20 Nisan 2024 Cts

Yaz Gününde Memleketim

Veysel ŞENSOY’un Akkuş Özlemi Yazısı

YAZ GÜNÜNDE MEMLEKETİM

Benim memleketimde, yaz mevsiminde her sabah doğan güneş yeni bir umut, her yeni gün benim memleketimin bayram günü gibidir. Sisten, çiseden, soğuktan yorulan insanım, yaz’ın hediye ettiği bu özel günlerinde doyasıya bir yılını yaşamaya çalışır. Ekinler biçilir, fındıklar toplanır, sütlekler haşlanır, yeşil fasulyeler sırıklarda salkımlanır, kabaklar, mısırlar arasında gölgelerde mutlu- mutlu gülümser, meyveler dallarında salınır…

Active ImageÖyle bir yaz günündeyim işte… Yaz yağmuru altında, yere doğru hızla kayan dolgun damlalara aldırmadan ve sakınmadan yürüyorum. Başımdan aşağı bir süzgeçten sular dökülüyor gibi hisse kapılıyorum. Serin yağmurun dudak kıvrımlarımdan akan damlalarını dilimle yokluyorum. Tuzsuz bir lezzeti var ve iştahım geri itiyorken, bedenim,  kurumuş topraklar gibi hasretle kucaklıyor damlaların her zerresini. Bir hoş ürperti sarıyor her yanımı tariflere sığmayan… Dost gibi özlemiş, dost gibi sarılıyor bana yağmurlarım. Hasretin gözyaşları dökülen sağnak sağnak belki de… Yeşil ormandan yapraklara vuran damlaların uğultusu coşkun bir nehir akışındaki çağlayışı andırıyor. Şiddetli şimşekler çakıyor ve gök yarılıyormuşçasına kükrüyor bulutlar. Hızı geçen yağmurun ardından bulutlar sıyrılıyor yer yer ve güneş aradan toprağı yakalıyor sıcak pırıltılarıyla.

Birden bir yarım çember şeklinde ebemkuşağı oluşuyor ve bir renk armonisi sunuyor bana… İnsan hasreti kadar yakın olurmuş özlediklerine… Ben, bilirdim ki ana renkler kırmızı, mavi ve sarıdır. Ressamlar siyah ve bayaz haricinde bu üç renk boyayı bulundururlar sadece. Diğer renkleri bu üç renkten karıştırarak yapabiliriz ama bu ebemkuşağında nasıl da dizilmiş sırasıyla renkler ve birbirine karışmadan yedi ayrı renk…  İnsan sevdiği gibi görürmüş… Sanki duygularımı seriyor perde perde önüme doğa…Yağmuru ve  sırılsıklam ıslanmışlığımı unutuyorum; açılan dehlizden çocukluk günlerine  atlıyor bilincim.

Ebemkuşağının oluşumunu merak eder ve doyumsuz güzelliğine hayran olurduk. Yaşlılarımız: “ Ebemkuşağının uçlarının konduğu yerde define vardır ama siz yaklaştıkça o sizden kaçar”  derlerdi. “Altından geçerseniz kız olursunuz, sakın gitmeyin ha!” diyen büyüklerimizin bu fenomenleri uydururken, çocuk aklımızla bilemezdik ki, bizlerin ıslanmasını önlemek ve merak uğruna ebemkuşağı peşine koşarken hasta olmamızın önünü kesmek istediklerini. Biz, bütün bunların gerçek olduğunu düşünürdük. Hatta Gökkuşağı oluşan yerlerde otlayan erkek kuzular acaba dişi mi oldular diye merak etmişliğimiz de olmuştur. Ya tam tersi de olur muydu acaba?…

Neden “ebemkuşağı” derler diye sorgulardık. Bize, “yağmur damlalarından yansıyan güneş ışığı” tarifi hiç tatmin edici gelmezdi. O halde neden perde gibi ufukları kaplamıyordu? Neden sadece bir yarım çember biçiminde kubbeleşiyordu? Yağmur havada asılı mı duruyordu yoksa?

Anneannem: “ meleklerin gözyaşlarından cennet bahçelerinin yansımasıdır ebemkuşağı” derken cenneti tasavvur ederdik bir musavvir edası içinde. Meleklerin gözyaşları sayısız pırlantalar gibi raks ederken gün ışığında, bizler hayranlıkla gökkuşağının renklerini seyreder ve tahayyül sınırlarını aşarak melekleri arardık bulutların üstünde.  Hiç bir zaman gök kuşağının içinden geçmedik ve hep uzaktan seyrettik… Meleklerin gözyaşlarının kutsaliyetini zedelemekten hep çekindi çocuksu yüreğimiz.

Her memlekette gökkuşağı oluşuyor elbette ama canik dağlarında oluşan kadar keskin renkli ve kontrası yüksek gökkuşağı görmek çok ender yerlere hastır.  Bizim yağmurlarımız, sislerimiz ve yeşilimiz kadar özlenesi bir hediyedir gökkuşaklarımız.

Yağmur bulutları uzaklaşıyor ve güneş açıyor. Yeşil bitki örtüsünden inciler gibi berrak damlalar ışıldıyor ve yavaş yavaş buharlaşıyorlar. Bir buhar tabakası kaplıyor her yanımı, ılık ve toprak kokan.  Vatan toprağı da bir başka kokarmış meğer…

Yaz yağmuru gibi gökkuşağı da geçip gidiyor. İçimde burukluklar kıvranıyor ve delici burgular yüreğimin adresini soruyorlar. Garip bir hüzün kaplıyor her yanımı.  

Bir ses duyuyorum uzaktan gittikçe yakınlaşıyor. “sabah klimacı çağırmalısın.” Diyor ses. Bu eşimin sesi ve ben, bir sabah uykusundan uyanıyorum. Binlerce mil uzaklarda Qatarda olduğumu anladığım an, başımı yastığa gömüyor ve “Tanrım nolur devam edelim” diyorum ama nafile. Siplit klima ünitesinden karyolanın başına damlayan sulardan etraf iyice nasibini almış… Dışarda nem ve sıcak…

Ve ben, bu yaz gününde memleketi yaşadım rüyalarımda…

Veysel Şensoy

Katar

03.08.2008

 

Related Articles

2 YORUMLAR

  1. Bir gün yaşadıgından daha iyisini yaşaman dilegiyle.
    Meleklerin göz yaşlarıymıydı acaba ki?. Belki de özlem için de yaşayan gurbetçilerimizin mi.Belki de.Kolay gelsin.

  2. Benim memleketimi uzaklarda böyle düşündüm ama şu anda memleketimdeyim ve inanılmaz bir güneş, pırıl-pırıl berrak bir hava var. Oksijen zehirlenesine maruz kalıyorum(!) Yeşil renk içinde boğuluyorum. Sabahları ormanlarda yürüyüş yapıyorum. Argana çıkmaya çalıştım ama zirveye ulaşamadım. Benim cesaretim mi engel oldu, yoksa o yokuş yol mu bilmiyorum ama zirveye ulaşamadan geri döndüm. Karış karış dolaşmaya çalışıyorum. Görünen gerçek şu ki, Akkuş epeyce merhaleler kat etmiş. Modern bir kasaba halini almış ve hızla geliştiğinin işaretleri mevcut. Enerjik bir yönetim olduğunu sokaklar bile fısıldıyor gibi. Güzel memleketimiz her güzelliğe layık…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar