29 Mart 2024 Cum

Uhud Dağı; Dağların En Bahtsızı

Bu dağlar bana hiç gülümsemiyor

UHUD DAĞ

Uhud dağı; Dağların en bahtsızı. En büyük ve en acı ölümlere tanıklık etmiş, İslamın en büyüklerinden Koca Hamza'nın yere yıkılırken feryadını iliklerinde saklamak zorunda kalan kara dağ.

Her sabah ve her akşam tam dibinden geçiyorum. Tepeleri seyrediyorum, kara ve sert çakmak taşı keskinliğnde öbek öbek yığınları. İçinde odun yakılmış köy fırınları gibi kızgın taşların ısısı gece boyu hiç soğumadan yayılıyor Medine düzlüğüne doğru. Bu kavurucu ortamda yaşamış o büyük insanları hayal ediyorum. Bu topraklardan bir inancın ancak mucize ile yayılabileceğini görmemek imkansız. Bir bataklığın altında ateş yakılmışta yer yer kabaran çamurlar katılaşmış, taş kesilmiş ve dev tepeler oluşmuş gibi bir görünüm var bu dağlarda.

Uhud eteklerinde bakınıyorum. Hz. Hamzanın düştüğü yer neresi acaba diye kaç kez arazide dolaştı gözlerim. Etrafı çevrilmiş bir düzlük ve bir kaç briket parçası atılmış yer ile yeksan kabiri belli olmayan bir nokta. İşte orada yatıyor ama makberesi sadece kızgın kumlarla örtülü düz arazi. Mescid-i Nebevi’de Peygamberimizin havasını soluyorum derin derin. Muhteşem mimarisi ile yeni bir cami ve yıkılamamsında bile bir hikmet haykıran Ecdadımızın yaptığı yeşil kubbe altında Peygamberimiz… Mescidİ Küba’yı ziyaret ediyoru, Peygamberin ilk Medine’ye giriş mekanı. Kimler gelip geçmiş buralardan? Hepsi göçüp gitmişler arkalarında büyük izler bırkarak.

Ancak Nurundan feyz alamayan nesiller yurduna dönüşmüş nurlu topraklar. Bir duygu alemi sarıyor çevremi ve dalıyorum uzaklara. Vatandan uzak ve yalnız bir insanın duygusallığı çöküyor üstüme. Uhudun ağırlığı büküyor dizlerimi ve bir zerrecik bile olamadığımı, değersizleştiğimi hissediyorum bu mekanda. Hafızam durmadan benliğimin sonsuz mecrasında dikensi kazılar yapıyor. Bulup avuçlarıma tutuşturduğu fosilleşmiş atomik duygu parçalarını analiz edecek laboratuvar var mı bir yerlerde bilmiyorum? Oysa her zerrede bir sevda, her sevda da yansıyan ruhumzun bir başka yüzü… Her avucumuza düşen bir damlacık sevda… Ama her sevda başını alıp giderken, yitip gidenin kendimiz olduğunu düşünmedik hiç bir zaman. Hiç bir zaman bulamadığımız kendimiz… Bir çiçeği koklarken ruhunuz sıçrama yaparak gider hayal ettiğiniz mekana. Bir dağa bakarken içimiz geçer, bir özlemin nefesi yakar gözlerimizi. Oysa onlara bakarken kendimizdir seyrettiğimiz ya; ama direniriz, itiraf etmek yenilgi gelir kişiliğimize.

Ya geçip giden ömür ve kayıp yıllar. Özleriz; eski günler diye bir ah ederiz de aslında o günlerin de daha eskisi olduğunu var saymayız. Her günün bir eskisi ve bir istikbali vardır ama hep eskiye özlem duyarız. Aslında özlemimiz, sevdalarımızın sözleştiğimiz yerlerde bize rastlayamadığı, adresi şaşırdığımız yerlerde de sevdaları bulamayışımızadır.

Sitemimiz vefasızca bizi yolda bırakan o günler içinde bir umudu yitirişimizdendir. Hep güz gülü sayarız kendimizi ve bir türlü bulamadığımız baharlara yanar dururuz. Gün görmedik denilenn yaşa erdik. Annemizin sıcaklığı erken soğudu ellerimizde. Memleket özlemi yutaklarımızda buz tuttu. Akraba, dost, arkadaş gibi bazılarına göre değer ifadeleri paranın rengine büründüler. Bir gülümseyen yüz gördüğümde aynaya baktığımı düşündüm hep. Ben her şey için geç kalmayı sevdim. Hep sonlarda doğruları bulurum dedim, hep sonlarda hayırlar gezinir dedim, dedim de, her geç kalmışlık yanılgı ve keşkeleri yığdı hayat kitabıma. Bir kelimelik koca ömür…

Artık kendimi de görmezlikten geliyorum, her şeyin sanal olduğunu düşündüğüm alemde… Ölüm unutulmakmış. Hayat ise iz bırakmak. İşte uhud işte Yaşayan Koca Hz. Hamza. İşte Cebel-i Şüheda. Tam tepede bir dolunay sönük ve hüzünlü. Bir yıldız kayıyor semada iz bırakarak. Ve zamana şahitlik eden bu dağlar hiç gülümsemiyor bana.

6 ekim 2013 MEDİNE

Veysel Şensoy

Related Articles

2 YORUMLAR

  1. Fehmi Bey, yorumunuz için teşekkür ederim. Beğendiğiniz için mutlu oldum. Evet İslamın bidat ve hurafelerden arındırılmış gerçek emirlerini yerine getiren bir toplum mutlaka yeniden ışıldayacaktır ama ne zaman?…

  2. Veysel bey,
    Uhud’da yaşanabilen duygulari bu kadar güzel kaleme alabildiginiz icin tebrik edyorum. Bu heyecani bu yil yasamis biri olarak, oradaki hissiyati cok iyi aktardiginizi goruyorum. Bu aciz ve fakir kardesiniz de der ki; “O gün (Uhud harbi’nde) Peygamber (s)’in emrine uymayanlar hem kendi hayatlari ile bedel ödediler hem de Islam ordusuna/toplumuna haketmedikleri acilar yaşattilar. Bugün bu emre/sünnete uymayanlar insanlik adina zelil olmak için ne varsa onu yaşiyorlar; hayatlari, ırz ve namuslari dahil.. Televizyon dizileri ile hayati şekillenenler, Yasin Suresi 8nci ayetinde mealen “Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar” buyuruldugu gibi boyunlarindaki tasmalarla nereye istenirse oraya çekilmekten keyif alir hale getirilmişiz. Rabbim bizlere yazinizda belirttikleriniz doğrultusunda uyananlardan olmayi nasip etsin. Amin!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar