15 Ekim 2024 Sal

100 YIL SONRA GELEN FIRSAT! (Uyan milletim!)-2

Türk-Kürt çatışması olsun diye yapılan çalışmalar süratle devam ediyor.

UZUN BİR ANALİZDİR, FAKAT ÇOK ÖNEMLİDİR!! 

 

*Türk-Kürt çatışması olsun diye yapılan çalışmalar süratle devam ediyor..

Reşadiye’de ki yedi askerimize Yüce Mevla’dan rahmet ve şehadet mertebesinde mükafat diliyorum, geride kalan dertli ve kederli ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum.Hepsi dar gelirli yada orta gelirli aile çocukları, hele Çayıralanlı kardeşimiz ile Hataylı kardeşimiz..askerde biliriz ki çoklarına bırakın devletin harçlığını, ailelerinin yolladığı harçlık yetmezken bu (inş.) şehit, annesine her ay devletten aldığı harçlığı yollarmış! Duyun ey asker kurasından çocuklarını kaçıran-yav paşam bizim oğlanın işini halledelim diyen devletlûlar, işitin! Şerefiyle yaşamak ve ölmek, ahlaksızca yaşamaktan ama sonra dürüstlükten ve ahlaktan bahsedecek kadar riyakâr olmaktan bin defa daha haysiyetlidir! Kaç bakanın, kaç holding sahibinin, hatta kaç generalin çocuğunu askerlik yaparken görebildik Doğu ve Güneydoğu’da..Bu dün de böyleydi, bugün de böyle..

 

Amma yine başardılar, senaryo çoktan yazılmış, film başlamıştı, Reşadiye birinci bölümün final sahnesiydi. 1993’teki 33 Askerimizin şehit edilmesine benziyor. PKK ‘dır, TİKKO’ DUR, MOSSAD’dır, yâda başka bir içgüç tezgâhıdır amma vicdan sahibi bir insan karıncaya kıyamazken, sana kurşun atmayan ve Güneydoğudan uzak bir yerde görev yapan askerlere kurşun sıkmayı nasıl yapabilir? Bu nasıl ruh halidir? Mesela diyelim bu adamları yakalasak (inşallah! ne olur, bir kere yakalayın bu katilleri arkalarında kendilerine emir verenleriyle beraber) sorsak sen nasıl vurdun, sen nasıl emir verdin, hiç mi vicdanın sızlamadı? Yoksa şu Dolapdere’de DTP’lilere karşı kuru sıkı atan adam gibi mi derler: Bana 5 milyar verdiler, yaptım, sen ver, senin için yapayım! Ne diyelim, bu dünyada kaçtınız, yakalanamadınız, peki siz ölmeyecek misiniz, ondan sonra haliniz ne olacak? Haa siz ahrete inanmıyorsunuz, peki ya varsa-ki var, yandınız, çığlıklarınızı duyar gibiyim! Geberin alçaklar!

Hakkını yemeyelim, DTP’de rolünü gayet güzel oynadı, aferin onlara..Bırak şerefi-haysiyeti,insan olma kıymetini bile çoktan kaybetmiş bir alçak için, kimlerin onu 30-35 senedir kullandığını halen tam bilemediğimiz bir merhametsiz cani için ülkeyi gerdi-gerdirdi, çol-çocuğu tehditle-parayla devletin karşısına itti, milletin çoğunun yine nefretini kazandı, sonunda Demokrasi açısından yanlış ama son durumlar karşısında haklı (mecbur) bir karar alındı, zira en demokratlar bile artık DTP’yi savunamaz durumdaydı. Fakat gördüğünüz üzere parti içinde ılımlılara ceza geldi, sertlerden Emine Ayna karar sonrası Ahmet Türk açıklama yaparken, üzülecek yerde adeta sevincinden zıplamamak için kendini zor tutuyordu, nede olsa figuran halleri..

*Olağanüstü hal gelsin-sıkıyönetim gelsin diye yapılan bütün çalışmalar süratle devam ediyor..

Fakat filmin ikinci bölümü senaryo üzerine yeniden çekiliyor, sokaklarda olaylar bitmiyor, bu sefer de güya karara tepki üzerine..tabii esas emir yine İmralı adasından. Dükkanlar, arabalar, bankalar yakılıyor, yıkılıyor, sonra Nurettin Demirtaş kibar DTP’li oğlan, bütün bunların ‘’Demokrasi adına-hak aramak’’ için yapıldığını söylüyor, Uğur Dündar ‘’Demokrasi yıkmak-yakmak mıdır, hak böyle mi aranır’’ diyor, Nurettin oğlan geçmişte devletin boşalttığı köyleri, olağanüstü hal dönemlerini, dışkı yedirmeleri anlatıyor, yani demek istiyor ki, devlet dün böyle yanlış yaptı, şimdi bugün sıra bizde..Aferin, alkışlayın Nurettin’i ormanın bütün çakalları..

Muhalefet liderleri açılımı ‘’ihanet’le, hain’likle’’ suçluyor, klasik yorumlarla bunun bir ABD projesi olduğunu söylüyorlar, zaten bugüne kadar iktidara gelip te ABD uşağı olmakla suçlanmayan olmadı, hatta daha da ileri giderek Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sindeki ‘’iktidar sahipleri gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde bulunabilirler’’sözünün tam da bugünkü iktidarı kastettiğini söylüyor, yani mevcut hükümeti Damat Ferit Paşa ile bir tutuyor, tabii bu sefer kendi parti tabanları kızdıkça kızıyor, doldukça doluyor, sonunda olan oluyor, vatandaş eline satırı-sopayı-baltayı-tabancayı alıp, sokağa fırlıyor! Vatandaş kin-nefret içinde, gittikçe ‘’Kürt düşmanlığı’’ ile doluyor. Bir aferin de onlara..

Muhalefet ‘’içi henüz açılmamış açılımın’’ bir an önce bırakılması gerektiğini söylerken, ne hikmetse Emine Ayna’da ‘’açılım bitmiştir’’ diyor..Peki sayın muhalefet liderleri Güneydoğu deyin, terör deyin, Kürt meselesi deyin, çözüm öneriniz nedir? Çözüm önerisi yok, yani mevcut durumun devam etmesini savunuyorlar ‘kanunlar karşısında eşit vatandaş değil miyiz?’’ diyerek, statükoya destek çıkıyorlar, sorunu görmezden geliyorlar.Peki biz zaten mevcut durumla bugüne geldik, yani ilelebet devam etsin öylemi? Zaten bu projesizlik muhalefete iktidar şansı vermiyor..

Peki DTP ne yapıyor, siz ikibuçuk yıldır adı neyse bu mesele için bir defa makul bir çözüm önerisi sunduklarını duydunuz mu? Onlar ne diyorlar: Çözüm için Abdullah (kimden?) ÖÇ-ALAN şerefsizini muhatap kabul edin diyorlar. Peki, bilmiyorlar mı, Türkiye Komunist Partisi bile gelse bu adamı muhatap kabul etmez, niye öne sürüyorlar? Çünkü amaçları bizim anladığımız manada çözüm değil! Şöyle izah edeyim, yani diyelim ki bu alçak muhatap alındı, gidildi-konuşuldu, diyeceği şudur: Federasyon verin, özerk bir yönetim, özerk güç, özerk yasalar v.s. sonu ne? Saklamayın ben söyleyeyim, tabii ki uzun vadede bağımsızlık! Bunu dedim ya hiçbir Cumhuriyet hükümeti kabul etmez-edemez-ettirilmez! Biz bu vatanı sokakta bulmadık, nasıl sen İstanbul’da keyf içinde yaşıyorsan, Diyarbakır’da o kadar benim vatanımdır! Yani amaç üzüm yemek değil, bağcıyı döğmek!

DTP’yi kapattıran bizatihi PKK’nın ta kendisidir, o partinin içinde PKK’dan bağımsız hareket etmek isteyenler vardı, fırsat vermediler! PKK Partiye hâkimdir, teşkilatlarına hâkimdir. Fakat inanın bu kez PKK’nın dışarıda işi bitti, ABD terörist ilan etmek zorunda kaldı, çare yok Kandil boşaltılacak, Barzani desteği çekti, AB ülkeleri PKK bürolarına baskın üzerine baskın yapıyor, uyuşturucu ve para kaynaklarına el konuluyor, Avrupa da tehditle PKK’ya haraç verenler bir bir polise gelip-şikâyetçi oluyorlar. PKK sıkıştı, sıkıştıkça hırçınlaşıyor, bitmediğini göstermek istiyor, Kürt Halkının temsilcisi benim diyor, şimdi KCK adını alıyor, içe oynuyor, dağda yaptığını şehirde yapmak istiyor, DTP’yi yumuşak buldu, sildi-şimdi yeni bir oluşumla-politikayla geliyor! Dün Diyarbakır’da toplantı yaptılar, eski DTP’li 19 vekil, belediye başkanları, bazı Kürt sanatçılar, bazı Kürt akademisyenler, yazarlar iki gün bir araya geldiler. Siz şimdi bu toplantıda akıl var mantık var ne beklersiniz? Ya toplumu daha germeyelim, mantıklı hareket edelim, çözüme yardımcı olalım! Fakat onlar şu karara vardılar: ‘’İlkbaharda topyekûn serhıldan(başkaldırı), 15 Şubat–21 Mart arası nihai hedefe ulaşmak için olayların had safhaya çıkarılması-nihai hedef ise Abdullah Öcalan’a en azından ev hapsi sağlanması’’ ŞİMDİ BU ÇÖZÜM MÜDÜR, AKILLI BİR KARAR MIDIR? SİZ GOBİ ÇÖLÜNDE Mİ YAŞIYORSUNUZ? SİZ KENDİNİZ DE MİSİNİZ?

Ben biliyorum orada hep kötü işler olmuyor, çok güzel gelişmelerde var, ekonomide-sivil toplumda-eğitimde çok güzel durumlar var, Diyarbakır’ın suyu olan 200 köyü varken 900 köyüne, Van’ın 150 köyü varken 800 köyüne, ilk defa su götürülmüş-diğer illere de var-, ilk defa oralara organize sanayi bölgeleri kurulmuş, çok köylerin yolları asfaltlanmış, kapatılan sayısız okul açılmış, boşaltılan bir kısım köylere geri dönüş sağlanmış-onlara ev verilmiş, Üniversiteler açılmış, ekonomik yatırımlar yapılmış, eğitim gönüllüleri özel okullar-yurtlar açmış, öğrencilere burs sağlanmış, sokaktan nice çocuk kurtarılmış, ülkenin diğer bölgelerinden gelen merhamet sahipleri Kurban bayramında 30-40 bin kurbanı bölgede kesmiş, fakire-fukaraya dağıtmış ila ahir yani bütün bunlar heba olsun öylemi? Biliyorum PKK’lılar siz bunlardan fena halde rahatsızsınız, sizin ne nane olduğunuzu Kürt halkıda biliyor amma elinizde silah var, güç var, korkutmuşsunuz halkı, sindirmişsiniz! Ses çıkaramıyorlar! Daha üç yıl önce sizin gerilla dediğiniz teröristler arasında yaptığınız bir ankette en çok sevilen lider sırasıyla ‘’Zerdüşt ve H.z.İsa’’ çıktı, peki H.z.Muhammed nerede? Haa şimdi bir birim kurdunuz, PEKEKE içinde, neymiş Kürdistan İmamlar Birliği mi neydi? Bulduğunuz satılmış seksen-doksan imamla kimseye Müslüman olduğunuzu-din düşmanı olmadığınızı anlatamazsınız, he he heval (kardeş) deyip, geçerler!

Sayın Başbakanımız, dik duruşuyla-liderliğiyle bazen büyük tarihi şahsiyetleri andırsa da olumsuz sayılabilecek davranışları var: Eleştiriden hazzetmiyor, ilk etapta hiç dikkate almıyor! Mecliste 15 Aralık konuşmasını ona hiç yakıştıramadım! Lider sokak ağzıyla konuşmaz, ezilmez ama bağırmaz/çağırmaz! Lider yüksek karakterli olmalı-olgun olmalı, ülke kritik bir dönemeçten geçiyor, İstanbul’da ve Güneydoğuda 10 yaşla 25 yaş arası işsiz çol-çocuk-genç ülkeyi dehşet bir gerginliğe sürükledi, lütfen sayın başbakanım; daha olgun-yapıcı-itidalli konuşun, gerektiğinde gülümseyin, bazen yumuşak olun! Muhalefete el uzatın, gönül uzatın, Cumhurbaşkanın çağrısına kulak verin-bir araya gelin, fikir alın-konuşun-anlatın! Siz artık Ergenekon’la gemileri yaktınız, Demokratik Açılımla gemileri yaktınız, Ermeni-Alevi-Roman açılımlarıyla yaktınız, çare yok başınızı koydunuz-daha isteseniz de dönemezsiniz ki dönmeyin! Ergenekon davasından sonuç alamazsanız, onlara gün doğarsa, ağzınızla kuş tutsanız yaranamazsınız!

Amma eğer bu açılımları-demokratikleşmeyi millete kabul ettirecekseniz, her kesimin sesini dinleyin-eleştirilere kulak verin-not edin-düşünün-etrafınızla değerlendirin, kitlelere yumuşak-yapıcı-kucaklayıcı mesajlar verin, diğer liderlerle cedelleşmeyin, uğraşmayın, biraz dilsiz-sağır olun! Demokratik açılım neyse, onu millete açın-açıklayın, neymiş öğrenelim, kolay değil-ülkenin 80–90 yıllık meselelerine el attınız, çıbanlarını deştiniz. Şüphemiz de var, acaba dağ fare mi doğuracak, bu açılımlar iddia ettiğiniz kadar doyurucu ve meseleyi çözücü müdür? Ülkenin sivil toplum kuruluşlarını da-kanaat önderlerini de dinleyin! Bakınız, ülkenin bütün ihanet şebekeleri birleşti, işiniz bundan sonra kolay değil! Açılıma destek %70’ten, %30’a düştü, siz halen diyorsunuz ki bahara kadar millete anlatacağız, ben diyorum ki zaman kaybedersiniz-işi bile kaybedebilirsiniz! Millet siyasallaştırıldı, dolduruldu, açılıma ‘’Hükümet PKK’lılara çalışıyor, ülkeyi bölüyor, PKK ile farkı yok’’ diye düşünür hale geldi! Çare yok, uzatmayın-açıklayın açılımın içini ve hemen meclisten geçirmeye bakın, yarın çok geç olabilir! Ülkeye yine her kesimle olabildiğince anlaşarak bir sivil anayasa kazandırın, Alevi-Roman açılımlarının da sonunu getirin, dindar insanların da taleplerini çözün! İnanın, şartlar 100 yıl öncesine döndü, Sultan Hamid baş düşman-siz baş düşman görülüyorsunuz, Sultan Hamid insin, nasıl inerse insin-Hükümet gitsin, nasıl giderse gitsin! Sayın Başbakanım, Sultan Hamid tereddüt etti, başkente gelen Avcı taburlarının meselesini çözemedi-sokağa hakim olmadı-isyanlarını bastıramadı, sonunda 31 Mart darbesiyle iktidarını-gücünü kaybetti, asiler Yıldız sarayını bile yağmaladılar, ülkeyi felakete sürüklediler, siz tereddüt ederseniz, sizin hakim olamadığınız sokaklara, hukuk dışı yolla gelinir-hakim olunur, iş işten geçer-davayı kaybedersiniz!

Sonra liderliğinizi gösterin, sokaklara hâkim olun, ‘’YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN (PKK) LEŞE’’
deyin, sokaklardaki göstericileri içeri alarak ailelerini çağırın-gözdağı verin, çol/çocuklarına sahip çıksınlar, provokatörleri özel harekatçıları devreye sokarak içeri alın, KCK operasyonuna ikinci dalga olarak başlayın-DTP içindeki Kürt vatandaşlarımızı zehirleyen kafaları-Ergenekon’la varsa dirsek temasları olan bu kişileri hemen süratle istihbaratla tespit edip-tez zamanda İstanbul’da ve Güneydoğunun 8–10 ilinde eşzamanlı operasyonla tutuklayın ve Silivri Cezaevine gönderin, basın yoluyla ilgili kişilerin haklarındaki iddiaları kamuoyuna duyurup-gözden düşmelerini sağlayın. Millete ırkçılığın kötü bir şey olduğunu, Türk yâda Kürt düşmanlığının doğru olmadığını, (Cenab-ı Allah niçin milletleri yarattı?-Hucurat Süresi 13.ayet) PKK’nın ırkçı bir örgüt olduğunu, bu sorunu çözeceğinizi, sokağa hakim olacağınızı, suçluları cezalandıracağınızı, devletin polisi-askeri olduğunu vatandaşa anlatın, insanları rahatlatın!

Rüzgâr ekdik, fırtına biçdik; şiddet şiddeti doğurdu, bugün sokaktaki gençler dün köyleri boşaltılan (1200 köy), gözü önünde babası tartaklanan, kaymakama yardıma gidince ‘’siz oy verdiğiniz DTP’den yardım isteyin’’ diye kapı dışarı edilen, şehre gelince işsiz kalan-okuyamayan, ailesinden-akrabasından terör nedeniyle öleni olan, şiddet ortamında büyüyen çocuklardır! Bugün yetiştiler, sokaklarda devlete kafa tutuyorlar, milleti büyük sıkıntıya sokuyorlar! Maalesef hakikat böyledir! Birde tabii hak arayan topluluk, bir Ortadoğu kavminin çocukları, Batı’lı bir kavim değil; şiddete müsait-yakmayı/yıkmayı hak ararken mübah görüyor, sanki Moğollar gibi bir barbarlık var! Tabii örgüt kışkırttıkça kışkırtıyor! Nerde efendim, adam gibi yürüyerek-Gandhi gibi sessiz protesto yaparak-yıkmadan/yakmadan hak aramak..Mehmed Niyazi abinin bir sözü var: Mogadişu halkını Frankfurt’a koysan orayı Mogadişu yapar, ancak Frankfurt halkını Mogadişu’ya koysan orayı Frankfurt yapar! Bizimkileri İstanbul’a koyduk, Mazıdağı’nın mezrası görüyor reziller!

*Ordu yönetime el koysun-asker gelsin diye yapılan çalışmalar süratle devam ediyor…

Sivas’ta masumları yaktılar, Sünniler yaptı dediler, Başbağlarda yaptılar, Alevilerin-Kürtlerin işi dediler, 70’lerde solcuların takıldığı kahvehaneyi taradılar, sağcı-ülkücü işi dediler, sağcı-ülkücülerin takıldığı kahvehaneyi taradılar, solcu işi dediler! Şimdi de toplumu kafeslemek istiyorlar, planlar yapıyorlar, ses getirsin diye öğrencilerin çok olduğu bir zamanda Koç Müzesinde Denizaltıya koydukları bombayı patlatacaklar, kendi insanını çirkin emelleri için’’ ŞARTLAR OLUŞSUN DİYE’’ havaya uçurmak istiyorlar! Bu kadar vicdansızlar, amma başaramayacaklar, Cenab-ı Allah yardım ediyor, müzede görevli emekli bir subay bombayı buluyor, CNN Türk kanalının bile daha ne olduğu belli olmadan hemen ‘’Türban saldırısı’’ diye sunduğu provokasyon olayda Danıştay saldırganı cinayetten sonra yolu şaşırıyor-panikliyor ve kendini iki kahraman polisin kollarında buluyor, Orduda o birimde görevli bir subay yok edilen darbe belgesini buluyor, saklıyor, savcıya yolluyor! Yok imzasız, yok bize niye yollanmıyor deniyor, adli tıp orijinal olduğunu şamar gibi suratlara vuruyor amma pişkinler, bugünde Orduyu yıpratıyorlar diye ortalığı yaygaraya veriyorlar, tam da PKK=DTP sokak olayları varken, fakat şişe patladı, cin şişeden çıktı!

Biliyorum senin için işsizlik daha önemli, biliyorum kriz var, işler durgun! Başka meselelerde var, tarım sorunları, yozlaşan milli-manevi değerlerden yoksun gençlik, her iktidarı yapışan-teşkilatlarına yapışan köşe dönmeci/üçkağıtçı/fırıldak müteahhitler, işadamları yani her devrin adamları (dürüstlerini tenzih ederim) Amma bir kez, bir kez gelen ağam-giden paşam deme! İktidarlar gider-gelir! İşsizlik bugün biter-yarın gene var, hepimizin şu durumda yapması gereken işini kaybeden akraba, eş-dostlarına mümkün mertebe sahip çıkmasıdır, bunları daha kalıcı metotlarla halletmek-reformlar yapmak hep şu esas meselelerin gündemden kalkmasıyla alakalı, bitsin ki bu mesele, normalleşsin ülke! Medyanın, sokağın, yıkıcı muhalefetin suyuna gitmeyelim! Sağduyulu olalım, bir kez daha Demokrasi diyelim! Eğer bu kez başarırsak,100 yıl sonra gelen fırsat değerlendirilmiş olacak, hepimiz her kesimin önemli oranda hakkını aldığı-mutlu-demokratik ve inşallah müreffeh Türkiye’ye doğru yol alacağız.

Unutmayın ki sabahın en aydınlık güneşi, karanlığın en koyu olduğu geceden sonradır!

NOT: Ordumuzu bütün kışkırtıcılara ve bütün cuntacılara rağmen gönülden-samimi-hasbiyane seviyoruz, çünkü onu da sokakta bulmadık! Ordumuz ülkenin iç ve dış düşmanlarına karşı, kahreden gücüyle vatanımızın-can-mal-namusun muhafızıdır!

Fakat Celal Bayar’ın bir sözü var: ordu’yu kışladan çıkarmak kolaydır, fakat geri sokmak çok zordur! İsmet Paşa ordu’yu çıktığı zaman, kışlaya geri sokabilirse BÜYÜK ADAM’DIR, der. Ve nasıl kolay çıktığını ve İsmet Paşa’nın bile geri sokamadığını 27 Mayıs’ta görmüşüzdür! Ordumuzun görev ve yeri bellidir!

Bahadır KAYIM

Related Articles

1 Yorum

  1. değerli hocam sizin yazınızdan aynen aldığım bir cümle “kahreden gücüyle vatanımızın-can-mal-namusun muhafızıdır!” sevdiğini söylüyorsun ama kahreden güç ne anlama geliyor ALLAH kahretsinki bizlerden güçlü diye düşmanlarımızın korktuğunu biliyoruzda sizin kahreden güç anlayışınızı anlamakta güçlük çekiyorum.!!?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar