28 Mart 2024 Per

Ordu Nasıl Bir İl?

İlimizi tanıtalım

 

 

ORDU NASIL BİR İL’DİR?

 
Bu bir inceleme ve araştırma yazısıdır.
 
Türkiye’de birçok insan Ordu ilini tanımadığı gibi Ordu ilinden de birçok insan ilini tanımaz. İlimizi tanıtalım:
 
Ordu, kültür olarak-insan yapısı olarak Orta Karadeniz kısmına aittir, coğrafya olarak ise daha çok Doğu Karadeniz’e benzer..Yani Ordu’lu insan (kültür) olarak bir Samsunlu yada bir Tokat’lıya daha yakın iken, yaşadığı coğrafya-arazi açısından kuzeyi(çoğu kısmı) Giresun ve Trabzon’a güney yamaçları Tokat’a benzer.Tabi ilçesine göre değişir; bir Ünyeli Samsun kültürüne yatkın iken, bir Mesudiyeli yada Akkuşlu Tokat kültürüne yatkındır. Sonuçta Ordu’lu eskilerin deyimiyle Orta Karadeniz havalisi insanıdır.
 
Ordu, bütün Karadeniz bölgesinde Nüfus olarak Samsun ve Trabzon’dan sonra 3.büyük ildir.(740 bin) Aynı zamanda Ordu merkezde aynı sıralamada 3. şehirdir. Türkiye genelinde ise TUİK verilerine göre yaklaşık 1,5 milyon Ordu’lu yaşıyor. İstanbul’da 480 bin Ordu’lu yaşıyor, böylece Sivaslı ve Kastamonululardan sonra yine 3.sırada yer alıyorlar.
 
Ordu toprakları sahilden itibaren iç kesime doğru durmaksızın fakat istikrarlı bir şekilde yükselen yoğun yeşillikte dağlık bir araziye sahiptir. Bu yükseldikçe yükselen bayır araziler 1000 metreye kadar fındık bahçelerinden oluşur, arazi bazen alçak bazen ise derin vadilerle yarılmıştır, aşağıda Ordu’nun dereleri akar, sonra ormanlar başlar ve nihayet yaylalarla son bulur. Bu kez yükselti cephesi güneye doğru inen, Tokat istikametine bakan dağlar-araziler başlar ki buralarda artık fındık bahçeleri göremezsiniz, fındık süs ve yemelik nevindendir. Sahil kesiminde azımsanmayacak kadar düz alanları vardır, zaten buralara da Ordu şehri, Ünye ve Fatsa yayılmıştır. İlimizin üç büyük şehri bunlardır: Ordu merkez 140 bin, Ünye şehri 75 bin, Fatsa şehri 70 bin nüfusa sahiptir. Diğer ilçeler küçüktür ve Perşembe, Gülyalı hariç iç kesimdedirler. İçeride en büyük ilçe Aybastı’dır. 15 bin nüfusu vardır. Bu gittikçe yükselen dağlık topraklar yaşanmaz yerlerde değildir, ancak buralarda yaşamanın birtakım zorlukları vardır. Yüzlerce köy ve belde bulunur. Bu dağlık arazi üzerinde yer yer düze yakın hafif eğimli yerleşim sahaları da vardır. Diğer ilçeler işte buralarda ya Aybastı, Gölköy, Ulubey, Korgan, Çaybaşı gibi bir sırtta, yâda İkizce, Kumru, Mesudiye, Kabataş, Çatalpınar gibi bir vadi yâda dere içinde yâda Akkuş gibi hem bir sırt hem bozulmuş eski bir orman hem eski bir kervan yolu hem de bir yayla eteğinde kurulmuştur. Zaten içerideki konumu en güzel ilçedir. Etrafı ormanlarla çevrili, Argan Dağının eteğindeki bu ilçe 1360 metre yükseklikte yayvan bir sırta kurulmuştur. Kısacası Ordu dağlık bir ildir.
 
Ordu ilinin sahil kesimi ve bu kesimden yukarıya doğru 600 metrelere kadar Karadeniz iklimi görülür. Yağışlıdır, kışın daha çok yağış bazen biraz kar şeklinde ve insanı çarpan bir soğuğu vardır, yazın ise bunaltıcı nemi olup, hava kapalı bile olsa insanı olduğu yerde terletir. Buradan sonra iklim yayla iklimini almaya başlar, 600–700 metre sonra 1000 metrede yâda Akkuş gibi 1360 metrede artık yayla iklim vardır. Bu iklim Karadeniz’le Karasal arası bir geçiş iklimidir. Kışları oldukça soğuk-yağışlı ve (eskisi kadar yağmasa da) karlı olup, yazları ise bazen sisli-kapalı ve yağışlı-serin, bazen de açık-güneşli ve kurudur. Yani hava sahile bağlıdır, eğer aşağıda (sahilde) hava açık ve bunaltıcı nemli ise buralarda hava açık-masmavi ve karasaldır, nem hissedilmez yâda az hissedilir, fakat hava aşıda serinlemeye kapanmaya başlarsa buralarda hava kapanır, sis kaplar, çise başlar ve ısı düşer yani hava soğur. Yazın bile kazak yâda montla gezmek durumunda kalırsınız. Buradan artık diğer tarafa yan güneye-Tokat tarafına doğru inmeye başladıkça iklim karasallaşır, hava açılır, bitki örtüsü bile değişir. Yazları hava daha açıktır, güneşli gün oranı daha yüksektir. Sis ve çise pek görülmez. Sahil kesiminde bitki örtüsü Fındık bahçeleri, az yükseldikçe Kayın (Gürgen) ormanları, Yayla kesim tamamen Kayın (Gürgen) ormanları, Güney kesimi ise Meşe (Pelit) ormanlarıdır. Orman demişken 2006 yılında yöreyi ziyaret eden Orman Genel Müdürünün ifadesiyle ‘Türkiye’nin en güzel kayın Ormanları Akkuş’tadır’ Bu demektir ki, Ordu genelinde üç farklı iklim, üç birbirine benzer ancak farklı bitki örtüsü vardır.
 
Ordu Fındık üretiminde ülke de birinci ildir, Ordu Bal üretiminde Türkiye de birinci ildir. Soya fasulyesinde bir zamanlar birinci iken bugün soyanın ovalarda yaygınlaşması ile ilk beşte kaldığı söylenebilir.. Fındık üretiminde ülkenin %32’lik üretimini gerçekleştirir. 1997’den sonra bir dönem Fındıkta birinciliği Düzce’ye kaptırmışsa da bir süre sonra geri almıştır. Arı sayısında Muğla birinci olsa da Bal üretim miktarında Ordu birincidir. Ordu’da bal pazarı bulunur. Yaza doğru özellikle Ordu’nun merkez ve Ulubey köylüleri yüzlerce kamyon ve yüz binlerce kovanlarıyla Erzurum ve Sivas yayalarına gitmekte buralarda iki-üç ay kalmaktadır. Ayrıca kendi yaylalarımızın bir kısmında, eteklerinde ve yüzlerce köyümüzde bal üretilmektedir. Ancak üretilen balın çoğu Sivas ve Doğu Anadolu yaylalarından elde edilir, zira kendi yaylalarımız da yazları görülen sis arı için uygun bir ortam değildir. Fakat Orman gülü yâda Avu denilen çiçekten elde edilen özel bir balı vardır ki, bazı hastalıklara iyi gelir, deli bal denilen bu balı az fazla almak bile çok tehlikelidir.
 
Ordu yakın zamanda biten Karadeniz Otoyolunun sahillerini bozmadığı iki ilden biridir. (Diğeri Samsun) Ünye ve Fatsa da enfes kıyılar vardır, buralar bozulmamıştır. Ünye Orta ve Doğu Karadeniz’in Bodrumudur. Özellikle Samsun tarafı doğal yapısıyla, plajlarıyla Ege sahillerini anımsatmaktadır. Kendi çapında Otelleri ve Pansiyonları vardır. Çok güzel plajları ve manzaraları vardır. Fatsa’da 5 yıldızlı otel vardır. Bolaman’dan sonra yol iç kesime girmekte ve Türkiye’nin en uzun tünellerine girmektesiniz. Önceden azap olan Fatsa’dan Perşembeye 1,5 saate varış, artık bir keyif olmuş, şimdi tünellerden ve fındık bahçelerinden sonra bir anda kendinizi Ordu’da bulmaktasınız. Yani bırakın 1,5 saati, artık Ünye’den Ordu’ya 40 dakikalık Fatsa’dan ise 20 dakikalık bir mesafedesiniz.
 
Ordu merkez bugün 140 bin nüfuslu, yeni kurulan fakat çok güzel bir kampus alanı tahsisi edilmiş-hızla büyüyen ODÜ Üniversitesiyle, küçük fakat yılda 1 milyon ton mal ihraç edilen iskele limanıyla önemli bir şehirdir. Fakat rastgele yapılaşmıştır, düzensizdir, şehiriçi yolları geniş değildir. Klasik bir Türkiye beton şehirlerindendir. Park sıkıntısı vardır. Ünye ve Fatsa cephe olarak Samsun’a bakarken, Ordu ise cephe olarak Giresun’a bakar.  Doğası güzel bir şehirdir, sahili harikadır, şehrin hemen üstünde yer alan Boztepe’si Trabzon’un meşhur Boztepesinden daha yüksek ve daha manzaralıdır. Yeni yapılan Teleferikle şehrin üstünden ve Fındık bahçelerinden bir kuş gibi süzülerek 7 dakika da Boztepe’ye çıkabilir, buradan şehrin biraz betonlaşmış fakat önündeki kocaman deniz ve arkadaki harika dağ manzarasını şehir sanki ayağınızın altındaymışçasına çayınızı yudumlayarak izleyebilirsiniz. Bu yükseklikte şehir manzarası Türkiye de tektir. Üstelik sıcak yaz günlerinde deniz seviyesinden kendinizi bir anda 530 metre yüksekliğindeki çam ormanlarıyla kaplı serin bir tepede buluyorsunuz. Kışında ayrı bir manzarası olduğu malum..
 
Ordu’nun kıyıdan karayolu ulaşımı çözüldü. Ordu batı kesimi ilçeleriyle barıştı..Şimdi bu nasıl oluyor diyeceksiniz? Ordu, Karadeniz Otoyolu kapsamında Bolaman-Ordu iç kesim/tünelli yolu yapılan kadar sanki Ulubey-Gölköy-Gürgentepe-Perşembe-Gülyalı ve Kabadüz’ün iliydi..
 
Akkuş, Ünye, Fatsa, Kabataş, Çatalpınar, Çamaş, İkizce, Aybastı, Kumru, Korgan, Çaybaşı ilçeleri Ordu’ya resmi bir işi olmadıkça gitmezlerdi, buralar adeta Samsunun yedek ilçeleriydi. Çünkü Fatsa’dan sonra yol bir azaptı, Bolaman’dan sonra dağların denizi izleyen sırtlarından geçen tek şeritli yola vuruyordunuz, aşağısı uçurum, fakat önünüze bir kamyon çıkarsa ki muhakkak çıkıyordu, artık bir-iki saat onu takip ediyor, artık binbir sıkıntı içinde hayıflanarak Orduya geç bir saatte varıyordunuz. İşinizi doğru dürüst halledemiyordunuz yada ilçenize geç bir saatte varıyordunuz.Bu durumdan Ordu’nun merkez ve yakın ilçeleri de şikayetçi iken nihayet yeni yol ile sorun çözüldü ve sanki geçmiş unutuldu gitti. Bugün Ordu en uzak ilçesi Akkuş’a 135 km.den 120 km.ye, 3.5 saatten en fazla 2 saate düşen bir mesafeye sahiptir.
 
Ordu Cumhuriyet öncesi olmayan bir vilayettir. Bir kazadır. Cumhuriyet dönemi başında 1924’de il olmuştur. Samsunun eski iki ilçesi Ünye ve bağlı nahiyesi (belde) Karakuş (Akkuş) ile Fatsa’nın, ayrıca Trabzon vilayetine bağlı birkaç kazanın birleştirilmesi ve Ordu’nun kazadan vilayet yapılmasıyla oluşturulmuştur. Haliyle iki ayrı vilayetin kazalarının halklarının birbirine kaynaşması üstelik tarihte olmayan yeni Ordu ilini-Ordulu olmayı benimsemeleri zaman almıştır.
 
Son tahlilde bugün Ordu insanını ikiye ayırabiliriz:
 
Sahil kesimi Ordu’lu,
 
Yayla kesimi Ordu’lu..
 
Bu sosyolojik gerçek eskiden keskin idi ancak bugünde bir realitedir. Sahil kesimi yani Ordu, Perşembe, Fatsa ve Ünye kesimi ile buraya yakın yerler; tabii ekonomik gelirleri (genelde fındık nedeniyle) daha iyi ve dış dünya ile daha irtibatlı olması hasebiyle daha medeni ve gelişmelerden haberli- daha sosyal, fakat insani değerleri daha aşınmış;  yayla kesimi ise yani mesela Akkuş, Mesudiye ve biraz Aybastı ve Gölköy-Gürgentepe gibi yerler ise medeni-sosyal vasıfları yüksek olmayan, gelir kaynakları daha sınırlı ancak insani değerleri daha iyi korunmuş olan bir yapısı mevcut olduğu söylenebilir. Fakat bu iki kesim bugün sosyal gelişmelerle birbirine bir derece daha yakınlaşmıştır. Tabii karayolunun yapılması bu gelişimi hızlandırmıştır. Ancak temel olarak ciddi bir kültür ayrılığı olduğu da söylenemez. Şu da var ki iç-yayla kesiminde güney komşusu Tokat’ın kültür etkisi görülür.
 
Ordu merkez Giresun il merkezine çok yakındır. Ordu Giresun arası 46 km.dir. Bu iki ilin havaalanı yoktur ve 1997 yılında resmi olarak planlanan havaalanı ihalesi yeni yapılmıştır. Ordu ile Giresun’un ortasına yakın bir mesafede Gülyalı ilçesinde deniz doldurulacak ve modern bir havaalanı yapılacaktır. Bu bir ilktir, ilk defa deniz doldurularak ülkemizde bir havaalanı yapılacaktır. Artık İstanbul, Ankara ve belki de İzmir gibi büyük şehirlerimizle kısa yoldan ulaşım sağlanacak, Samsun ve Trabzon havaalanlarına gitmeye gerek kalmayacaktır. Bu havaalanından sonra ileride iskele görünümündeki limanda gerçek ve modern bir liman haline getirilirse Ordu merkez ve ili daha güzel gelişecek, ulaşım ve dış ticaret sorunları çözülecektir. Üstelik Ordunun arkasında yer alan en büyük il olan Sivas’ın denize en yakın noktası Ordu’dur. Şu son 8–10 yıldır sanayisi gittikçe gelişen ve Almanlar gibi yabancı yatırımları bile çeken, şehir nüfusu 330 binleri bulmuş olan Sivas’ın Sanayisinin ve Madenciliğinin ürettiği malı ihraç etmesi için Ordu limanı en yakın noktadır. Zaten bu amaçla 140 senelik bir başka rüya gerçekleştirilmektedir, Ordu-Sivas dereyolu yapılmaktadır, %70’i bitmiştir. Yol bittiğinde 7 saat olan mesafe 3,5 saate inecektir. Ayrıca Akkuş’tan sonra en uzak olan ilçe Mesudiye (2.5-3 saat) Orduya uzaklığı en fazla 1.5 saate inecektir.
 
Ordu’nun en büyük sorunu iç kesimde çok sayıda ilçe olması, buraların yol sorunu, buraların dağlık olması ve dolayısıyla hizmetlerin götürülmesinin zorluğudur. Sözgelimi komşu il Samsun ilinin şu son 8-10 yılda köy yollarının%80’i asfalt hale getirilmişken, Ordu’nun köy yollarının ancak %25’i asfalttır. O’da sahile yakın köylerdir. Zaten bu asfalt bölgemize-yöremize uygun değildir, çünkü bol yağış asfaltın ömrünü azaltmaktadır. Bizce çare, Rize’nin köylerinde uygulandığı üzere beton yoldur. Zira asfalta göre ömrü 10 kat daha uzun ve yağışa (kara, yağmura) dayanıklıdır. Köyden de önce beldelerin yolları yapılmalıdır. Daha birçok beldenin yolu stabilizedir. Ordu’yu iç kesime bağlayan üç yol vardır. Bunlar yeni hattan yapımı süren Ordu-Mesudiye-Sivas yolu, Fatsa-Aybastı-Reşadiye yolu ile Ünye-Akkuş-Niksar-Tokat yoludur. Yapımı yılan hikâyesine dönmüş olan Fatsa-Kumru-Çamiçi-Niksar yolu ise dördüncü bir yol olup, aslında Ünye-Niksar yoluna bir eklentidir ve henüz daha kullanıma açılmamıştır. Bu yolların en önemlisi Ünye-Akkuş-Niksar ve Ordu-Mesudiye-Sivas yoludur. Eğer bir gün bu yollar biterse Ordu ulaşım sorunu çözmüş, aşılmaz dağlar aşılmış, kıyı kesimi ile iç kesim birbirine rahatça kavuşmuş olacak, bu durum sadece Ordu ve ilçelerini değil birçok ili rahatlatacağı gibi ticareti ve turizmin kapasitesini de oldukça artıracaktır. Ayrıca bu yollar özellikle Niksar-Ünye karayolu oldukça manzaralı bir yoldur. Fakat elbette maliyetli bir hesabı da olacaktır.
 
Ordu ili birçok kez belirttiğimiz gibi bölge dışında ülkenin birçok insanı tarafından etnik durumu Laz olarak düşünülür. Konuşma şivesi Trabzon ağzı zannedilir. Hâlbuki bu çok cahil ve bilgisizce bir yaklaşımdır. Ordu insanı bu yaklaşıma oldukça tepkilidir. Trabzon 1461’de Türk hâkimiyetine girerken, Ordu ilinin güneyi Malazgirt’ten sonra hemen Türk hâkimiyetine girmiş, sahil kesimi de 1200’lerin başlarında 13.Yüzyılda sırasıyla Danişment-Selçuklu hâkimiyetine girmiştir. Yani Ordu’nun fethi ve Türkleşmesi Trabzon’dan 250 sene öncedir. Batıdaki birçok ilden önce ORDU Türk hâkimiyetine ve yerleşimine girmiştir. Özellikle Danişmentlilerden kalma birçok yer ismi mevcuttur. Ordu’da Selçukludan sonra Taceddinoğulları, Hacı Emiroğulları gibi Anadolu Türk beylikleri kurulmuştur. Ordu merkez eski zamanlarda Bayramlu yâda Eskipazar denilen Selçuklu yerleşmesi ile Kotyora denilen Antik çağlardan kalan ilk yerleşimin sahilde ortada bir yerde birleşmesiyle oluşmuş bir şehirdir. Ordu kelimesi yeni bir isim olmayıp, Osmanlı belgelerinde de geçmektedir. Fakat kullanımı çok sonralarıdır. Böylece 1200’lerin başlarında fetihle beraber Ordu topraklarına sahil kesimine daha çok Çepni Türkmenleri iç ve yüksek kesimlere ise başka Türkmen boyları yerleşmiş, özellikle Akkuş-Aybastı-Mesudiye taraflarına Tokat ve Sivas başta olmak üzere çeşitli yerlerden gelen Türkmenler yerleşmiştir. Ordu il ve ilçelerinde kökeni öztürkçe yada İslam olan, eski zamanlardan beri değişmemiş Bahaeddin, Durak, Uzunmahmut, Eymür, Şuayp, Sayaca, Kadıncık (Hatuncuk),Ören, Hocaoğlu, Kızılen, Ohtamış, Karaçal, Kızılelma,Çaldere gibi Köy isimleri çoğunluktadır. Bunun yanında kökeni Rumca’dan gelen az da olsa yerleşim isimleri de mevcuttur. Türk ahali Ordu ilinde bulunan, Tehcir ve Lozan’la giden yerli Rum ve Ermeni ahaliyle birlikte yüzyıllarca barış içinde yaşamışlardır. (Hatta çok hoşuma giden yaşanmış bir olay vardır:1924 Lozan Mübadelesi ile Ordu’dan Yunanistan’a giden bir Rum aile, bütün değerli mücevherlerini sevdikleri Türk komşularına bırakmışlar ve demişlerdir ki: eğer bir gün gelirsek alırız, gelemezsek sizlerin olsun! Fakat bu dürüst adamcağız beklemiş yıllar geçmiş gelen yok, tam 31 sene sonra çıkmış yola, gitmiş Yunanistan’a, bulmuş Rum komşusunu ve vermiş emanetini kendisine..İnsaniyete-komşuluğa ve emanette riayete dair oldukça önemli bir yaşanmış olaydır bu!) Sonraları Ordu topraklarına çeşitli yerlerden çeşitli sebeplerle kaçan-göçen birçok insanlar olmuştur. Bunlardan az bir topluluk ise, Birinci Dünya Savaşında Trabzon ve Rize’nin Rusya tarafından işgali üzerine kaçan ve Orduya yerleşip dönmeyen insanlardır. Yine çok az da olsa yine 1924–30 Selanik mübadili ve Çerkes bulunmaktadır. Kısaca etnik olarak çoğu Türk olan Ordu’da yerli ikinci etnik topluluk ise Gürcülerdir. 1877-78 Rus savaşında Osmanlı Devletinin Balkanlarda yenilmesi ve gerilemesi gibi Kafkasya’daki son topraklarını da kaybetmiş, buradaki Müslüman ahali olan Çerkesler ve Gürcüler Rusların katliamlarından kaçarak Anadolu’ya sığınmışlar, bu gelenlerden Batum’dan gelen Müslüman Gürcüler, birçok il yanında Ordu topraklarına yerleştirilmiştir. Hemen hemen bütün ilçelerde Gürcü kökenli insanlarımız vardır. Mesela Akkuşun da Gürcü kökenli bir köyü bulunmaktadır. Bu vatandaşlarımızdan birçok insan zamanla önemli görevlere ve yerlere gelmişlerdir. İşte değerli hemşerimiz entelektüel insan Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay, eski bakanlardan Refaeddin Şahin bunlardan ikisidir. Ordu ilinin üçüncü yerli bir topluluğu yoktur. Özellikle Laz kökenli yerli Ordulu insan bulamazsınız. Varsa sonradan yerleşmiştir. Diğer kökenli insanlarımız içinde bu böyledir. Asla ırkçılık anlamında değil, gerçeği ortaya koymak açısından bunu belirtiyorum. Laz denilen etnik topluluk ise, Rize ve Artvin kıyılarında yaşayan Lazca denilen İngilizce gibi ayrı bir dil konuşan insanlarımızdır. Bundan başka Ordu halkının bir kısmı da (Belki %5 gibi diyelim..)Alevi-İslam kökenli insanımızdır. Zaten Anadolu’ya ilk yerleşen Türklerin belki yarıya yakını Alevi-İslam anlayışına mensuptular. Bu insanlarımızda genelde zamanında aşağıdan yani güneyden Tokat-Sivas yörelerinden gelip yerleşmişlerdir. Bugün Ünye, Fatsa ve Akkuş (1–2 köy) gibi büyük ilçelerde bile az da olsa Alevi-İslam insanlarımızın yaşadığı köyler mevcuttur. Gürgentepe ilçesi Alevi kökenli insanlarımızın en çok yaşadığı ilçedir. Fatsa’da altı aşevi-ortası Cemevi-üstü Camii olan bir Cemevi vardır. Ordu ilinde Sünni ve Alevi Müslüman insanlarımız barış içinde yaşamaktadırlar.
 
Ordu’nun konuşma ağzıda iki türlü olduğu söylenebilir. Bu durum yukarıda bahsettiğimiz sosyolojik bir durum olan Sahil kesim ile Yayla-yukarı kesim arasındaki sosyal-kültür farkının ağız yansımasıdır. Sahil kesiminde ince seslilerin daha çok kullanıldığı ağız yani eski Canik ağzı‘ ne yapin, ne edin, gelin, gidin, gidin mi, verin mi, alin mi, oli mi böle’ gibi şekilde, yukarı-yayla kesiminde ise ‘ne yapıyan,ne ediyan, alıyan mı, veriyaan mı, gidiyaan mı, bakıyaan mı, geliyaan mı’ şeklinde bir ağza dönüşür. Yani aslında konuşma ağzı sahil kesiminden yukarıya çıktıkça daha kabaca bir ağza dönüşür. Fakat bu ağız eski bir Türkmen ağzı olup, Türkiye de eşdeğeri birçok yerde görülür. Ancak bugün bu ağız farkı da eğitimle birlikte düzelmekte konuşanı azalmış bulunmaktadır.
 
Ordu doğumlu yâda buradan yetişmiş azımsanmayacak kadar ünlü insanlar vardır. Bir defa eğer tarihe gidersek, bilinen en eski ve meşhur Ordu’lu 1530-1611 tarihleri arası yaşamış bulunan, meşhur Kanije kahramanı ünlü Tiryaki Hasan Paşadır. Kahveye düşkün olduğu için Tiryaki denmiştir. Bugün Macaristan’da bulunan KANİJE şehrini Avusturya-Macaristan İmparatoruna karşı 2 ay karamanca savunmuş, Padişahtan sahte mektuplarla yardım geldi geliyor diye gelmeyen yardımı saklamış ve askerin moralini yüksek tutmuş, sonunda kaleden çıkış-taarruz yaparak kale önündeki Avusturya İmparatorunu yenmiş, imparatorun çadırını ve bir kısım hazinesini ele geçirerek büyük bir zafer kazanmıştır. Bugünkü anlamda Mareşaldir. Çok dil bildiği söylenir, yenilgi yüzü görmemiştir. Tiryaki Hasan Paşa’nın mezarının Ünye’de olduğu söylenir. Hatta mezar taşının resimleri-şahitleri varken bugün mezarı kayıptır. Bundan başka 19.yüzyılda III. Selimin ve II. Mahmudun hocalığını yapmış, ünlü Hattat Mustafa Rakım Efendi’dir. Sonradan Anadolu kazaskeri olmuştur.1787 yılında Ünye’de doğmuş, 1826 yılında Yeniçeri ocağının kaldırılmasından üç ay önce İstanbul’da vefat etmiştir. Türk hat tarihinin en büyük üstadı kabul edilir. Kalem güzeli denilir. Hatta bugün kayıp olan III. Selimin resmini yapmıştır.
 
Cumhuriyet dönemi Ordu’lu ünlülerimiz ise; ünlü sinema oyuncusu Fatsalı Kadir İNANIR, yine ünlü sinema oyuncusu komedyen Ünye doğumlu Halit AKÇATEPE, Mete SEZER, yine Ordu’lu bir baba ile Ankaralı bir annenin oğlu Ünye doğumlu Erdal BEŞİKÇİOĞLU, yine Fatsalı Levent İNANIR ve kardeşi Şarkıcı müzisyen Soner ARICA, Perşembeli Halk Müziği sanatçısı genelde Doğu Karadeniz türküleri söylemiş olan Kamil SÖNMEZ (Laz bilinir fakat değildir), ve bir zamanlar çok meşhur olan Ordulu olmasına rağmen unutulmaz Orta Anadolu bozlakları söyleyen Ümit TOKCAN, yenilerden Gaye AKSU,Ordu doğumlu yönetmen ve Doktor Mustafa ALTIOKLAR, 1981 Yılında çıkardığı bir Mesudiye türküsü olan ‘Müdür beyin yeşil kürkü’ türküsüyle ünlenen Seyfettin TOMAKİN, yine Ordu doğumlu tiyatro-dizi ve sinema oyuncusu şahsen çok beğendiğim Ahmet YENİLMEZ, yine aynı daldan Erdem BAŞ, yine aynı daldan oyuncu Bayrampaşa çok kalamayacağım filmi ve dizilerden Vural ÇELİK, aslen Ordulu olan şarkıcı SUAVİ ve kızı Nil K.İ, Ulubeyli TRT Ses Sanatçısı Ali Rıza GÜNDODU, yine TRT Sanatçısı Tuncer İNAN, Müzisyen Şener GÖK, ve bağlamada bugün Türkiye’nin en iyi ilk üçten biri kabul edilen saz ustası Çetin AKDENİZ, Tarihçi hocamız bugün Atatürk Dil ve Tarih Kurumu başkanı, birçok kitabı olan, Ordu yöresinin tarihi kaynakları adlı 3 ciltlik kitabı olan Kabataşlı Prof.Dr.Baheddin YEDİYILDIZ, HAS Parti Başkanı Ünye-Tekkiraz’lı Numan KURTULMUŞ, Ünlü İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatta iken avukatı ve talebesi Bekir BERK, Hürriyet Gazetesinin eski ünlü başyazarı şimdiki CHP Milletvekili Mesudiyeli Oktay EKŞİ, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Perşembeli İbrhim Halil FIRTINA, ünlü Plakçı ve müzik yapımcısı Gölköylü İskender ULUS, eski Ordusporlu ünlü Spor-Futbol yazarı Zeki ÇOL, Galatasaray’ın ünlü antrenörü Cevat GÜLER, GS’lı Mesudiye doğumlu Emre ÇOLAK, 1966-67-68 Yıllarında 3 yıl üst üste Kırkpınar Başpehlivanı olan ünlü güreşçimiz rahmetli Ordu’lu Mustafa BÜK, 1973’ün başpehlivanı Ordu’lu Davut YILMAZ,eski milli güreşçi Kenan ŞİMŞEK,2004-2007-2008’in Başpehlivanı Ünyeli Recep KARA,eski Judo Federasyonu başkanı Prof.Dr.İbrahim ÖZTEK, eski DİSK başkanı şimdiki CHP Milletvekili Süleyman ÇELEBİ, Ordu’lu olduğu söylenen eski ünlü müzisyen Özdemir ERDOĞAN, halen Hakkari Valisi Ayhan NASUHBEYOĞLU, ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. İsmet DİNDAR kısa bir araştırma ile öğrendiğimiz Ordu’lu ünlülerdir.
 
Ordu sanayi olarak gelişmiş bir il değildir. Yani Ordu il ve ilçelerinin sanayi ilçesi olduğu söylenemez. Fakat buna rağmen Ordu’da üretim yapan birçok fabrika ve tesisi vardır. Bunlardan az da olsa Türkiye çapında hatta uluslarası şirketlerimiz-fabrikalarımız vardır. Bunlar başta çikolatada Türkiye’nin en iyilerinden SAĞRA, en kalite üç çay markasından birisi DOĞUŞ ÇAY, ahşap döşemede ülkenin en iyilerinden ÇAMSAN, banyo ve seramikte bir marka olan TURAVİT, taşıtlara LPG tankı üreten ve ihraç eden KARADENİZ TÜPGAZ ve TURNAGAZ, büyük fındık fabrikaları olan ve fındık ürünler üreten Türkiye çapında GÜRSOY, ülkenin en kaliteli Fındık yağını üreten ALTAŞ ÇOTANAK Fındık yağları ve fındık kimyasal temizlik ürünler, Ordu ve Zonguldak’tafındık fabrikaları yanında aynı zamanda İstanbul ve Samsun’da Scania Kamyon satışında önemli bir isim ERÇALLAR, ÜNYE ÇİMENTO, taş elemanları üreten ÜNTAŞ, Perşembe Deniz SOMONU ÇİFTLİĞİ Ordu’da üretim yapan isim yapmış-marka firmalardır. Ayrıca ülke çapında önemli firma sahibi, ünlü Ordulu işadamları bulunmaktadır. (Polonezköy sucukları ve Muratbey peynir ve süt ürünleri sahipleri gibi..)
 
Yine Ordu’nun bir diğer markası ORDUSPOR’dur.1978’de ligi 4. bitirmiş ve UEFA’ya giderek ülkemizi temsil etmiş, 9 sezon 1.ligde oynamış ve birçok futbolcu yetiştirmiş, kendine göre taraftar kitlesi olan, iyi zamanında ortalama 10–15 bin seyirciye oynayan (koca Kayserispordan yüksek bir rakam) bir takımdır. Rengin bahar aylarında Ordu dağlarında bolca açan Mor renkli Menekşelerden alan Mor-Beyaz/Mor Menekşeler diye anılan bir kulüptür. Ülkemizde renkleri bakımından tek, dünyada üç takımdan biridir.(diğerleri Anderlecht ve Fiorentina)
 
Ordu doğal güzellikleri zengin bir ildir. Ünye’nin plajları, Ordu Efirli plajı, yine Fatsa ve Perşembe sahilleri ve dahi Perşembe, Perşembe Hoynat adası, Akkuş Küçük Kertil Milli Parkı, Argan Dağı ve yaylası, Tifi düzü, Aybastı Perşembe yaylası, Kış sporları merkezi yapılması düşünülen Kabadüz Çambaşı yaylası, bir tabiat harikası Gölköy Ulugöl, Gürgentepe Sayacabaşı, Mesudiye Keyfalan yaylası, tabi ki Ordu Boztepe hasılı bütün bu yerler hakikaten görülmeye değer yerlerdir.
 
Fakat Ordu tarihi yerler ve eserler bakımdan bir Sinop bir Trabzon yada Amasya gibi zengin sayılmaz. Yine de görülmeye değer olan, Batı yönünden başlarsak Ünye Kalesi, Ünye Tozkoparan kaya mezarı, artık kalıntısı kalmış Akkuş Kevgür Kalesi, Fatsa Bolaman Kalesi ve üzerinde 200 yıllık Haznederoğlu konağı, kalıntısı kalmış kısmen ayakta Gölköy kalesi, Gençağa kalesi, Mesudiye Meletios kalesi, Mesudiye Şaraphane, Musadere ve Melena Kilisleri, Mesudye Arıkmusa yerleşmesi, Kale köyü kalesi, Ordu Delikkaya kaya mezarları, Ordu Taşbaşı Kilisesi, Ordu Bozukkale kalıntıları, Ordu Kurul kaya yerleşmesi, Perşembe Yason burnu ve Kilisesi, yanında yne Tarihi Camilerimiz; Ordu Atik İbrahim Paşa (Orta) Camii, Aziziye(Yalı) Camii, Selimiye Camii, Ünye Saray ve Hacı Osman Ağa Camileri, Fatsa Yalıköy Camisi, Perşembe Medreseönü Afırlı Camii, Akkuş Çaldere ahşap Camisi, Çaybaşı Çayır Camii’dir. Eski hamamlarımız Eski Pazar Camii ve hamamı, Büyük Hamam,Eski Hamam,Yalı hamamı, Çifte Hamam başlıcalarıdır.Fakat bu eserler özellikle Ordu-Ünye ve Fatsa’da şehir içinde betonlar arasında kalmış, bir bütünlük arzeden durumda olmayan ancak görülebilecek eserlerdir.
 
Yukarıda belirttiğimiz gibi Ordu tarihi bir il değildir, daha 86 yıllık bir vilayettir. En büyük komşusu olan ve ülke çapında ünlü Samsun ili gibi yüzyıllardır var olan-belli bir kültürü olan bir il değildir. İşte bu 86 yıllık dönemde kendine göre bir kültürü yavaş yavaş kıvam bulmaktadır. İl merkezinin bulunduğu konum ilin doğusuna denk gelmektedir, o yüzden İlçelerin çoğuna ters düşmüştür. Mesela yol öncesi Akkuş’un Ordu’ya uzaklığı 135 km. iken, Tokat’a uzaklığı ise (halen de) 95 km.dir. Tabi ki insanlar Tokat’ı daha fazla tercih etmiştir, o dönemde bir referandum olsa Tokat’a bağlanmak isteyeceklerdi. Aynı şekilde Mesudiye’de Rahşan-Bülent Ecevit hükümetin tasarısı gerçek olsaydı Şebinkarahisar’ın il olmasıyla buraya bağlanacak bir ilçeydi. Belirttiğimiz gibi şurda 5–6 senedir Karadeniz Otoyolunun Bolaman-Ordu kısmı içeri alınana kadar ilçelerin çoğu Ordu merkeze işi olmadıkça gitmezdi. Hem Türk tarihinin hep Batıya doğru akması gibi önemli şehirler; İstanbul-Ankara-Samsun hep batıda olduğu için insanlar Batı tarafı kolayına gelmiş-işlek olmuş, Ordu ters kalmıştır. Aslında başlangıçta il merkezi aşağı yukarı tam ortada yerde olan Fatsa olmalıydı, çok daha iyi olurdu. Fakat belirttiğimiz gibi yolun yapılması bu sorunları epey ortadan kaldırmıştır. 
 
Ordu halk oyunları-folkloru ise sahil ve yayla kesimine göre farklılık gösteren oyunlardır. Sahil kesiminde Metelik-Ordu karşılaması ve Horon oynanmaktadır. Horonu Orduya getirenler, Trabzon ve Rize’den kaçan insanlar ile Giresun’a yakın olan insanlardır. Horon Ordu merkez sahil kısmında yerlerde bir kısım insanlar tarafından oynamaktadır. Bir de çok ilginç olarak denize 115 km. uzakta olmasına rağmen Mesudiye ilçesinin kendine göre bir horonu vardır. Fakat bu Trabzon ve Rize horonu gibi çok hareketli değildir. Hatta halayı andırmaktadır. Bu halayların çeşitleri ise; Gürcü horonu, Mısıroğlu horonu, Sallama ve Melet horonu (Mesudiye’nin) gibi.. Bu horonlar eskiden kadın ve erkek ayrı oynanırmış..Metelik ve Ordu karşılaması ise Kafkas ve Horon’dan figür taşıyan sahil Ordusuna has bir oyundur. Bu karşılamaların da çeşitleri vardır; Su sızıyor,Ordunun sokakları, Miralay karşılaması gibi..İç-Yayla kesiminde ise oyunlarda Tokat ve Sivas oyunlarının etkisi görülür.Buradaki oyunlarda horon yoktur(Mesudiye hariç) İç-Yayla kesiminde yani Akkuş, Aybastı, Gölköy v.s.(biraz Mesudiye) ilçelerindeÇiftetelli, Su sızıyor gibi pıtık yada tekli oyunlar ile Semah (Ordu iç kesiminde Zamah denir) gibi Dinsel kökenli oyunlar ile artık az bilinen Tamzara ve Temurağa gibi halay nitelikli oyunlardır.
 
Ordu türküleri ise aynı farklılığı göstermektir. Sahil kesimi: Sürmeli havaları, Zeybek ve Eşkıya havaları denilen türkülerdir. Az yukarılara orta kesme doğru çıktıkça Fingil havaları denilen hareketli ve kıvrak türküler söylenir. Yani sahil ve sahile yakın kesimlerde (Akşam oldu yanıyor da) Ordunun Işıkları gibi hareketli türküler ile en fazla Ordu’nun dereleri gibi gür sesli ağır türküler yada Hekimoğlu gibi bir halk kahramanı türküleri söylenmiştir. Burada Hekimoğlu’na ayrı bir patantez açmak gerekir.Osmanlının son döneminde yaşamış ve istedği kız verilmeynce eşkıya olup-çete kurup dağalara çıkmış olan Hekimoğlu, zengnden aslıp fakitre veren, halka zulmedenleri cezalandıran bir halka kahramanıdır.Ünye-Fatsa-Kumru yöresinde/dağlarında mekan tutmuştur.Hekimoğlu 19 Fakat dikkat ediniz öyle Trabzon yöresi gibi horon havası türküler pek bulunmaz.
 
Yukarı-İç-Yayla kesim: Burada ise türküler Tokat ve Sivas yöresinden etkilenmiştir. Bir Mesudiye türküsü olan Müdür beyin yeşil kürkü gibi neşeli yâda Şu Akkuşun gürgenleri (yıkılmadı mı) gibi ağır ve uzun hava karakteri taşıyan türküler söylenir. Türküler genelde uzun hava ve Bozlak’a benzer karakter taşır. Bu kesimde özellikle Akkuş yöresi türküleri orijinal bir karakter taşır ve meşhurdur. Bu türküler genelde belirttiğimiz gibi uzun hava karakterli ve dik sesli türkülerdir. Daha çok Tokat-Reşadiye havasının etkilerini taşır. Akkuş türkülerine EFİLO HAVALARI’ da denir. Akkuş yöresinde eskiden ‘oğlu’ anlamı taşıyan kısaltmalara örnek olan Efilo (Efiloğlu), Memedo (Mehmetoğlu) Garibo (Garipoğlu) gibi bir kişi aynı zamanda varlıklı (ağa gibi) bir kişi olan EFİL AĞA kendi efkarlanıp yazdığı-söylediği yada çeşitli yörelerden öğrenmiş olduğu mani dörtlüklerinin üzerine bizzat kendisi tarafından bestelenen ezgi kalıplarını döşeyerek türkülere kendi adını vermiştir. Yörede okunan bu tarz türkülere “EFİLO HAVALARI” da denmesine rağmen “Yüksek Havalar” olarak ta isimlendirilmektedir. Böyle denmesini en büyük sebeplerinden birisi de, türkülerin dik seslerde okunmasıdır. Tabi artık modern zamanların etkisiyle düğünlerde yöresel türküler kadar gündemde olan şarkılar ve türküler söylenmekte, yöreye ait olsun olmasın-gündemde olan her türlü oyun oynanmaktadır.
 
Toplamda 100–150 Ordu türküsü var olduğu yada derlendiği söylenir. Kısacası Ordu’nun her iki kesiminden TRT repertuarına girmiş ve bugün yada dün meşhur olmuş epey türkü vardır. Bunların en önemlileri Ordu’nun dereleriŞu Akkuş’un gürgenleriOrdunun ışıkları (Oy kemençe kemençe)-Oy Miralay MiralayMüdür beyin yeşil kürküBahçeye gel bahçeyeBoztepenin başında (daşında)-Hatipoğlu nam verürİmeceler geliyorOy bir cigara ver banaKöprüyü dolanma anam (gelin ağlatma havası)-Hekimoğlu derler benim aslıma-Fındık toplayın kızlarYıkırganın armuduYayla yaylaya bakarKeçi saldım bayıraPerşembenin düzleriDüz mahalle içnde gibi türküler başta gelir. Ordu türkülerini derleyenler olarak Muhsin Tercan-Ümit Tokcan-Ahmet Özkan unutulmaz isimlerdir. Zaten Ordunun yetiştirdiği müzik adamları olarak Ümit Tokcan kalburüstü bir isim olarak başta gelir.Sonra Kamil Sönmez, Çetin Akdeniz,Seyfettin Tomakin (Müdür beyin yeşil kürkünü 1981’de meşhur eden sanatçı), Ayşe Taş( TRT Sanatçısı) ve Soner Arıca gelir.
 
Geldik son olarak Ordu mutfağına..Birçok alanda iki kesim görüntüsü veren Ordu, yemek olarak hemen hemen aynıdır. Sadece sahil kesiminde daha fazla balık kültürü bulunur. Hamsi yemekleri başta gelir. Ancak öyle çokta iddia edildiği gibi Hamsiden Trabzonlular-Rizeliler gibi çok çeşitli yemekler yapılmaz. Klasik olarak hamsi’den tava-ızgara-buğulama yapılır. Hamsi köftesi olduğu söylense de çok nadir yapılan bir ev yemeğidir. Hamsinin kar yağdıktan sonra (sahile, denize de yağması lazım) karlı bir havada ızgarasına doyum olmaz. Diğer balıklarda aynı şekilde yapılır. Ordu deyince diğer bölge illeri gibi ve kendine mahsus sebze-bitki yemekleri ağırlıktadır. Özellikle Karalâhana (pancar), Pazı (perzü), mısır, fasulye, turşu, kabak ve kirmit (tirmit) denilen beyaz orman mantarı yemekleri ağırlıktadır. Bunlardan meşhur yemeklerimiz Pancarlı helle (Karalâhana çorbası), Pancar diblesi, Pancar sarması, Galduruk (Kaldirik) kavurması, Patatesli Fasulye yemeği, Guzinede Patates, Mısır Yarmalı çorba, Fasulye turşusu ve turşu gavurması, Kelem (beyaz lahana) turşusu, Kabak kavurması, Kabak ve Sakarca kayganası, Bezelye kayganası, Bölce (Bezelye) yemeği, Pala (Bakla) yemeği, Fırın fasilesi (fasulyesi), Mıhlama, Isırgan çorbası, Kabak çorbası, Melocan (diken ucu) kavurması, Hoşgıran kavurması, Sütlü pirinç çorbası’dır. Bir İç Anadolu yâda Batı Anadolu insanı için şaşırılacak bir durum ise Ordu’da KEŞKEK yemeğinin bolca tüketilmesidir. Özellikle düğünlerde Keşkek muhakkak (bilhassa Yayla kesiminde) bulunur. Yine diğer bölge insanlarını şaşırtacak bir diğer hususta Ordu genelinde ET’in çok sevilmesidir. Özellikle düğünlerde Et eksik olmaz. Yazları ise yaylaya çıkıp, Et yemek Ordu’lunun imkânı varsa en büyük tutkusudur. Ordu iç-yayla kesiminde kebap ocakları yaygındır. Buralarda Et’ten PİRZOLA denilen ızgara yapılır. Hamur ilerini de çok seven Ordu’lular özellikle Pideye çok düşkündür. Ordu pidesi açık yapılır. Akkuş yöresinde pideye Yağlı denilir. Pazar günleri fırınlara yâda pide salonlarına gidip, evde hazırlanan içle pide yaptırmak sevilen ve yaygın bir zevktir. Özellikle ÇÖKELEKLİ PİDE bir ev’de hazırlan içle çok sevilir. Börek olarak Su böreği, Yufka (Yoka) böreği ve Ev makarnası çok lezzetli ve yaygın hamur işleridir. Ordu yöresinde yine yayla kesiminde Gilik denilen bazlama, Saç ekmeği, Bileki ekmeği orijnal hamur işleridir. Nihayet yemekten sonra tatlı olarak ise genelde kış aylarında yapılan iki tatlısı vardır. Bunlar iki tatlı; Un helvası ve Kabak tatlısıdır. Bulunabilirse Yayla kesiminde Dağ Çileğinden yapılan reçele doyum olmaz. Ordu’lu kabağa çok düşkündür, bu yüzden bazı yerlerde eski zamanlarda Ordu’lulara Kabakçı’ da denmiştir. (Acaba 1807 isyancısı ve Nizam-ı Cedit’i deviren Kabakçı Mustafa’da Ordulu muydu?)
 
Bu lezzetleri saydınız da bunları bulabilir miyiz, diyenler olabilir..Bu yemeklerin bir kısmını batıdan başlarsak Ünye-Fatsa-Perşembe ve Ordu’da bazı lokanta ve restoranlarda bulabilirsiniz. Özellikle Ordu Boztepe’deki bulunabilir. Yazları ise Yayla kesimine çıkıp (Akkuş-Aybastı Perşembe yaylası-Mesudiye) et (kuzu-dana) Pirzola yenilebilir.
 
Bahadır KAYIM
 
 
                                                                                                    
 

Related Articles

7 YORUMLAR

  1. Bu Yazılanın uzaktan tan Yakından Hakikat ile alakası yoktur kat’a itibar edilemez bu Arkadaş ya Garezkar yazmış ve yahut Kafasına göre Araştırmadan keni hayaline göre yazmış ve asla ve asla itibar etmeyin ben Ordu Giresun Trabzon Rize Artvin illerini bütün ilçelerini ve çoğu köylerini yakinen gezdim ve gördüm Doğu Karadeniz kültürünü demografik yapısını ve Fizyonomisini çok iyi bilen biri olarak bu yazıya kesinlikle itibar etmeyin diyorum. ve Ordu tam bir Doğu Karadeniz özelliğine sahiptir Ordu ya yerleşen Türkmenler Üçoklara bağlı Diğer doğu Karadeniz illeri gibi Çepni Türkleridir ve Osmanlı belgelerinde vilayet-i çepni diye gecen Muhit Ünye ile Beşikdüzü arasıdır çok hafifte olsa güney komşularındanda etkilenmiştir ama umumiyet itibariyle Karadeniz etkisi ve kültürü hakimdir.Buradan bu yazıyı yazan bahadır arkadaşımıza tavsiyem lütfen araştırmadan görmeden bilmeden kafanıza göre veyahut hayalinize göre herhangi bir vilayet olur başka bir şey olur yazı yazıp vebalde kalmayın

  2. Ordunun yarisi orta ve yarisi dogu karadenizdedir. Kultur olarakta dogu karadeniz kültürü agir basar, giyim kusam da dogu kaadenizdir, yemeklerde dogu karadenizdir, bir tek türkuler hem horon hem de ic anadolu türkuleri bulunur, eger istoyorsan tokata baglan erbaga ordudan daha yakun zaten 🙂 Ben has ordulu ve dogu karadenizliyim 🙂

  3. Orta karadeniz hakkında araştırmaları ve bölgemiz hakkında tarihi bilgileri ile önemli bir bilim adamını da ben eklemek isterim.

    Kendi kaleminden okuyalım. Çalışmalarına hayranlık duyduğum bir insan: Prof.Dr. Necati Demir

    20 Nisan 1964 tarihinde Ordu’ya bağlı Ulubey ilçesinin Kumanlar Köyü’nde doğmuşum. Kumanlar İlkokulu (1974), Ordu Fatih Ortaokulu (1977), Ordu Fatih Lisesi (1980) mezunuyum. 1983 yılında kaydolduğum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü 1987 haziranında bitirdim. Aynı yıl Gaziantep Sarılsalkım Ortaokulunda öğretmenliğe başladım.

    1990 Bahar yarıyılında C. Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Dili Bilim Dalında Yüksek Lisans eğitimine başladım. Buradan 20 Ocak 1992 tarihinde mezun oldum. Aynı yıl Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Türk Dili Bilim Dalında doktora eğitimine başladım. 1990 yılından bu yana öğretmen olarak çalıştığım Sivas C. Lisesinden 1994 yılı kasım ayında ayrılarak C. Üniversitesi Rektörlük Türk Dili Okutmanlığına başladım.

    24 Nisan 1996 tarihinde doktoramı bitirdim. 13 Haziran 1996 tarihinde C. Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümüne Yardımcı Doçent olarak atandım. 8 Ocak 1997 tarihinde adı geçen bölümün başkanlığına tayin edildim. Eğitim Fakültelerinin yeniden teşkilatlandırılmasından sonra 18 Haziran 1998’de Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığına getirildim. 30 Kasım 2000’de Doçent oldum. 9 Şubat 2006’da ise Profesörlüğe atandım. Halen aynı görevi sürdürmekteyim.

    Prof. Dr. Necati DEMİR

  4. Ordunun yarisi orta ve yarisi dogu karadenizdedir. Kultur olarakta dogu karadeniz kültürü agir basar, giyim kusam da dogu kaadenizdir, yemeklerde dogu karadenizdir, bir tek türkuler hem horon hem de ic anadolu türkuleri bulunur, eger istoyorsan tokata baglan erbaga ordudan daha yakun zaten 🙂 Ben has ordulu ve dogu karadenizliyim 🙂

emirhan için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
18AboneAbone Ol

Çok Okunanlar