19 Nisan 2024 Cum

Kutsal Mekanlarda Bir Nefes…

RASSULLULAH Efendimizin SEÇKİN  MİSAFİRİ

 

 

K U T S A L  M E K A N L A R D A  B İ R  N E F E S….

 

“RAHMAN ve  RAHİM OLAN ALLAH’ın ADIYLA”

 

     Yüce Mevlama Hamdü Senalar Olsun, O güzel Kutlu Mekanlara  UMRE Niyetiyle “KÂBE”  ve “MESCİD-İ NEBEVİ” ye  5-25 Nisan 2010 tarihleri arasında görevli olarak  gitmek nasip oldu.

 

Mevlam isteyen bütün Mü’min  kullarına nasip etsin. Yüce Allah arzusu olmayanlara da bu aşkı kalbine düşürsün.

 

     O güzel mekanlarda bir soluklanma – nefesini yineleyerek, tekrar tekrar nefes almalar insanı orada HEYECANLANDIRIYOR, DUYGULAR  TİTREŞİME UĞRUYOR ve GÖZ YAŞI PINARLARIYLA HAD SAYFAYA ULAŞTIĞINDA TARİFİNİ DAHİ YAPAMAYACAĞIMIZ DUYGULAR EŞLİĞİNDE, Yüce Mevlaâ’mızın huzurunda hesap veriyormuşçasına, Rasulullah Efendimizin Ümmetliğini yerine getirmiş olabilme sevinciyle….

 

     Belki de O AKAN GÖZYAŞLARIMIZLA günahlardan arındığımızın MÜJDESİ ÜMİDİYLE, BAŞKA DERYALARDA BULUYORSUN KENDİNİ.

 

     O Mekanlarda İbadetler başka bir aşk ve şevkle yapılıyor. Duâlar başka, bambaşka bir şekilde dile getiriliyor. Çünkü O GÜZEL mekanlarda yapılan ibadetler mutlaka kabul olduğu ZAMANININ BELKİ O AN GELDİĞİ veya SONRA KABUL OLACAĞI ÜMİDİYLE YAPILDIĞINDAN ve  GERİ ÇEVRİLMEYECEĞİ MÜJDESİ  bizleri iyice ümitlendiriyor. Göz yaşı pınarlarına boğulmuş nice insan manzaralarıyla ordasın. Titreyerek duâ eden, secdelerde dakikalarca duran, Kabe’nin etrafında ki tavaflarla birleştiğinde bir başka âlemdesin adeta.

 

     İnsanoğlu bazı zamanlarda istemeyerek de olsa günahlarla kendini lekeliyor. Belki de günah işlediğinde nefesi sıkışıyor ve YUTKUNMAKTA ZORLANIYOR.

 

     Orada yeniden dirilme, mahşer gününün provası, hesap verme ve giydiğin İHRAM BEZİ kefeniyle, dünyalık her şeyden soyutlanarak ölüme hazırlık vardır. Bir ot parçasını dahi koparamadığın o yerde, ufak şeylerle de olsa insanların birbirini kırmanın incitmenin gereksiz olduğu ortaya çıkıyor.

 

   Kendini YENİLEMEK ve YENİLETMEK arzusunda olanların, imkan buldukça O KUTSAL MEKANLARA GİTMESİ ilahi bir ikramdır. İnsan şunu dememeli; Kendini yenilemek, günahlardan arınmak ve güzel bir insan olabilmek için illa oraya mı gidelim?

 

      Kâbe’ye gitme yönünde maddi durumları iyi oların gitmeleri Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkı.  Yüce Allah buyuruyor…

 

 Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır.)”  {Al-i İmran Suresi Ayet:97 }

 

     Allah’ın evi olan cami’lerimiz de duâ ve İbadetlerin kabul yeridir. Hatta temiz olan evimizin bir köşesinde yapacağımız samimi duygular içinde ki ibadetler, belki bir kır bahçesinde yapacağımız veya bir tren kompartımanında, uçak-gemi-otobüste yapacağımız duâ ve ibadetlerimizde kabul noktasında aynıdır ve bunda asla ŞÜPHE OLMAYACAK ve OLMAMALIDIR. Ama bazı mekanlar vardır ki her şeyin üstünde, yerinde ağırdır.

 

     Kâbe’yi Muazzamada – Mekke’de ALLAH’ın MİSAFİRİ, Mescid-i Nebevi de RASSULLULAH Efendimizin SEÇKİN  MİSAFİRİ OLUYORSUN. Kâbe’de kılınan namazın derecesi diğer mekanlarda yapılan namazlara göre YÜZBİN DERECE FAZLA, Mescid-i Nebevi de ise BİN DERECE FAZLA. O zaman bu fırsatlar iyi değerlendirilmelidir. Üstelik Kâbe’ye bakmanın dahi yirmi derece sevabı var. Özellikle buraya gidecek kardeşlerimizin bunun bilincin de olarak buraya gitmelidir.

 

 

 

      Buralara gitmek herkesin, bütün Müslümanların arzusudur. Ama herkese nasip olmuyor. Hele birde imkanı olduğu halde bu niyeti olmayanların bir kere daha düşünmeleri gerekir.

 

      Kâbe’de sanki mahşer yerindeyiz ve hesap veriyor gibi, Rasulullah Efendimizin mescidin de ise gül bahçesine girmişçesine ADETA CENNET’te  gibi oluyoruz. Peygamberimiz, Minberim ile kabrimin arası olan yer (Ravzayı Mutahhara), Cennet bahçelerinden bir yerdir, Kim orda namaz kılarsa cennette namaz kılmıştır buyuruyor.

      

     O güzel mekanlarda bütün Ümmeti Muhammed için, Ülkemiz için, bütün insanlık için duâlar ve tavaflar yapılıyor. Bunu iyi anlayalım ve oraya giden O GÜZEL MİSAFİRLERİ YOLCU ETMEYE ÇALIŞALIM. DUÂLAR İSTEYELİM. SELAMLAR YOLLAYALIM. Kendimizde gitme arzu ve çabasında olalım.

 

 

      Defalarca gitmiş olan, gidecek olanları da eleştirmeyelim. Çünkü Hac ve Umre ne kadar anlatırsak anlatalım ancak ve ancak YAŞANIR. Yaşanacak bir ibadettir. O kutsal mekanlarda öyle güzel bir manevi atmosfer var ki, O ATMOSFERİ BULDUN MU! Bırakamıyorsun…

 

     Mevlâ’m herkese bu atmosferi, manevi duyguların daha da güzel yaşandığı, KÂBE ve Mescidi Nebeviye gidebilmeyi herkese nasip etsin.

 

     Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.s.) buyuruyor….

 

"Umre, ikinci bir umreye kadar olan günâhlara keffârettir Mebrûr haccın karşılığı ise ancak cennettir" (Nesaî, Hac)


"Hac ve Umre yapanlar Allah'ın misafirleridir
O'ndan birşey isterlerse, onlara cevap verir Af isterlerse, onları affeder " (İbn Mâce, Menâsik, 5)

 

Selam ve Dua ile…

 

Celal  KARABACAK

 

Akkuş İnternet Sitesi

 

Kdz.Ereğlisi Temsilcisi

Related Articles

4 YORUMLAR

  1. Maddi imkanı ve sağlığı yerinde olan kardeşlerimiz umre ibadetini, fırsat buldukça yapmaya ve tekrar etmeye çalışıyorlar. Hac ibadeti ise zaten imkansız. Son iki seneye baktığımızda, rakamlar ilginç ve 2010 yılı ilk dört ay itibariyle Diyanetle giden Umreci sayısı 104 bin. Bu açıdan, o mekanlara gidenlerin konumunu orada yaptıkları duâ, tavaf ve namaz ibadetleriyle,tarifini dahi yapamadığım cümlelerle, yaşanan MANEVİ DUYGULAR ve ATMOSFER AÇISINDAN bakalım. ORAYI ANLAMAK İÇİN YAŞAMAK GEREKİR. Maddi durumu yerinde olan Müslümanlar, yaşadığı çevrede ki, durumlara elbette bakmalı.Onlar bu konuda ihtiyaç sahiplerine yardım konusunda daha da duyarlılar. Bu faaliyetlere şahit olduğumuzdan madalyonun öbür yüzünü de görürüz.
    Yüce Mevlâ’mızın eve ihtiyacı yoktur.Ama camilerimiz Kâbe’den sonra ki en mukaddes yerlerdir ve oranın mesabesindedir. Peygamber Efendimiz ne güzel buyurmuş: “Evinde güzelce abdest alıp camiye giden kimse Allah’ın ziyaretçisidir. Ziyaret edene Allah ikramda bulunacaktır.” BAŞKA MEKANLARDA, İBADET YAPMA GÖREVİNİ YERİNE GETİREBİLİR.O açıklamamın devamında bunu izah etmeye çalıştım. (…Hatta temiz olan evimizin bir köşesinde yapacağımız samimi duygular içinde ki ibadetler, belki bir kır bahçesinde yapacağımız veya bir tren kompartımanında, uçak-gemi-otobüste …)
    ALLAH RAZI OLSUN, İHSAN KARDEŞİM AŞAĞIDA GEREKLİ BİLGİLERİ AKTARMIŞ…

  2. TEVBE: Süresi 17 ve 18. Ayetlerin Meali

    17 – Müşrikler kendi inkârlarına kendileri şahit olup dururlarken Allah’ın mescidlerini imar etmeleri mümkün değildir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Ve onlar ateş içinde ebedi olarak kalacaklardır.

    18 – Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah’dan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.

    Mehmet Oruç’un Konu Hakkındaki Yorumu. Alıntıdır.

    Camiye ibadet için giden Mümin, Allahü teâlânın misafiri durumundadır. Ev sahibi, evine gelen misafirlerine ikramda bulunduğu gibi camiye giden müminlere de yüce Allah ikramlarda bulunacaktır. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Evinde güzelce abdest alıp camiye giden kimse Allah’ın ziyaretçisidir. Ziyaret edene Allah ikramda bulunacaktır.”

    Camiye gidenlere büyük mükafatlar verileceği hadis-i şeriflerde bildirilmiştir:

    “Camiler Allah’ın evidir. Camiye devam edenin, huzura kavuşmasına ve Sırattan geçip Cennete girmesine Allahü teâlâ kefildir.”

    “şeytan, insanın kurdudur. Sürüden ayrılan koyunu kurt kaptığı gibi, şeytan da cemaatten ayrılanı kapar. Sakın cemaatten ayrılmayın! Cami ve cemaatte bulunun.”

    “Camiye giren, o andan itibaren namazda sayılır. Başkasına sıkıntı vermediği ve abdesti bozulmadığı müddetçe melekler ona, “Allah’ım, buna rahmet et ve bunun tevbesini kabul et!” diye dua ederler.”

    “Topluluk, birlik beraberlik rahmet, ayrılık ise azaptır.”

    şehirde, köyde, bir yerde, üç kişi beraberken namazı cemaatle kılmazlarsa, onlara şeytan hakim olur. O halde cemaat olun!”

    Cemaatle namaz kılmak erkeklere Sünnet-i hüdadır. Yani dinimizin şiarı, alameti olan sünnettir. Vacib olduğunu bildiren alimler de vardır. Özürsüz terk etmek asla caiz değildir. Bilhassa yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmak çok önemlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    “Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını, sabahı da cemaatle kılan, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş sayılır.”

    “Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemaatle kılmaktır. Bunlardaki ecri bilen, sürünerek de olsa, cemaate gelir”

    Camiler; makam, mevki, rütbe, zengin, fakir, köylü, şehirli, amir, memur, yaşlı, genç, siyah-beyaz, yerli, yabancı… Herkesi eşit şartlarda bünyesinde toplayan mekânlardır. Bir ülkenin, Müslüman ülkesi oluşunun mührüdür, tapu senetleridir. Bir beldede cami görüyorsak, buranın müslüman diyarı olduğuna hükmederiz.

    Camiler; aynı safta omuz omuza, diz dize namaz kılınan yerlerdir. Müslüman kardeşlerimiz ile dertleştiğimiz, üzüntülerimizi giderdiğimiz; maddi manevi sıkıntılarımızı paylaştığımız; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik duygularımızı, hoşgörü anlayışımızı güçlendirdiğimiz ve pekiştirdiğimiz yerlerdir. Birbirimize merhamet etmeyi, acıları paylaşmayı, kimsesiz, yoksul, dul ve yetimlere yardım etme duygularını kazandığımız mekanlardır

    Mehmet Oruç

    Bir Yorum Daha:
    Tevbe Süresinin 17 ve 18. ayetlerinde mescitlerden bahsedilirken “mesacidellah/Allah’ın mescitleri’ tabiri kullanılır. Demek ki mescitler kimsenin malı değil, Allah’ındır. Nitekim Ka’be’nin bir adı da Beytullah’tır. Beytullah; Allah’ın evi demektir. Aslında yer, gök ve bütün kainat Allah’ın olduğu halde Kabe’den ve mescitlerden bahsedilirken ayrıca Allah’a izafe edilmesi Kabe’nin ve diğer mescitlerin şerefini belirtmek içindir. Kabe merkezdir. Yeryüzünün her tarafında bulunan bütün mescitler de Kabe’nin birer şubesidir. Onun için bütün mescitlerin yönleri/kıbleleri Kabe’ye doğrudur. Öyle ise bütün mescitler de Allah’ın evidir. Nitekim Peygamber efendimiz, kutsî bir hadis-i şerifte Yüce Rabbimizin şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “Şüphesiz ki benim yeryüzündeki evlerim mescitlerdir. Orada beni ziyaret edenler de mescitleri imar edenlerdir. Evinde temizlenip sonra evimde beni ziyaret eden bir kula müjdeler olsun. Ziyaret edilenin ziyaret edene ikramda bulunması gerekir.”
    Ümmetin en alimi olarak kabul edilen Abdullah İbn Abbas hazretleri de şöyle demiştir: “Mescitler yeryüzünde Allah’ın evleridir. Gökteki yıldızların yer ehlini aydınlattıkları gibi, onlar da gök ehlini aydınlatırlar.”
    Camiler kimsenin malı değildir, Allah’ın evidir. Onun için Ayet-i kerimede: “Şüphesiz mescidler Allah’ındır. Orada Allah’tan başkasına dua etmeyiniz.” buyrulmuştur. Camiler herkese açıktır, bütün müminler yararlanırlar. Onun için cuma kılınacak yerlerin özelliklerinden birinin de herkese açık olmasıdır.

  3. Defalarca gitmiş olan, gidecek olanları da eleştirmeyelim.

    Bu kelimeyi bu zamanda bilmeden yazdığını sanıyorum. Aksi taktirde dinimizin bu konudaki içeriğini okumadan konuşuyorsun derdim.

  4. Celal Bey yazınızı içinizden geldiği ve hissettiklerinizi yazmışsınız. Güzel bir yazı olmuş.

    Lakin ”ALLAHIN EVİ OLAN CAMİLER”kelimesi dinimizde nerde bildirilmektedir diye sana sormak isterim.

    Koskocaman Hz. Allahı küçücük bir yapının Ona layık bir ev seçmen doğrumu ?

    Şöyle konuya gireyim. cemaatsiz bir camii ile boş bir sitenin birbirinden farkı var mıdır. Yani cami ibadet edildiği sürece ibadethanedir. İbadet edilmediği sürece diğer yapılardan bir farkı olmaz. Camide namaz kılanlar Allahın huzurundada herhangi bir yerde namaz kılanlar huzurunun dışındamı.

    Dinimize göre Allahın her yerde bulunduğu ve her şeyi görendir. Hz. Allah’ın bir eve neden ihtiyaç duysun ki. Namaz kılan-kılmayanı tespit için mi? Haşa istirat etmek için mi? Allahın dünya gözü ile bir eve ihtiyacı yoktur.

Timur için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar