29 Mart 2024 Cum

Gönül

Gönül dertli, gönül bedbaht ve en sonunda yorgun

 

G Ö N Ü L

Bir yazıda asılı kaldı gönül.  Sabahın ılık gün ışıklarında pırıldayan çiğlerin arasında oynaşıp zıplayan kıvırcık tüylü minik kuzuların hayaline yenik düşer gönül.

Kışta boranda sığınacak bir yuva, Konacak, konaklayacak, tüneyecek bir kuru dal bile ne çok uzak, ne ulaşılmaz, hatta hayallerden de ötelerde, belki de hiç yok… 

Bir yazı ki, bozkırların ortasında sonu görünmez steplerin… Ve esirginler gelir en dokunaklı yerinden en zayıf yanından vurur gönül teline.

Ne bir çiçek tacına tutunabilen damlacık olabilir bu gönül, ne bir çiçeklerin özünden üten rayiha. Gecenin ayazına asılı kalmış buz sarkacında titrer, güneşin ışıklarından lav gibi akarak yanar tutuşur. Geceleri uluyan çılgın fırtınalara karşı korumasızlığında, azmış okyanusların saldırganlığına karşı çaresizliğinde dans eder, raks eder, Mevlana öğretilerinde eriyerek döner hayatın cilvesine dudak bükerek…

Cennet nimetlerine gark olurken, cehennemdeki azabı özler, cehennemde ki dehşeti, korkuyu, ateşi derman sayar dertlerine.  Ne taç giyip tahta çıkar, ne tahta çıkanın önünde boyun büküp eğilir. Ne gül ile barışır, ne bülbül ile şakır. Bazen vurur kendini çöle,  bazen vahaları mesken yapar aç sefil haline. 

Hep feryat eder, ne figan eder, susmaz; gecelerin sessizliğine ses olur.  Gündüzleri pınarların serinliğindeki suya haset eder. Geceleri yakamozlara düş olur. Yalnızlık düğündür bayramdır ama gamsızlık matemidir, duyarsızlık, neme lazımcılık yastır ona… Yalancı baharlarda çiçek olur bilmeden. İhanet hırkalarında yama olur zaman zaman. Ne mutlu olduğunda saadetin tadını çıkarmayı bilir, ne bedbaht olduğunda acılara aldırış eder.  Hüzünler gıdası, kederler gücü, elemler yaşam iksiridir ona.  Ne ferman dinler, ne sultan.. O’nun tek boyun büktüğü kudret aşktır, sevgidir, sevdadır. Kah platonik bir sevdaya düşer, kah bilmediği bir hayale aşık olur. 

“Gönül” denilen bu sonsuz duygu bahçesinin davranışlarının manasını anlatmakta akılın yorgun bilgeliği aciz kalır. Gönül,  başında merhamet denilen taç, bağrında sevgi denilen kalp, avuçlarında aşk denilen ateşle dolaşır. Kapısı hep açık ve kilitsizdir; bacası hep tüter ama dumansızdır… Harman yeridir hasat zamanı, kışlaktır umut mevsimlerinde.

Efsanelere lezzet katar, düşüncelerde çıralar yakar. Gülü incitmektense dikene sarılır, meyvesiz ağacı sallayıp yaprağı incitmektense kendi yaprağını döker gönül.

“Sevda sahrasında mecnun değilsen Ne Leyla’yı çağır ne çölü incit”  Sevda sahrasında mecnun bile şaşar haline bu gönlün; Leylalar her zerrede haykırarak ses verir ama duyacak kulak arar gönül.

Gönül deryasından nasiplenmemiş akılın desiseleriyle istilaya uğramış, tarumar edilmiş temiz duyguların bahçesi gönül…Uçsuz bucaksız sonsuzluğun verimli tarlası gönül. İnsaf ve izandan yoksun, akıl yoksulu olma korkusuyla mahcup, akıllara fakirlik olmak ürküntüsüyle ezik gönül.

Gönül, yabani bahçelerde yetiştirilen zehirlerle süslenmiş aşk meyvelerinin cennet yiyeceği gibi sunulmasından perişan… Gönül, ilim irfan yuvalarının sokaklarla yer değiştirmesinden üzgün.  Gönül ümrandan uzak yetişen gençliğin, medeniyeti anlamamış yetişkinlerin gidişatından muzdarip. Gönül azgın nefisin arzularından bitap. Gönül maymun iştahlardan, seküler yaşantılardan, bozulmuş inançlardan, başıbozuk itaatsizliklerden, ritüelleştirilen ibadetlerden, kişilerin hal ve gidişatından perişan…

Gönül dertli, gönül bedbaht ve en sonunda yorgun…

Gönül bir yazıda asılı kaldı; kararsız ve yönü şaşkın gönül bu yazıda asılı kaldı ne ipi ne de ilmiği olmasa da.…

Veysel Şensoy

09.10.2010 Libya

Related Articles

2 YORUMLAR

  1. Kiymetli Agabeyim
    Gonul mefhumunu son derece zarif bir minvalde degerlendiren ve detaylandıran bu enfes yazınızdan dolayı mutesekkir olduğumu belirtmek isterim. Saygı ve muhabbetlerimle…

V. Şensoy için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar