28 Mart 2024 Per

Bir Genç Kızdan Babasına Mektup

Veysel ŞENSOY Yazarımız, Mektubu Yazan Kişiden İzin Alarak, İsim Belirtilmeden Yayınlanması için bizlere göndermiştir. Yazılanlar Tamamen Gerçekmiş. Biz Okurken Gözyaşlarımızı Tutamadık.

BİR GENÇ KIZDAN BABASINA MEKTUP

Bu gün düğünüm var baba gelin oluyorum.

Telli duvaklı değil, beyaz gelinlik içindeyim baba. “Telli duvaklı” derdin sen ama sana ihanet etti yazgım gene.

Ama sen yoksun ki baba…

Sanki kapı açılıp gelecekmişsin gibi hisler doluyor içime. Ayak seslerini dinliyorum. Babam nikâhıma gelecek biliyorum. Hep zor dualara amin diyorum galiba. Her kapı açılışında senin ayak seslerini seçmeye çalıştım çünkü senin ayak sesin de bir başkaydı baba. Beklemeden yaşamayı öğrendim sanıyordum ama olmuyor ki!..

Bütün anlatacaklarımı tek söze sığdırmak isterdim ama nasıl?  Düşüncelerim kilitlendi, bir duygu yasağı koydu bir şeyler içime.  Bir ıssızlığın ortasındayım ve fırtına deresi gibi çağlayanlar akıyor kafamın içinden ve sesini duymak istiyorum bir sesizliği yırtarak akıp gelen ama nafile olduğunu da biliyorum baba.  Yeşil çay bahçelerindeki ilk tomurcuklarda biriken çiğ damlalarını toplardım avuçlarıma. Islak ellerimin soğukluğu ile yanaklarını avuçlar ve şakalaşırdık sabahın ılık vaktinde. Avuçlarım gene ıslak baba ama sen nerdesin?

Gittiğin yerlerden dönüş gününde evimizi saran lahana dolması ve muhlama kokusunu duymak istemiyorum artık. Hep bu koku senin hemen çıkıp geleceğin çağrışımı uyandırıyor çeyiz sandığı gibi kilit altına aldığım beynimin girilmesi yasak köşesinde. Lahana kokulu babam çok uzaklarda artık…

Giderken el sallamadın, mendil de yoktu tren vagonlarının pencerelerinden sallanan allı beyazlı… Kara bir duman saçan lokomotifin acı ıslığı ile yankılanan ayrılık hüzünü de değildi bu. Geride bıraktığın bağrımda yanık bir orman külü gibi dokunulması zor bir acının kalıntılarıydı bu.

Özlemek, yaşam hırsı ve güç katıyor insana ama ya  umutsuz bir özlemse eğer  içindeki?.. “Yokluğunda acılar içinde kıvransam da damla damla biriktirdim seni yüreğimin zulasında.”…

En muhtaç olduğum anda tek başımayım. Çöl kuru ve soğuk, çöl sonsuz ve acımasız, dolular yağıyor başıma ve ben yalnızım baba. Gözlerinin karasında ışılayıp kaybolan cesaret veren hareler yetecekti bana. Adaklar adamıştım umutsuzca yoluna. İçimde alev almış azaplar ve acıların bacalara düşmüş yangın çaresizliği var.

Masallar dinlyemedik dizlerine oturup. Hep uzaklarda bir hayat kavgasına tutuştun. Galip gelemeyeceğini bidiğin bu kavgadan yılmadın hiç. Uzaklardan evimize geldiğinde abilerim esas duruşta gözlerine saygıyla bakarlarken ben omuzlarına atlamaktan zevk alırdım. Sonra okullara yolladın beni. Karnemi alıp geldiğimde minicik ellerimle arkama sakladığım taktirnameleri göstermek için naz ederdim de, “zayıfın var değil mi?” kendinin de inanmadığın bir şaka yapar ve beni kaptığın gibi kaldırır yanaklarıma kondurduğun iki buse ile ödüllendirirdin.

Ben gelin oluyorum ve orkestra bir tükü çalıyor. Türkülerin omuzuna binip gelen maziden esintiler dolaşıyor çevremde pervasızca.

Yıllar akıp geçti ve ben Üniversiteyi de bitirdim. Ama Fırtına deresi gibi coşkun, kaçkarları andıran dağ gibi babam kep törenimde de yoktu. Adet olduğu üzere kepleri havaya atacaktık ama ben atamadım baba. Bu coşkuyu yaşayamadım. Elimden kayan kep, küskünce ve sessice kayıp tozların içine yığıldı kaldı. Ben Üniversite bahçesinden çıkıyorken yerde toz içinde sadece bir kep vardı, o da benimki olmalıydı.

Ben gelin oluyorum baba ve orkestra bir türkü çalıyor. “Hey gidi cerrah paşa içmem suyundan içmem!”…

Acıları unutmak kolay değildi baba. İçim burkuldukça okullara gittim. Baba dileklerini, görmek isteyip de göremediklerini ona adayarak dikildim hayatın karşısına.  Masterler yaptım. Mücadelelerimi başım dik ve korkusuzca sürdürdüm. İçime yerleşen bilmediğim düşmanımdan intikam aldım bu yolla.  Başıma koyduğum örtüme hayâsızca saldıranlar oldu. Örtümde babamın ellerinin şefkatini hissediyordum. Başımdan alınacak örtü babamın şefkatinden koparılacakmışım duygusu ile özdeşleşmişti. Ödün vermedim baba…

İstikballer vaad eden nice kariyerleri teptim. Ben, özgürce ve inandığım şekilde yaşamımı şekillendirecektim. Dayatmalar karşısınde boyun bükmedim hiç bir zaman. Aç kalmadık, açık kalmadık çok şükür, ama yetim kaldık baba; yetim!  Bunun ne demek olduğunu yaşyanlar bilir ancak, anlatılamaz ki… Annem de bu yalnızlıktan payını alarak ağır bir bedel ödedi baba.  Onun çilelerini söylemeyeceğim. Hep bedelleri analar öder zaten. Fedakârdı, cefakârdı ve heşeyden önce ana idi o.

Bir kelimeye sığdırmak isterdim bütün anlatacaklarımı ama hangisi bu? “Yalnızım!”

Sen dostları tarif ederdin ve ben dinlerdim. Ama dost bulmadan günü akşam ettin sen baba. Derdin ki: “Dost; başını omuzunu yaslayıp rahatça utanmadan ağlayabildiğin kişidir. Dost; senin acını, kendi yüreğinde de hisseden kişidir. Kısacası dost; insanı hayata bağlıyan ve yaşama lezzeti veren kişidir. Sevginin sözden fiile geçmesidir dostluk. Gerçek sevgi bir insanın "ben"sınırlarını aşıp bir başka insanın hayatından da sorumlu olduğunu düşünmesidir.“  Bir arkadaşım da bana: “Yarasından taze kan sızan gönül ehline dostlarının yüzünü görmek merhem gibidir. Üzüntülü ve kederli bir günün sonunda gönlüne yakın bir gönül, kalbine yakın bir kalp sahibi varsa kaygılanma…” demişti.  Nice kara günler geldi geçti de bir dost ne geldi, ne de geçti. Dost baba imiş; baba dost imiş başkası yalan dostluk…

 “Telli duvaklı olmasa da beyaz gelinlik de güzel be kızım.” diye seslendiğini hissediyorum.

Ben gelin oluyorum bu gün baba ama “yalnızım!” Çünkü sen yoksun.

Veysel Şensoy

Bursa

Not: Yazının Sitemiz Ana Sayfasında İlk Açılışında Yer Alan Resim Hakkında: Resimdeki kişilerin bu konu ile ilgisi bulunmamaktadır. Yolbaş Köyümüz Sayfasında Yayınlanan Resmi Haberimize Renk Katması için bu yazıda kullandık. Resimdeki kişilerin hoş görüsüne sığınarak

Related Articles

7 YORUMLAR

  1. Yorum yazanlara teşekkür ediyorum. Ben, hayatın gerçeklerini biraz dramatize ederek paylaşmaya çalışıyorum. Aslında bunlar benim duygusal yapımın tezahürleri galiba. Beğenildiği sürece problem yok ama bazen hüzünlenen insanlar olabiliyormuş demek ki. Tekrar teşekkürlerimi sunuyor ve sağlıklı yaşam diliyorum.

  2. Ben, yılbaşı mesajımda tam 365 öykü yazman temennisinde bulunmuştum. Bu öykü çok fazla duygusal olmuş. Dost arayışını güzel söylemişsin. dost görünen çok olur da gerçek dost kara günde belli olur. Bu öykünü beğendim ve okurken çok duygulandım. Bir daha göz yaşı kokan öykü yazmanı arzu etmiyorum. Esenlkiler diliyorum.

  3. bu yazının sadece benim değil,babasını erken yaşta kaybetmış bir çok genç kızın da duygularını ifade ettiğinden hiç şuphem yok.hayatta bu zamana kadar hep guçlu olmaya çalıştım,ve olduğumuda düşünüyorum.tabi bun da ailemın ve sevdıkleimin büyük katkısıda var.ama hayatta oyle anlar olurkı,babanızın eksikliğini ta içiniz de hissedersiniz.keşke şuanda burda olsaydı dersiniz.hayat babami tez aldı benden ama yerini dolduracak çok yuce bi insanı da göndermesini bildi bana.sevgi ve saygılarımla.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar