Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. " (Enbiya Suresi 35)
KADERİN BİLİNCİNDE OLMAK
Yüce Allah her şeyi belli bir düzende ve ölçüde, belli bir kader üzerine yaratmıştır. Bütün varlıkların kaderleri belirlidir. Belirlenmiş kaderin dışında hiç kimse hiçbir şeye güç yetiremez. "…Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir. " (Ahzab Suresi, 38)
Kuran’dan habersiz olarak yaşayan bir toplumda en büyük yanılgılardan biri de kader konusudur. Kader konusunda gerçek anlamda bilgisi olmayan insanlar kaderi kavramanın verdiği rahatlık ve huzurdan mahrum yaşarlar.
Kader, geçmişte olmuş, bugün yaşanmakta ve gelecekte de yaşanacak olan her şeyi, her hareketi, düşünceyi, konuşmayı Allah’ın en ince detayına kadar bilmesi ve an an kontrol etmesi demektir. Her insanın hayatı boyunca yaşayacağı her şey, Allah Katında o daha doğmadan belirlenmiş ve yazılmıştır. İnsan, yaşamı boyunca Allah'ın kendisi için dilediğinin dışında bir olayla karşılaşmaz.
"Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır." (Kamer Suresi, 52-53)
İnsanın kaderinin dışına çıkması, kaderini yenmesi gibi bir şey asla söz konusu olamaz. "…Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir" (Ahzab Suresi, 38) Bu yüzden tüm insanlar farkında olmasalar dahi kaderlerine teslim olmuşlardır. Ayette de bildirildiği üzere, istese de istemese de her şey Rabbine teslim olmuştur.
“Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler.’’ (Al-i İmran Suresi, 83)
Müminler Allah’ın her şeyin bir kader üzerine yaratıldığını ve insanların hayırla da şerle de denemekte olduklarının bilincindedirler. Bu önemli gerçek, Kuran'da şöyle bildirilmektedir: "…Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. " (Enbiya Suresi 35)
Dinden uzak yaşayan insanlar ile iman eden insanlar karşılaştıkları olayları farklı değerlendirirler. Kuran’dan habersiz olanlar olayları görünen yüzüyle değerlendirirler, müminler ise her olayın mutlak bir hayırla ve hikmetle yaratıldığını kesin olarak bilirler.
Allah'tan gereği gibi korkan bir mümin dünya hayatında imtihan olduğunu zahirinde farklı görünse de yaşadığı olayın altında muhakkak hayırlar ve güzellikler olduğunu bilir. Bu konuda Hz. Yusuf çok güzel bir örnektir. Hz. Yusuf, “Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir’’ (Yusuf Suresi, 100) diyerek, Allah’a sırtını Allah’a yaslar, O’na güvenip dayanır. Her olayı en ince ayrıntısına kadar yaratan Rabbimiz’dir ve O, yarattığı insan için neyin iyi yada kötü olduğunu en iyi bilendir. Bunun aksini düşünmek Allah'ın kudretini gereği gibi takdir edememek olacaktır.
Mümin son derece tedbirlidir. Yine Allah’ın yarattığı bir musibet isabet ettiğinde, hiçbir şey yapmadan sonucu beklemez. Bir bela karşısında fiili anlamda hiçbir şey yapmadan, konuyu Allah’a bırakmak şeytanın bir oyunudur. Mümin, bir zorluk durumunda fiili dua olarak sebeplere de sarılır. Çünkü Rabbimiz, yalnızca sonucu değil, sebepleri de yaratmaktadır.
İnsan iç dünyasında birçok gereksiz korkuya ve kuruntuya kapılır. Kader kavramının bilincinde olmak tüm bunların önüne geçecek ve Allah’a tam teslim olmamızı sağlayacaktır.
Bediüzzaman kader konusunu, gemideki bir insanın, gemi giderken yükünü omzuna alıp, sırtında taşımasına benzetir. Oysa gemi o yükü zaten götürmektedir; kişi yükü sırtına taşıyarak boşuna kendine eziyet eder.
Başına bir musibet geldiğinde, kader gözüyle bakıp, “Allah’tandır” diye düşündüğünde insan rahat eder. İman sahibi, “Allah’ın kaderi ne güzel, sonu hayır olacak” şeklinde düşünmelidir. Ancak Allah’ın bunu diyebilecek gücü vermesi için de dua etmelidir. Ve bu dua bir kez değil, sürekli olmalıdır.
"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (İnsan Suresi,30)
Mine ÇAKIR
