28 Mart 2024 Per

Nerede O Eski Ramazanlar

 Eski ramazanları anlatan edebiyat eserlerine baktığımızda, günümüzle bire bir örtüşmediğini ama bazı akislerini zaman çizgisinde günümüze taşınmış esintiler görürüz sadece.

NEREDE O ESKİ RAMAZANLAR

Nerede o eski ramazanlar, nerde o eski bayramlar?.. Şakaklarına kırağımsı bir aklık düşmüş her insanın, ramazanlardan söz açıldığında dilinden düşmeyen bu cümlelere yüklenen eskilere özlemin ağrılığı pekte kaldırılacak yük değil. Sık sık duyduğumuz bu söz, yitirilmiş zamanlara duyulan bir özlemin ifadesi. Yakalanamayan zamanların ardından esefle kurulan bir hayal… Belki de, geçmişte görülen bir rüyayı yeniden yaşama isteği…
Eski ramazanları anlatan edebiyat eserlerine baktığımızda, günümüzle bire bir örtüşmediğini ama bazı akislerini zaman çizgisinde günümüze taşınmış esintiler görürüz sadece. Bu günkü ramazan ve bayramların, anılar ile beslenmesi, yüreklerimizde geçmiş zaman rüzgarlarını estirmesi ayrı bir heyecan, ayrı bir ruh oluşturmaktadır.
Eski ramazanlarda orta oyunları, Bektaşi fıkraları ve mahyalar meşhurdur. Abdulbaki Gölpınarlı, eski ramazanları anlatırken kaybolmaya yüz tutmuş bazı adetlerin sizi etkilediğini fark edebilirsiniz. Karagöz oyununa gidecek imamın 33 rekat namazı on beş dakikada kıldırdığını da anlatır. Büyük konaklara ramazanlık imamlar tutulurmuş. “Ramazanın on beşinci gecesi, iki minarenin arasını kandillerden yazılarla bezerlerdi. İlk günlerde “merhaba”, “Hoş geldin “, derken ayetler, hadisler yazılırdı. On beşinden sonra resim başlardı. Gül, karanfil, lale… Yirmi yedinci gece ve bazı camilerde bayram gecesi, minareye kaftan giydirilirdi. Yani külahından şerefesine kadar dizi dizi kandilden duvağa bürünürdü minare. (…)” Günümüzde bu gelenekler gene sürdürülmeye çalışılıyor ama, bütün değişimler gibi teknolojik gelişmelerin paralelinde yaşıyor.
Ramazanlarda, insanlar arasında sosyal yardımlaşma bir adım öne çıkmakta, beraberlik ve dayanışma duygusu daha bir anlam kazanmaktadır. Sadaka ve zekat vermek bir gelenek olmasına rağmen, esefle söylemeliyim ki bazı kesimler böyle bir mecburiyetin farkında bile değildirler.
Bayram gülümseyerek yaklaşıyor. Sevinç ve coşku yüreklerde depreşiyor ama kim bilir ne çok insan var ki, bayramın gelmesini arzu etmiyor. İftar sofrasına koyacak pide bulamamış, bayramda ailesine bayramlıklar alamama endişe ve ezikliği ile bu bayramı nasıl atlatacağını düşünen ne çok insanımız var kim bilir. Bayram namazından dönen babanın, elini öpen küçük kızının eline bayram harçlığı tutuşturamayacağının ezikliği ve yorgunluğunu hisseden ne çok baba var kim bilir. Bayram sabahı son un ve şekerinden tatlı yapmış, bayram geleneklerinden yoksun kalışının üzüntüsü ile gizli gizli baş örtüsünün kenarı ile ıslanan gözlerini silen kaç anne vardır bilinir mi? Bayram günü tebrik ve kutlamalar yapma yerine, bayramın gereklerini yerine getiremeyen, bu yükün ezikliği ile, “Bayram gelmiş neyime” diye bir türkü tutturup, girebisini alıp kendini kıra bayıra vuran kaç baba vardır bilinir mi?
Bayramı mutlulukla karşılayan insanların, zihinlerine düşen bu sorularla o insanların mutsuzluklarını paylaşılmasının, öncelikli bayram vazifelerinden birisi olduğunu bilmesini ne çok isterdim.
“Nerde o eski bayramlar, nerde o eski ramazanlar demek yerine, “ah keşke eski ramazanlar da, bayramlar da böyle olsaydı” demek ne güzel olurdu…
 Veysel Şensoy
17.08.2008
Bursa

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar