18 Nisan 2024 Per

Ahlaki Değerlerimiz

Toplumumuzun en büyük sorunlarından biri de, Ahlaki değerlerimiz

Toplumumuzun en büyük sorunlarından biri de, Ahlaki değerlerimizin unutulmaya başlanmasıdır.
Milyonlarca insanın geçim sıkıntısı yaşadığı bu ülkede, akıla hafsalaya sığmayan paralar harcayarak adına eğlence dedikleri kepazelikleri yaşarlar ve televizyon ekranlarından halka aktarılacağını bildikleri görüntü olsun diye bir sokak köpeğini evlerine taşıyıp sevip okşar, kameralar önünde merhamet avcılığı yaparak, sevimli görünerek duygu satın almaya çalışırlar. Öte tarafta açlıktan köprü altlarını sığınak yapmış çocuklardan tiksinirler.
Sokak başlarında mendil satan, Trafik lambalarında cam silen veya başka bir yolla yardım talebinde bulunan yoksul çocuklara: “Bakın şu terbiyesizlere, bunlardan devlete millete hayır gelir mi? Kötü alışıyorlar pis herifler!” diye çıkışan insanlar,  çevredekilerin ilgisini çektik mi acaba diye kaş altından etrafı incelerken bir de dudaklarına müstehzi gülümseme yerleşir ki, büyük bir iş başarmışlığının rahatlığına bürünürler. Bu tür insanlar, edindikleri kültür gereği doğru yaptıklarını düşünürler. Oysa pencereleri biraz daha aralasalar ve başka bir perspektiften baksalar görüş açıları değişebilir.
Bazıları da vicdani huzursuzluk duymadan ve tüm insani değerlere aykırı işleri yapmaktan haz alırlar ve övünürler. Bir yaşlıyı yolun karşısına geçirmenin bile verdiği iç huzurdan habersiz yaşarlar. Onlar, varsa yoksa şöhret, övgü ve pohpohlanmak isterler. Kameralar karşısında kaprisler, ağza alınmayacak sözler ve şirin görünmek adına rezalet sergilerler.  Bu yaşayış tarzına “Seküler düşüncenin ürünü bir ahlak anlayışı” diyor birçok insan.
İnsanlar vicdanlarının fısıldadığı ilahi sesleri dinlemeyi bildikleri sürece ahlaklı yaşamayı başarırılar. Toplumda Vicdan kavramı değerini yitirmişse işte o zaman bir ahlak buhranı başlamıştır ve durdurulması güçtür.

Bu vahim meselenin halkın beyinlerinde olumsuz yönde etkiler yapmasına ön ayak olan en büyük etken televizyondaki magazin yayınlarıdır.  İnsanlar mutluluğu ve televizyonda seyrettikleri bu yalancı ama bilmeyenler için özendirici yaşam şeklinin zengin olmaktan geçtiğini düşünmeye başladıklarında, para kazanmak için bütün kötülükleri yapmanın mubah olduğunu düşünürler. Televizyonlarda yayınlanan dizilerde sunulan sahte hayatlar ülkemizin gerçeklerini yansıtmadığı gibi, hiç başka bir dünya yokmuş gibi davranmaları ahlak yapımıza bilinçli şekilde vurulan bir darbedir. Ekranlarda bir cinnet hali yaşanıyor. Hiçbir değer ifade etmeyen bir dizi taklitlerle halkın beyinlerinde derin hasarlar meydana getiriyorlar. Toplumda da bu hal ile uyuşmuş kafalar, haftalık dizilerin yeni bölümleri için başka işlerini ihmal ediyor, sabırsızca ve tembelce dizi gününü bekleyebiliyorlar. Birisi diğerini gözetleme programları, başka isimler altında ne yapmaya çalışıldığı bilinmeyen sözde programlar halkın ruh sağlığı çizgisinde ciddi çatışmalar yaratıyor.
Temel ahlaki değerlerimiz dejenere olduğu andan itibaren ne yazık ki, artık geri yerine oturtmak çabaları istenilen sonucu vermeyecektir. Bu kültür erozyonundan nasibini almış olanlar halka karşı ilkeli davranışlar izlenimi verebilmek adına takdir toplama çabaları ile daha da gülünç duruma düşmektedirler.  Beyaz camdan yansıyan bu hayâsız yaşam kesitlerinin toplumsal etkileri ve tehlikeleri ölçülemeyecek kadar derindir.
Ahlaki yapının dik tutulmasının ana kaynağı dini inancımızdır elbette.
Ancak din konusunda da öyle yüzeysel tartışmalara giriliyor ki, Din, başörtüsünden ibaret hale getiriliyor. İslamı politize ederek farklı düşünenleri ya “gericilikle” ya  “örümcek kafalılıkla” veya “kafatascı faşistlikle” itham ederek akılları bulandırmayı başarıyorlar. Bu kargaşa arasında da kendilerince, İslam ile, gelişen dünya arasında yaşamın ve toplumsal kuralların yorumlanıp düzene konulmasını engellemeye çalışıyorlar.
Ne mutlu ki, Türkiye’de çoğunluk ahlaki bilincini yitirmedi ve çeşitli vesilelerle toplumumuzun bu yönünü görmekteyiz. Elbette bu gayretler yeterli olmamaktadır. Devlet desteğinden yoksun bir çabanın zaman içinde erimesi ve zayıflaması kaçınılmaz bir sondur.
Bütün bunların ahlaki değerlerimizin kırılma noktasındaki zihinsel karışıklıklar ve şaşkınlıklar arasında bazı düşünce paradigmalarının test edilmesi olduğunu düşünmüyorum. Bu olumsuzluklar geleceğe taşınmayacaktır.
İnsanımızın muhtaç olduğu sosyal adalet ahlaki ilke ve değerlerin yerli yerine oturtulması bakımından önemli gelişmeler olmaktadır.  Bu sadece islamda değil bütün dinlere mensup milletlerde bir doğruyu bulma arayışı hızla gelişmektedir.
Türkiye insanının güçlü aile yapısı ve sarsılmaz inancı sayesinde küçük ama etkili azınlıkta oluşan bu ahlaki deformasyonu en az zararla atlatmayı başaracağından eminim.
Veysel ŞENSOY
Qatar

Related Articles

1 Yorum

  1. DÜZELTME VE ÖZÜR
    Bütün bunların ahlaki değerlerimizin kırılma noktasındaki zihinsel karışıklıklar ve şaşkınlıklar arasında bazı düşünce paradigmalarının test edilmesi olduğunu düşünmüyorum. Cümlesindeki son kelime sehven (düşünmüyorum) diye yazılmış, doğrusu (düşünüyorum) olacaktı. Anlam bakımından çok önemli olan bu yanlış kelimeyi düzeltiyor ve özür diliyorum.
    Saygılarımla
    veysel

Veysel Sensoy için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar