29 Mart 2024 Cum

SIKICI BİR SİTEM ( Bir Ülkenin Manevi Değerlerine Sahip Çıkmadığı Zaman Düştüğü Halleri Merak Ediyormusunuz?)

Veysel ŞENSOY, Libya’dan Öyle bir yazı kaleme almış ki, sanki tüm insanlığa sesleniyor.

SIKICI BİR SİTEM

 
Eğer unutmuşsan onurlu bireyliğini, eğer unutturulmuşsa gurur dolu kişiliğin, eğer uykulara yatırmışsan yüce mazini, eğer sorgulamıyorsan dünyayı, sormuyorsan olup bitenleri, aramıyorsan gerçekleri, bulmak istemiyorsan cevapları, uyuşmuşsa dimağın, kendine bir sille vur ve uyan; uzat elini bir dala, çürüdüğünü düşünsen de ışkın vermesi muhtemeldir; korkma… Korkmak ile korkaklık aynı kavram değildir.
 
Kul olmak nedir bilmez isen Allah ile korkuturlar seni, O’nun adına fetva verdikleri gibi, şirki mubah sayarak Tanrı olma iddiasına kalkarlar… Yüce Yaratıcının koruyuculuğunu yok sayarlar; merhametini görmezden gelir tüccarlık taslayarak kör bir döngüyü dayatırlar ha bre… Cihanda edindiğin bunca asırlık dal budakların pamuk ipliğine asılı, köklerine akan sular kesilidir… Bir üfürük ile yıkarlar kalelerini. Kişiliğin, İnsan olma onurun, üstün yaratılışın hakkında tek laf etmeden aşağılık çukurlara gömmek isterler seni. Şanlı mazinden koparıp almak, karanlık atiye paçavra yapmak için özel terapiler düzenlerler, her seansta yıkarlar beyninde kalan son ışıkları…
 
Tarihin derinliklerinden bu yana bir satranç oyunu sürer ve hep kendilerinden tarafa olanı süzerler. Mat edilmişliğinle alay ederlerken, kurban edilişine merasimler düzenlerler. Yakaladıkları şaşalı ama yıkıcı akıma seni maşa ederler. Yarattıkları sahte cennetlerde jandarmalık verirler sana. Gönüllü olursun sorgusuz sualsiz, cazibesine kapılırsın yalancı cennetin… Sorgulama yetin hayal tacirlikleri ile dumura uğratılmıştır… Ah ki, ne ah!…
 
Düşüncelerine dizginler, aklına yular takar, gözlerine mil çekerler… Aklını, nefsinin arzuları ile kurdukları ittifak sayesinde talan ederler. Bilincini ilim ışığında ağartamıyorsan, yolunu bilim ile aydınlatamıyorsan, kılavuzunu kargalardan seçmeyi yeğliyorsan, yalancı cennetlerde şehevi duygularla dans etmeyi çağdaşlık sayıyorsan ve sonsuza dek “eğer” diye diziliyorsa kelimeler, tek feth edilmemiş kalen olan kalbine kulak vermeyi delikanlılık raconuna ters sayıyorsan, razı olmuşsun demektir her telkine, her önermeye kayıtsız şartsız…
 
İblislere papucunu ters giydirenlerin şeytanlıklarına direnemezsen, sonunda kırk kapıdan yal sunarlar sırıtarak, hedefe varmışlıklarının huzuru ile… Muhtaç olduğunda sadaka vereceklerin soyu tükenmiş olur; selam verecekler bitmiş… İnsanlık kendi mekânına gitmiş, geriye acılardan öte bir zelzele yıkımı kalmış olur o gün. Namuslar et kılınıp pazara sunulur, ırzlar seks gecelerine meta, hayvani açlıklara obje, egolara tatmin, iğrençliklere oyuncak olur… Karanlıkların kölesi olur bir şanlı tarih kendinden utanarak…
 
İnancına “afyon” derler, zehirleri kristal kâselerde sunarlar şerbet aldatmacasıyla… Ecdada bağlılığına “ırkçılık” derler ama burnuna dayadıkları kokuşmuş ayaklarda kendi kimliklerini ilan ederler. Özgürlük aldatmacası adına esareti sana reva, efendiliği kendilerine hak görürler. Sermayenin gücüyle istikbalini sömürme düzeneğini kurar ve vatanını, zenginliğini, toprağını, suyunu, enerjini, daha da kötüsü inancını, kimliğini, kişiliğini sömürüp yok ederler. Ekonomik savaştaki orantısız saldırılarda açılmış cephelerin azametinin farkında olmaz isen, top yekun dik durmayı beceremez isen, Vatan da, Millet olmanın sembolü Bayrak da, insan olmanın temeli inancın da, özgürlüğün de tehlike altındadır.
 
Eğer her günahı yüklemeye bir keçi ararsan, kendi vebalini sorgulamayı, sebebi, nedeni aramayı neden akıl etmezsin. Su katarken sütüne yoğurdun cıvıklığından şikâyet etme hakkın olabilir mi? Dününü heba ettiğin yanlışlar tokat olup şaklarken yüzünde, bir serçenin kanat teleğinin kazara dokunduğunu zannedecek kadar gaflete mi düştün yoksa? Kendi çıkarların için heba ediyorsan koca bir dünyayı, altında kaldığında gene şikayetin olacak mı?
 
Kukla olarak sahnelerde, orta oyunlarında mizansenlere senaryo olmak gitmeyecek mi zoruna, yoksa kabul edip köleleşmeye razı mı olacaksın?
 
Ey gölgelerin peşinden koşan, hayal dünyasında yaşayan, kalıplara dökülmüş sloganlar ile dünyayı kurtaracağını düşünenler. Eğer toplumu kucaklamıyorsa bilinç ve düşüncen, eğer ışıklar dibini aydınlatmıyorsa bilgi ve bilimle, karanlıklarda yarasalık yapmak yerine aydınlıkta çıplak dolaşmak utanç mı verir, gurur mu? Gölgede yaşayanın gölgesi olur mu?
 
Körü körüne biat etmeyeceksin. Yüce İmam-ı Azam’ın yolunda başkaldırını haklılığa dayandırdıkça boyun bükmeyeceksin hükmedene de, hükümet edene de…
 
Eğitim meşalesinin arkasından var gücünle koşacaksın. “Cehaletin şatafatından sarhoş olanlar, kendilerini hergelede imam eşeği sananlardır.”  Çerağ isinden çekinen kör gecelerde fitne kandiline yağ,  alevinden elinin yanmasından korkanlar ise karanlıklar imparatorluğunun değirmenine su taşırlar. Nesline ilimi, bilimi, imanı, inancı, tevazuyu, kutsaliyetlerin değerini bilmeyi miras bırakmayanlar, onları ebedi olarak fukaralığa, köleliğe mahkum ederler. Vebal ne dünde ne de yarında, vebal bu günde, bu günü yaşayanlardadır.
 
Kuruların yanında yanmak istemiyorsan yaş olmayacaksın. Yanmaya başkaldıracaksın, dikileceksin. Eğer sineye çekersen, kadercilik sayarsan her başa geleni, ne hazindir ki dünya kurunun yanında yanan yaş’lar kabristanlığıdır…
 
Uykulardan çekip çıkarma zamanı gelmedi mi mazinin şanlı günlerini? Onurlu kişiliklerimizi savurmak için harman zamanı olmadı mı daha? Pısırıklaşmaya başlamış bilincimizi nodullama günü değil mi gün? Kul olmanın insana değil yaratıcıya olduğunu hatırlama zamanı değil mi zaman? Öyleyse niye bu tapınma paraya-pula, şöhrete… Neden bu batıdan, kuzeyden, ordan-burdan esen rüzgarları kabulleniş? Unutma ki, Kendi kişiliklerini unutanların medeniyetlerinin izleriyle dolu Anadolu. 
 
Veysel Şensoy
 
Libya

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar