10 Ekim 2024 Per

Aşkın Hikayesini Durmaksızın Feryat Eden Bülbüle Değil; Sessiz Sedasız Can Veren Pervanelere Sor Demişler

Bütün hayallerinizin gerçekleşmesi ve sizi terk etmemesi dileğimle Bayramınızı kutluyorum.

 

AŞKIN HİKÂYESİNİ

DURMAKSIZIN FERYAT EDEN

BÜLBÜLE DEĞİL;

SESSİZ SEDASIZ CAN VEREN

PERVANELERE SOR DEMİŞLER

Masallar diyarında bir tamirci çırağına onarmak için teslim ettim derin uykulardan kurtulmuş bölük börçük rüyalarımı.  Her birisi unutulmaya yüz tutmuş tozlu köşelerde Eskimiş,  kırılmış, dökülmüş bir araya gelmiyor artık. Kırık dökük hayaller yapışmıyor yerli yerine; tuz buz olmuş kristal camlar gibi serpilmiş hayat yolumun çamurlu zeminlerine ve her bir parça berraklığını çamurlara feda etmemin küskünlüğü ile sessiz- sedasız kader  yazgısına boyun bükmüş “ ebed” ’i beklerler…

En renkli ve mutlu rüyalarımda, bir çocukluk hevesi, bir çocukluk bayramı, bir çocukluk bayramlığı ve bir çocukluk burukluğuna yapışmış dondurucu ayazlar göz kırpardı haince bana.  O çocukluk ki, geceleri ahşap tahtalar arasından ıslık çalarak odamıza giren rüzgarın nağmeleri ile donardık.  Taşlardan örülmüş ve çamurlarla sıvalı kurum tutmuş ocaklarda alev almış yaş odunların buhar çıkararak bir müzik armonisi gibi hep birden çeşitli akortlarda sesler veren cızırtılarını dinlerdik, koyu gecelerin zifiri karanlık koynunda. Sırtımıza vuran soğuk yellerin şamarı ile yüzümüzü okşayan sıcak alevin okşayışları arasında sıkışıp kalırdık. Bir şarkı tuttururdu gıcırdayan dış kapımız.  Sözlerini bilmediğimiz bir şiirle eşlik ederdik bu yazılmamış besteye.  Bir gün ansızın bayram gelecek ve kapımızı çalmadan içeri girecek diye hayal ederdik. Bayram, sırtında bir hazine sandığı getirecek, bizlere mutluluklar, hayallerimizi aşan yeni şeyler getirecek;  yeni hevesler, yeni ufuklar, yeni elbiseler sunacak diye bir rüyayı inşa ederdik sınırsız çocukluk dünyamızda.

Hangi günahımız fermanımızı imzalayıp boynumuza ilmik geçirerek kefalet ödetiyor bilmedik ama  bütün hayal ve rüyalarımızı  bir kafese koyarak en derin okyanuslara atılışını acımasızca seyrettiren kader, meğer yazgıları  bölüm-bölüm oynatıyormuş  hayat sahnesinde bize.

Hazine sandığı taşıyan Bayram hiçbir zaman gelmedi bize ve gelmeyeceğini bildiğimizi de itiraf edemedik kendimize.  “Bir gün bayram bize de gelecek” diye umutlarımızı paylaşamadık hiçbir zaman. Çocuktuk, çocuk olmak istedik, yaşlandık çocuk olmak isterdik ama ne içindeyken yaşın, ne geçince o yıllar kurduğumuz bunca hayallerimizden bir parça bulamadık hayatımızda.   

Hayallerin sınırsızlığını,  zamanın sonsuzluğunda bir yokluktan ibaret olduğunu kavrayamadık.  Bir nebze mutluluk hayallerimizin en son uç noktasıydı. Mutluluksa, bir bayramda  yaşlıların elini öperek “çok yaşa, çok bayramlar gör..” diye   hayır duaların  yanında birkaç kuruşluk bahşişten öteye geçmezdi. Yeni elbiseler sadece hayal dünyamızda köşesini dolduran bir olmazın izi olarak asılı dururdu.

Kurbanlar kesilirdi tekbirler eşliğinde.  Kurban büyük ve güçlü olmalıymış ki, sırtına binildiğinde sırat köprüsünden yel gibi geçirsin sahibini. Çocukların hayalleri başka imiş bayramlarda,  yetişkinlerin başka… Kurbanı kesilmeye götürülürken dehşete düşmüş bakışlarını izlerdik.  Sahibinde ise bir ibadetin huşusu ve kurtuluş umudunun hayalini…

İçerde bir odada ise bülbül ötüp dururdu bayram sevinci ile. “ Ya” derdik hayallerimizde, “koyun öter, bülbül meler mi acaba?” … Bizim hayallerimiz bu kadar sınır tanımazdı…  Geceleri en parlak yıldız olur, kutup yıldızında oyunlar oynardık.  Sevdalanırdık bilmedik bir sevgiliye, adını öğrenmeden yanardık pervaneler gibi.  Ancak çocuksu hayalimizde ağlayanlara gülenlerin olduğu bir dünya yer almamıştı hiçbir zaman.  Bir gün, -işte o gün bu gün- o sevdaların hayalden öte izler de bıraktığını fark ettiğimizde acı bir tebessüm gelip dudaklarımıza oturarak dalga geçiyor bizimle.    

Bayramlar yaşamalı, yaşanmalı ve çocuklar hep bayram yeri görmeli, yetişkinler ise yaşam gayelerini anlamaları için mezarlıkları ziyaret etmeliler. Çocuklar hayalleri olmadan büyümesinler, yetişkinler yaşarken ölmesinler diye…

Ne masal dünyası, ne hayaller, ne rüyalar… Hepsi sessiz sedasız, feryat etmeden yok olup gittiler. Hayallerimi özlüyorum… Hepsi birer birer giderken bir aşk bıraktılar ki yürek yanar durur. Bir ateş ki ancak cehennemde sönecek kadar şiddetli…  Durmadan feryat eden değil asıl sessizce kendini feda eden pervaneler misali…

Bayramlar en sıcak, en içten en sevgi dolu “MERHABADIR”. Bütün hayallerinizin gerçekleşmesi ve sizi terk etmemesi dileğimle Bayramınızı kutluyorum.

Veysel Şensoy

12.11.2010 Libya

Related Articles

3 YORUMLAR

  1. Erdoğan beye teşekkür ediyorum. Kendisi ile telefonda görüştük. Bayramda nasip olursa yakınen oturup hasbihal edeceğiz. Benim iş yerim LIDCO AL TAYF CONST.CO. AL FALLAH. Finance And Administrative Manager olarak görev yapıyorum. Tlf. No. 091 484 48 34 veyselsensoy@yahoo.com

  2. Eline diline sağlık kardeşim
    çok güzel olmuş
    Seninle tanışmak ve görüşmek isterim.Bende Libya’dayım.
    TElefonum : 091.893 32 13
    Ararsan sevinirim.
    İyi çalışmalar,
    Erdoğan EREN

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar