18 Nisan 2024 Per

En Büyük Servet

en büyük servet “ZAMAN” dır

 

 

***EN BÜYÜK SERVET***
        En büyük servet nedir diye sorsalar, çoğumuz çeşitli cevaplar veririz eminim. Kimi sağlık, kimi para, kimi iyi bir iş iyi bir eş, boy boy çocuklar diyebilir. Elbette her biri paha biçilmez servettir. Her birinin hayatımızda yadsınamaz önemi ve değeri vardır.
 
         Bana sorarsanız en büyük servet “ZAMAN” dır…
 
         Zaman, bir mahluktur. Yani yaratılmış bir şeydir. Başlangıcı ve sonu olması cihetiyle Cenab-ı Hak için zaman diye bir şey yoktur. Ezeli ve ebedi olan bir kudret tarafından başlangıcı ve sonu olan bir süre olarak yaratılmış ve kainat zaman saatine bağlanmış olup, izafidir. Yani değişkendir. Mesela kızgın bir sobanın üzerinde oturan bir insanla, çiçeklerle bezeli yeşil bir bahçede dostlarıyla zaman geçiren bir insan için beş dakika aynı değildir. Birine beş dakika çok uzun, birine çok kısa gelecektir. Bunun gibi; zaman kainatın her yerinde aynı da değildir. Galaksiler arası mesafe ışık yılı ile ölçülürken bir arının hayatı günlerle sayılıdır.
 
         Uzun süredir dikkatli bakmadıysanız aynanın karşısına geçip dikkatlice kendinizi izlemediyseniz, tavsiyemdir; bir an kendini özünüze dönerek farklı bir bakış açısıyla şemalinizi bir inceleyin. Saçların ağardığını, göz altlarınızda torbalar oluştuğunu, yüzünüze çizgiler dolduğunu göreceksiniz. Bugün dün gibi değildir ve bunu yapan da en büyük değirmen zamandır.
 
         O halde zaman neden yaratılmıştır, hikmeti nedir…? Bizim inancımıza göre zaman “mühlet” manasını içerir. Yani insanoğluna verilmiş bir süredir. Her anı o kadar değerli, o kadar değerlidir ki; bütün dünyayı fidye verseniz onu geri getirmek, bir saniye öncesini geri döndermek mümkün değildir.
 
         Bu nedenle; geri dönüp muhasebe yapmak, zamanımı nerede ve nasıl geçirdim diye hayatını gözden geçirmek, geleceğe ışık tutacaktır. Dolayısıyla insan her an muhasebe halinde olmalı, bu kadar kainatın boşa yaratılmadığını, bunların oyun oyuncak olmadığını, her şeyin bir hesabının ve bedelinin sorulacağını bilmelidir. Böyle düşünen bir insanın başına polis dikmeye gerek kalmayacaktır. Nefis muhasebesi yapan bir insan, en büyük vicdani değerleri taşır ve kolay kolay yanlışa düşmez.
 
         Ömür bir kum saati gibi eriyip gittiğine göre, dünya uzaklaşıp ahiret her an yaklaştığına  göre ne yapmalıdır..? Öncelikle muhasebe yapmalıdır. Geçmiş hayat gözden geçirilmeli, baş ellerin arasına alıp düşünmelidir. Nerede yanlış yaptım, nerede doğru yaptım, hangi faydalı işlerde bulundum, hangi zararlı şeylere sebep oldum diye tahlil etmelidir. Varsa yanlış işlerden derhal vazgeçmelidir. Bunda da acele etmelidir ki; ömür ipinin nerede ne zaman ne şekilde kopacağı bizce belli değildir.
 
         Ömrü faydalı amellerle doldurmak, insanlığa hizmet etmek, kendini ve ailesini ateşten koruyucu iştigallerle meşgul olmak en makbulüdür.
 
         Yaşamakta olduğumuz hengame içinde, zamanın diğer bir deyişle mühletin değerini tam anlamıyla kavramamız mümkün değildir. Ancak; ölüm gelip can gırtlağa dayandığında yürek yanmaya, nedamet ateşi içinde çırpınmaya başlanır ancak; çok geçtir. Daha acısı, hesaba çekilirken “Ya Rabbi..bizi dünyaya gönder de iyi amel işleyelim..” diye sızlanırken surata çarpılan tokat gibi cevaba muhatap olmaktır… “Size yeterli süre verilmedi mi..Uyarıcı gelmedi mi…?” İşte bu en kötü sondur. Yapacak, kaçacak yer yoktur. Ama şimdi fırsat elimizde, nefesimiz içimizde ve halen kapılar kapanmamışken, pişman olmamak için hayatı gözden geçirip kendimizi kurtarmanın çarelerini aramak en sağlıklı yoldur.
 
         Kendimiz, ailemiz, milletimiz, devletimiz hatta bütün insanlık için en güzel amelleri işleyip, sonunda Tuğba ağacının gölgesinde Rabbim hepimizi kavuştursun….Selam ve dua ile…
 
Y.Mürsel KARAYİĞİT
 
06.12.2009-01:47-Akkuş

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar