29 Mart 2024 Cum

Yeryüzünün Adalet Bekçileri

tarıkgul2016temmuz

YERYÜZÜNÜN ADALET BEKÇİLERİ

 

Herkesin uzmanlık alanı veya alanları vardır. Kişi bildiğinin alimidir. Bir konu hakkında söz söyleneceği vakit, ilk olarak konuyu iyi bilen kişiler konuşmalıdır. Onlar konuştuktan sonra o konuda biraz malumat sahibi olanlar da konuşabilir.  Zira bu da bir bilgi edinme prensibidir. Ama önce uzmanlar değil de kendini beğenmişler konuşursa tam bir facia olur. Bu tipler derinliğe inmeden ve bir şey bilmediği konu hakkında, yüzeysel bilgilerle aldatmacalara tevessül eder. Neticesinde iyi iş çıkardığını sanır.

 

En büyük sorunlarımızdan biridir bu maalesef. Bir Divan Şairinin dediği gibi: “ Acebdir hal-i alem bilmeyen söyler, bilen söyler…”. Yani bu alemin şaşkınlık verici bir özelliği var ki o da şudur; Bilen de konuşuyor,  bilmeyen de konuşuyor. İşte tam da bu hal üzereyiz. Malumata sahip olmadan fikirler üretmeye koyuluyoruz. Tabi buna üretmek demek ne derece doğru(!)  tartışılır. Belki de Cahit Sıtkı’nın dediği gibidir:

 

“ Nedendir Ya Rab bu susuzluğumuz,

Suyu gürül gürül akan çeşme başında…”

 

Acaba suyu gürül gürül akan çeşme başında yaşadığımız susuzluğun sebebi bu olabilir mi? Fazla kafa bulandırmadan tek kelimeyle ifade edeyim problemimizi: “ADALET”… Üzgünüm ki adil olamıyoruz. Dengeli bir muhakeme gücümüz yok. Okumuyoruz çünkü. Objektif olamıyoruz. Okumadığımız, dinlemediğimiz, incelemeye tabi tutmadığımız olayları başkalarına göre değerlendiriyoruz.  Başkalarının iyi veya kötü tanımlamasına göre rotamızı çeviriyoruz.  Onların bakış açılarının tam zıddında saf tutan insanları, hangi konuda olursa olsun horlayarak, hakaret ederek ötekileştiriyoruz. O konuda çok şey biliyormuşçasına derhal hüküm vermeye kalkıyoruz. Bu tür hataya düşen insanların aklından çıkarmaması gereken şeyler vardır; Yer vermeyene yer vermezler. İmam-ı Azamın dediği gibi: “ Haddini bil, haddimi bileyim”….

 

Şunu hiç unutmayalım ki, iyiyi bir başkasının elinden alamayız, bir başkası bize iyiyi sunamaz. Eğer başkasının sunduğunu veya elinde tuttuğunu iyi sayarsak, başkasının çizdiği çerçevenin esiri veya kurbanı oluruz. Esir olduğumuzun bilincinde olan insanlar var lakin bu köleliği bize reva gören düzenin kaynağını bilen insan sayısı epeyce az diyebilirim.

 

Anahtarını kaybeden bir adama anahtarı nerede düşürdüğünü sormuşlar, bulunduğu yerin biraz ötesini göstermiş. Peki, neden anahtarı düşürdüğün yerde aramıyorsun demişler. Adam “Orası çok karanlık, hiçbir şey göremiyorum”   diye cevap vermiş.  Aynı şekilde bizim de problemin kaynağını görmememiz için gözlerimize kara su indirildi.

 

Herkesin göremediğini söylemek doğru olmaz benim için. Hani “Aydın” tanımını çeşitli şahısların isimlerinin önüne sıfat olarak koyarlar ya, işte bana göre “Aydın” mefhumuna haiz, ileri görüşlü şahsiyetler, kaynağı gördükleri için devamlı çözüm üretme çabası içinde olanlardır. Bu zevat çözüm üretirken faillere değil fiillere yoğunlaştıklarından, adil olarak muhakeme güçlerini dengede tutabilen insanlardır. Aydın insan çevresini aydınlatır. Çevreye ışık yayabilmek için önce yanmak gerek. Yanmak için de çabalamak ve çok çalışmak elzemdir. Sabırlı olursak başarabiliriz. Zira bizler İsmet Özel’in tanımıyla“ duanın büyü, Musa’nın sihirbaz olmadığını fark edenler zümresiyiz”…

 

DEVAMI GELECEK……….

 

TARIK GÜL

TARIK GÜL
TARIK GÜL
1999 yılında ünyede doğdu. Akkuş/ormancık köyünden.ilk ve ortaokulu ünye de okudu.Şimdi ise Samsun İHL öğrencisi.

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar