28 Mart 2024 Per

YAZILMAMIŞ NOTALAR

Eğer yapman gerekeni yapmamışsan, gücün kadar dikilmemişsen, dik durup direnmemişsen sabır ekşiyip zehirliyormuş insanı.

YAZILMAMIŞ NOTALAR 

Sonsuz bir alemdeen dip gölgelerde  değersiz bir nesne iken, Tanrı can verip bir bedene koyarak ödüllendirdi beni. Zaman içinde bir nefeslik an için yerimi belirleyip saldı bu Dünya denilen yaşam alanına 

Tek başına ve yalnızdım. Tüm öğretileri hayat koridorunda  yaşam defterine  düşen tecrübelerle edinirken  yapmam gerekenlerin hep arkamda kaldıklarını geç farkettim.  Tecrübeleri kazanırken kaybedilenler  yerine gelmiyor ama kaybettiğim yerden, korkularıma rağmen  yeniden başlama cesareti gösterdim her zaman.  

Herkes dururken yürümek, herkes uyurken uyanık kalmak  istedim. Hep olmadık hayaller kurdum. En güzelleri düşlerken yolumun en kötülerle kesişmesinin  sızısını hissettim yüreğimin kutuplarında 

Bazen mevsimleri şaşırdım, bazen  çiçekleri karıştırdım. Her güzel yakıştığı yerde olsun istedim. Dudak kırmızısı gülleri koparmak yerine dalında öpmeyi yeğlemenin çilesini  aşk,  yeşil dikenlerin ekşimsi  ve kekremsi kan tadını bal saydım.  

Dağların zirvesinden bakıp  sahip olmadıklarım için hasetlenmedim; Dağların tepesindekilere hep alçaklardan baktım ve gıpta etmedim.  Kibir zemininin kaygan olduğunu gördüm her zaman. Geleceğin  alaca karanlıklarını düşünüp kaygılanmadım;  gerçekleri kucaklayıp mutlu olmaya çalıştım. Umut edip azap çekmek yerine boş verip olacağa tevekkül ettim. 

Zaman zaman bir kılıcın kından çıkıştaki çeliksi sesi gibi özgürleşmek isteyen öfkem, her kınından  sıyırışta  ağır yaralar açtı gönlümün tam doğusunaKişiliğim utangaçlığın siperlerinde,  mahcubiyetim  güneşin alevinde med cezir yaşarken  hep  savunmasız kalmayı yiğitlik saydım.  Bana göre diye başlayan her fikrimin akamete uğramasına,  insanların bir anlık kazanmışlık ve  egolarının doyuma ulaştığı o alaycı, bencil tebessümleri uğruna müsaade ettim. İnsanların bir an baskın  çıkmaları hali içindeki zavallılık belirtileri belki de benim egomu okşuyordu.  Hayatımın fon müziği bile her türküden bir nota koparılarak oluşmuş gibi anlaşılmaz ve karmaşık.  Anlatmak istediklerimi üşengeçliğim yüzünden iki kelimelik kompartımana sıkıştırdım. Ne beni  anlayan çıktı ne kendimi anlatabildim.  

Hayat bana verdiği sözü tutmadı hiç. Özlediklerimi özlemeye değer olmadığını  göstermekte geç davrandı hep.  Beyaz ve siyahın sonsuz tonlarında boşuna gök kuşağı arattı bana.  Korktuğum kuyular derin değildi aslında  ama tutunmaya çalıştığım ipler kısaydı. Necip Fazıl gibi, Önüme dikilen buz dağlarını hohlayarak sabırla eritmeyi başardım ama sonucunda oluşacak çamurlara bulanmaktan kurtulamadım.  Yalnızlıktan ürktüm hep, biliyordum ki güçlü olmak, muktedir olmak insanları yalnızlaştırır. Bu nedenle hiçbir zaman güç sahibi olmak istemedim ve liderlik paranoyası yaşamadım. Bahtım benimle hep dalga geçti. Düğünümüze bile  ihtilal ile engel olan bu talih, arkadaşlığımdan memnun olmalı ki  mesut ve bahtiyarca benden hiç ayrılmıyor. Ömür boyu mutluluklar dileyen dostlarım, öteki hayatımız için temennilerini esirgediler nedense hep. Ötenin belirsizliğinde mutluluk yok muydu acaba? 

 Bazen bir hikaye yazmak istedim;  kimse yazmamış olsun, kimsenin kalemine düşmemiş olsun. Ama hikayemde hiç mutlu son olmadı ve kahramanlarımı öldürme cüreti gösteren kalemimi kırıp saatlerce ağladım gidenlerin arkasından.  Sonra da yazılmamış sayarak yırttım sayfaları ve  beyaz bir sayfa yeniden başla dercesine bomboş bana baksa da, ben, hikayelerimi hayallerime yazmayı yeğledim. Çünkü orada zamanı ileri geri çekebiliyordum. 

Bana hep sabır denildi.  Sonunda anladım ki, sabır bozkırda tek başına rüzgara direnen ağaca benziyormuş. Oysa  sabırı aksiyon beslermiş meğer. Eğer yapman gerekeni yapmamışsan, gücün kadar dikilmemişsen, dik durup  direnmemişsen sabır ekşiyip zehirliyormuş insanı. 

Hayata hazırlanmak için çırpınırken hayatı yaşamayı unuttum. Şimdi en zoru dilime dolayarak kendimi teselli ediyorum.  Olsun, Bu da geçer… 

Ve hayat 7 notanın dışına çıkmış kendine has bir akor yaparak,  yazılmamış notaları terennüm ederek beni oyalamış meğer…   

 Veysel Şensoy  

Medine / Suudi Arabistan

 

Related Articles

2 YORUMLAR

  1. Kim demiş bilmiyorum ama biri öyle demiş BENİ BANA ANLAT BENİ diye kendi yüreğimden geçenleri okuyunca yada kendimi yaşayınca bir garip hissediyorum kendimi. Ne deyim üstat kim ne derse desin. Ben bu yazınla bütünleştim ve kendimi gördüm. Okur okumaz da facebook’ta düşüncelerimi yazdım. Tebrik ediyorum. gönülden tebrik ediyorum.. Yüreğine sağlık.. Çünkü böylesine güzel nameler her yürekten akmaz dimi… Söylenecek çok şeyler var ama bazen kelimeler insanın boğazında düğümleniyor. Yine düğümlendi yine…. Bana hep sabır denildi. Sonunda anladım ki, sabır bozkırda tek başına rüzgara direnen ağaca benziyormuş… VE YANLIZ ….

  2. Bu güzel yazıyı yazan parmaklara, düşünebilen dimağlara, yorumlayan yüreğe kocaman bir teşekkür etmek gerekir. Klavyene sağlık güzel insan…..

Yaşar GEBEŞ için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar