Doksan yıl önce Çanakkale’den yazılan mektuplar yer yer adreslere ulaşsa da daha son mektup bulmadı adresini. İşte o günü bekler bu millet-i azam. Bu mektuplar adrese ulaştığında, iki arada kalmış, zihinleri karıştırılmış toplumlar uyanacak ve sahnedeki yerini alacaktır. “Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.”
Çığlık…

Çöllerden, dağlardan, karabağdan çığlıklar yükselir arşı titreten; zayıflık, acizlik değildir bu ses, bir hatırlatma, hafızalara bir dikensi dokunuştur, bir yerlerde bir varlığa işerettir aynı zamanda. “Bu insan çığlıklarını unutmayınız’”diyorlar tarihe not düşenler. “O insan çığlıkları unutulmayacak” Bütün vurdumduymazların, sırtlan iştahlarından akan salyaları ile kan çiçeklerini sulayan haçlıların köpeksi kahkahaları bastırsa da, bir anlık sessizlikler olsa da, bir anlık gaflet bassa da unutulmayacaktır… İnsanın kanını donduran canilikler bu milletin geleceğine mektuplar yazılıp yollanmıştır. Yüz yıl sonra da olsa bu millet çok iyi biliyor artık yapılması gerekenleri… “Yenilmesi gereken ilk düşmanlar öfke ile umutsuzluktur.”
Her yerde mazlumların çığlığı. Gazze’de, Hocalı’de, Bosna’da, Kerkük’te Türkistan’da… Örümcek ağları ile çepeçevre her yan örülü. Ölümle yüz yüze gelmenin feryadı değil bu, asıl çığlık seyirci kalan kardeş duyarsızlığına; kalleş dünyaya… “Çığlığımız; kabullenişe, umutsuzluğa isyandır. Bu çığlık; incinmelerimizin, ezilmelerimizin, çaresizliklerimizin çığlığı değil, bizim çığlığımız onursuzca, haksızca düşmana gül uzatan gardaşımızadır.” Diyerek gözümüze haykırarak asaletle ölüme dik duruyorlar…
Biz yüzyıl sonrasına yazdık mektupları ama biliyorum ki elli yıl bile olmadan adrese varacak bu mektuplar. Bu gün çığlıklar atan kardeşlerin sesi elli yıl sonrasında buluşacaktır matlubu ile belki de. “Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.”