16 Nisan 2024 Sal

Hayattan Ne Öğrendiniz?

Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim…

 

 

“Hayattan ne öğrendiniz?”
 
 
Cevabı tam olarak verilemeyecek ağır bir soru. Belki de peşinen cevaplamak en dobra ve en kolayı olacaktır. “HİÇBİR ŞEY!..” Ama öğrendiğini düşünenler ve gerçekten bir şeyler öğrenenler karşısında yüz kızartıcı olacaktı bu cevap.
 
 Hayattan Ne Öğrendim ?
 
Sonsuz bir karanlık ve bilinmezliğin içinden geldim dünyaya. Işığı gördüm korktum, havayı soludum ciğerlerim acıdı ağladım…Bilinmezliğin ne olduğunu, hiç bir zaman da bilemiyceğimi öğrendim.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim, bu defa karanlığı gördükce korkuya kapıldım. Karanlıkların hakimleri aydınlıklara kafa tutarken, korkularıma rağmen cesaret denilen korkusuzluğu öğrendim.

Gün geldi sonsuzluğa, karanlık bildiğim aleme yolcu ettim sevdiklerimi, tanıdıklarımı; ağladım… Ama kendime ağladığımı daha sonradan öğrendim…
 
Yaşamayı öğrendim… Yaşamın ne olduğunu kavrayamadan hayatın ipini çektim durdum bir sonraki gün daha güzeldir belki diye; bir sonraki metreler daha hoştur düncesi ile ama her kilometre başka bir yük yüklermiş meğer yaşadıkca öğrendim.

Doğumun, hayatın tüketilmeye  başladığı an olduğunu; doğumla ölüm arasında kalan bölümün ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim. Kıyasıya yarıştım onunla… Anı yakalamak, önde olmak istedim hep…
Ama zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…

İnsanı öğrendim. İnsanlığı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler diye farklı kategorileri temsil edenler olduğunu… Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. Her kötülüğün iyiliğe haste olduğunu öğrendim… Kısakançlığı gördüm, iyiliklerin arkasında karasız ve her kötülüğün iyiliklere yol gösterdiğini öğrendim. Kötülüğün insanlığa sunulmuş ders olduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin köklerinin sevgiden daha derin olduğunu, sevginin nefretle ikiz olduğunu, bazen sevgilerin nefrete kaydığını, nefretin sevgiye dönüştüğünü öğrendim. Güvenin ise ya var, ya da yok olduğunu öğrendim.

 
Aşkı öğrendim.
Yanardağlar gibi tarif edilen bu yüceltilmiş kavramın, alelalede abartılmış bir sevdadan başka bir şey olmadığını öğrendim. Zamanın, yenilmez sanılan aşka galibiyetini öğrendim. Tarihin kanalından süzülen ölümsüz aşkların masaldan başka bir şey olmadığını ve zamanın gücünün sonsuz olduğunu öğrendim. O anlatılanların teselliye muhtaç insanlara merhem olarak sunulduklarını öğrendim…

İnsanda beyin olduğunu öğrendim.
Sonra beyini yöneten bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında ölümlü beyin tarafından yönetildiğini öğrendim. Ölümlü beyinlerin ölümsizleşmek adına kalıcı eserler bıraktıklarını öğrendim.

Okumayı öğrendim…  Doğayı, insanı, hayvanı, dağı-taşı, nebatı okumayı denedim, insanı okudukça insan olmanın erdemini öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra… İşaretler dizerek manalar oluşturmayı öğrendim. Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…

Sonucun her zaman mağlubiyet olacağını bilerek dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim. Her yenilginin yeni bir enerji yaratabildiğini öğrendim. Sonuç değil, amacın değer ifade ettiğini öğrendim…

Yenilgiden korkanların kalabalıklara uymak zorunda olduklarını öğrendim. Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiğine inanaların da içlerinde şüpheler olabaileceğini öğrendim. Her kalabalığın doğru yolda yürümeyebileceğini de öğrendim.

Düşünmeyi öğrendim.
Kalıplara sokularak çerçevelenerek bana dayatılan düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.

Namusu, dürüstlüğü, doğruluğu öğrendim ve günahın vicdanlarda ne dehşet verici yaralar açtığını öğrendim. Sonra riyakarlık ve olduğun gibi görünmemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, uzanıp avuçlamak kolayken günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin son derece  acı olduğunu… Geri kalan lezzetlerin yalancı ve zevk denilen anlık yanılsımalarla aldatmaca olduğunu…
Sonra hayat dalındaki yemek zorunda kaldığım acı ve ekşi meyvelerin yaşamın özel tadı tuzu olduğunu öğrendim…

 
Yaşlanmayı öğrendim.
Göz uykuya yatıp gün ağarıncaya kadar kısa anda ve hiç bir şey yapamamışlık içinde yaşlanıp ömrün tükendiğini öğrendim… Sonra geriye dönüp hatalara tövbe temek gerekliliğini öğrendim. Geç kalmış bir öğrenme de olsa her zaman bir açık kapı olabileceğini öğrendim.
 
Kendi hiç bir şey yapmışlığımın içinde, uyanık kalıp çok şey yapanların ne kadar mutlu olabildiğini öğrendim.
En önemlisi;
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim…
 
 
Veysel Şensoy

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar