26 Nisan 2024 Cum

Kristal Küre

Sevmenin, sevilmenin ve sevenin değerini bilen, sevginin yüce yaradan tarafından bir nimet olarak verildiğini unutmayan tüm sevenlerin sevgililer günü kutlu olsun…….

 

KRİSTAL KÜRE

            Avuçlarının arasına kristal bir küre alıyorsun. Öylesine parlak,  öylesine cazibeyle donatılmış ki; baktığında gözlerin kamaşıyor tüm benliğinle yüreğini orda görüyorsun. Gözünden esirgiyor, sevgiyle tutuyorsun. Öyle bir tutuş ki canından bir parça, gözünün nuru ömrünün son gülü, yüreğinin tek sahibi, geleceğin, umudun, tek tutkun, arzun sahip olduğun sonsuz aşkın gibi.

Bir an öyle bir an geliyor ki başka şeylere kızdığın bir anında elinden düşürüveriyor.  O an sanki içinden bir şeyler kopuyor üzülüyorsun.. Ellerin boş öylece kalakalıyorsun. Sonra parçaları bir bir topluyor ve yapıştırıyorsun. Bir bakıyorsun ki aynısı olmamış. Bedeninde ince çizgiler, endamında kırık düşler kalmış, Derken bir gün yine başkalarına olan kızgınlığında canın acımışken yüreğinin acısını ondan çıkarır gibi sinirlenip onu bırakıyorsun. Neyse diyorsun yapıştırdım olmuştu, eski halini almasa da ben onu toplamasını bilirim. Oturur şimdi biraz güzel söz, biraz latife, biraz özlem, birazda hasretimle bir hamur yoğurur onu sevgimle yapıştırırım diyorsun.

 Sevgi varya işin ucunda, nasılsa her kapıyı açıyor, bütün sorunları çözüyor, kırılan gönülleri tamir ediyor, kanayan kalpleri bir dokunuş iki tatlı sözle tamir ediyor diye düşünüyorsun. Kristalde o avuçları öyle çok seviyor ki, her düştüğünde bir parçası eksilse de onun sevgisinin karşısında kırılan parçalarını unutup yeniden onun istediği gibi olmaya çalışıyor. Ama hiç bir zaman o ilk güzelliğine, gizemine, endamına,  sahip olamıyor, sevdiğinin avuçları arasında her düşüşte şurasından ta yüreğinin derinliklerinden bir şey kopuyor, boğazına kelimeler düğümleniyor nefes alamaz duruma geliyor. Ve yine teninde ince çizgiler oluşuyor, her çizgi ondan çok şeyleri alıp götürüyor.

Derken bir gün ayakları onu bir yerlere sürüklüyor. Bir bakıyor o kristal küreden o kadar çok ki, hangisine dokunsa gözü kalıyor, kalbi çarpıyor, kendini rüyalar aleminde buluyor. Aman Allahım ne kadar çok kristal küre. Hepsi bir birinden güzel. Hepsi bir birinden cazibeli. Bir sürü alabildiğince, seç seçebildiğince, hangisini istersem onu alırım ve kırılan küreleri tamir için uğraşmaz bir köşeye atarım diye düşünüyor. Birden gözleri bir kristal küreye takılıyor.  Güzelliği karşısında gözleri kamaşıyor.

Günler geçiyor. Kırılan her kürenin yerine gelip buradan bir küre alıyor.  Bir gün bakıyor ki bu almalar hiç bitmiyor. Sanki bu iş sıradan bir alışverişe dönmeye başlamış. Her aldığında aldığı küre ona zevk vermemeye başlıyor. Çünkü, bu bir sevgi alış verişi değil, kırılan yüreğin tamirinde verilen emek değil, sevdiğine duyulan özlemden hasret acısından duyulan özveri değil, aşk acısı değil, sadece onun yerini birileriyle doldurmaya çalışıyor.

Anlıyor ki, giden sevginin yerini hiç kimse doldurmuyor. Özlemle, emekle, hasretle yoğrulan canından can verdiğin sevenin yerini hiç kimse tutmuyor. Hayat anlamsız, sözcükler şerefsiz, aşk, tutku, sevmek, sevilmek insanın elinde bir oyuncak, birliktelikler kirli bir çamaşır, saygı verilen değer kuruyan bir çeşmeye dönüyor.  Anlıyor ki,  eski aşkların sevenin, sevilenin ömründen canından can verenin yerini kimse tutmuyor. Hiçbir aşk eski aşklar kadar ona huzur vermiyor. Cennet bahçesini sunmuyor. Güller eskisi kadar açmıyor, toprak ana sevgisini vermiyor. Güneş eskisi gibi doğmuyor. Yıldızlar geceyi sevgisiyle aydınlatıp, ay dedenin üzerinde mutlu aile tablosu oluşmuyor. Karanlık yüreğini boğuyor, geceler cehennem azabı yaşatıyor, dört duvar ona azap zindanlarında aşk mahkûmunu yaşatıyor.  Aradan yıllar geçiyor. Bir gün bir köşede toplayıp ta kullanmam deyip bir sandığın içinde o kırıp yapıştırdığı küreyi görüyor. Bir an içi çız ediyor. Şurasında yüreğinde öyle bir acı hissediyor ki, o an kendinden nefret edip,  riyakarlığı görüyor. Aldatmayı görüyor. İhaneti görüyor. Ne kadar çok sevilirken, sevginin içinde sevgisizliği yaşadığını anlıyor. Ömrünün bir hiç uğrana, hak etmeyen kişilerle geçip gittiğini görüyor. Gerçek sevginin değerini bilmediği için, geçen ömrüne, sevgisiz geçen yıllarına, hüsrana uğrayan gönlüne acımaktan bitap düşüyor.

 İşte o kırık dökük param parça olan, bir köşeye atılmış kristal kürede tek bir şeyi görüyor. Asla aldatılmadığını, asla terk edilmediğini,  o görmese de hep yanı başında onu seven sevgiyle bekleyen bir seveni olduğunu görüyor. O kırıp yapıştığı kürenin ona asla ihanet etmediğini,  sevgisinden bir nokta eksiltmediğini,  aksine o sandıkta her gün özlemle bir gün gelip onu almasını eskisi gibi sıcak avuçlarının içinde okşayıp öpüp koklamasını bekler görüyor.  Her gün özlemine hasreti ekleyip sevgisiyle bin kat daha güzelleşmiş. Bedeni kırık olsa da yüreği aşk ateşiyle, aşk hasretiyle, sevdiğinin özlemiyle pırıl pırıl yanmaya başlıyor. O ateş aslında hiç sönmemiş ve o eller  onu tekrar avuçlarının arasına alıp sevgiyle okşadığı anda bir an bir bakıyor ki yaşlı yüreği sevgiyle doluyor. Sönmüş olan gözüne nurlar iniyor. Bir anda tüm benliği yaşlı bedeni yeni doğmuş bir bebek gibi yeniden hayata dönüyor ve avuçlarını içindeki kristal kürede gerçek benliğini kişiliğini ve yüreğini görüyor.

SONRA SONRA NE Mİ OLUYOR?????

 

İŞTE ASIL MESELE O YA………..!

SONRA……….!

Sevmenin, sevilmenin ve sevenin değerini bilen, sevginin yüce yaradan tarafından bir nimet olarak verildiğini unutmayan tüm sevenlerin sevgililer günü kutlu olsun…….

Sevgiyle kalın.

 

FATMA SAYILIR. 

 

 

Related Articles

2 YORUMLAR

  1. Bir kese gümüş akçe saklarsınız sandığınızda. Günü gelince çıkarıp kullanmak istersiniz ama artık tedavülden kalkmıştır. Her çiçek mevsiminde kokar, her meyve mevsiminde lezzetlenir, her sevgi anında yaşanır. Kristal küreler çok olabilir ama sizinle özdeşleşen o kırık kürenin yerini dolduramz hiç birisi. Çok içten bir yazı ve çok anlamlı buldum. araları soğutmadan devamını bekliyoruz.

    Saygılarımla,

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar