28 Mart 2024 Per

Mum ( insan ateşine dayanabileceği kadar günah işlemelidir!)

insan ateşine dayanabileceği kadar günah işlemelidir!

M U M

 

Nikahlısı olmayan bir genç kızla ayni odayı paylaşmak zorunda kalan adam, gece boyunca elini bir muma yaklaştırıp, acıyı hissedince geri çekiyordu. Genç kız bu tuhaf olayın sebebini sordu.İffet abidesi genç adam şöyle cevap verdi:

 

-Ne zaman ki nefsim bana kötü bir şeyler emretse, cehennemi hissetmeye çalışırım.

 

Öyle ya, insan ateşine dayanabileceği kadar günah işlemelidir!

 

Heyhat!

 

Nerede o eli öpülesi Ehl-i İslam, nerede şimdiki genç Müslüman!

 

Aşk adını ağızlara sakız yapan, günü birlik ilişkilerin adını “flört” koyan, bir gün onunla, diğer gün bununla takılan, senede en az beş defa “ciddi ve seviyeli bir ilişki”ye başlayan, fakat her defasında doğruyu bulamayan,“kısmet olmayan”,sürekli olarak önündeki maçlara bakan, haftada bir “aşık” olan, iki gün sonra unutan, bir başkasına tutulan, onsuz yaşamayacağını falan sanan, intihara kalkışan, daha iyisini buldu mu, affetmeyip bırakan, kaçan, ikinci, üçüncü, beşinciyi yedekte bulunduran, falan, filan…

 

Gençlik ne yapsın; Türk edebiyatının en tuhaf romanlarını seçip dizi yapan, Türk aile hayatının temeline dinamit koyan, batının ilmini değil, ahlaksızlığını alan, zina yapmayı aşk’la karıştıran, aldatanı haklı çıkaran, kendini çağdaş sanan, özünde ise taş devrinde yaşayan, Mehmet Akif’in dediği gibi,çıplaklığı medeniyet sayan, dolayısıyla Afrika’daki bedeviden daha az medeni olan, nasipsiz televizyoncuların da  bu yozlaşmada payı vardır muhakkak…

 

Muhakkak da..Bir Müslüman da seçici olmayı bilmelidir,değil mi ya?

 

Her akşam bir diziye müptela olan, televizyona bağımlı yaşayan, canlı yayınlarda “kısmet” arayan, bir de üstüne üstlük bunlara İslami kılıflar uyduran yurdum insanı da yozlaşmaya, yozlaştırmaya aşırı meraklı değil mi? Bu gereksiz merak İslami pencereden bakıldığında acaba hayır mı, şer mi?

 

 Dinini yaşamaya çalışana yobaz gözüyle bakan, Allah adını ağzından, içki bardağını elinden bırakmayan, kendini alim, alemi cahil sayan, bayramdan bayrama namaz kılan ya da kılmayan, çocuklarının cebine harçlık koyup gerisine karışmayan, hayatında kitap okumayan, “okumam arkadaş” diye kestirip atan, bir de bununla gurur duyan, bir tek sorumluluk duymayan, ailelerin de bir payı yok mudur?

 

“Güzele bakmak sevaptır” hikayesiyle, göz zinasını meşru zemine taşıyan atalarımız çok mu masumdur?

 

Her zaman topu taca atmak, kurtuluşa vesile olmaz. Bazen insan sorumluluğu kendinde aramalıdır. Özeleştiri yapmak, bu yüzden anlamlıdır. “Bu gençlikten bir halt olmaz” diye kestirip atmak, kolaya kaçmaktır, doğru olan bu potansiyeli değerlendirmek, gençliği eğitmek, onların hamurunu müslümanca yoğurmaktır.

 

Üç beş tane çocuk doğurup sokağa atmak, ancak kuru kalabalığa katkı sağlamaktır. Önemli olan, kaliteli Müslüman evlatlara sahip olmaktır.

 

Öncelikle dolapların üstünde sakladığımız Kur’an’ları masalarımızın üzerine koymakla işe başlamalıyız.

 

Edebi, doğruyu, kültürü, bilgiyi, ilmi, sevgiyi, saygıyı topluma hakim kılmalıyız.

 

En doğrusu, biz de Konfüçyus’a uymalı ve karanlığa küfredeceğimize birer mum yakmalıyız.

 

Böylece, hem aydınlanmaya katkı sağlarız, hem de arada parmağımızı ateşe yaklaştırırız…

 

Orhan DOĞANGÜNEŞ

 

dogangunes_1987@hotmail.com

 

Related Articles

1 Yorum

  1. Tek kelimeyle harika bir yazı ve paylaşım ellerine,yüreğine sağlık 🙂
    (diziler kısmını dile getirmen çok güzel olmuş bence insanlar için teknoloji güzel ama yaralı kullanılırsa daha güzel elbette)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar