Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar.
HELAK OLAN KAVİMLER BİZLERE İBRET
Yüce Rabbimiz, her topluma dini anlatması ve örnek olması için kutlu elçiler göndermiştir. İnsanların birçoğu kendilerine yaşam rehberi olarak toplumu seçerler. Çoğunluk ne yapıyorsa onu uygular ve doğru olup olmadığını sorgulamazlar. Toplumun izlediği yol dışında bir yol izleyen birisine iyi gözle bakılmaz ve yeni şeyler üreten, yanlış bir yolda gözüyle bakılır. Oysa yanlış olan, hiçbir bilgiye dayanmadan, sırf toplumun çoğunluğu uyguluyor diye, insanların koyduğu bazı hükümleri yol gösterici edinmektir.
Böyle bir yaşam sürmeye devam eden insanlar, farkında olmadan çok büyük bir gerçeği göz ardı ederler. İnsan kusursuz olarak yaratılmıştır ve dünyada sorumlulukları vardır. Yediği yemeği, içtiği içecekleri, soluduğu havayı, temizlendiği suyu ve daha sayamayacağımız kadar çok nimeti Allah onun için yaratmıştır.
Yüce Allah insanları yalnızca Kendisi’ne kulluk görevini yerine getirsinler diye yaratmıştır. İnsan dünyada mutlu ve huzurlu bir yaşam sürebilmek ve ahirette de yıkıma ve hüsrana uğramamak için Allah’a kulluk görevini yerine getirmelidir.
Yüce Allah, Kuran’da insanların yalnızca Kendisine kul olması için yaratıldığını bildirirken, çoğu insanın bundan habersiz olacağını ve dünya hayatına dalarak yaşayacaklarını da bildirmektedir.
“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle yalan söylerler.’’(En'am Suresi, 116)
Allah rahmetinin bir tecellisi olarak, insanları yanlış yoldan döndürmek, karanlıklardan nura çıkarmak için Peygamberler göndermiştir. Örneğin Hz. Hud Ad kavmine gönderilmiş üstün ahlaklı bir elçidir. Kavmine kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu, Allah’a kulluk etmeleri gerektiğini ve O’ndan başka ilah olmadığını şöyle tebliğ etmiştir:
"Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik.) (Hud, kavmine:) Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Hala korkup-sakınmayacak mısınız? dedi." (Araf Suresi, 65)
Yüce Allah’ı anlatmak ve dinini tebliğ etmesi için gönderilmiş elçiler hiçbir şekilde insanlardan bir karşılık beklememişlerdir. Allah’a gönülden itaat etmiş salih elçiler, yaptıkları her işte Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu gözetmişlerdir.
“Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni Yaratan'dan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?’’ (Hud Suresi, 51)
Ad kavmini Hz. Hud, Allah’a kulluk etmemeleri sonucu başlarına gelecek olan azaba karşı uyarmıştı:
“Adın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf'taki kavmini: Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım diye uyarmıştı.’’(Ahkaf Suresi, 21)
Hz. Hud yaptığı bütün hatırlatmalara ve uyarmalara karşılık olarak kendisine inanmayan bir kavim ile karşı karşıya kalmıştır. Bütün kavimlerin elçilerine beyan ettikleri gibi onlarda bir mucize görmek istemişler, aksi takdirde Hz. Hud’un bu çağrısına uymayacaklarını söylemişlerdir.
“Ey Hud dediler. Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de değiliz.’’ (Hud Suresi, 53)
Ad kavmi, elçinin tebliğine uymadığı için şiddetli bir azaba uğratılan bir kavimdir. Kuran’da anlatılan, helak olan diğer kavimler de bizlere Rabbimizden bir uyarıdır. Yüce Allah’ın bizlere bildirdiği bu bilgiler üzerinde derin düşünüp, anlamaya çalışmak üzerimize bir farzdır. Onların yaptıkları hatalara düşmek, Rabbimizin bize bildirdiği bu bilgilerden sonra büyük gaflet olacaktır.
“De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, suçlu-günahkârların nasıl bir sona uğradıklarını görün" (Neml Suresi, 69)
Mine ÇAKIR
