28 Mart 2024 Per

Futbol ve Trabzonspor

10-16 yaş arası çocuklar-gençler! Bırakın futboldan başka spor dallarına heves edin, bakmayın herkes gibi bizde futbolu sevdik. Eğer çok yetenekli değilseniz futbol da hiçbir şansınız yok!

 

FUTBOL VE TRABZONSPOR
 

      — Biraz eğlence, biraz hatıra, biraz tespit yazısıdır!

       20 yaşın üzerindeki üç büyük kulüp taraftarlarının bu ligden çok zevk almalarını anlayamıyorum? Her sezon öncesi şampiyon belli: İstanbul’dan! Üç büyük İstanbul takımından biri, yani şampiyon kesin bir İstanbul takımı olacak!  devri daim oluyor, bu sene o, öbür sene şu, diğer sene yine şu yada bu ila ahir..Asla başka şehir takımı değil! Bu ligin neresi zevklidir? Şampiyon takımlar hep aynı şehirden ve işin ilginci taraftarlarının çoğu başka şehirlerde ve belki de çoğu bir kez bile olsun takımlarını canlı görmemiş! Kanallarda ki spor haberleri bile sıradan, zaten ‘’spor haberleri’’ değil, ‘’Üç büyükler futbol haberleri’’ dense daha mantıklı olur!! Bırakın diğer sporları diğer futbol kulüplerinden haber var mıdır?

Böyle bir lig bırakın Avrupa’yı Rusya’da bile yok! Son Rusya şampiyonu, Rusya içinde özerk Tataristan’ın başkenti Kazan’ın takımı Rubin.(Bizim Gökdeniz ve Hasan Kabze oynuyor) Önceki sene Baltık Denizi kıyısındaki sahil şehri, Putin’in memleketi Petersburg şehrinin takımı, Fatih Tekke’nin olduğu Zenit, bir önceki şampiyon ise başkentin takımı ünlü CKA Moskova! Üç ayrı şehir..Ayrıca şampiyonlukta iddialı başka şehir takımları var, Almanya böyle, Fransa böyle, İtalya böyle,İspanya böyle..

Evet, futbol çoğunca zenginliğe ve güce dayalı bir eğlence sektörü oldu ancak yinede bakıyoruz halen bir İngiltere’de üç büyük şehir arasında gidip-geliyor: Londra, Manchester, Liverpool. Almanya’da benzer: Münih, Bremen gibi büyük şehirlerin yanında Wolsburg gibi küçük bir şehirden son şampiyon çıkmış! Türkiye’de niye böyle değil?

Türkiye’de yılların bu düzenini bildiğimiz üzere sadece Trabzonspor yıktı. 70’li yıllarda sağlam bir altyapıyla ve 10 yıl boyunca birbirine denk gelen yetenekli-büyük oyuncuların bir araya gelmesiyle 6 şampiyonluk yaşadı. Tabii Şamil Ekinci gibi duayen bir başkan ve becerikli bir yönetimi es geçmeyelim. Tabii taraftarı da..Ancak bugün niye böyle?

Evvela şunu iyi bilelim ki, Trabzonspor un bu başarısına yaklaşanlar oldu. Bir Eskişehirspor, yine Trabzonspor un şampiyon olduğu 75’ler de az farkla iki defa  2. oldu.(Rahmetli Abdullah Gegiç’in Es-Es’i) Hakeza Samsunspor..

Samsunspor, 80’li yılların ikinci yarısının en başarılı Anadolu takımıydı. Hasbi ağa denilen Çarşambalı sanayici ve işadamı Hasbi Menteşoğlu başkanlığındaki Samsunspor çok iyi bir kadro yakalamıştı. Hem Samsun altyapısından Tanju Çolak gibi usta santrafor (ki öyle bir forvet bugün bu ülkede yok) ve Savaş, Muzaffer, Coşkun, Fatih gibi yetenekli büyük futbolcular diğer Anadolu takımlarından bulunmuş, hem de Juvanovski gibi bir yabancı (Makedon) getirilmiş, ortaya Samsunspor efsanesi çıkmıştı. 1985–1986 yıllarının şüphesiz en güçlü takımıydı ve ligin bitimine sadece 7 hafta kala GS’ın önünde liderdi. Herkes Kırmızı şimşeklerin şampiyonluğunu bekliyordu. Özellikle Trabzon’u, Feneri eziyor bu durum Kemal Sunal filmlerine bile konu oluyordu. Fakat bu ülkede şampiyon olmak için lider olmak yetmiyordu, 27.haftanın lideri 34.haftada ligi ancak 3. bitirebiliyordu.

 Ve o yılların Ortaokul öğrencisi olan bendeniz ve birçok Akkuşlu çocuk-genç çoktan Samsunsporlu olmuştu. Evet, yanlış okumadınız, Feneri, Cimbomu, Kartalı değil, Samsunsporu tutuyorduk. Akkuşta tarihte bu kadar Ordusporu bile tutan olmamıştır. Her hafta takımını heyecanla takip eder, mahalle maçlarında Tanju’ya özenirdik. Biz Taşlıdere tarafı diye bir takım kurar, PTT tarafıyla plastik topla maçlar yapardık, tabii maç İstiklal caddesinin halen mevcut beton yolunda, kışın yine yolun ve bir metre karın üstünde..Ne zevkli olurdu, ben de hep ileri geçer, Tanju gibi sağ ayak içi plase vurmaya çalışırdım.(Biz gerçek futbol topuna Akkuş’tan çıkınca ayak değdirdik, zira satılmaz-satılsa alamazdık, Okulda da tekti, hocamız verdiğini hatırlamıyorum)

Ancak ne var ki Samsun efsanesi fazla sürmedi, Menteşoğlu (kimine göre) şampiyonluğa oynamayı, şirketlerinin sıkıntılarına yardımcı olması karşılığında ANAP’lı GS Başkanı Ali Tanrıyara -GS 13 yıl sonra şampiyon olacaktı- bıraktı,(kimine göre) Hürriyetin eski sahipleri (Sabetayist oldukları söylenen Simaviler) ile arasındaki piliç fabrikası rekabeti ve basının aleyhine dönmesi derken takım as oyuncularını satmaya başladı,(Tanju ve Savaş daha lig bitmeden GS ile anlaştılar) başarı düştü, biz soğuduk, sonra bıraktık..tabii çocuğuz normal bu. Buna rağmen Samsun iki sezon üst üste 3. sonraki sezon 4. oluyordu. Tanju iki defa gol kralı olmuştu.Kalabalık bir taraftarı ve güçlü bir altyapısı vardı, kazadan sonra 90’larda bu kez Serkan’lar, Celil’ler, Ercan’lar la yine başarılı olsa da o kadro gibi şampiyonluğa oynayamadı..

Fakat Samsun şehir takımı olmanın ötesine geçemezken, Trabzon bırakın şehir takımı olmayı, bölgeyi bile aşmış, ülke takımı olmuştu. Okurken ve görev yaparken Trabzonlu olmayan kendisi Kilisli, Antalyalı, Diyarbakırlı ama sıkı Trabzonsporlu insanlarla (eş-dostum) karşılaştım. (Bunlardan en ilginci Diyarbakır’daki Lokantacı Seyithan abi’dir. Masasının üstü TS kadrosu resimleriyle kaplıydı). Bugün bakınız her şehirde önemli miktarda TS’lu vardır. Tabii çoğunluğu yine Nihat Genç’e göre Ünye’den başlayarak, sahil boyunca çoğalır..

Trabzonspor’un 1992’den beri taraftarıyım. Dedik ya baştan beri bir takımı tutanlardan değilim. Bordo-Mavi renkler çok daha öncesinden beri çok hoşuma gitmiştir, zira insan önce renkleri sever, sonra takımı tutar. Fakat 17 seneden ve bu yaştan sonra yeni bir takımı tutacak halimiz ve isteğimiz yok…90’lı yıllarda aslında her şey iyi başlamıştı. Şimdiki başkan Sadri Şener iyi bir kuşak yakalamıştı. Mehmet Ali Yılmaz, Ünal gibi usta orta sahayı Malatyaspor’dan, Orhan gibi ‘’rüzgârın oğlu’’ sol açığı Eskişehirspor’dan getirmiş, devamında Sadri başkan Cengizleri, Osmanları, Abdullahları, Tolunayları, Arçil ve Şotayı bulmuş, altyapıdan gelen Hami, Soner, Hamdi, Ogün, Lemi gibi üstün yetenekli oyuncuların da buluşmasıyla bence 70’lerden sonra en yetenekli kadro ortaya çıkmıştı. Takımın başına önca Breams, Leekens gibi usta Belçikalılar, sonra Şenol Hoca geçti. Hepside başarılı oldular. Trabzonspor son şampiyonluk sonrası (1984) bir çöküşe geçmişti. Fakat bu kadro 90–97 arası fırtına gibiydi, şiir gibi top oynuyor, coşturuyordu. Avni Aker’de rakip takımı tıpkı eskide olduğu üzere sahasından çıkarmıyor, adeta boğuyordu. Yanılmıyorsam üç defa 3.lük, iki defa 2.lik yaşadı, Avrupa’da Barcelona, Aston Villa, Lyon, Peruggia zaferlerini bu dönemde yaşadı. Fakat süper bir 11’e sahip bu takımın maalesef 12. adamı yani kaliteli bir yedek kulübesi yoktu. İşte sonra 1996’da ki meşhur Fener maçı, hüsran ( Trabzon 82 puanla ligi 2.tamamlıyordu, düşününüz geçen yıl-önceki yıl şampiyon takımlar 80 puanı bulamadılar) sonra  futbolcuların dağılması ve 97-98’den sonra tekrar yıkılış dönemi..

Fakat bu kadroya bir şampiyonluk ne kadar yakışıyordu, olmadı maalesef. Geride Ogün gibi sağlam bir libero, Abdullah gibi mükemmel bir sol ayak, Orhan gibi sol açık, Ünal gibi takımı oynatan-lider, hem güçlü hem teknik orta saha beyni, Hami gibi sağ açık ve mesafe tanımayan bazukalarıyla-frikikleriyle şutör forvet, Şota gibi teknik santrafor, Tolunay gibi ön libero vardı, maalesef şampiyonluğu getiremediler. Ben yine de diyorum ki, 95’te Küçük Orhan Beşiktaş’a gitmeseydi, Şota ile iyi bir ikiliydi ve o Fener maçında kalede Müslüman olan Alman (Müller) Metin Mert değil, as kaleci Nihat olsaydı, maç ve şampiyonluk gelecekti. Yalnız bu maç takımı ve camiayı gereksiz yere yıllarca takıntıya sürükledi, kafalar hep o yılda ve hep o maçta kaldı, takım geriye gitti, eğer şampiyon olsa ileriye gidecekti. Bundan sonra iyi futbolcular az geldi ama geldi, bir Vugrinec kaliteli bir Hırvattı, keza Aurello, Da Silva, Fatih Tekke, Gökdeniz, Smkovyak..

2004’te şampiyonluğa bir kez daha yaklaşıldı. Fatih Tekke-Gökdeniz-Aurello-Smkovyak-Yattara-Tolga-Petkoviç’li takımda iyiydi ancak maalesef iyi bir yedek kulübesi olmayınca olmuyordu. Polonyalı Smkovyak bu takıma gelmiş geçmiş en kaliteli yabancı orta saha oyuncusuydu, fakat önünde Fatih Tekke’nin yanında Smkovyak’ın Milli Takımdan arkadaşı Züravski devre arası alınabilseydi, Fatih-Züravski-Smkovyak ikilisi şampiyonluğu getirecekti, alınmadı, yine bir insan için çok ama Trabzon gibi bir kulüp için hiç hükmünde olan  100 bin Euro’nun hesabı yapıldı. Sezon arası Züravski gibi o sene sonunda Celtic gibi takıma giden kaliteli bir forvete 2 milyon Euro verilmedi, sezon sonunda Çek forvet Thomas Jun’un kulübüne sadece 4 milyon Euro verildi, başarılı olamadı, hem başkanın hem de Şenol Hocanın başını yedi. İşte Trabzonsporu bu yanlış transfer politikaları mahvetmiştir. Gerekli adamlara normal rakamlar verilmemiş, gereksiz adamlara milyon eurolar-dolarlar uçup-gitmiştir.Takımın başında tabii yine Şenol Hoca, yine başarıda olduğu gibi hata da payı var..

Bugün takımın kadrosu kötü mü? Hayır! Kötü değil ama eksik! Bugün iki mevkisinde yani sağbek ve forvette eksiği var öte yandan yedek kulübesi hatırladığım en zengin kadro, ancak işleyecek-bütünleştirecek-hazırlayacak usta yok! Ersun Hoca bu kadroyla takımı 22.haftalara kadar mükemmel getirdi. Fakat yedek kulübesini hazırlayamaması, hep aynı 11’e takması, iki gol kaçırma yarışına girmiş yetersiz forvet, Sivas maçında rakibi iyi tahlil edememesi-takımı iyi hazırlayamaması sonunu getirdi. Ancak şunu teslim edelim ki, Ersun Hoca bir kadroya sezon öncesi çok iyi bir fizik güç ve kondisyon veriyor, onun için Ersun Yanal takımları her sezona bomba gibi girerler, sonra bir şeyler aksıyor..

Bu hoca’ya gelince, kariyeri kendi liginde başarılarla dolu fakat dikkat ediniz Belçika Ligi..Anderlecht ve Clup Brugg dışında büyük bir takım olmayan, onlarında Avrupa’da hocanın döneminde ne yaptığını bilmedğimiz 2.sınıf bir lig.. Fakat agresif-otoriter bir hoca değil, futbolcusunda futbol bilgisiyle bari derin bir saygı uyandıramamış..Takıma, 1600 metrelik Davraz dağında-yaylada güç ve kondisyon verememiş..Ancak takımda herkese şans vermesi, hep aynı on biri oynatmaması güzel! Fakat bana göre esas olan diğer yanlışlar:

Bir defa kalede Slvia’da ısrar yanlıştı..Bu takıma Onur diye Ümit Milli takımın kalecisi alındı, ne zaman şans verilecek? Bu çocuk bir buçuk sene önce sezonun son maçında Fener’i 2-1 yenerken kalede harika devleşmemiş miydı? Şenol güneş’i hatırlatmamış mıydı?  Slvia’da tecrübesiyle hem oynar hem de genç kalecilere öğretir diye alınmamış mıydı? Bu sene sözleşmesi sona eriyor, ne zaman Tolga ve Onur’u hazırlayacaksınız? Bana göre ikisi de yetenekli, fakat Tolga’ya geçen yıl üst üste 8 maç şans verilirken, Onur’a şöyle bir 4-5 maç üst üste şans verilmedi fakat verilmeli. Tolga’dan Onur’u az daha yetenekli görüyorum. Bunlara şans verilirken Slvya’da tecrübesini genç kalecilere aktarması sağlanmalı..

Defansta Song gibi Afrikanın belki de yetiştirdiği en büyük defans ustasını beğenmiyoruz! Eski 3-5-2 sistemi olsa bence süper bir libero, topu oyuna sokmada müthiş bir adam. Önlibero bile oynar. Bir hafta sağbeke kondu diye ortalığı yıkıyorlar ama adam futbola sağbek başlamış! Bizim Trabzonspor taraftarı zaten herkesi kolay beğenmez, fakat taraftara göre de hareket edemezsiniz.Ancak Song, Giray’a futbolu öğretti, faydalı oldu, Giray gittikçe daha iyi oluyor.Ancak Egemen çok iyi bir kesici fakat halen topu oyuna sokmada başarısız, direk ileri şişiriyor oda rakibe..

Bu takımda sağbek’in Serkan’dan iyi alternatifi yok, değişmemesi lazım.Tayfun’un işi değil, Tayfun belli bir seviyeyi aşamıyor,son olaylarla kontrasyonunu kaybetti, dinlendir bu adamı..Özellikle sağbeke koyunca yerinde dur-a-mıyor, illaki ileri çıkacak, fakat verimlide değil,geride dönemiyor. Sağaçıkta şunu artık anladık ki Yattaradan iyisi yok ama ondan da umut yok, adam 10 maçın dördünde sakat, üçünde verimsiz, her şey üç maçta..olmaz! Zaten geçen yıl takımı şampiyonluktan eden dört faktörden birisi; Yattaranın transferinin olacak duruma gelmesi sonra yöneticilerin illaki şu güne kadar Katar kulübü parayı yatıracak denmesi (biraz daha beklenebilirdi, ne de olsa işin ucunda 10 milyon dolar vardı) ve sonra işin yatması, Yattaranın takıma dönmesi, Yattarasız da oynamaya alışmış-kazanan takımın havasının bozulması, onun yerine oynayan ve verimi artan Isaac’ın yedek bırakılıp, havasını kaybetmesi..

Sol bekte ise yıllar sonra Cale gibi sağlam adam gelmişti.Fakat gördük ki yeni alınan Ferhat ondan da iyi, hem de hücuma çıkıyor ve başarılı..Gabriç sezonun en iyi transferi, gittikçe daha iyi oluyor. Hem hızlı hem teknik bir solaçık, yıllar sonra soldan orta getiriyor, üstelik gol atabiliyor. Göreceksiniz iki yıl içinde değerini kaytlayacak. Şu halde sol tarafta sorun yok, sağda geride Serkan bu işi yapıyor, ileride Yattara olmadığı zaman kim sağaçık olmalı? Bana göre Barış Memiş! Zaten sezona iyi girmiş bir adamı boşuna yedek kulübesine hapsettiler, şimdi antrenör şöyle düşünüyor, adam antrenmanda ciddi değil, mücadele etmiyor, niye forma vereyim? Peki ama adam oyuna girdiği zaman, oyunu dikine oynayabilen, orta yapan, pozisyona giren-girdiren, şut çeken yapısı var, senin Colman bile bu kadar verimli değil? Serkan-Tayfun sağaçık oynayamıyorlar, elli defa gördük! O halde bu oyuncuyu kazanacaksın, antrenmandan sonra konuşacak, ilgilenecek ve öğreteceksin! Futbolcu kendine kıymet verildiğini hissederse takımı için-hocası için elinden geleni yapacaktır.

Önlibero’da sıkıntı olduğunu düşünmüyorum, fakat Selçuk’tan önlibero olmaz! Takımın iki A milli oyuncusundan biri olan Ceyhun’a ve Tjikuzu’ya dönüşümlü şans vereceksiniz. Ceyhun ağır ama şans verildikçe açılabilir. Fakat ben Tjikuzunun kaliteli bir oyuncu olduğunu, iyi mücadele eden-topu oyuna çabuk sokan-yönlendirebilen bir futbolcu olduğunu düşünüyorum. Sorun şu; bu iki futbolcudan biri muhakkak saha da olmalı, ancak önünde kim-ler oynamalı?

Selçuk her ne kadar istikrarsız da olsa, takımda topa basan en iyi oyuncu! (Saklayan demiyorum) Selçuk oynayacak, Selçuk’tan çok şey istenmeyecek, zira görev adamı, onun Arda gibi işler yapmasını istiyorsak, Selçuk oyunda hep kayboluyor, ondan mücadele etmesini, açıkları kapamasını, Alanzinho ve Colmanı paslarla desteklemesi, ileri çıkarması istenmeli.. Onun yanında kankası hep Colman oldu, fakat Colman gol atsa da, pas versede oyunu yavaşlatıyor, başaramadığında dağılıyor, bana göre onbirin adamı değil! Onun yerine onbirde Alanzinho olmalı, zira Alanzinho daha teknik, daha çabuk, daha pasör ve topu öldürücü bölgelere seri atabiliyor, ancak kimse bugüne kadar ona ayak uyduramadı..

Aslında geçen sezon ortası Yusuf’un alınması gerekirken, yine 50-100 bin euro hesabı yüzünden alınamaması, Alanzinho’ya 4 milyon euro bonservis ödenmesi oldukça gereksizdi. Üstelik hazır gelmemesi, takıma katkısının az olmasına neden oldu. Yusuf’u alamadın, Tabatayı 5 milyon euroya alsan daha karlıydı, hem hazır hem çok formda bir oyuncuydu. Ancak Yusuf olsaydı, hem solaçık hem orta saha görevini yapacak, takımı şampiyonluğa götürebilecekti. Böyle bir takımın 100 bin euro için, işi bitirememesi-geciktirmesi affedilmez bir beceriksizliktir. Şampiyonlukla birlikte kaybedilen geliri-Avrupa’yı bir düşününüz!

Taraftarın yarısı Alanzinho’yu beğenmiyor. Ancak ben çok beğeniyorum,madem almışsın kullanacaksın.Norveç gibi fizik güce dayanan ligde iki defa üst üste yılın futbolcusu olmuş, iki defa takımına şampiyonluk yaşatmış bir adam kötü olamaz..Hatta şu an takımın en teknik-ayağında en iyi top saklayan adamı.Ancak geçen sezon son haftalarda oynayan adam bu sezon Sivas maçından beri yedek. Orta sahada Colman yetersiz kalıyor, mücadelesi iyi ancak arı bal yapamıyor. Alanzinho’yu hücuma çıkaracak fakat arkasını kollayacak-birde onun yanında onunla paslaşacak-verkaç yapacak adam lazım! Alanzinho, Selçukla iyi bir ikili orta saha olabilir. Bir de Alan, topu bazen geriden alıp-driplinge çıkıyor, geçe geçe geliyor, ceza sahasına inmeden düşürülüyor, bu aklı ona kim verdi? Halbuki ikinci değil, üçüncü bölgede çalıma girse (ceza sahası önü ve içinde) ya kaleciyle karşı karşıya kalacak, ya birini karşı karşıya bırakacak, ya da düşürülecek ve penaltı olacak! Yani gol gelecek. Tamam, bunuda yapsın diyecem de, adamı bırakmıyorlar ki, biçiyorlar! Yoksa biliyorum, Alan sonuna kadar o topu vermez, zira Maradona stilinde bir adam, müthiş hareketler var, onu izlemekten çok zevk alıyoruz.

O halde orta sahada herkesin yedeği belli olmalı, rastgele adam oyuna sokulup-çıkarılmamalı..Tjikuzunun yedeği Ceyhun (yada tersi), Selçuğun yedeği Engin,  Alanzinho’nun yedeği Colman (zira ikisi oynayınca birbirlerini bozuyorlar-takımı yavaşlatıyorlar) olmalı..Barış ise Yattara ile dönüşümlü oynamalı..

Şu halde Trabzonspor’a en uygun sistem 4-3-3 gözüküyor.Geride benim favori onbirim Onur (Tolga)-Serkan, Giray, Song(Egemen),Ferhat- Tjikuzu(Ceyhun),Alanzinho, Selçuk(Engin)-(Yattara)Barış,Gabriç,Umut (Gökhan).Yani orta sahada üç oyuncu topa basarken, arkası kollanan ve Selçuğun gerisinden takip ettiği Alanzinho çıkacak, pas dağıtacak,solda Gabriç-sağda Barış her zaman çizgiden içeri girecek ve orta kesecekler.Tıpkı 90’larda sağda Hami, solda Orhan, ortada Şota (daha önce Polonyalı Czyo, küçük Orhan gibi) gibi..Bu arada sağaçıkta arkada Tayfun ileride Serkan verimli olmuyor, bundan vazgeçmek lazım.Yani Barış ve Gabriç hem orta keserken, hem de gol arayacaklar, böylece oyun içinde 3’lü forvet gibi olacak. Gabriç’te ve Barışta bu yetenek var. Bu arada Engin takımda ikinci top saklayan futbolcu, doğru yerde oynadıkça gelişecektir, hatta takımın en iyi orta sahası bile olabilir. Zafer Yelen de iyi bir kumaş, o da iyileşince ama tabii oynadıkça faydalı olacaktır.

Gaziantep maçı belki yirminci kez gösterdi ki bu takımda aslında en eksik mevkii forvettir. Umut ve Gökhan bu takımı taşıyacak forvet değiller, fakat yeteneği az da olsa Umut mücadelesiyle bir adım öne çıkıyor. Bence 4-3-3 sisteminde tek forvet görevi yapar, ancak orta gelecek, sağaçık-solaçık Umut’un yanında pozisyona girecek. Umut yetenekleri kısıtlı bir oyuncu..İsmi verilmeyen TS’lu bir oyuncu Umut2u Fatih Tekke ile kıyas ediyor, söylediği şu: Umut 10 orta iki gol, Fatih 10 orta beş gol! Fakat kötü olan şu; gelişmeye istidatlı değil, yani gelişemiyor da..zaten gelişebilse ondan iyi forvet oyuncusu olamazdı, dünya çapında olurdu, fakat yok, bu kadar! Tabii çok güçlü, yorulmak bilmeyen, baskı yapan, şutları iyi bir adam. Yine de durmasında daha iyi bir ikili gelmedikçe fayda var.Gökhan her ne kadar Milli takıma seçilse de ben sezon sonu hatta sezon arası satılmasından yanayım. Evet müthiş teknik ama müthiş ağır! Kaç defa gördük, bir arapası alıyor-kaleciye doğru giderken, arkadan defans oyuncusu yetişiyor! Orta geliyor, havadan köşelere kafa vuruşları yapamıyor, ben şimdi bu adamı ne yapayım? (Ama serbest vuruşlarını beğeniyorum)Bazen yönetim taraftarı dikkate almalı, taraftar forvetin yetersiz kalacağını lig başlamadan anladı, Fatih Tekke’yi alın-kombineleri bitirelim, dedi, dikkate alınmadı, takım lig’de en son Antep maçında olduğu gibi kaç maçını kaybetti, Avrupa’dan forvetsizlikten elendi. Gökhan Ünal’ı aslında Ersun Hoca istememeişti, fakat Sadri başkan diyor ki’’ bir an düşündüm, kararımı verdim, aldım!’’  Keşke danışsaydın başkan! Son yılında Kayseri’de bir sakatlık geçirdiğini, formsuz olduğunu, epeydir oynamadığını söyleselerdi sana..Keşke 6 defa izlettiğin ama Ersun Hoca’nın Cale’yle birlikte istediği Hırvat pivot santraforu alsaydınız. 6 defa izlendi-beğenildi, 7.izleyen Serdar Bali beğenmeyince alınmadı, şimdi onu isteyen-Gökhanı istemeyen Ersun Hoca ne yapsın bu forvetle? Transferin son gününde yine 50-100 bin euro gibi komik rakamlar yüzünden Bucasporlu 1.95’lik Ümit Milli forvet Mehmet Battal, Samsunsporlu genç yetenek forvet Turgut Doğan Şahin alınmadı! Bir Eskişehirspor bile yetenekli dört forvete sahipken (Ümit Karan-Mehmet Yılmaz-Süleyman Youla-Burak Yılmaz) koca Trabzonspor iki yetersiz forvete mahkum edildi, üstelik yaz kampında iki-üç gol atan genç forvet Eren, Rizespora kiralık gönderildi, bütün bunlar akıllıca işler midir? O halde bugünkü saha sonuçlarına kızmayacaksın, razı olacaksın!!

İddia ediyorum, şu an Fatih Tekke’den daha iyi bir Türk forvet yok diyorum, buyurun söyleyin? Semih mi-geçiniz! Halil Altıntop’mu? Değil! Ümit Karan mı? Asla! Nihat mı? Evet çok başarılı bir kariyeri var ama özellikleri Fatih’den geri, düz bir oyuncu-kuvvetiyle oynuyor, kesinlikle değil! Sercan mı? Değil, daha bir şey yaptı denemez! Eeee ..yok kardeşim, peki Milli Takımlar Teknik Direktörü sayın Fatih Terim Hocam, Fatih Teke neden Milli takımda yok? Bu sene yok, geçen sene yoktu, ondan önceki sene yoktu, geldiğinizden beri bu adam yok! Neyini beğenmiyorsunuz Fatih’in? Trabzonspor’da önündeki boş kaleye gol atamayan, tank gibi ağır, vücudunu dönzeremeyen Gökhan Ünal bu takımda oynarsa Fatih Tekke en formda olduğu zamanda-her hafta Rus Liginde gol attığı bir zamanda İngiltere Milli Takımında oynaması lazım! Bu adam takımıyla şampiyon oldu, UEFA Kupası aldı daha neler yapması lazım? Yaşlı diyorsan -ki değil bence en olgun dönemidir-     o zaman aynı yaştaki Ceyhun ve kendisinden iki yaş büyük Yusuf’un Milli Takımda ne işi var? Gökdeniz’i hadi anladıkta-bu kadar orta sahanın içinde şart mıdır, bilemeyiz- fakat Fatih’in şu takımda çoktan oynuyor olması gerekirdi, oynasaydı belki de bu kadar gol kaçmaz-şimdi Afrika 2010 biletini almış olurduk.

Bazı futbolcular vardır, az bulunur-her zaman gelmez, özeldirler.    İşte Fatih Tekke, bunlardan biridir. Kafa vuruşları harika, yerden vuruşlar hem şut olarak hem fasol-teknik vuruşlar olarak on numara, mücadele o biçim, paslaşma çok yerinde..daha ne olacak? Hatta bana belki gol koklama dışında Tanju’dan bile iyi geliyor.Üç büyüklerden nice futbolcu kendi takımlarında yedek iken Milli Takıma çağrıldı, Avrupa’ya gitmiş olanları bile yedekken oynatıldı, Fatih en formda zamanında yedek bırakıldı! Yazıktır, ayıptır, Trabzonspor camiasına tek kelimeyle hakarettir. İşte görüyoruz, en kolay gruplardan birinden çıkamıyoruz, Dünya Kupasına gidemiyoruz! Bir Bosna maçı oynuyoruz, öne geçmişiz,  rakibin eline bombayı bırakmışız, daha rahat ve dikkatli olacakken sanki geride olan bizmişiz gibi saha kenarından her şeye itiraz eden, bağıran-çağıran ve futbolcuları gereksiz yere gerginliğe sokan ve sonunda da hakemin pek doğru kararıyla tribünleri boylayan bir adam, futbolcuları duygunsa göre tercih eden bir kişi, Türk Milli takımının hocası olamaz! Milli takımda oynamak, Milli duyguların coştuğu bir yerken, burada prim-mirim pek konuşulmazken bu takıma parasal işleri sokan-bu takımda cip-mip krizi çıkaran Fatih Terim hocamızdır ve  elbette ki bize büyük başarılar yaşattı! Fakat başarı istikrar ister, hocamız ikinci GS Macerası gibi ikinci MiLLİ Takım deneyiminin sonunda başarısız oldu.Futbol tarihi maalesef başarılarıyla tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş ve efsanesi sona ermiş futbolcu ve teknik adamlarla doludur.. Şekilci milliyetçi pozlarına giren Fatih hocamız, Türkî takımlarla (Azerbaycan ve Kazakistan) maça giderken, Ata yurdumuza geldik-sizleri seviyoruz diye hiçbir kelime söz etmiş midir? Bir pankartla sahaya çıkmış mıdır? Bosna ile maç yaparken-zamanında Sırp katliamına uğramış bu dindaş ülkeyi futbolcularına anlatmış mıdır? Öyle olsaydı herhalde Gökhan Gönül, Bosnalı Edin Dzeko’ya sanki düşman ile maç yapar gibi kasapça girmez ve gider Bosnalı Müslüman Futbolcudan özür dilerdi. Bu ülkede asgari ücretle geçinen milyonlarca insan varken, Milli Takım hocalığını ayda 135 milyar maaş alıp, hakkıyla yerine getire-e-meyen Fatih Hoca şu iki maçın sonunda derhal istifa etmeli ve böyle bir gruptan çıkmadığımız için, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle Türk Milletinden, futbolcularla birlikte özür dilemelidir.(Bu arada: Bu yazı Belçika maçından çok önce yazıldı, şimdi Fatih Hoca’ya Federasyon başkanı halkı dikkate almadan ‘’aman ayrılma hocam’’ diyebiliyor! Sanki başka hoca yok! Ülke içinde Ertuğrul Sağlam-Tolunay Kafkas-Abdullah Avcı-Mehmet Özdilek ve yurtdışında parayı verdin mi sayısız adam var, iş yapacak! Fakat isim yapmak isteyen ve fazla para almayacak-futbolculuğu döneminde başarılı bir yabancıdan yanayım) Yalnız gelecek teknik adamın özellikle başarıya doymuş, Milli heyecanını kaybetmiş futbolcuları bırakması, Anadolu’ya eğilmesi ve dört-beş senede bir jenerasyonu değiştirmesi ve aksayanlarını tasfiye etmesi yerinde olur.

Trabzonspor Fatih Tekke’yi almalıydı, işte şimdi kendisi söylüyor, devre arası değil ağustosta sözleşmem bitiyor diye..2 Milyon Euro vermek zor muydu? Halbuki 7.5 milyon Euroya satmıştın! Hâlbuki alınsaydı, takım ya ikinci ya üçüncüydü!..Trabzonspor ne yapacak? Devre arası artık gerek kalmayan Cale’yi satacak, iyi bir sağbek, iyi bir yabancı forvet ile iyi bir yerli forvet alacak! Yerli transferlerde Trabzonspor artık eski evlatlarını toplamalı..çünkü takıma en çabuk uyum sağlayacak ve yürekten oynayacak adamlar bunlar! Trabzonspor’a her futbolcu uyum sağlayamıyor, hem de formda gelen bir futbolcu bile..çünkü, Trabzonspor büyük takım ama Trabzon orta büyüklükte ve her imkanı olmayan bir şehir, üstelik kendine göre bir sosyal yapısı var, öyle absürd-radikal-uç yaşantıları, davranışları kaldırmıyor, yani ortalama bir büyük takım futbolcusunu her talebini karşılamaz, o halde buraya ailesi olan-aile yaşantısına yatkın olan, mütevazi ama hırslı-hedefleri olan, örneğin buradan daha büyük takımlara-Avrupa takımlarına transfer için Trabzonsporu atlama taşı olarak kullanacak futbolcular burada başarılı olur. Forvet’e Kasımpaşa’da Trabzonspor aşkıyla yanıp-tutuşan Erhan Küçük alınabilir, zira iyi bir forvet, bakmayın Kasımpaşada heyecanını kaybetti, ama iyi. Hızlı-teknik. Sonra Samsunspor’dan Turgut Doğan tekrar düşünülmeli, Buca’dan Mehmet Battal olabilir ama İzmir’den gelip-uyum sorunu yaşar diye düşünüyorum. Ve iyi bir sağbek, kim olabilir, kesinlikle Sivas’tan eski evlat Abdurrahman diyorum. Unutuyorduk, Ankaraspor’un futbolcuları hakkında Tahkim Kurulu 15 günlük transfer izni verdi, bakıyorum bize göre var mı? Var: Ömer Aysan iyi bir sağbek, Bursaspor’da ki performansını biliyoruz, neden olmasın, hücum da da çok iyi, yaşı 27, iyi..İlhan Parlak gibi forvet var, 22 yaşında, teknik bir forvet, falan bir yabancı dergi İlhan’ı 2008 yılında Avrupa’nın gelecek vaad eden 20 futbolcusu arasında gösterdiğini, Kayserispor’da ki performansını ve Fenerbahçe’ye transfer olmasını (Semih ve Guiza’nın arkasında şans bulamadığını anımsayalım) düşünürsek, İlhan’da forvet açlığı çeken Trabzonspor’da direkt oynayabilecek bir futbolcu gibi geliyor bana..hatta diyorum ki bu ikisini alsak ve karşılığında Gökhan Ünal’ı versek! Zaten Ankaragücü devre arası isteyecekmiş, hazır vermiş oluruz, takas ederiz ve karşılığında bir kuruş ta vermeyiz; zira uyanık Kayserispor’un Trabzonspor’a attığı 6 milyon Euro’luk kazık olup, bu işten zarar etmemek lazımdır, diyorum. Hem biz ihtiyacımızı karşılarız, Hem biz Gökhan’dan, Gökhan da bizden kurtulmuş olur. Bu transferler devre arası yeter, eğer forvet alırsanız Gökhan’ı hemen satın diyorum. Gelecek sene ise, bu takımın transfere ihtiyacı olmayacaktır, zira orta sahada hücuma dönük oyuncumuz-Hollanda ikinci liginde kiralık oynayan Brüls formda ve kaliteli bir futbolcu, anlatılanlara göre ihtiyacı giderir, sonra yine aynı takımda ve artık pişmiş olarak gelecek geleceğin Aurellosu bir Faty Papy var ki, gelecek yıl  önliberoda formayı kapacaktır. Ve Fatih Tekke!..Başka da boşuna para harcamayın diyorum..

Trabzonspor ne zaman şampiyon olur? Trabzonspor un şampiyon olması için ben önce Şampiyonlar ligine gitmesi lazım diyorum..Bu takım önce Şamp.Ligini hedef alacak, oraya gidecek, orada tecrübe kazanacak, futbolcular Türkiye Liginde şampiyon olmanın o kadar da zor olmadığını-bunun bir ayak-beyin ve sabır işi olduğunu, yeter ki soğukkanlı ama mücadeleci olmak gerektiğini-bir maçı kaybetmekle moral bozmamak gerektiğini kabul edecek ve kendine güveni gelecek ve (Türkiye’de kurduğu kadroyla yere-göğe sığdırılamayan bir Fenerbahçe’yi Hollandanın sıradan takımı Twente’nin gelip-yendiğini) anlayacak..ve başta futbol bilgisi tam olan-takıma iyi idman yaptıran-tam hazırlayan agresif,altını çiziyorum kenarda uyumayan bir teknik adam olacak, işte o zaman Trabzonspor şampiyon olacaktır.

Bu arada Türkiye liginde Sivas gibi futbol geleneği ve altyapısı-taraftarı olmayan takımların şampiyonluğa oynamayacağını gördük. Türkiye liginde Trabzonspordan başka gelecek senelerde Anadolu’dan çıkabilecek şampiyon takımlar bana göre; Ankaragücü, Bursaspor, Eskişehirspor ve Göztepe’dir. Zira büyük taraftarları, camiaları, basın güçleri, finans kaynakları en iyi dört kulüptür, hele Ankaragücü göreceksiniz, daha bu seneden ne işler yapacak, seneye de kasıp-kavuracak gibi geliyor, zira Ankaraspor’la birleşmesi-başkentin gücünü-Cavcav hariç- birleştirmiş gibi gözüküyor. Diğerlerinden Gaziantep, Gençlerbirliği ve Kayseri gibi seyircisi zayıf takımlar parası da olsa iş yapamazlar, yapamadığını da gördük. Samsun,Kocaeli, Adana Demir, Sakarya gibi bir zamanların kafa takımları ise maddi krizlerle boğuşuyor, işleri hayli zor..

Hoca demişken, Şenol Hocanın takımın başına dördüncü kez geçmesine karşıyım, zira Şenol Hoca maalesef bazı konularda kendini geliştiremedi, bilmiyoruz Kore’de durumu ne? Fakat 96’daki maçta hatası, takımda gençlere şans vermemesi, Trabzon’dan bir futbolcu yetiştirememesi, milli Takımdayken kendisi kaleci olduğu halde bir tane kaleci yetiştirememesi (Hep Rüştü’ye şans vermesi), Anortosis faciası, o sezon takımı Almanya’da kampta bırakıp tam üç kez Türkiye’ye gelmesi-neymiş Tanjant yolu açılışına gelmiş- sonra takımı hazırlayamaması..yani bence zor, fakat sanki yönetim devre arası-yada sezon sonu onu getirecek gibi duruyor.Bu aralar Bülent Uygun’dan sözediliyor ki Trabzonspora uymaz gibi geliyor bana..Hırslı olması güzel ama, futbol bilgisinde eksikler görüyorum.Mesela düz bir futbol anlayışı var, antrenmanları-çalıştırması iyi, maçlarda eksik! Bence bu hoca biraz daha kalmalı-fırsat verilmeli ama illada gidecekse takımın başına yerli biri gelecekse 90’lı yılların kadrosundan bir hoca, örneğin Hami-Ünal-Tolunay üçlüsünden biri düşünülmeli..

Trabzonspor’a yeni bir stad lazım, lazım amma nereye? Şimdiki stadı şehir kaldıramıyor, Trabzon bir marka ve bu markaya yepyeni-son sistem 40 bin kişilik bir stad lazım, fazlası değil! Öyle 50 binlik stattan söz ediliyor, gereksiz ve külfetli diyorum. Zira bu şehrin nüfusu 200 bin, 50 bin kişi zor, tribünler bazen dolsa da her zaman dolmayacak ve maça 40 bin kişi gelse bile boş gözükecektir. 40 bin kişilik stad ise daha aktif ve rantabldır. Stad için en uygun yer ve proje yine Akyazı gözüküyor amma nasıl olacak? Avni Aker’i yatırımcı eşdeğer kabul etmiyor!Ne olacak, yatırımcıya Avni Aker’in çevresindeki kamu binaları da tahsis etmeli, tabii bu işe devlet katkı sağlamalı..Zira Trabzon bir futbol-spor kenti, Cenab-ı Allah nasıl her memleketin insanına değişik özellik vermiş, misal Kayseriliye,Antepliye müthiş bir ticari zeka vermiş, bu insanlara da denizcilik,spor yeteneği ve mücadelecilik (hırs) özelliği vermiş, burasını bir sanayi kenti yapamazsınız fakat bir turizm kenti, bir spor kenti yapabilirsiniz.Trabzon’un tarihi ve doğasına, Trabzonspor’u da eklerseniz ve otel-ulaşım altyapısını ayarlarsanız, tanıtımı ve pazarlamayı yaptığınız zaman burası yılda iki milyon turist çekebilir. (ki Karadeniz’de en çok turistin geldiği yerlerden biri) Tabii önce Akyazı (Akçaabat ile Trabzon arasındaki sahil) derhal sağlam biçimde doldurulmalı, zira Trabzon’da alan sıkıntısı var! Sonra gelişen Mühendislik-Mimarlık gereğince buraya sağlam bir 40 bin kişilik ( sadece futbola amaçlı-atletizm pisti olmayan) bir stad ve bunun yanında Otel-alışveriş merkezi-sosyal tesisler-sahil yapılabilir, böylece sosyal alan sıkıntısı çeken Trabzon’un yeni bir çekim alanı olur. Fakat tabii önce yine de burayı uzmanlar ve bilim adamlarından oluşan bir ekip incelemeli, buraya yapılacak dolgu üzerine bu tesisiler yapılabilir mi? Burası bunu kaldırır mı? Yoksa hiç zaman kaybetmeden yeni stadı, eski stadın yerine yapmak-bunun için yan sahaları ve çevredeki alanları ya kamulaştırmak ya da alana dahil etmek gerektir. Ama ben Akyazı’dan umutluyum. Bu arada 2016 Avrupa Şampiyonasına talip olmak istiyoruz, fakat bazıları Trabzon’u es geçip, aday ülke olarak maçlarda Trabzon’u maç yapılacak şehirlerarasında planlamıyorlar. Bu adamlar bu ülkede İstanbul dışında tek şampiyon çıkaran, her daim canlı futbol şehrini, TS gibi kulübün şehrini nasıl es geçer? Sadece futbol değil, yakın zamanda basketbol birinci liginde takımı olacak bir şehir, boks şampiyonları çıkarmış bir şehir, ülkede ki çok sayıda ünlünün memeleketi, Ayasofya, Sümela, Gülbahar hatun Camii, Zağanos, Ortahisar gibi tarihi eserlere ve Uzungöl gibi doğa harikalrına sahip bir şehir de maç düşünülmeyecekte nerede düşünülecek? Trabzonsporluları haksızlığa isyan ettirmeyin!- Haa tesis yoksa stad yoksa ulaşım sorunsa devletsin yardım et, yol-yordam göster, imkân sun, özel sektörü özendir, yönlendir. Otel yaptırt, saha yaptırt.Seyrantepe’de TOKİ’nin yaptığı burada yine TOKİ tarafından yapılabilir..

Trabzon Türkiye’nin Brezilyası..Süper Ligde 45 civarı Trabzon kökenli oyuncu var..Trabzon’da da kendini göstermek isteyenler var,ilçelerde-yan sahada-Yavuz Selim’de ne yetenekler var, görecek-izleyecek ve elinden tutup-işleyecek teknik adamlar bekliyor..

 Fakat bütün bunlardan daha önemlisi bu ülkede futbol seyircisine-takım yönetimlerine-medyasına-statlarına bir düzen getirilmeli..Ülkenin batısının bir takımı, doğusunun takımını terör örgütü ile özdeşletir-e-memeli, o seyirciye de o takıma da en ağır cezalar verilmeli; sahası 5 maç kapatılmalı, ağır para cezası verilip-o tezahüratı yaptıran kişilere 5 yıl maç izlememe ve hapis cezaları vermeli (halkı kin-nefret ve bölücülüğe sevk etmek-tahrik etmekten) Zira bizim toplumumuz eğitimle kısa vadede yola gelmiyor! Eğitim de nasıl bir eğitim? İçinde Vicdan, kişilik kazandıran, Saygı-Sevgi, Hakiki bir Din-İman, Milli duygular olan eğitim mi, olmayan mı? İşte statlar da en eğitimli adamlar ana-avrat sövüyorlar! Aynı şekilde toplu küfür de yasaklanmalı..Demek ki, yasalar işlemeli bu ülkede, önce eğer değilse yasalar caydırıcı hale getirilmeli, anlatmak-uyarmak yetmiyor-korkutacak-vazgeçirecek!

 Ve bu ülkenin gençliğine dünyada futboldan da başka sporlar olduğu da anlatılmalı..Ebeveynler çocuklarını daha çocukluklarını yaşamadan ve dahi yetenekleri olup-olmadığına sevip-sevmediğine bakmadan ellerinden tutup-bir futbol kulübüne yazdırmalarına bir son demiyecem ama bir düzen verilmeli..Başka sporları da desteklemeli devlet, yöreye göre-yörenin insanının yapısına sporlar desteklenmeli..Trabzon’da futbol-masa tenisi-yüzme destelenirken, Sivas’ta Güreş-Judo-Halter desteklenmeli, Diyarbakır’da  atletizm-voleybol-satranç , İzmir’de yüzme-voleybol-boks desteklenmeli..yine ilçe bazında Akkuş’ta (kış ve soğuğun uzun sürmesi nedeniyle) salon sporları güreş-uzakdoğu sporları-voleybol desteklenirken mesela öyle herkesin beklediği gibi futboldan önce bir voleybol kulübü kurulmalı-spor salonu boş boş duruyor..yani burada ki Okullarda bu spor dalların da Beden Eğitimi dersine ağırlık verilmeli, Okul kulüpleri kurulmalı fakat sözgelimi maç yaparken-maçı hafta sonuna almalı, çocuğu dersten koparmamalı..bu ülkeden başka yeryüzünde başka ülkede yok, bir zaman sonra da kulüp hocaları şunu demeli:Ya Okul, ya Kulüp! El cevap: Her ikisi.

 Spor bu ülkede maalesef genellikle; öyle denildiği gibi Kardeşliğe, Barış’a sebep olmadı..İşte Ermenistan maçı, K.Maraş-Zaho özel maçı, eski Azerbaycan maçları hariç.Bütün kulüpler üç-dört ayda bir denetlenmeli, para giriş-çıkışı, ilişkileri denetlenmeli, sporcular her yıl sonunda 20 yaşına kadar spor-genel kültür-spor tarihi-sporcu ahlakı konulu test’den geçirilmeli..20 yaşından sonra niye başarı düşüyor, neden başta futbolcular olmak üzere sporcularımız şöhreti taşıyamıyor, şımarıyorlar, bu konu masaya yatırılmalı..sözgelimi her kulübe birer danışman psikolog bulundurma şartı getirilmeli.Kulüplerin altyapısında ki genç sporculara hafta da bir sporcu ahlakı ve ilkyardım olmak üzere iki saat ders konulmalı.

 10-16 yaş arası çocuklar-gençler! Bırakın futboldan başka spor dallarına heves edin, bakmayın herkes gibi bizde futbolu sevdik. Eğer çok yetenekli değilseniz futbol da hiçbir şansınız yok! Ancak diğer her spor dalında şansınız var! Mesela çocukluğum da arkadaşlarımla birlikte fındık dallarından-esnek gürgen dallarından yay yapar, ok atardık! Öyle ki çok iyi bir atıcı olmuştum, daha sonra özellikle Üniversite de bir ok-yay takımım olsa ve böyle bir takıma girsem çok iyi bir okçu olabilirdim. Zaten bu ülke de kaç okçu var ki? Yani müşterisi az olan sporlarda başarı şansınız yüksektir. Ve muhakkak ders dışında bir sporu ortamı temize yakın bir kulüp bulursanız (temiz bir kulüp zor bulursunuz) sporu seviyor ve yapabiliyorsanız yapın, yoksa bir sanat ya da zanaatla ilgilenin, kursuna gidin! Böylece hem kötü alışkanlıklara uğramaktan-vakti öldürmekten kurtulursunuz hem de ileride ek bir mesleğiniz olur!

Bahadır KAYIM

 

 

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar