Akkuş’ta sabah bir başka olurdu. Tepelerin ardında doğan o güneşin aydınlığı içimizi ferahlatır; bize göre gurbet olan bu yerde bir nebze huzur bulurduk.
Akkuş’ta Bir Sabah
Bir ekim ayı idi. Karadeniz’in sonbahara daha yeni yeni girdiği bu zamanlarda Akkuş’a atanmıştım. Okullarda eğitim öğretim başlayalı yaklaşık bir ay olmuştu. Yeni görev yerim olan İMKB YİBO lojmanlarında ilk geceyi geçirdiğim zaman burada kalacağımı anlamıştım. Tam çeyrek yüzyıl sonra bir görev için başka bir ilçeye gelmiştim.
Akkuş İMKB YİBO yeni görev yerimdi. Ben buraya geldiğimde ne kadar kalacağımı bilemiyordum. Sahile göre farklı bir iklimi vardı. Bu gibi yerlerde günübirlik kalmışlığım olmuştu ama süresi ne olduğu bilinmeyen bir zaman dilimi içinde burada kalacaktım.
Yaklaşık yirmi gün sonra İMKB lojmanlarında beraber kalacağım ev arkadaşım da göreve başlayınca aynı lojmanı iki kişi paylaşmaya başladık. Artık akşamları da bir ses duyuyorduk.
Beraber kaldığımız ilk akşamın sonunda burada kalacağımız kesinleşmişti. O an için yapılacak bir iş yoktu. Devlet lojmanı boş olarak verdiğinden işimize yarayacak ev eşyalarını da getirmiştik. Mesai ve ev arkadaşım İsmail Mazlumoğlu ile hem okulda hem de lojmanda beraberdik artık.
İsmail Bey çok becerikli bir kişiydi. İkimizde evli olduğumuz halde göçümüzü kalıcı olarak getirmemiştik. Bu sebeple lojmanı ikimiz paylaşacaktık. Her Cuma günü Ünye’ye gider, her pazartesi Akkuş’a dönerdik. Lojmanın zemin katında oturuyorduk. En az üç gün getirdiğimiz yiyecekleri tüketiyor, dördüncü günü kendimizce yemek yapıyor beşinci gün ise Ünye’ye dönüyorduk.
Günler geçiyordu…
Her ne kadar akşamları sohbet ediyorsak da, günün yorgunluğundan dolayı fazla oturamıyorduk. Ayrıca yeni bir mekânda yeni bir hayatımız vardı artık.
Sabahleyin önce İsmail Bey kalkardı. Çayı demlerken kahvaltılıkları hazırlamaya koyulurdu. Ben de ona ses olsun diye yanına giderdim. O iş yaparken ayaküstü konuşurduk. Asıl sohbet kahvaltı sonunda olurdu. Yaklaşık saat altı civarlarında işe koyulduğumuzdan okulun açılmasına iki buçuk saat kalıyordu.
Sofraya oturunca bir yandan sohbet eder, bir yandan yapılacak işleri müzakere ederdik. O daha çok ihale ile meşgul iken ben öğrenci işlerine bakıyordum. Yatılı okullarda baş muavinliğin zorluğunu İsmail Bey’den gördüm.
Sabah kahvaltımız alışılmış şeylerdi. Mesele güne aç başlamamaktı. Uzun geçen kahvaltı süresince sosyal, kültürel, politik ve diplomatik ne kadar mesele varsa masaya yatırır; sonra yeni ekmek teknemize doğru seyr ü sefer ederdik.
He sabah mutfaktan ses gelince ben de kalkar, İsmail Bey’in yanına giderdim. “ Yine bir gün daha başladı” cümlesini kurarak söze başlardım. Ve başlama o başlama…
Kalktığımızda gün doğmamış olurdu. Önce Argan eteklerindeymiş görünen Akkuş tarafında bir aydınlanma olur, akabinde güneş açardı. Akkuş’ta sabah güneşi çok güzel olurdu. Yazının üstündeki fotoğraf o günlerden sadece birisiydi. Ve hala o fotoğrafa baktıkça o günleri anarım.
Hele güneş açmaya başlarken havada bulut varsa etrafı bir kızıllık sarar, daha sonra güneş doğardı. Gün boyu aynı manzarayı seyretmenin sıkıntısına yeni bir renk gelirdi. Akkuş’ta sabah bir başka olurdu. Tepelerin ardında doğan o güneşin aydınlığı içimizi ferahlatır; bize göre gurbet olan bu yerde bir nebze huzur bulurduk. Kim bilir Akkuş’un başka yerlerinde sabah nasıl olurdu? Başka yerleri bilmesem de mutlaka güzel olduğundan eminim.
Artık Akkuş’ta değilim. Bulunduğum yerde ise güneş doğarken değil de doğduktan sonra görünüyor. Yani o yeni doğumun hazzını tadamıyorum hadi ben göremiyorum görmemesine de Baş muavin arkadaşım İsmail Bey’de göremiyor gün doğuşlarını. O güneşin doğduğu ‘C’ blokta oturmuyormuş. Biraz daha terfi edip ‘A’ bloğa taşınmış. Artık O güneşin doğduğu yerde güneşin doğuşuna hasret kalacak. Çok şeye hasret kalındığı gibi…
Arkadaşıma buradan selam yolluyorum. Kendisine her gün göremese dahi en az yılda bir kere de olsa güneşin doğmasını seyretmesini tavsiye ediyorum. Belki camlar arkasından olmayacak bu seyir. Ve yanında ben de olmayacağım. En azında bir gün dışarı çıkıp o görülmeğe değer manzarayı seyrettin eski günler hatırına…
Ve…
Akkuş’ta sabahlar güzeldir…
Güzeldir işte…
Zeki ORDU
yazar İsmail MAZLUMOĞLU , 04 Ekim, 2012
her nekadar bekar yaşasak da!
Yazın için teşekkür ederim.
Güneşin doğduğu o güzel sabahı yeniden hatırlattığın içinde.