28 Mart 2024 Per

BÜYÜYÜNCE NE OLACAKSIN

Ne güzel bir cümledir şu Görüşmek üzere cümlesi. Hem ayrılığı ima ediyor hem de tekrar buluşma arzusunu. Ne tümüyle iyimser, ne de tümüyle kötümserdir. İkisini de içinde barındıran bir ifadedir çünkü. Ne kendine iyi bak gibi umutsuz, ne de Hoşcakal gibi yalandır.''

BÜYÜYÜNCE NE OLACAKSIN

Her gördüğümüz çocuğa, iletişim kurmak adına da olsa “büyüyünce ne olacaksın ” diye sormak eskiden olduğu gibi bu gün de sanal alemin trojanları gibi yaygın. Çocuk, nasıl cevap versin; daha hayat denilen gelecekteki yaşamı hayal bile edemeyecek yaşta. Bu güne kadar “mutlu olmak isterim” diye cevap veren oldu mu çok merak ederim.

Mutluluk hayatın bütün evrelerini saran ve her insanın en çok istediği yaşam biçimi değil midir? İnsan her şey olabilir, sultan, şah veya bir çoban ama mutlu olmayı yakalamadıkça her yer bir çile tekkesine dönüşür. Ben, önceden çok küçük şeylerle mutlu olan, karamsarlığı yedi kat yerin dibine yollamış bir insandım. Sonra bir şeyler gelip kondu aklımın zavallı dallarına ve bir daha toparlanmıyor ufkumdaki dağılmış fikirler ve sürekli iğneliyor beynimin frontel lobunu.

İnsan aptal da olabilir, ahmakta… Ancak bunun farkında olanlar aptallığı da, ahmaklığı da cahilliği de yenmeyi başarırlar. Ahmaklık dedikte bir söz söylenmiş: Ahmak olanlar, hiddet halini cesaret, dik başlılığı metanet, gururu yücelik veya yükseklik, gevezeliği güzel konuşma, edepsizliği ve hayâsızlığı meziyet zannederlermiş. İnsanlar edepli olmalı, hayalı olmalı. Aptallığının farkında olmayanlar ile de tartışılmamalı zira görenler aradaki farkı anlamayabilirler.

Bazen bir ürperti içinde acılarla sarsılıyorum. Bir karanlık dehlizden hatalarım göz kırpıyor bana. Biliyorum ki içimde baskıladığım bir şeyler zorluyor beni. Derin ve dilsiz acılar. Tecrübeleri perçinleyen, kişiliğimizi olgunlaştıran akortsuz duygular…

Hep yüreğimde bir sevda taşıdım. Ne adını koyabildim ne tanımını yapabildim. Ne bana tanışlık verdi, ne onu yakalayabildim ama arkasından yürüdüm hep sessizce. Bazen bir gurbet türküsünde yüreğime işledi, bazen bir cümlelik şiirde aklımı uçurdu. Hep, sevdam budur dediğimde yanılgımı yüzüme vurdu. Ve ben sevdamı acıların beşiğine beleyerek ninnilerle uyutmaya çalıştım yıllarca.

Ben, köy insanıyım. Yalnızlığıma doğayı, uzakta öten bir guguk kuşunu ya da bir arının her kanat çırpışından çıkan sesleri ortak ettim. Koynuna giremesem de karşıdan seyretmeyi sevdim o yeşil tepeleri. Karların erimeye başladığında bulanık sular akan derelerin kenarlarında ilk açan menekşeleri nasıl da özlüyorum.

Ya kar yağarken bir dala konup tüylerini kabartarak hareketsizce bekleyen serçeler unutulur mu? Yahut güz günlerinde romantik, hüzün dolu doğanın sarımtrak ve sıcak tebessümlerinden anılara düşen izleri hatırlarken yüreğim burkulur hep. Bunları sevdanın hangi sayfasına koyabilirim bilemem ama mutlaka satır aralarında silik bir iz olduğuna inanıyorum.

Sonra arkadaş, dost ve akrabalar oluyor hayatının bir döneminde insanın. Hayat tek düze gitmez ve bir gün bakıyorsun ki yapayalnızsın ve sadece dostun bir bastondan ibaret. İnsanlar doğası gereği çiğ süt emmişliğini mutlak yaşatıyor. Oysa ben, o aptallığı yendiğimi ve vefanın erdemini bildiğimi düşünüyordum. İnsan yaptığı kötülükten değil, yapabildiği halde yapmadığı iyilikten de sorumluydu. Oysa ben dost dediklerimle bahçe duvarlarını yıkmıştım hep. Ne hazindir ki bayramlarda bile “bayramınız mübarek olsun” diyenim olmadığını fark ettim. Yalnızdım, mutsuzdum…

Satranç tahtası kapandığında şah ve piyonun aynı torbaya konulması kaçınılmazdır. Hayattaki yerinizi de buna göre belirleyin! Diyen ne kadar doğru bir tespit yapmış.

Çocukken hep bana da sorulurdu: Büyüyünce ne olacaksın ? Bir şeyler gevelemişimdir ama hiç aptal olurum dememiştim oysa…

Görüşmek üzere… Diyecektim ki, bir paragraflık yazı ödünç olarak sona beni de koy dercesine dürtüyordu beni.

''Ne güzel bir cümledir şu Görüşmek üzere cümlesi. Hem ayrılığı ima ediyor hem de tekrar buluşma arzusunu. Ne tümüyle iyimser, ne de tümüyle kötümserdir. İkisini de içinde barındıran bir ifadedir çünkü. Ne kendine iyi bak gibi umutsuz, ne de Hoşcakal gibi yalandır.''

Görüşmek üzere…

Veysel Şensoy

29.11.2012 

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar