10 Ekim 2024 Per

Mazi Kalbimde Yara

Konumuz gidenler üzerine olunca isimlerini zikredelim dedik. Ne edersin. Mazi kalbimde bir yara…

                                            

                                                                     Mazi Kalbimde Yara

Belki yazmakta zorlandığım en zor yazılardan biri. Yaklaşık yirmi senedir amatörce yazılar yazmaktayım. Dördü şu anda olmak itibariyle yedi ayrı gazetede ve birçok yerel ve ülke çapında dergilerde şiir ve yazılar yazdım. Ancak şu an en zor yazımı yazıyorum.
 Karadeniz’de sonbaharda ben Akkuş’a gitmek için yola çıktım. Ekim ayının 17’si. Görev yeri YİBO. Burada on ay kalacağım. Ve bir Ağustos ayında yani 17 Ağustosta, yani bu gün Terme’ye naklim olacak.
Geride dolu dolu on ay…
Geride dostluklar, arkadaşlıklar, zahmetlerle birlikte yaşanan güzellikler.
Geride insanlık…
Geride umutlar, temenniler, hüzünler…
Hayatın cilvesi gereği gitmeler gelmeler…
Kısa sürede çok şey öğrendiğim, kazandığım yer Akkuş… Kadri kıymeti bilinmeyen yer. Havasının, suyunun, insanının en temiz kaynaktan beslendiği yer.
Ancak gönülden bakılınca görünecek güzellikler var burada.
Hani atalarımız “Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım” demiş ya. Vatanından olmuş burada çok insan. Yabancıyı anlıyorum. Çünkü onların da bir vatanı var. Ya Akkuşluya ne demeli. Niçin Akkuşlu vatanında kalamıyor? Uzun hikâye. Yazımızın konusu bu değil şimdi.
17 Ekim-17 Ağustos arası kaldığım mekân Akkuş. Bu ilçenin benim için unutulmayan yanı ise YİBO.
Kimler gelmiş kimler geçmiş buradan. Gelip geçenler her sene artıyor. Yaklaşık her dört senede bir tamamen değişiyor kadro. Geçen sene veda için geldiğimde bazı kimseleri aradı gözlerim. Ama bulamadı. Hâlbuki ben dostlarımla vedalaşmaya gitmiştim. Hem de ayrıldıktan bir ay sonra. O da ne? Bazı arkadaşlar yok. Elbet yenileri de meslektaşlarımız ama hukukumuz olmadı.
Daha bir ay içinde Ertan Alp’i aradı toplantı salonunda gözlerim. O derinlere bakan mütebessim çehresi hatırladım. Yoktu… Sonra Hüseyin İlhan. Sakin ve derin bir sükût içinde içiyle konuşuyor gibi halini düşündüm. Yoktu.. Ya Hanife Eren/Avcı… Hani o gözleriyle gülen. Yoktu… Emine Kahraman’ın odasına girerken “Buyur hocam” demesini hatırladım. Yoktu… Ya “yeşil kalem de mi varmış diyen” Dilara Hanım. Yoktu… Nuh Akkuş, Mustafa Kemal hocalar da yoktu… Ve Cemile Baytemir. O da yoktu.
Çünkü bunlar Akkuş’tan gitmişlerdi. Artık haberleri başka yerlerden gelecekti. Zaman içerisinde unutacaktık. Veda için gittiğimde bir buruk ayrıldım. Sanki benden de bir şeyler eksilmişti. Boğazım düğümlendi. Hatta tam okuldan çıkacakken Satiye Hanım beni görünce “Aaa Zeki Hoca gelmiş” demesini de hiç unutmadım.
Aradan bir sene geçti. Duydum ki Yasin Aydoğan, Harun Kıyat, Satiye Çiçek Kıyak ve Hanife Söyler de ayrılmışlar. Belki Derya Hoca da ayrılmış olabilir. Yani bir çok tanıdığımız başka yerlerde olacak artık.
Nevzat Akman, Ferhat Arslanhan, Mustafa Gül ve Cemal Kalender İlçe içinde yer değiştirdiğinden onları görebiliyorduk. Milli Eğitim kadrosu tamamen değişmişti. Kaymakam başka yere atanmış ve yoktular… Hayat devam ediyordu.
Biz orada kalmış tanıdıklarımızı da unutmadık ancak konumuz gidenler üzerine olunca isimlerini zikredelim dedik. Ne edersin. Mazi kalbimde bir yara…

Zeki ORDU
 

Related Articles

1 Yorum

  1. HOCAM VEFA DEYİNCE AKLA GELECEK İLK İSİMSİNİZ.AKKUŞTAN AYRILIPTA AKKUŞU BU KADAR ÇOK ANAN DA HERALDE SİZSİNİZ.AKKUŞ’TAN SEVGİLER VE SAYGILAR DEĞERLİ BÜYÜĞMÜZ.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar