18 Nisan 2024 Per

Belki Döneriz Ama, Akkuş’un Gürgenleri Yıkılmış Olur.

Köşe Yazarımız Veysel ŞENSOY, Onlarca Türküde İstenen Arzulara Kavuşulup, Kavuşulmadığını Merak Etmiş. Bizler için kaleme almış.

TÜRKÜLER  AH

Şu türküleri yüreğindeki tellerden nağmelere dökenlerin duydukları ruh acısı, yaşadıkları beden ağrısı nasıl bir duygudur acaba diye soran oldu mu acaba?

Akkuşun başında kar görüp duman özleyen ve muhannet yarindi iman olmadığını haykıran yanık bağırlı akkuşlu kimdi acaba.

Allı turnalara bizim ellere selam söyleten, gurbetten usanmış bağrı sancılı yiğitler neler hissederek alev alev döktüler bu dizeleri.

İbibikler öterken gelmeye söz verenler sözünde durabildiler mi?   Yari İstanbul’u mesken tutanlar vuslata erdiler mi cevap veren bir türkü bilen var mı?

Hint elinden kumaş getirmeye razı aşıklar döndüler mi yollarından?

Ordunun derelerinin ters akması ve ordunun üstüne gelmesinden bile korkmayıp baş kaldıran sevdiğine sahip çıkan delikanlılar muratlarına erdiler mi?

“Yetiş Namazı kılmaya seni seven öldü gel”  diye çağırdığı sevgili acaba kabirine bir çiçekle yetişebildi mi?

“öldü zannetmişler bizi biz bu yerlerden gideli gurbet ellere düşeli” diye sılaya döndüğünde hayal kırıklığına uğrayan öksüz aşık, dostlara sitem edişiyle birlikte unutulmuşluğunu da anlayınca dizlerine vurarak nasıl da dövünmüş.

Karacaoğlan aşık olduğu kızın kendine emmi demesinden sonra sakalını yolum yolum yolmak istemiş de yolabildi mi yoksa hala yoluyor mu?

Ya da bülbülün has bahçede gülü var diye yüksekten uçmasını kıskanan Karacaoğlan değimlidir gene.

“Hem okudum hem yazdım yalan dünya senden bezdim, dağlar koyağında gezdim yiten yavrum bulunur mu?” diyen ananın feryadı dindi mi acaba?

Bir of çekmekle karşıki dağları yıkacak kadar nefesinde güce inanan isyankarın ayakları suya erdi mi acaba?

İşte gidiyorum çeşmi siyahım diye naz ve sitem ile karışık buruk ayrılık sona erer mi hiç?

 “Evvel sen de yücelerden uçardın, şimdi inginlere indin mi gönül” diye gönlüne hesap soran inmiş oturmuş yaşlı adam duruldu mu?

“Gönül gurbet ile gitme ya gelinir ya gelinmez” diye feryat eden yiğit ne kadar da haklı çıktı.

  Gelinmediğini yaşayarak görüp duruyoruz işte.

“Ne söyleyim yalan dünya halını, sırrına eripte bilen olmadı. Belkıs yele verdi olan malını,  Süleyman ömrünü süren olmadı.” Diyen Hüseyin aşık, haklı değimli?  Hangi bir can bunu yaşayabildi ki?

Ya yemene gidenler neden dönmez diyen can yakan ağıtları koynunda birer cehennem taşı gibi saklayan analar.

Ya yıkıl dağlar diye ilenerek ulaşamadığı matlubu ile arada engel gördüğü dağları yıkmaya çalışan yangın yerine dönmüş yürekleri soğumayan insanlar.

Postanın, mektubun olmadığı, haberin yıllarca bulutlara asılı kaldığı günlerde gönül telinden kopan nidaları turnaların kanatlarına yüklemeye çalışıp yare yollayan gurbet insanlarının kuru toprağa düşen göz yaşlarında kaç kırmızı gül açtı bu güne dek acaba?

Belki de güz gülü açmıştır hep.

Çünkü güz gülü hiç baharı görmemiştir. Oysa bahara aşık değildir güz gülü. Bilir ki güzün açmanın değeri bahardan daha anlamlıdır.

Turna nedense haber ve uzakların sembolüdür. Ayrıca yalansızlığın, riyasızızlığın, ihanet etmemenin simgesidir. Bir turna öldüğünde eşi de ölmüş demektir. Böylesine bir vefa örneği nedeniyle en acıklı türkülerde konu olmuşlardır turnalar.  “Gurbet elbet biter; dostlar sevine, Turnalar dönecek yine evine.  Benden haber salın nazlı geline, turnalar dönecek yine evine.”

Ne dersiniz turnalar dönebilecek miyiz evimize? Belki de döneriz ama Akkuşun gürgenleri de çoktan yıkılmış olur kim bilir….

Veysel ŞENSOY

Related Articles

5 YORUMLAR

  1. tebrik ediyorum veysel bey sizi. yazınızı ve resminizi gördüğümde mutlu oldum.duygularınızı paylaşıyorum.ancak hep bilikte gurgenleri yıkmak yerine yeşertelim. daha iyi olazmı ne dersin.

  2. Merhaba dayı yazılarını takip ediyorum her yazdıgın da Akkuş’u eşşiz bir yer olarak anlatıyorsun. Sen ve senin gibileri oldukca bu Akkuş’un gürgenleri yıkılmaz.

  3. Ah be Metin,
    her geldiğimde bir Gürgen daha eksilmiş oluyor. Kimler kaldı ki ulu çınarlardan. Geliyoruz göremiyoruz. Bir gün de gidip dönememek var biliyorsunuz.
    Ilhan kardeşim de belli ki özlem dolu herkes gibi. Kim dolu değil ki? İhsan çam, her bilgi belge ve memleket ile ilgili taze haberler elinin altında olmasına rağmen Senelik izinde memleketine gitmenin heyecanını çocukluklarındaki yaşadığı aynı heyecanla yaşaması bizi en iyi anlatacak şeyler… Akkuşlu hem duygusal, hem ezik hem fakir ama cömert ve merttir. Bu topraklara gelip yerleşen ve maya salan atalar seçkin insanlarmış ki bu asaleti bütün Akkuşlular şerefle taşımaya devam ediyorlar.

  4. hocam dilinize sağlık çok güzel anlatmışsınız bende akkuşluyum gayri sıladan uzktayım ama ne yapalım kader işte bende ankaradan yazıyorum tipik bir akkuş hastasıyım akkuş türküleriyle ve güzelliğiyle beni derinden etkiler nede olsa orda doğup büyüdüm ben sadece akkuşu değil tüm orduyu ordu halkını seviyorum benden orduya yani size bu kelimeleri söylten ilimize ve size selamlar…

  5. Sn Veysel ŞENSOY Amcamızın anlattıklarına doyum olmuyor ve Herkes göç ederse Akkuş’un Gürgenleri ve oralarda yaşayan Çınarları da kalmaz ve kimsede o günleri göremez. Geç kalmazsanız neden görmeyeseniz ki Akkuşlu olmak bir ayrıcalıkdır. Herkes Akkuşlu doğar (dünyaya gelir) ama Akkuşda yaşayamazlar Çünkü Akkuşda sadece Rakım 1300 dür Yıllar deyil.. Gelin değerini birlikdde bilelim Amca dillerine sağlık yazılarının devamı için saygılar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar