15 Ekim 2024 Sal

İmam ve Öğretmen

İmamla öğretmeni bir rejimsel rakip olarak halka empoze etmenin sadece insanları inciteceğini ve başka bir işe yaramayacağını bilmemeleri imkansız ama bir polemik at ortaya, suyu bulandır çekil ve seyret politikası…

                                   

İMAM VE ÖĞRETMEN

Şerif Mardin bir mukayese yapıyor; İmam-Öğretmen karşılaştırması.  Öğretmenlerin kaybettiğini imamın kazandığını söylüyor. Bunu söylerken de Cumhuriyet okullarının hiçbir şey öğretemediğini, lise mezunu birisinin sıfır bilgiye sahip olduğunu da sözlerine ekliyor. Bu cümle ile öğretmen ve Lise bitirmiş herkese “cahil” demek istiyor. Bu kadarına pes dememek elde mi?

 

Talihsiz açıklamasında: Bu milleti sadece birisi imam, diğeri öğretmen olan iki sembolle temsil edildiği çeklinde bir durum sunuyor.

 

Bu sembollerin temsil ettiği iki toplum arasında bir kavgadan söz ediyor.  Yani birisi “dini değerler” diğeri “modern değerler” i temsil ediyormuş gibi bir ortamı empoze etmek istiyor.

 

Şimdi camide görev yapan bir imama “rejim karşıtı “ demek kadar ağır bir itham olabilir mi? Bir öğretmene rejimin koruyucusu veya ideoloji aktarıcısı olarak bakabilir miyiz?  İki cephe oluşturularak okul ile camiyi karşı siperlere yerleştirmek ancak bir palanın hayata geçirilme teşebbüsünden başka bir şey değildir.

 

Camiler aslında okuldur. Toplumsal ahlakın, geleneksel değerlerin, dini inançların beşer hayatında eksik kalan gediklerin doldurulduğu bir öğreti yeridir aynı zamanda.  Camide bir yaşlının hep ön safta yer bulması için, gençlerin geri durması bile bu öğretilerin ne kadar yerini bulduğunun ifadesinden küçük bir örnektir. İmam’a  rejimle ilgili bir iftira yapıştırmak kadar hayasız bir davranış olamaz.

 

Aynı Bilim adamını(!) mal bulmuş mağribi gibi destekleyen yüzlerce kurum, kuruluş, basın ve televizyonlar da yayınlarına hız verdi. Sanki bir yerlerden düğmeye basıldı.

 

Öylesine bir propaganda yapılmaya başlandı ki, 80 bin cami varmış, bir o kadar imam varmış… Okul ile camii mukayese etmek en büyük yanlışlardan birisi. Okul belli yaş guruplarının öğrenim gördüğü bir eğitim yuvasıdır. Cami ise bütün Müslümanların, genç ihtiyar her kesimin ibadet hanesidir. Sonra, herkesin bildiği bir şey var ki, Lise eğitimini alan herkes eğitim sürecini tamamlamıştır. Üniversiteler ihtisaslaşma kurumlarıdır. Lise bitirmiş kişilere bu kadar ağır hakaret etmesi de bir talihsizlikir. Bence menfur bir amaç için özellikle üretilen hain planın parçası olarak davranıyor bu şahsiyet.

 

Peki bu saldırıya sebep olan etken yok mu? Elbette var; Diyanet işlerinin zaafları. Bütçesi iki bakanlık bütçesinden fazla olan bu kurum, ne yazık ki tam bir organize olmuş değil. Bütçesini verimli kullanamıyor. Yerli yersiz, gerekli, gereksiz ağır harcamalar yapıyor ve bu da bazılarının haklı olarak tepkisini çekiyor. Bunlardan birisi de Yaşar Nuri Öztürk hoca. Eğer Diyanet yeniden bir yapılanma içerisine girmez ise daha çok tartışmalar kopacaktır.

 

Bu kadar patırtı koparan söylemin sahibi olan Şerif Mardin kimdir acaba?

 

1927 yılında İstanbul doğumlu… Galatasaray Lisesi’nde başladığı orta öğrenimini ABD’de tamamlamış. Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü mezuniyetinin ardından lisansüstü eğitimini John Hopkins Üniversitesi’nde yapmış. 1954’te Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne asistan olarak girmiş, doktorasını Stanford Üniversitesi’nde tamamlamış. 1973’te geçtiği Boğaziçi Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve sosyoloji dersleri verdi. ABD’de Columbia ve California, İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. Halen Washington D.C.’deki American University Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliği ve aynı üniversite bünyesinde faaliyet gösteren İslâmî Araştırmalar Merkezi’nin başkanlığı ile Sabancı Üniversitesi’inde öğretim görevliliğine devam ediyor…

 

Şerif isminin Hz. Hasan soyundan gelenlere denildiğini hepimiz biliriz. Ancak bu adamın adı İngilizce de kullanılan Amerikan kasabalarının kolluk kuvvetlerine verilen unvan olan “şerif” adını taşıdığını umuyorum.

 

Bir kere kimse camiye girmek için onlarca sınavdan geçmiyor. Oysa, milyonlarca genç okul kapılarında kuyrukta bekliyor.  Talep camiye mi okula mı? İlahiyat Fakülteleri tercihlerde son sıralarda yer alıyor. Bu gençlik, özgürce kararını veriyor ve toplumdaki eksik değerleri iyi tayin ederek o bölümleri dolduruyorsa çamur atmak da neyin nesi?

 

Bu millet okulun da, caminin de yerini iyi tayin ediyor ve iyi biliyor. Bin yıldır bir sentez oluşturmuş bu millet, bir iki laf kalabalığı ile kafaları karışmayacak,  böyle provaktif söylemlere pabuç bırakmayacaktır. Özellikle üretilen bu planlı saldırılar her zaman oldu ve olacak ama bu millet değerlerinden ödün vermeyecektir.

 

İmamla öğretmeni bir rejimsel rakip olarak halka empoze etmenin sadece insanları inciteceğini ve başka bir işe yaramayacağını bilmemeleri imkansız ama bir polemik at ortaya, suyu bulandır çekil ve seyret politikası…

 

Veysel Şensoy

 

30.05.2008 katar

 

Related Articles

3 YORUMLAR

  1. yorum degılde bılgınıze ıhtıyacım var acaba acık ogretım derslerının ınternet adreslerını bana bılıyosanazım yazarmısınız bılgısayarım var ama ınternette derslerıme ulasa bılmem ıcın adrese ıhtıyacım var cvp ıcın sımdıden tesekkurler

  2. Sayın Veysel Bey,

    Şerif Mardin’i yanlış anladığınızı düşünüyorum. Şerif Mardin, geniş ufuklu, vizyon sahibi bir fikir insanıdır.

    Onun sözlerinde başarısız olan öğretmen değil, öğretmeni ve bilimi dine ve imama rakip olarak kurgulayan çarpık zihnyettir. Din ve ilim biribirini tamamlayan bir bütündür. Sayın Şerif mardin, bu durumun farkında olan bir mütefekkirdir.

    Din, bilimi yanlış yolllara sapmaktan koruyan yol aydınlatıcı bir ışıktır. İlim ve akıl ise, hakkı batıldan ayırması için insana verilmiş ilahi bir cevherdir.

  3. Muhterem Veysel Bey Kardeşim,
    Yazınızı okudum. Tam gündemin ortasına girmişsin. Bu yazınızda İmam ve Öğretmenin şu an itibarıyla ülkemizde nasıl bir profili sergilediğini belirtmişsiniz.
    Şerif Mardin denilen adamın vermek istediği mesaj imam ve öğretmenin asli fonksiyonlarını karşılaştırmak değil. Sizde takdir edersiniz ki bu güzel ülkemde bir dönem mevküreci öğretmenler köy enistütilerinde ve yatılı öğretmen okullarında Türk halkını kendi istedikleri hayat tarzında yetiştirmek için büyük bir çaba içine girmişlerdi.
    Toplumun bütün katmanlarında neslin her kuşağında tıp yekün bir değişim istiyorlardı. Eski klasiklerden tutun da din ve mukaddesat adına ne varsa silip atmak istiyorlardı. Yani kısaca Türk toplumunu yeniden şekillendirmenin bir gayreti içine girmişlerdi.
    Bütün bunlara rağmen ne oldu. Bir İmam hatipli geldi ve TC Hükümetnin Başbakanı oldu.Asıl kast edilen budur.Yani burada aslında halka bir sitem vardır. Ne yaptınız be size yapılan bunca emeğe yazık ettiniz. Bunca mevküreci öğretmenlerin emekleri boşa gitti. Sizi bir türlü anlayamadık. Yaklaş sen kimsin? denmek istenmiştir.
    Bana göre her nesil kendi çağının problemlerini yaşayarak veya bu sorunları çözmeden bir sonraki nesle devrederek hayatın akışını sağlarlar.
    Sosyal olaylar uzun bir süreç isteyen ve tedricen değişen önemli vakalardır. İşte İmam – Öğretmen karşılaştırmasından anlatılmak istenen asıl mesaj seküler hayat tarşı ile Müslüman Türk halkının geleneksel dini hayat tarzındaki direnişin kırılamadığını söylemek istiyorlar.
    Bu millet elbette aklı selim ile sağ duyulu ve hep başı dik olmasını bilmiştir. Saygılarımla.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar