27 Nisan 2024 Cts

ÖZLEMEK TESELLİ İMİŞ

İyi sözler iyiliklere binerek gittiler; kötü sözler ise yüreğime saplanarak bende kaldılar…

ÖZLEMEK TESELLİ İMİŞ
 
Sample ImageBir cümle için bir roman yazılır veya bir şiir bir mısra için yazılırmış. Beynimde binlerce cümle dolaşıyor ve özgürlüğüne kavuşmak isteyen kelimeler ağız boşluğumdan kurtulup, ölümsüzlük ararken devrik cümlelerim içinde sonsuzlukta yitip gidiyor. Ne bir şiir olabiliyorlar, ne de bir nesir…
 
Bir yazı yazmak düşerse aklıma bizim iklimlere koşuyorum. Caniklerden bir tepe seçiyorum kendime ve oturuyorum bir ağaç dibine. Kah yaprakları gazel olmuş, sessizce kışı bekleyen, kah tomurcukları açılmış, baharla gelecek yapraklarını özleyen bir ağaç oluyor gölgesine sığındığım. Hayatın herhangi bir anında, bir dostla inancımı, ideallerimi diri tutmak, hayallerimi ve hatıralarımı paylaşmak, yalnızlık duygusunun yırtıcı tırnaklarını kırmak kolaylığına erişiyorum bu sayede. Yaşamayı arzu ettiğim ama zorunluluklardan dolayı yaşanmamış hikayelerimi düşlüyorum. Dualar diliyorum ak saçlı secdekarlardan. Sabırla, inançla, vefayla, sadakatle gönül bağımın düğümlendiği eller çok uzak olsa da; “şükür üzere olmak yakışır sana” diyen ulu sese boyun büküyorum ve gönlümde yakın ediyorum ırakları. Acıyı bir ben sırtlanıyorum bu ıssız tepelerde, hayal ettiğim, özlem çektiğim yerlere uzaktan bakarak; baktığımı sanarak…
 
Nerde bir serçe görsem, harman günleri gelir aklıma. Nerde üşüyen bir kuş görsem, kış günlerinde ağaç üstlerine yığılmış mısır sapları arasına saklanan serçeleri düşünürüm hep. Kış günlerini sıcak iklimlere tercih etme sebeplerine kafa yorarım, yorarım da, yorgun kafam gediğine koyamaz sebep taşlarını. Ya hasat zamanlarının sızlattığı derin izler az mıdır? Bir-iki dönümlük ekin tarlasını biçmeye giderken, sırtlara yüklenmiş boncuklu gıdıklarda taşınan öğle yemekleri, ineklere takılmış çanların tıngırtıları, koyunların boynundaki zillerin sesleri ve güz kuzularının zıplayışları belleklerden silinebilinir mi?
 
Nedense çift sürmeyi ve toprağın tezek tezek yayılmasını hatırlamak istemediğim sayfalara zincirlemek istemişimdir. Bana hep mezar karanlığını hatırlatır sürülen tarlada oluşan erkler. Tohumun düştüğü kara toprak kabir ile özdeşleşirken içimde, tohumun yeşererek çıkışı mahşer çağrışımı yapar bende. Fakat anılar tutsak edilemiyor ki…
 
Dumanların yorduğu dağ başlarından göz-göz akan pınarların, ya da  dağların yorduğu dumanların çöreklenip dinlendiği derelerimizin, derinden inleyen yankılarının hasret türkülerimize gönülden vokalistliklerini ah-u vah ile dinlediği günleri özlemez mi yürekler?
 
Bizim iklimlerin nostaljik (eskiye özlem) duygularını yaşamından silip çıkaracak babayiğit varsa veya bu duyguları bastırabilecek yürek varsa onun yüreğini öperim. Yangın sönse de küller sıcak kalır yaşam boyu. Her türkü başka başka anıların körüğü olmayı seviyor. Her anı ise başka türküde hayat buluyor yüreğimde…
 
“Bir şey kaybettim…
Rengini hatırlamıyorum,
Kokusunu hatrılamıyorum…
Tenhasında üşüdüm
Şarkıda arıyorum;
Şiirde arıyorum…
Bulamıyorum!”
 
Ben bir yazıyı yazdıracak ne cümle kurabildim, ne de bir şiiri yazdıracak mısra bulabildim. Bulduklarım da koruk ceviz gibi aldatıcı ve boş laflardı. Onlar da, uykusuz gecelerde gözaltı torbalarımla cilveleşen anılarıma kahkaha atan devrik cümleler içinde devrilip gittiler. İyi sözler iyiliklere binerek gittiler; kötü sözler ise yüreğime saplanarak bende kaldılar…
 
Veysel Şensoy

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar