19 Mart 2024 Sal

Hesaplaşma

Şimdi arganın başı sistir dumandır

HESAPLAŞMA

 

Sample ImageGün ağarırken,  paslı kilitlerin içinde dönmeyen çürümüş anahtarların kulaklarımı tırmalayan gıcırtıları bölüyor uykularımı. Benim rüyalarım,  gökkuşağının sekizinci rengine konmaya çalışan  kelebeklerin kanatlarından yayılan yumuşak serinliklere serilmişken,  kalleş bir dürtü gelip tutuyor kollarımdan bir zorba gibi ve atıyor belleklerimin küllenmiş anılarından fırlayan unutulmuş hatıraların çöplüğüne.  “Uyan” diyen meçhul sesin dostane tonuna takılıyorken aklım, öfkem de kabarmış bir çağlayan köpüğü zerresi gibi derin sulara karışıyor bir an sonra. 

 

Hep zamanın olmayan anını arayıp, yaşanmamışlıkların duru, saf, temiz koridorunda olmak arzusuna kayan gönlüm, hayal aleminin derinliklerine saklanarak dünyevi gerçekler ve çirkinlikler ile saklambaç oynamakta. Pişmanlıkların kemirgen dişlerinde kıvranan hafızam, beynimde ağlamaklı; “neden, niye, niçin?…” soruları sıralıyor muttasıl.

 

Açılıyor gözlerim sabah mahmurluğu ile, alnımda ateşten rakkaseler tepiniyor bozuk ritimlerle. Aklımın bir köşesinden acıların sızıntısı damlıyor yüreğimin en duyarlı köşesine.  Kalbimin her çarpışında bir ayak sesini duyar gibiyim; acelesiz ecelin ayak sesleri gibi… Dünü yaşamamış ruhumun yarın için endişeli feryadının çığlıkları kulaklarımı yırtarken, şeytansı kalleşlikler kırılmaz örümcek ağlarına beliyor ışığı keşfetmiş duygularımı.  Gene de bir filiz buluyor yolunu sert kayalar arasından yeşermek için son gayretle direnerek. “Dal budak verecek” diyor, uzak dostlardan akan kararlı sesler. Avuçlara kurulmuş seradan semaya yükselecek  gülistanlar doğacak, seraplara inat biliyorum… Vicdan meydanında  adını koyamadığım bir savaş galipsiz devam ediyor, iç hesaplaşmaların kıyasıya kapıştığı bir savaş…

 

Kalemim bir cümleden diğerine sıçrıyor.  Yazamadığı cümleleri arıyor ama şaşkın parmaklar bulamıyor bir türlü doğru sözcükleri basan harfleri. Ah diyorum bir sebep, bir neden ilişkiler yumağını çözsem çile çile, erebilsem sırrına…

 

Gökyüzüne bakıyorum derin-derin. Hiç gökyüzünü doğru çizebildik mi resim derslerinde, bulut olmadığı sürece?  Koca bir “hayır” dökülür dilimizden. Bir yerlere güneşi koyardık soluk boyalar ile  ya batarken ya doğarken renksiz cansız. Sahi öğle vaktini neden çizemez ressamlar?  Sorular dönerken zaman çemberine binmiş olarak aklımda, hazan imzalı hüzün gömleği ile son baharlar düşer gözlerimin karasına. Neden hep hüzün verir sararmış dökülmüş yapraklar? Kalbim sızlar bu manzara karşısında hep tel tel… Bir son vardır kendime itiraf edemediğim. Her şeyin sonu… Kendimi görürüm sırları dökülmüş camlardan bakarak bu mevsimlerde gizlenmiş.

 

Vuruyorum kendimi aramak için  satır aralarındaki dar yollara. Bir gürgen ağacının dibinde sararmış gazelleri avuçlamış beni bekleyen ben ile kol kola yitiyoruz derinliklerde. Kanımda yıldızlar kayıyor şafak vakti ışıltısında. Ve ben kendimi arıyorum kendi içimde soluk soluğa.

 

İlk baharda buluşuruz diyor ben, çiçek açmış tomurcuklar ucunda… Seni bekliyor olacağım, sakuralar misali çiçekler ile, erik çiçeklerini geç,  kiraz çiçeklerinin orada olacağım.

 

Gün doğmuş kuşluk vaktinde. Paslı kilitler içinde çürük anahtarlar dönmüyor bes belli inatlaşma devam ediyor. Ve yeni bir gün yola çıkmış, beklemiyor kervanı. Koş peşinden!..

 

Şimdi arganın başı sistir dumandır

Ağla gözlerim ağlayacak zamandır

Ömür yolu aşmış mevsim hazandır

Sus yüreğim bülbülün sustuğu andır

 

Veysel Şensoy

 

21.11.2008

Related Articles

4 YORUMLAR

  1. Veysel bey yazınız çok güzeldi, çok güzel benzetmelerde bulunmuşsunuz.Dünyevi gerçekler ile çirkinlikler ile saklambaç oynamakyayız ve sobelenmekteyiz.

    Kimi zaman maziyi özlemek, çoğu zaman ise hayat karşısında aciz kalmak; ikiye bölünmektir. bir yanımız bitmek tükenmek bilmeyen sorularla suçlamalarını sıralar, yapılan her hatayı ve tüm başarısızlıkları affı olmayan bir suça çevirir. diğer yanımız ise yanıt vermez, acı çeker, susar sadece… hiç adil değildir bu hesaplaşma. kimse sizin yanınızda değildir, kendinizle başbaşa kalırsınız. hakim de siz olursunuz, tanık da, sanık da… sonuç ise kaçınılmazdır, yargısız infaz! hep kaçtığınız, hazırlıksız yakalanmaktan korktuğunuz gerçeklerle karşı karşıya kalır ve kendi kendinizi acıdan, özlemden ve hüsrandan örülü bir zindana hapsedersiniz…

  2. Teşekkürler Karayiğit kardeşim. İnsanların kaderlerine isimlerinin etkisi olduğunu düşünrüm ama doğruluk payı var mı bilemiyorum. Veysel (Faysal) sert harflerin yumuşatıldığı Türk versiyonu bir isim. Sanırım bu yüzden hep duygusal ve munis oluyorlar. Bir gerçek var ki, tekerlek her dönüşü tamamladığında aynı noktaya basar. Bir gün biz de aynı noktaya döneceğiz inşallh.

  3. Benim Teyzeoğlunun da adı Veysel. O da saz çalardı bir zamanlar yani sanat ehliydi…Aşık Veysel, o zaten malum…Birde bizim Veysel (ŞENSOY)..Acaba isimdemi gizli hayatın sırrı abisi?? Yoksa hayatın, tekerlek çapıyla başlayıp onbinlerle çarpılan mesafelerce ötelere atmasında mı..?? Bülbül altın kafeste yani..İLLEDE VATANIM..!!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
17AboneAbone Ol

Çok Okunanlar