19 Nisan 2024 Cum

Yitirilmiş Günler

Ne güzel serpilmiş, ne güzel gelişmişsin ama ananeler, gelenekler ve kültürel yapınla öylesine bir erozyona uğramışsın ki, son viraj çoktan geçilmiş ve dönüş yolu kapanmış artık. Ben, çocukluk günlerimdeki memleketimi özlüyorum.

 

 

YİTİRİLMİŞ GÜNLER

 
Öyle severdim ki seni çocukken… Sen küçük, masum bir köydün o zamanlar. Ahşaptan evlerin, çamurlu yolların vardı. Karşı mahallelere gitmek isterken, bir çorağı geçmek için lastik ayakkabılarımız ya çamurda kalır, ya da çamurlar arasına atılmış kayalarda sek sek oynar gibi atlayarak geçmeye çalışırdık. Geçemediğimiz bir derede bir büyüğümüz elimizden tutar karşıya geçirir, sevecen bir tebessüm eşliğinde başımızı okşardı. Herkes mutlu, herkes sevgi doluydu.
 
Hele ramazanlarda bir huşu gelip kucaklardı insanları. Kasvet yerine sonsuz bir neşe okunurdu yüzlerde. Şimdiki gibi bereketli sahur sofraları da bulunmazdı. İftarlarda sıcak bir mısır çorbası yeterdi ve Yaratıcıya kalpten şükredilir, doymuş olmanın hazzı ile yüzlere çiçek çiçek açmış bir gülümseme otururdu. İftarlık yemekler tadımlık olarak komşulara da verilir, tabaklar geriye başka bir yemekle döndürülürdü. Herkes birbirine hayır dualar eder, bayram sonuna iyi dilek ve temenniler dilerlerdi. Hır gür yerine huzur ve sükunetin rehavetinde uyuşurdu her köşe bucak…
 
 
 
Şimdi yaş olgunluğa erdi ve sevgiler yanına sevda ve hasreti de yoldaş aldı… Sen, köy olmaktan kurtuldun her tekamüle şayan varlıklar gibi. Ama, ne olduğunu anlayamadığım bir gerilim şimşekleri çakıyor boş bulutlarda. itilaf yerine ihtilaf paranoyasına kapılmışsın. Büyüdükce güzelleşmişsin, güzelleştikçe kaprislerine yenik düşmüşsün. Bataklık yolların kurumuş, çam kokulu ahşap evlerin yerini betonarme lüks binalar almış. Mısır sütlekleri aşırdığımız komşunun verimli tarlaları otlak olmuş. İhtiyaçlar değişmiş, hedefler şaşmış, sevgiler bütün erdemleri ve manaları ile birlikte geçici olarak arşive kaldırılmış, hoşgörünün külfetine kimse razı değil. Dünyevi edinimler için kavga ve rekabet hatta zulüm boyutuna varan iftiralar silah olarak çekilmiş, harbe hazırlanan  cengaverler gibi nağralar atılıyor. Maziden gülümseyen hürmet ve şefkat mefhumlarını galibi olmayacak bir kör şiddet, bugüne uğramasın diye gerideki yerine kovalamış.
 
Ahali artık eski günlerdeki yoksulluk anlarına inat zenginleşmiş. Buldukça kendi yeteneklerine inanmış, kazandıkca “kerameti kendinden menkul” saymış, veren unutulmaya başlanmış. Şükür yerini şirke terk etmiş. Yaradanın müsamahası hak olarak algılanmaya başlanmış. Nesiller atalarının ve tecrübenin “geri kafalı (!)” olduğunu söyliyerek nasihat ve tavsiyelere gülüp geçer olmuş.
 
Ne güzel serpilmiş, ne güzel gelişmişsin ama ananeler, gelenekler ve kültürel yapınla öylesine bir erozyona uğramışsın ki, son viraj çoktan geçilmiş ve dönüş yolu kapanmış artık. Ben, çocukluk günlerimdeki memleketimi özlüyorum. Belki de o büyük insanları özlüyorum… O’nlar, bir tutam sevgi bırakmışlar avucumuza giderlerken ve bir gün yeşereceğini umut etmişler besbelli… Tohumlar ekilmeyi bekler…
 
Ve öylesine severdim ki, bu günü sevmeyecek kadar…
 
 
Veysel Şensoy

Related Articles

2 YORUMLAR

ümran kıyak için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar