29 Mart 2024 Cum

insan yalandan hayat hayalden ibaretmiş

Onlar insanları iyi tanırlar. Bütün hırs ve arzulara rağmen son kesişme noktasındaki randevudan haberdardırlar ve ufku görürler.

 

 
insan yalandan hayat hayalden ibaretmiş
 
Bazı insanların tuhaf davranışları şaşırtır bizi. Hayatı ve insanları anlarlar, tanırlar, merhamet duyarlar ama hayatı onun içinde yaşayan insanlar gibi yaşamazlar. Dünyeviliğe talip olmazlar. Bildikleri bir şey vardır; bizim bilmekten uzak olduğumuz. O bildikleri dışındakiler onları teselli etmez ve avutmaz. Kopup geldikleri ışığa inançları büyük ve yüce olduğu kadar, içlerindeki acılar o kadar derindir… Hep bu dikensi acıların sızılarını dinlerler ve kim olduklarını bir an bile unutmazlar…
 
Her ne kadar böylesine bir yaşamı kucaklasalar da, bazı anlar insan yorulur karşılıksız sevgilerden, kendisini anlatamamak veya anlaşılamamaktan. Bazı insanlar umutsuzluğa kapılır; onlar ise umutsuzluğa kapılmaktan korkarlar. İnsan umudunu yitirdiği anda kendisini yitirdiğini bilmelidir…
 
Nasihat etmek kolaydır ve söz ile sınırlıdır. Oysa, yaşamak, bütün hayatın olumsuzlukları ile pençeleşmek, kör tırnaklar ile karşı koymaya çalışmak kolay değildir. İhanetler, riyakarlıklar kendisini saklayamaz olduklarında burkulan yüreğiniz sizi dürtmek istese de vicdanınızda bir yerler durdurmak ister; vicdan yalanlamak eğilimindedir ama gerçekler yeşermektedir hep zamanı geldiğinde.
 
Geçmiş günler geri çağırıyor bizi, imkansız ile alay ederek. “gel yeniden başla, hatasız ve doğru…” diyor ama aynı yerden yeniden başlasak da bildiğimiz doğruları tekrarlarız gene de, gelecekte hata olduğunu bilsek de… Suçluluk duyacağımız şeyleri yapmak yerine, değersiz ve utangaç bir boşluk bırakmayı yeğleriz hayatın geçmişine.
 
Hayatımız boyunca yaşamı sınırladık hep. Aşılamaz kafesler ile çevirdik etrafımızı. Mutluluk tabloları çizdik parmaklıklar arkasından. Herkes ne yapıyorsa onları taklit ettik. Ama gönlümüzün bir köşesi sınırların dışında bir yerleri hep özledi. Neyi özlediğimizi bilmedik, belki de hayatla ilgili ortak bir yanımız da yoktu özlem duyduğumuz yerlerde. Bir oyun oynadık hayatımızla senaryosu yazılmamış. Ama insanın tükenip yorulduğu bir saat gelip çatıyor bir an… Bir köşede yorgun ve mahcup kalakalıyor insan. Utanıyor bu gün geçmiş günlerin yorgunluğundan. Geçmişte deli-doluluklarla coşan kalbimiz artık soyluluk kazanmış, ağırbaşlı ve vakurdur. Engin bir tecrübe ile donanımlı, insanların doyumsuz nefislerine yenik düşüşlerine şahit, çıkar adına satılan kişilikleri utandırmamak için tevazu ve gizli bir mahcubiyetle görmezlikten gelmekle yücelmiştir… Yağmalanmış bir hayat vardır geride kendisinden şikayetçi…
 
Kaybolmuşluk hissine kapıldık; elbette kaybolmadık ama gidecek yerimiz kalmamış, yönümüz şaşkın… Sıla gibi özlemle andığımız yerler hayal dünyamızı süsleyen birer mizansenden ibaret koca bir yalan!.. Kime kızıp kimi suçlayalım? Onlarda hep biraz biz yok muyuz? Haksızlık ettiğimiz bunca ömrü onlara da pay etmedik mi? Başkalarını küçümsedikçe küçüldüğümüzü, başkasını övdükçe yüceldiğimizi görmez miyiz? Kimi yargılamaya kalksak kendi kendimiz çıkıyor karşımıza… Hayatımızda hep izleyici olmadık mı birbirimize?..
 
Bu hayatın ne yengisi ne de yenilgisi umurumda değil artık. Ertelediğim hayatımda sınamalarım hep yanılgıyla son buldu. Ne zaman kendim olma hissine sarılsam eski bir duygu bana inat yanımdan geçip gitti. Kime sevgimi belirtsem bütün yanlış hayatım gizlendiği yerden çıkıp geldi alay edilişime payda oldu. Kimleri anlamaya çalışsam bir boşluk perdeledi önümü. Hayatı ben anlamadım, hayat da beni mahkum etti dinlemeden. Üzüntümü derinlere gömdüm en umursuz tebessümler eşliğinde…
 
“Günlerden bir gün insan olarak virgülü kaybettik; o zaman zor ve uzun cümlelerden korkar olduk ve basit ifadeler kullanmaya başladık; cümleler basitleşince düşüncelerimiz de basitleşti. Sonra ünlem işaretini kaybettik; alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladık. Artık ne bir şeye kızıyor, ne de bir şeye seviniyorduk. Hiçbir şey bizde en ufak bir heyecan uyandırmıyordu. Bir süre sonra da soru işaretini kaybettik ve artık soru sormaz olduk. Hiçbir şey bizi ilgilendirmiyordu; ne evren, ne dünya, ne de kendi yaşadığımız apartman umurumuzdaydı. Birkaç yıl sonra, iki nokta üst üste işaretini kaybettik ve olayların nedenlerini insanlara açıklamaktan vazgeçtik. Ömrümüzün sonuna doğru elimizde yalnız tırnak işaretleri kaldı. Kendine özgü tek düşüncemiz yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini aktarıyorduk. Düşünceyi unuttuk ve böylece son noktaya ulaştık…”
 
Bazı insanların tuhaf davranışları şaşırtır bizi. Hayatı ve insanları anlarlar, tanırlar, merhamet duyarlar ama hayatı onun içinde yaşayan insanlar gibi yaşamazlar. Onlar insanları iyi tanırlar. Bütün hırs ve arzulara rağmen son kesişme noktasındaki randevudan haberdardırlar ve ufku görürler.
 
İnsan yalan, hayat hayalden ibaretmiş meğer…
 
Veysel Şensoy

Related Articles

2 YORUMLAR

Veysel Şensoy için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar