28 Mart 2024 Per

24 NİSAN 1915 – 100 Yıl Sonra.. AKKUŞ ERMENİLERİ (ve meselesi) – 2

 

24 NİSAN 1915 – 100 Yıl Sonra..

AKKUŞ ERMENİLERİ (ve meselesi) – 2


Akkuş Ermenileri..bugün ne bir belge ne bir kalıntı var hatırlarından, ne de bir şahit..fakat ucundan da olsa insanlar bir şekilde duyduklarını konuştukça bir şeylere ulaşıyor..son duyduğumuz bilgiler ek olarak, Karakuş’ta (Akkuş’ta) üç mevkide oturdukları; işte bahsettiğimiz Taş evler yani eski Yeşilçam Kahvehanesi ve merhum Mustafa amcanın ve yine merhum oğlu Karpuzcu Hilmi’nin oturdukları yer’den başka biri Hatiplerin evlerinin aşağı taraflarında bulunan armut ağaçları olan tarlalar..buralar da az miktardalar, esas fazlaca oldukları yer ise hepimizin çocukluğunda az veya çok top (çoğunca da plastik top) oynadığımız Dağyazı mevkisi..ve son olarak birçoğunun Kalaycı oldukları..akla hemen Ermeniler için Osmanlı aile isim adlandırması geliyor, soyisimleri-yani elkapları KALAYCİYAN olmasın?


Ve gelelim TEHCİR ve sonrası meseleye..


Peki, kim aldı bu kararı? Osmanlı Padişahı IV. Mehmet REŞAT’mı? O şefkatli olduğu anlatılan beyaz sakallı yaşlı insan mı? Yoksa ülke de hakim olan Meşrutiyet (yarı Cumhuriyet) yönetimi nedeniyle seçimle işbaşına gelmiş ancak baskıcı yönetim uygulayan İttihat (Birlik) ve Terakki (İlerleme) Fırkası (partisi) Hükümeti mi? Elbette sonuncusu..!! Yani bu kararları alan o an ki Osmanlı HÜKÜMETİ olan İTTİHAT ve TERAKKİ PARTİSİ’dir..!! peki bu karar bütün bir milleti temsil eder mi? siyasi bir hükümet kararı ise bu ne anlama gelir? Evet o kararları 27 Mayıs 1915’de o munis sevimli Padişah M.REŞAT onayladı fakat Türk milleti bunu onayladı mı? Bu kararlar doğru muydu, yanlış mıydı? Evet, tarihi olaylar o günlerin şartlarında değerlendirilir, ancak buradan bakınca ve o günleri biraz irdeleyince; özellikle Şarki (Doğu) Anadolu’da Ermeni çetelerinin Osmanlı Ordularının cephelere dağılmış olması ve içeride kuvvetlerin azalması, sonra malum Sarıkamış faciasına uğramamız nedeniyle planlı bir saldırıya geçmesi, bu noktada orada % 15-20’ler nispetinde olan Ermeni Halkından faydalanmaları bir HAKLILIK olabilir..ancak tümüyle-çoğu Ermeni halk bu desteği vermiş midir, ne kadar vermiştir bilmiyoruz..ancak, bazı yerler Batman, Mersin gibi yerlerde yaşanmış olaylar hatta isyanlar mevcut..Fakat, diyelim ki, Doğu Anadolu’da ki Ermeni Halkını geçici bir tehcire tabi tuttuk, fakat Samsun’da ki, İzmir’de ki, Bursa’da ki Ermenilerin suçu neydi? Akkuş’ta ki bir avuç Ermeni halkının suçu neydi? Oysa bu insanların (İstanbul da bir kısım hariç)  hiç suça bulaştığı vaki değildir.!


  Evet, her olay kendi tarihi zamanına göre değerlendirilir..belki o zamanlarda bile bu kararı olumlu bulan yüz binler çıktığı gibi, bence kabullenmeyen fakat sesini çıkaramayan (o baskıcı İttihatçı yönetim nedeniyle) yüz binlerin olduğunu düşünüyorum..ve tabii içinde vahşet olan yada Ermeni çetelerinin yaptıklarından ötürü fırsat bulunca Ermeni fakat suçsuz sivil halka karşı suç işleyen cinayet işleyen askerler de komutanlar da çıktı mı, evet çıktı..ancak bu tür insanların 15-20’si hariç ne kadar fazla olduğuna dair ne bir rivayet nede bir belge var..


1915-1918..sadece üç yıl içinde..O muhteşem Devlet-i Aliye’yi..o son imparatorluğumuzu hiç yoktan yere savaşa sokan ve alçakça iftiralarla (evet baskıcıydı doğru amma zalim değildi) son gerçek Sultanı Selanik ve Boğazda gözetim adı altında hapseden, kendileri o baskının on  katını uygulayan ve Anadolu da o güzelim mozaiği bozan ve nihayet 24 Nisan TEHCİR kararlarını alarak bu katliamlara VE bir kırım’a zemin hazırlayan İttihatçıların önde gelenleri ülkeyi terk etmişlerdi..çünkü savaş bitmiş, biz de bitmiştik..yaklaşık iki milyon insan kaybı, harap olmuş kaynaklar, elden giden Ortadoğu, KAPIYA DAYANAN Anadolu’nun İşgali tehlikesi ve yaşanan travma..evet artık travma yaşama sırası bizdeydi, doğuda Ermeni çetelerinden yeni çıkmışken daha sırada batıdan gelecek tehlike bizi bekliyordu..Yunan vahşeti..!! ve kuzeyde de benzeri tehlike de harekete geçmişti, Anadolu’da ki kardeşleri..Pontus Rum çeteleri..!! ve ara dönem, 1918-19’lar..hükümet değişmişti, ha bu arada Padişah’ta..(M.Reşat savaş bitmeden vefat etti ve son Padişah VI.Mehmet Vahdettin tahta geçti) tabii siyasetde..İttihatçıların yerini Hürriyet ve İtilaf Fırkası almıştı..ve hemen 24 Nisan kararını alanlar yargılanmaya başlandı, yani İttihatçılar..!! çokları ceza yediler, ondan fazla idam kararı çıktı, bir devirde YOLSUZLUK ve ZULÜM olup olmadığı bu ülkede maalesef hukukla değil DEVİR DEĞİŞİNCE anlaşılıyor..yani sormak gerekir,  Nemrut Mustafa Paşa niçin yargılandı, belki de suçsuz ancak neden (Bozok=Yozgat) Boğazlıyan Kaymakamı o genç Kaymakam neden idam edildi? Bu sadece bir siyasi hesaplaşma mıydı..yada Kaymakam kendi dışında gelişen olayın cinayetlerin kurbanı mı olmuştu?? Ya emrin asıl planlayıcısı iki-üç kişiden biri olan Sadrazam Talat Paşa’nın tehcir sırasında uygulanan bazı cinayetler üzerine sözleri  ‘’Bunlar hangi insanlığa sığar, bu gece gözüme uyku girmedi’’ cümlesi hangi olanları ifade etmektedir? Ya Talat’ın kankası, maceraperest Turancı fakat politikadan hiç anlamayan Osmanlı orduları Başkumandan Vekili (erken yaşta siyasi olarak general yapılan) Enver Paşa’nın amcası Halil paşa’nın savaş sırasındaki şu sözlerine ne demeli  ‘’ Eğer yine bir takım şuursuz komitacılara takılarak Türk'e ve Türk vatanına ihanete kalkarsanız bütün memleketinizi saran ordularıma emir vererek Dünya üstünde nefes alacak tek Ermeni bırakmayacağım, aklınızı başınıza alın.’’ Sonuç=Savaş sonrası İttihatçılar Tehcir’den yargılandı ve suçlu bulundular..

  Peki Teşkilat-ı Mahsusanın faaliyetleri bu konuda neler, eldeki belgeler ne kadar yeterli.. Teşkilât-ı Mahsusa yani Osmanlı gizli istihbarat servisi. Teşkilât-ı Mahsusa'nın kayıtlarının imha edilmiş ve İttihat ve Terakkî Cemiyeti kayıtlarının kaybedilmiş olması, bunların işe bulaşmış olduklarını kanıtlamayı güçleştirmektedir. (Erik Jan Zürcher, Modern Türkiye'nin Tarihi)
Teşkilât-ı Mahsusa ve İttihat ve Terakkî arşivlerinin Ekim-Kasım 1918'de, yani Osmanlı Devleti'nin savaşta yenildiği ve Talat hükümetinin düştüğü günlerde, yakılarak imha edildiği aktarılmaktadır.(Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu)


  Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa adlı eserinde Talât Paşa'nın 7 Kasım 1918'de yurt dışına kaçmadan önce Arnavutköy'de bulunan bir dostunun yalısına bavullar dolusu evrak götürdüğünü ve bu evrakların yalının alt katındaki ocakta yakıldığı nakledildiği aktarmıştır.
Teşkilât-ı Mahsusa şefi Hüsamettin Ertürk'e göre, 14 Ekim 1918'de kurulan Ahmet İzzet Paşa hükûmeti, Teşkilât-ı Mahsusa Müdürlüğü'ne çalışmaların derhal durdurulması ve arşivlerin yok edilmesi emrini vermiştir.


Ziya Gökalp ve Şükrü Bledaya göre; İttihatçıların önde gelenlerinden Dr.Nazım, Teşkilat-ı Mahsusanın bu konudaki belgelerini alıp götürmüştür..


Görüldüğü (ve anlaşıldığı) üzere Osmanlı Batılılaşma devrinin ikinci yarısında (yani son yüzyılın son yarısında) ortaya çıkan ve Cumhuriyet döneminde kabuk değiştirerek işine devam eden DERİN DEVLET yine faaliyette ve yine işe el koyuyor, sonra olan yanlış işleri, olan pis işleri kendisi planladığı gibi kalan kalıntıları da kendisi temizliyor..


  Peki bütün bu olanlar oldu..ya sonrası?


Ya Ermenilerin içinde bu kadar (özellikle İstanbul’da yaşayanlardan) varlıklı insanlar vardı, varlıkları ne oldu? tabii birçoğu orta düzey gelir sahibi olan diğer Ermeni halkının tehcir sonrası mal varlıklarının akibeti ne oldu? Bu konuda çıkan ‘’Ermeni menakil, mal ve araziler tatbik edilecek idare hakkında ki kanun’’ gereği ne kadar taşınır-taşınmaz mal kayıt altına alındı ve ne kadarı ailelerine teslim edildi, gayr-i menkul olanların akibeti ne oldu, bedelleri mi ödendi, yoksa tehcir sonrası binlerce dayısı olana yâda bizzat dayılara mı peşkeş çekildi? Bu kanun gereği tutulan kayıtların ne kadarı bugün elimizdedir..bütün bunlar maalesef birer muamma..!!


Sonra  Tarihçi Yusuf Sarınay, ‘’Osmanlı belgelerinde, 24 Nisan 1915 genelgesi üzerine İstanbul'da ilk etapta 235 Ermeni Komite mensubunun  tutuklanarak Çankırı ve Ayaş’a gönderildiğinin kaydedildiğini belirtmektedir. Daha sonra 290 kişiye varan bu insanların içinde siyasi militanların yanında milletvekilleri, tanınmış yazar ve şairler, sanatçılar, din adamları ve işadamları da vardı. Sürülenlerin çoğu sürgünde öldü veya öldürüldü’’ diyor, doğru mudur? Bu çok önemli bir mevzu, çünkü bu çoğu entelektüel Ermeniler, yetişmiş kesim İstanbul’da oturuyor ve basın-yayın ve faaliyetlerle Ermeni Halkının sesi oluyorlardı..eğer bu iddialar doğruysa vahim..vahim çünkü tersi bir durum ortaya konduğunu işitmedik.


Bütün bunlara rağmen biz olayı tarihçiler halletsin diyoruz..neyi nasıl halledeceğiz? Yani çıkan rakamlar gerçekçi olacak mı? Yada herkes çıkan duruma razı olacak mı? ve rakamlar, sayılar meseleyi çözecek mi?

 

1914 Nüfus sayımına göre kayıtlı Ermeni vatandaşı 1.295 iken kaçı tehcire tabi tutuldu kaçı Suriye’ye ulaştı bilmiyoruz..800 bin diyen var, 750 bin diyen, 600 bin diyen hatta 250 bini ulaştı diyende var..son rakam abartma gözükse de gerçek rakamları kimse bilmiyor..sonra genel kayıplar..Mehmet Perinçek (Doğu Perinçeğin oğlu) Rus arşivlerinde çalışmaları var..Bir Rus tarihçiye göre 400 küsür bin Türk-Kürt ahali öldürüldü, 200 küsür bin de Ermeni ahali..MHP Miletvekili Pr.Dr.Yusuf Halaçoğlu ise belgelere dayanarak, 55 bin Ermeni kaybından söz ediyor ki bu rakam hem az hem de belgelerin eksik olduğunu (bence) ispat ediyor. Ancak 438 bin kişinin tehcire tabi tutulduğunu ve bunun 383 bininin Suriye’ye ulaştığını (Deyrüzor bölgesine göre) söylüyor. İngiliz Yabancı İşler Dairesi Yetkilisi Arnold J. Toynbee’nin 1.000.000-1.200.000 Ermeni'nin tehcire tabi tutulduğunu ve bunlardan 600.000'inin hayatını kaybettiğini söylemesi de bir başka iddia..bu arada düzmece belgeler, misal   Talat Bey'in 1915 yılı içinde Andonyan belgeleri diye bilinen ünlü “Talat Paşa telgraflarının” kopyalarını barındıran kitapta soykırımı planladığı öne sürülmüş ancak kitapta bulunan 50 telgraf ve 2 mektupla birlikte Andonyan Belgelerinin düzmece olduğu ortaya çıkarılmıştır..İşte gördünüz rakamlar birbirini tutmuyor.. 


Tehcirin İstanbul, İzmir, Balıkesir, Kütahya gibi yerlerde tehcir uygulanmadığı belirtiliyor fakat zaman içinde buralarda Ermeni insanlar neden gittiler, korku mu, zorlama mı, başka bir şey mi? Yada olaylar ağırlıklı olarak Doğu Anadolu da olurken, Samsun, Amasya gibi az miktarda Ermeni olaylarının olduğu yerlerde tehcir neden uygulandı?? Bütün bunların bir değil birçok cevabı var aslında..biri şu:bu bir siyasi yani hükümet kararıydı ve bu kararı alanların ve de emirlere uymayıp cinayet işleyenlerin suçlu olduğu bir durumdu..bir diğeri acaba şu muydu? Ermenilerin hepsini savaş bahanesiyle kapı dışarı etmek..böylece Ermeni meselesinden ebediyen kurtulacağını düşünmek..işte şu söz zaten görüşümüzü doğruluyor. İttihat ve Terakki sözcülerinden Hüseyin Cahit (Yalçın)'a göre yurdun Ermenilerden arındırılması “müthiş ve memleket için zaruri olduğu sarahatle anlaşılan” bir karardır.


Ya Müslüman ahalinin başına gelenlerin rakamları?  Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, kitabına göre (ki Osmanlı Arşivleri rakamlarını verdiğini söylüyor) 1906-1922 yılları arasında Anadolu’da ve Kafkaslar'da, 517.955 Müslüman Osmanlı vatandaşının öldüğü aktarılmıştır. Tabii bu bizim cepheden de farklı rakamlar var..dedik ya, rakamlar aynı olsa meseleyi çözecek mi? Ve rakamlar derken, daha biz rakamlar üzerinde anlaşamazken, neyin üzerinde nasıl anlaşacağız, hele acıları karşılıklı anlamak, empati yapmak, vicdanları sorgulamak konusunda..


Ve sonrası..1915’den sonra bir kısa durulma dönemi..sonra Birinci Dünya Savaşında Erzurum’dan Van’a kadar Muşa kadar olan yerleri Rusya’ya kaptırmamız..sonra M.Kemal Paşa’nın 1917 Rusya’da olan Ekim Devrimi sonrası Rus Ordusunda çıkan karışıklığı ve geri çekilme hamlelerini değerlendirip, Ermeni çetelerine rağmen Muş-Bitlisi kurtarması..ve Kazım Karabekir Paşanın ortaya çıkışı..Milli Mücadele dönemi..sahi neden M.Kemal Paşadan önce Milli mücadeleyi başlatan Karabekir Paşa o azametli general neden bütün ülkenin başına geçmek fırsatı varken Doğu Cephesi lideri olarak (2.isim) olarak kaldı? Cevabını kendisi veriyor: elbette Kars’a kadar gelmiş ve ‘’Sivas’a Sivas’a’’ diye bağıran Ermeni kuvvetlerini engellemek ve Kars tarafındaki vatanı kurtarmak için..Zira Doğu’da en sevilen oydu, bütün şark ahalisi Türk ve Kürt (aşiretleri) ona itaatkardı, müthiş seviyor ve sayıyordu..bir başkası bu bölgeyi itaat altına alamazdı..ve Şarkın kalan kesimini de kurtardı da..Ermeni ordusunu iki kez yenen KARABEKİR Paşanın imzaladığı Gümrü anlaşmasının o maddesi.. ’’Ermenilerin Türkiye üzerindeki hak ve iddialarından vazgeçeceği..’’

BAHADIR KAYIM

Bahakayi@mynet.com

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar