Beraber ağlıyor ve birlikte akıyor gözyaşlarınız ama birbirinizi görmüyorsunuz…Yazarımız Veysel bey bu sefer hem gözden hem de yürekten söz ederek öyle bir yazmış ki, okumadan geçenler, bu yazıyı başkasından duyunca keşke bende okusaydım demekten kendini alamaz
Gözler ve Yürekler
Ey Gözler, birlikte göz kırpıyorsunuz.
Birlikte bakıyorsunuz dünyaya.
Birlikte uykuya dalıyorsunuz yorgunluğun koynunda.
En önemlisi beraber ağlıyor ve birlikte akıyor gözyaşlarınız ama birbirinizi görmüyorsunuz…
Görmese de göz, yanar gönül levhasında söze dönmüş özlemler.
Bilir ki gönül, bir yüreğe yanar mutlaka bir yürek başka yerlerde.
Yürek kendine isyan eder mi? Saklanıp gizlenmek ister mi bunca zulümden? Yürek, yanar elbette cehennemi hararetlerle. Bazen duymaz olur acıları; ve hüzünleri olduğu kadar sevinçleri de umursamaz. Alaycı ve tavırsız hallerle gelir bir duygu oturur yüzlere. Duygusuz, acımasız birisi gibi bedenlerde dolaşır cemiyette. Oysa katı yürek yoktur, yükünü taşıyamayan pes etmiş yürekler vardır. Dış baskılara hüküm giymiş, sorgusuz sualsiz mahkum yürekler… Bazen, inceden esen yele kapılmış güz yaprağının tozlu yollarda sürünerek çıkardığı seslere ince sızılarla eşlik ederken yalnız bir yürek, binlerce oluverirler birbirinden habersiz sessiz senfoniler eşliğinde …
Yürekler “aşk” diye dillenen kavram ile yanıp tutuşur. Kaybettiğini zannettiği aşkını aramak uğruna yeise kapılır, çelişkiler harmanına vurur kendisini ve kaybolur bu yoğunlukların bilinmez dünyasında. Sevdaları tanır engin vadilerde. Sevgileri öğrenir kalplerin ummanlarında. Kaybolmasaydı arandığını bilmeyecekti; kaybetmeseydi, aşkını aramanın heyecanında boğulmayacak, kavuşmanın hazzını anlamayacaktı.
Yüreklerde sevgiler kördüğüm olmuş yumak yumaktır istisnasız. Özlemler, kor halinde közler en ince hassas dokuları ısrarla. Dile vurur en kokulu kır çiçekleri tadında sevgiliye yazılan şiirler. Bir sevgili ki, bazen sıladır, bazen dost, bazen de yar olduğu gibi, bazen de bahçemizde yeşil soğanı katık ettiğimiz bazlama ekmeğidir. Özlemlerin her birisi yüreklerde, genizleri yakan sinsi saman dumanı gibi tüter durur. Ağıtlar ve kederler de sofraya gelir bazen davetsiz, zoraki…
Yürekler de terler buram buram. Dışa vuramaz aşkını, elemlerini, hüzünlerini ve en önemlisi kahırlarını. Paslı kilitler altına atmak ister zakkum acılığındaki dertlerini. Unutma duygusunu ödünç ister hafızalardan dilenci yüzsülüğünde çaresiz. Kanlı bir meydan savaşı sürer ömür boyu yürek vadisinde. İşte bu yüzden katılaşır ve gözlere yaşlardan seller yaratan yürek pınarları da kurur seraplı vahalara döner bazen. Delik deşik bir yürek kalır geriye yediği darbelerden.
Gözler ikisi bir bakar. İkisi birdir ama, yürekten gelen duygular olmasaydı bu kadar manalı bakarlar mıydı? Yürekte yangınlar olmasa yaşlar akar mıydı, söndürüp soğutmak için derin yaraları.? Yürekler; bir özlemi, bir özleyeni olmasa kendi kendine mi yanardı?.. Bilir ki gönül, bir yüreğe yanar mutlaka bir yürek başka yerlerde…
Veysel Şensoy
19.06.2009