19 Nisan 2024 Cum

Çanakkale son şehamet idi

Çanakkale, Türk Milletinin, al kanının, gözyaşının alın terinin sebil olduğu yer. Çanakkale; Türk milletinin kara delikler misali yutmak için çıldırdığı, kabardığı, şehidler diyarı…

 

Çanakkale son şehamet idi

 
Çanakkale savaşları bizim tarihimizin en kanlı savaşıdır. Silah bakımından en ağır silahlara karşı mukabele edecek eş değerde silahımız yoktur. Bir kaç devlete karşı Osmanlı tek başınadır ve Balkan harbi “yorgun”u (!) bir ordusu, tamtakır bir maliyesi vardır. İşte bu “yorgun”(!) denilen ordu çanakkale’de mucize yaratmıştır. “Mucize” diyorum çünkü bu savaşaın gidişatını başka kelime ile izah edecek bir babayiğit yoktur. “Mucize”yi tamamlayan bizim askerimizin de yakışan bir isimi vardır; “Mehmetcik”… Muhammed’in küçüğü, “Küçük Muhammed” anlamında kullanılmış bir terimdir.
 
Çanakkale son şehamet idi.
Şehamet, "zeka ve akılla birlikte bulunan cesaret" demek. Bu kelimeyi artık kullanmıyoruz, hatta bilmiyoruz da. Ama 18 Mart 1915’i tarif edecek tek kelime işte bu şehamettir. Çünkü orada, 18 Mart ve sonrasında, Anadolu evladının yiğitliği harmanlanır, kanı ırmaklar olup denize koşar.
 
Çanakkale müdafaası bir hayat müdafaasıdır. Kanlı ölüm, yahut şanlı hayat arasında!.. Orada Türk, Çanakkale’yi yaşamak için müdafaa etti.
Çanakkale İstanbul’un müdafaası idi, başkentin, bir milletin ve dinin müdafaası…
Çanakkale bir gençlik müdafaası idi. Fikir ile ahlakın birleştiği her noktada mekteplerinden cephelere koşan zabit, küçük zabit, onbaşı ve neferlerin müdafaası…
Çanakkale bedenin fenne, kemiğin kurşuna mukabelesiydi; sonunda Türk’ün azmi zafere erdi.
Çanakkale inadın inada mukabelesiydi, Türk’ün seciyyesi galip geldi.
18 Mart’ta Bahr–i Sefîd (Akdeniz) sularına kanlarını akıtanlar ölmek için ölmediler… Onlar fazilet, haysiyet ve namus için öldüler. Tarih için öldüler. Şairler destanlarını yapsınlar, ressamlar tablolarını çizsinler, muharrirler öykülerini yazsınlar… Kan borçlarını ödemek için…
 
Bakınız bu kahramanlarımız sayfalara hangi övgülerle düşmüştür. Onların hakkında neler denilmiş okuyalım hep beraber….
 
“Hey! Hey! Çanakkale Destanı bu; Haç karşısında Hilal’in şavkıma destanı… Şehadet Destanı bu; Allah’a varış destanı… Masum Türk Milletinin kanını içmeye gelenlere, haddini bildirme destanı. En zalim saldırılara karşı, müdafaanın en mertçesi, savunmanın en yüreklisi. O cesaret, o serdengeçtilik değil midir ki bize mukaddes bir vatan bırakmıştır.

Alp Arslanların, Selahaddin-i Eyyubilerin, Kılıç Arslanların mirası korunmuş, ama Çanakkale Destanı, onlara göre, daha güç ve zor şartların destanı olarak tarihe geçmiştir.
Hilal-Haç kavgasında güçler arasındaki bu anormal farkı elbet yadsımıyoruz. Çünkü alıştık… İşte Malazgirt orada, işte Miryakefalon boğazı-Karamukbeli destanı şurada, işte Selahaddini Eyyubilerle çarpışan koca bir batı alemi. Bir avuç kahraman bir tarafta, sayısız kalabalık bir tarafta… Bire karşı üç, dört, altı, sekiz, on kat güçle çarpışmak… Tarihimiz bunun örnekleriyle dolu. Ama onların belki hiçbirinde olmayan, bir dengesizlik vardı Çanakkale’de. Ozan’ın dediği “delik demir çıktı, mertlik bozuldu” Delik demir, bir “Medeniyyet” adına, en dehşetli, en korkunç ölümleri kustu… kustu… kustu… Zerre insaf etmeden, irkilmeden..
 
Ey tarihin en büyük şehamet destanını yazanlar!
Ey şerefinin ölçüsü tarihin ufuklarına sığmayan kahramanlar!
Ey yüreği avucunda, kefeni sırtında olanlar… Ey er oğlu er, yiğit oğlu yiğitler. Allah ve Resulünün övdüğü makama Çanakkale tepelerinden yükselenler…Size binlerce kez selam…
Ey kahramanca dövüşüp, kan verenler, can verenler… Aslan gibi kükreyip, mertçesine haykıranlar…
Ey zafer ümidi ve ışığının bir parıltısı bile görülmeden akın akın ölüme koşanlar. Günün en kahpe, en zalim silahlarına, göğsünden, alnından hedef olanlar! Parça parça et olup dağlara tepelere yağanlar!
Ey adsız, sansız, isimsiz, toprağın kara bağrını gülistan edenler… Ey çağın en büyük kahramanları!
Ey kan deryasında al al gül olup bitenler… Ölerek yaşayan, fedayı can ederek cananı koruyanlar…
Ey bin yıllık tarihin, akışını durdurmak isteyen ehli salibe karşı, yenilmez, yıkılmaz olanlar… Ey Çanakkale yi geçilmez kılan, düşmanın indi ve süfli hayallerini kursağında koyanlar.
Ey toprağın koynuna gülerek girenler… Türk Milletinin şan ve şerefine leke sürdürmeyenler.
Ey tarihin koynunda Türk Milletine beyaz bir sayfa açanlar.
Ey tarihin çarkını geri döndürmek isteyenleri, tarih çarkının mengenesinde boğanlar. Sizi kalem yazmaktan, kelam ifadeden aciz… Tarihin koynuna sığmayan kahramanları, ancak destanlar anlatabilir…
Ey istirahat zamanı, siperinde sardığı sigarayı düşmanına ikram edip, dövüş zamanı tufan olanlar… Şimşek gibi çakan, sel gibi bendini yırtanlar…
Ey ölüm kusan toplara, gemilere göğsünü kal’a yapıp, set çekenler, dur! diyenler.
Ey demirden pençesiyle, Haçlı gücünün boğazını sıkıp, kahru perişan edenler!
Ey Arıburnu’nda, Seddülbahir’de, Çanakkale’nin bilmem hangi sırtlarında, belki kan denizi, belki kan çukurunda gömülü bulunanlar. Şimdi Bayrağımızın gölgesinde asude yatanlar; belki de aynı ölümle yine ölmek için hayatı arzularcasına Allah’tan izin dileyenler!
Ey kefenlerinden kan damlayarak Allah’ a yükselenler!
Ey emdiği sütü, yediği lokmayı, soluduğu nefesi helal ettirenler!
Ey ölüm pazarında can sergileyen canlar, yiğit Mehmedler…
Gözlerimiz semaya çekilen Bayrağa bakar gibi, zaman ötesine, sizlere mıhlı… Size özenmemek mümkün mü?
Bayrak semada, şehid toprağın sinesinde yücelirmiş; Bayrak uğruna, devlet uğruna, yarınlar uğruna, bugününü feda edenler… Sizi övmüyoruz. Çünkü övemiyoruz. Sizi öven övmüş, ne güzel de övmüş… En güzel isim, en makbul vasıf sizin: “ÇANAKKALE ŞEHİDİ” Tarihin en büyük destanını siz yazdınız. Sizin dünyada tahtınız gönüller, ahirette makamınız Şehidler makamı. Sizlere ne mutlu.!
 
 
Çanakkale, Türk Milletinin, al kanının, gözyaşının alın terinin sebil olduğu yer. Çanakkale; Türk milletinin kara delikler misali yutmak için çıldırdığı, kabardığı, şehidler diyarı…
Çanakkale başlıbaşına bir destan ve bir tarih.
Çanakkale burcu burcu, çiçek çiçek şehid kanı kokan, anlamlı yer.
Çanakkale Türk tarihinin bağrına saplanmış paslı bir hançer… Çanakkale göğsümüzde kanayan yaremiz.
Çanakkale yaralı arslanların pençesiz dövüşmek zorunda bırakıldığı mekan… Çanakkale, tarihte cümle çakalların hücum ettiği vatan…”
 
Nur içinde yatsınlar.
 
Veysel Şensoy
 
17.03.2009

Related Articles

1 Yorum

  1. Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Martı aralıksız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki hasar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cephane durumu ciddiyetini koruyordu.”

    Robert Rhodes James
    .

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar