bir türlü o siyah-beyaz Televizyon almamış-direnmişti..Ta ki 1985’e kadar!. Sonuç 80’lerin ilk yarısında gözde yabancı olarak başta Dallas, Komiser Kolombo, Köle İsaura, Şogun (Japon dizi) falan..Fakat bu yıllarda nedense yerli dizi hatırlamıyorum. Ancak bu yabancı diziler akşam izlenir ertesi gün konuşulurdu, özellikle Dallas’ta Ceyar şöyle yaptı böyle yaptı, varsa Ceyar yoksa Ceyar!.Şogun zaten kılıç elinde biçiyor, kesiyor ha bu arada gelmiş-geçmiş büyük karateci Çinli usta Bruce Lee’yi nasıl unuturuz? Bruce  Lee resimli tişörtler halen gözümün önündedir..

  Tabii futbolu nasıl unuturuz? Daha yeni yeni futbol takımlarını duyuyoruz, ilk adını duyduğum takım Ankaragücüydü. Hatta, İlkokul yıllarında herkes tuttuğu takımı söylerken ben de Ankaragücü demiştim..tabii böyle bir şey olmadı. Ancak (75’den) 84’e kadar ülkede en isim yapan Futbol takımı Trabzonspor’du..Ahmet Suat Özyazıcı yada Özkan Sümer yönetiminde TS!.Sanki kupalara ambargo koymuştu, evet FB’de vardı, GS’da vardı, BJK’ta..hepsi yine popüler, yine sükseli takımlardı, ancak iki yabancı hatta bir dönem yabancı yasağı TS’a yaramış ve oyuncularının nerdeyse tamamı Trabzonlu olan TS ise bu 9 yıla 6 şampiyonluk sığdırmıştı..Ancak yabancı yasağı kalkınca ve gittikçe sayısı da artınca TS rekabet gücünü kaybetti, öyle ki 85 sonrası TS için tam bir hüsrandı..Tabii 84 öncesi durum birçok arkadaşı etkileyip TS taraftarı yapsa da insanların ve arkadaşlarımın çoğunun gönlü yinede 4 büyüğün İstanbul’daki 3’ündeydi..

Bahadır KAYIM

 

 

 

Yorumlar (2)Add Comment

0

Kaleminize sağlık
yazar Rabia DOĞAN , 14 Kasım, 2012

Bahadır Bey, bu sabah bilgisayarımı açtım , başlık dikkatimi çekti ve yazınızı büyük bir keyifle okudum.Ellerinize,kaleminize sağlık..
Devamını bekliyoruz.

 
hatalı kullanımı bildirin
Skoru düşürün
Skoru yükseltin
Oy sayısı: +2

mehmet cürebal

Teşekkürler Bahadır Hocam.
yazar mehmet cürebal , 14 Kasım, 2012

Bize çocukluğumuzu ve yaşayamadığımız gençliğimizi hatırlattınız. Çocukluğumuz bitip gençliğe adım attığımızda Sağ-Sol , bugün de devam ettiği bölücülük gelip bizi kucağına oturtmuştu. Teşekkürler Bahadır hocam.  
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Related Articles

1 Yorum

  1. hey gidi hey! o benim babamdı. Namı değer Erol Başçavuş. Bense o zamanlar daha 4 yaşındaydım. Ekrem hocamız vardı bizim. Herkese selamlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar